• belgesel tadında çekilmiş çok başarılı bir film. hollywood'un gişeye oynama prensibinden etkilenmemiş senaryosuyla gerçek bir olayı, yani hitler'e yapılan son suikast girişimini anlatıyor. özellikle çekimlerde gamalı haçları görmek tüyler ürpertici. filmin genelinde bulunan militarist hava, kıyafetler, şehriler, arabalar ve gerçeğe yakın alman üst düzey komutanlar görüntü yönetmeninin iş bilirliğiyle o kadar uyuşmuş ki insan kendini gerçekten ikinci dünya savaşı döneminde hissediyor. bir call of duty havası insanı kasıp kavuruyor.

    --- spoiler ---

    film bittiğinde, oyuncuların isimleri geçerken michael schumacher'i görünce şaşırdım açıkçası. atlamış olamam diye düşünündüm. daha sonra araştırınca bizim schumi olmadığını gördüm.

    özellikle tom cruise'un, oynadığı karakter stauffenberg'e çok benziyor olması onun bu rolü kabul etmesinde önemli bir etken gibi görünüyor. şu linkten de karşılaştırılmış fotoğrafını bulmak mümkün:
    http://valkyriemovie.org/…07/07/valkyriecompare.jpg

    normalde gerçek yaşamdan alınmış hikayelerde, iki büyük problem var. birincisi, sonucu bilinen bir hikayede, ki hitler'in bu suikastle ölmediğini biliyoruz, insanı filme adapte etmek sanıldığı kadar kolay değil. fakat yönetmen arkadaş, bryan singer, hikayeyi o kadar güzel anlatıyor ki sonuç bilinse bile gelişme bölümü insanı bu filme yapıştırıyor. ikincisi ise, senaryo ile oynama tarafı. kahraman yaratmak için genellikle senaristlerin allayıp pullayarak filme cazibe kazandırma isteği burada yok. zaten gerek de yok. bu haliyle bir kahramanlık ve trajedi hikayesi. o yüzden oyuncular, senaryo ve görüntüler de iyi olunca, çıkan sonuç da iyi oluyor.

    yalnız yine de haliyle atlanan ve oynanan ufak tefek kısımlar var. son sahnede, general friedrich fromm, stauffenberg'i, yüzbaşı von haeften'i (stauffenberg'in emir subayı), general friedrich olbricht'i (valkyrie operasyonunu başlatmakta geç kalan arkadaş), albay mertz von quirnheim'ı (kel, gözlüklü, patlayıcının nasıl kullanılacağını gösteren arkadaş) ve ludwig beck'i odada topluyor. bu sahnede, beck silah istiyor ve intihar ediyor. orijinal hikayeye göre ise, fromm beck'e dönüp intihar etmesini istiyor ve silahı masaya koyuyor. beck silahı önce şakağına dayıyor, fakat kendini öldüremeyeceğini söylüyor. daha sonra tüm subaylar odadan çıkıyorlar. bir müddet sonra silah sesi geliyor. içeri girdiklerinde beck'in silahı ağzına dayayarak ateşlediğini fakat ölmediğini görüyorlar. askerlerden biri beck'in ensesine tek kurşun çekip daha fazla acı çekmesini engelliyor. o yüzden beck'e biraz torpil geçilmiş gibi geldi filmde.

    filmde, yeni düzenlenen operasyon volkyrie'nin imzalamasını hitler'e yaptıran stauffenberg. fakat kayıtlara göre, stauffenberg, hitler'i ilk kez kurt ini'nde ilk suikast denemesinde görüyor. o imzalatmayı yapan kişi bir başkası. ama o sahnede, hitler, himmler, göring, speer ve hitler'in alman kurdunu aynı anda görmek tüylerimi diken diken etmeye yetti. gerçekten filmin en başarılı ve insana korku ve tedirginlik veren soğuk bir sahnesiydi.

    bu arada, kayıtlara göre, hitler ile birlikte himmler ve göring'in de aynı operasyonda öldürülmesi isteniyor. fakat filmde, hitler ile birlikte sadece himmler'in aynı operasyonda öldürülmesi istendiği söylenmiş ve himmler olmayınca operasyon biraz sekteye uğramıştı.

    açıkçası filmde rommel'e değinilmemiş olması üzdü beni. o da, hitler'in yaptıklarını pek onaylamıyordu. kuzey afrika sahnesinde pek tabii görünebilirdi. rommel, hitler'in öldürülmesinin onu halkın gözünde bir kahraman haline getireceğini düşündüğünden, darbe yapılacaksa suikastten ziyade tutuklanması gerektiğini savunuyordu. başlangıçta tarafsızdı ama zaman geçtiğinde suikastçilerin safında yer aldı. tabii hitler'in gazabından kurtulamadı. rommel zorla intihar ettirildi ve bir çarpışmada öldüğü söylenerek görkemli bir cenaze töreni yapıldı.

    binbaşı remer'in göbbels'i almaya gittiği sahnede, göbbels'in ağzına aldığı ve daha sonra remer gittikten sonra çıkardığı hap, siyanür hapı. genellikle alman üst düzey askerleri bu şekilde intihar etmeyi yeğliyorlar. eğer remer, hitler'in sesini duymasına rağmen göbbels'i götürmeye yeltenseydi muhtemelen göbbels bu hapı yutacaktı.

    suikastte parmağı olan alman üst düzey görevlilerin asıldığı sahnede hitler'in isteğiyle piyano teli kullanılıyor. amaç ise bunların yavaş yavaş ölmesini sağlamak. hitler, bu sahneleri görüntületmiş ve bir brifing esnasında önemli ss subaylarına göstererek onlara bir nevi gözdağı vermiş. hitler'in temizlik operasyonunda alman ordusunda ve siyasetinde bu olaydan sonra 5000 kişiyi öldürdüğü söyleniyor.

    bu arada suikast girişiminden sonra hitler sağ kolundan ciddi şekilde yaralanıyor ve bu girişimde 4 kişi ölüyor. bir diğer bilinmeyen konu ise, nina von stauffenberg'e ne olduğu. filmin sonunda 2000'li yıllara kadar yaşadığı söyleniyor ama kocası öldükten sonra nasıl hayatta kaldığı ile ilgili bir bilgi verilmiyor. kayıtlara göre, ss subayları tarafından bamberg'de bulunuyor ve tutuklanıyor. o günkü kanuna göre, vatana ihanet eden subayların tüm yakın akrabaları da vatana ihanet suçundan yargılanacak. bildiğim kadarıyla hamile olmasından dolayı cezası erteleniyor, zaten çocuğu doğmadan önce müttefikler çoktan berlin'e girmiş ve bu sayede kurtulmuş.

    filmde gerçek yaşamla güzel bağlantılar da var. örneğin, ilk bombayı (patlamayan şarap şişesi içindeki) yaparken general treschkow'un yanındaki emir subayı, stauffenberg'in gerçek torunu philipp von schulthess. stauffenberg'in bir sahnede, karısına tehlikeli bir göreve gittiğini ve başaramazsa nazilerin peşinden geleceklerini söylediği sahnede, karısı karnını tuttuyor. hamile olan karısı aslında orada, philipp von schulthess'in annesini doğuracak.

    bir diğer dikkat çekici durum, çoğu oyuncunun alman olması. özellikle, himmler, göring, speer ve remer'in ve stauffenberg'in tüm çocuklarının gerçekte alman olması, filme gerçekçi bir hava veriyor. filmin ilk sahnelerinden birindeki almanca'dan ingilizce'ye yavaş ve düzgün geçiş ise gerçekten muhteşem.

    stauffenberg ölmeden önce ise şöyle haykırıyor:
    "long live sacred germany"

    filmin sözü ise şu şekilde özetlenmiş:
    in the world's darkest hour
    while others followed orders
    they followed their conscience

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    insanı en çok etkileyen sahnelerinden biri albay von stauffenberg'in bir generalle tartışıp odadan çıkarken generalin "selamlamıyor musunuz?" sorusu üzerine bilekten kesilmiş kolu ile yüksek sesle nazi selamı verdiği sahnedir. kamera özellikle bileğe zoom yapmaktadır. sahne bir gözünü, bir elini ve diğer elinin iki parmağını inanmadığı bir lider uğruna kaybetmiş bir adamın isyanını muhteşem bir şekilde dile getiriyor.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    şahane bir film. ikinci dünya savaşını anlatan o kadar film izledik yıllar yılı, hep aynı klişeler, aynı aksiyonlar... bu filmi de hollywood yapımı, tom cruise'lu filan görünce klişelerle dolu bir vakit geçirme aracı olarak kullanmak üzere izlemeye koyulmuştum ki hiç de öyle olmadığını daha ilk dakikalarında anladım. film başlarken "aslında bütün film almanca" dercesine, sanki görüntünün flulaşması gibi yumuşak bir geçişle almancadan ingilizceye geçiş yapıldı. bu detayı atlamış olduğunu düşündüğüm suserların ısrarla "ama herkes ingilizce konuşuyo, ama hitler bile ingilizce konuşuyo" diye yazmalarını şaşkınlıkla izlemekteyim.

    tom cruise 'un dublör kullanmama konusundaki ısrarı bu filmde de devam etmiş, patlama sahnesinde dublör kullanmayarak hafif yaralanmış, dvd ek özelliklerinden seçerek filmi bir de tom cruise'un anlatımı ile izlemek ayrı bir keyif, kesinlikle öneririm. adam çok çalışıyor, çok okuyor, hırsına, azmine hayranım...

    bu filmdeki stauffenberg rolünü de çok başarılı canlandırmış. olmayan eliyle selam verip bir heil hitler deyişi vardı ki... bir de suikastı gerçekleştirdikten sonra arabaya atlayıp kaçış sahnesindeki yüz ifadeleri, stauffenberg'in o anda olması muhtemel tüm ruh halini yansıtırcasına gerçekçiydi. gözleriyle "ben az önce führer'i öldürdüm" diyordu adam yahu!

    film genel olarak oldukça merak uyandırıcı, olayı gerçeğe en yakın haliyle vermesi itibariyle de gayet heyecanlı ilerliyor, ayrıca hitler'in bu suikastta ölmediğini bilmesine rağmen seyirci belki de başarılı olmuşlardır diyerek olayı canlı canlı izlercesine takip ediyor, telefon ve telgraf trafiği olaya daha bir güzellik katıyor, hitler telefonda "sesimi tanıdın mı" dediği anda o askerle beraber seyirci de yutkunuyor, "vay be ölmemiş hakikaten" dedirtiyor, "işte şimdi zıçtılar" diye de ekletiyor.

    --- spoiler ---

    zamanının ötesinden gelen edit : vay arkadaş, bu filmin ne de çok sevmeyeni varmış sözlükte, beğendiğimizi ifade ettik diye gönderildik ötelere... an itibariyle ben bu editi yaparken filmi izleyeli 1 yıl olmuş bulunuyor, çok detaylı hatırlayamasam da hala güzel film olduğunda ısrarcıyım dostlar, siz ne derseniz deyin, beğendim bu filmi.
  • --- spoiler ---

    daktilolarla iletişim sağlanan ofiste, adolf hitlerin ölüm haberi gelince ağlayan sarışın abla tam bir faşisttir.

    --- spoiler ---
  • stauffenberg bir bakıma amacına ulaşmıştır aslında. çünkü filmin başından beri "nazi almanyasındaki bütün alman askerlerinin acımasız birer katil olmadığını dünya'ya göstermeliyim" demekteydi. 2009 yılında bir filmle de olsa bu mesajı bana ulaştırabiliyorsa; "operasyon valkyrie" başarılı olmuş demektir...
  • açıkçası bir filmden ziyade bir belgesele benziyor. ama güzel bir belgesel.

    --- spoiler ---

    daha önce 20 temmuz suikastini satır satır bilen biri olarak olayların iki nokta dışında konunun aynı enstantanelerle bir bir ilerlediğini görmek bende memnuniyet yarattı. aykırı olanların birincisi, filmde claus von stauffenberg darbenin planlayıcısı olarak gözüküyor ve suikastten sonra ekibin başına geçip resmen darbeyi yönetiyor. normalde claus von stauffenberg darbenin planlayıcısı ve yöneticisi değil sadece tetikçisi idi. bu sahne kendini ön plana çekmek isteyen senaryoya müdahale hastası tom cruise'un başının altından çıkmış olabilir. diğeri ise intihar eden ludwig beck'in bu işi başaramayıp başka bir subay tarafından ensesinden kurşunlanarak öldürüldüğü idi. tek seferde kendi işini bitirdiğini izledik ki bu olay gerçekte diğer darbecilerin gözü önünde olmadı.

    son derece ağır bir tempoda başlayan film, bomba patladıktan sonra kalp çarpıntıları arasında kendini izletir hale geliyor. ardından yavaş yavaş kendinizi dramatik sona hazırlıyorsunuz. hitlerin nasıl ballı bir şekilde ucu ucuna kurtulduğu da filmde pek güzel yansıtılmış. belki de bu prodüksiyonun en güzel yanı da olağanüstü güzel resmedilen dekorlar ve birbirinden inandırıcı kostümler olmalı. kendinizi hakikaten o dönemi yaşar gibi hissediyorsunuz. filmde sırıtan yerler yok da değil. o da bir dolu aşmış ingilizin canladırdığı ingiliz aksanlı alman subaylar olsa gerek. ne bileyim ister istemez biraz gıdıkladı. ayrıca alman ordusunun o dönem nasıl bir gerileme içinde olduğu da cephe çekimleri ile gösterilebilirdi.

    filmle ilgili trivialar:

    * başlangıçta, alman savunma bakanlığı bendler blok üzerinde filme izin vermemiş.

    * kamyon devrilmesi sonucu alman askerlerini oynayan figüranlarda ciddi yaralanmalar olmuş.

    * negatiflerin banyo sırasında yanması sonucu bazı yerler yeniden çekilmiş.

    * dört aktör aynı zamanda, karayip korsanları filmi ile birlikte çalıştı: bill nighy (genel ollbricht / davy jones), david schofield (von witzleben / mercer), kevin mcnally (dr goerdler / gibbs) ve tom hollander (albay brandt / lord beckett)

    * iki alman oyuncu der untergang filminde gene nazi subaylarını canlandırdılar. christian berkel ernst-günter schenck olarak bir doktoru canlandırdı. thomas kretschmann ise hermann fegelein karakteri ile eva braun'un kardeşinin kocası emir subayı idi.

    --- spoiler ---

    yazarın notu: o dönem dünyanın üçbuçuk attığı führer'e suikast düzenlemek harbi deli cesareti gerektiriyor. o yüzden yapanların cesaretine hayran kalmamak mümkün değil. diğer trajedi de dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından biri olan erwin rommel'in bu olaydan sorumlu bulunarak intihara zorlanması sanırım.
  • sonunun bilinmesine ragmen insani koltuguna yapistiran film. olaylarin akisini oyle surukleyici vermistir ki, hitlerin sesini telefonda duyana kadar gerceklerden uzaklasarak "basardilar galiba" diyorsunuz. neden ingilizce diye sizlanan yazarlara ayrica selam ederim. film dilinin ingilizce olmasinin nedeni savasi amerikanin (bkz: hollywood) kazanmasi olabilir mi acaba?

    --- spoiler ---

    hitlerin telefonda "sesimi tanidin mi?" diye sordugu subayin gozundeki korku ve yaslarin, "basaramamislar, olmemis pezevengin evladi" dusuncesinden kaynaklandigini tahmin ediyorum.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    filmin en başındaki almanca'dan ingilizceye geçişe dikkat. bu kadar güzel yansıtılabilirdi sanırım, hani aslında bu almanca olucaktı ama... duygusu

    --- spoiler ---
  • internetten ve sinema dergilerinden okuduklarım dolayısıyla çok düşük beklentilerle, hatta sırf üniforma ve silah göreyim niyetiyle gittiğim ve baş aşağı yamulmuş vaziyette, bütün o sinema eleştirmeni olacak ukala dümbeleklerine sövüp sayarak çıktığım şahane bir film. gerek ikinci dünya savaşının gerek alman tarihinin en trajik sayflarından birini teşkil eden temmuz 1944 komplosu* sinema perdesine bu denli kusursuz aktarılabilirdi. öyle bir atmosfer yakalanmış, öyle bir sinematografi kullanılmış ki seyirci kendisini bir anda 1944 almanyasına ışınlanmış ve yakın tarihin en büyük siyasi dümenlerinden birisine bizzat tanık olurken buluyor. tom cruise çok çok uzun yıllardır gösteremediği bir performans sergilemiş; muhtemelen bu başarısındaki temel etken birkaç röportajında belirttiği gibi kendisini kont stauffenberg ile gerçekten özdeşleştirmiş olması. lakin, yardımcı oyuncu kadrosunu oluşturan isimler ingiliz tiyatro sahnesinin öyle devasa oyuncuları ki**** cruise kendisini aştığı bu son rolünde dahi yardımcı aktörlerin gölgesinde kalmaktan kurtulamamış. senariste ise ayrı bir selam çakmak gerekiyor zira sonu belli bir tarihi olayı seyirciye soluk bile aldırmadan seyrettirmek şapka çıkarılmayı hakeden bir başarı. ha, eksiler yok mu, tabii ki var. karakterlerin derinliğine yeterince inilemediği kesin. özellikle kont stauffenberg'in ailesiyle olan ilişkileri senaryonun yanlış yerlerinde vurgulanmış sanki. ama bunlar kesinlikle filmi hissedilir derecede bozacak seviyeye varmıyor. çok şikayet edilen ingilizce konuşan almanlar ise bence filmin başında gayet güzel gerçekleşen almancadan ingilizceye geçiş sekansı ile sorun olmaktan şık biçimde çıkarılmiş. son değerlendirmede rahatlıkla iddia edebilirim ki valkyrie gerçek bir kült olarak her tarih ve politik film meraklısının arşivindeki yerini sağlama almış.
  • iskandinav mitolojisinde savaslarda olenlerin ruhlarini valhallaya goturen, tanrica helinin hizmetindeki melekler.
hesabın var mı? giriş yap