• 1966'da ingiltere'de casusluk suçundan 42 yıllık hapis cezası almış bir adam 23 ekim günü londra'daki ünlü wormwood scrubus'tan kaçmayı başardı ve britanya'da kıyamet kopmasını sağladı. rus casusu olan george blake adlı bu adam firarından tam 21 yıl sonra soyadı "kızıl mezar" anlamına gelen bu güzel kadının başını belaya sokmuştur. çünkü gizli servisler george blake'in firarında bu "kızıl" kadının parmağının olduğunu bulmuşlardı. iddialara göre firarı finanse eden redgrave'ydi. hatta bu iddia yüzünden blake, firarından 21 yıl sonra bile gazetelere manşet olmuştu. olay hiç bir zaman ispatlanamadı, bir söylenti olarak kaldı. ben zaten blowup'tan beri hastayımdır zarafetine. ama bu olaydan sonra bu inceliğin altında başka neler sığdırdığı da ortaya çıktı, gizli ve "kızıl" fanları oluştu ve bu olay kibarca kapandı.
  • 1977'deki meshur oscar kabul konsumasi http://www.youtube.com/watch?v=2vmqpclhfjk adresinde izlenebilecek aktris.

    transkripsiyonu soyledir asagi yukari:

    my dear colleagues, i thank you very much for this tribute to my work. i think that jane fonda, and i have done the best work of our lives and i think this is in part due to our director, fred zinnemann. [alkislar]

    and i also think it's in part because we believed and we believe in what we were expressing--two out of millions who gave their lives and were prepared to sacrifice everything in the fight against fascist and racist nazi germany.

    and i salute you, and i pay tribute to you, and i think you should be very proud that in the last few weeks you've stood firm, and you have refused to be intimidated by the threats of a small bunch of zionist hoodlums [sessizlik ve izleyen yuhalamalar] whose behavior is an insult to the stature of jews all over the world and their great and heroic record of struggle against fascism and oppression. [hafiften alkislar]

    and i salute that record and i salute all of you for having stood firm and dealt a final blow against that period when nixon and mccarthy launched a worldwide witch-hunt against those who tried to express in their lives and their work the truth that they believe in [yeniden yuhalayan ve isliklayan capulcular]. i salute you and i thank you and i pledge to you that i will continue to fight against anti-semitism and fascism.
  • iletişim yayınları'ndan çıkan otobiyografisini hayranlıkla okuduğum ingiliz oyuncu. kendisinin muhteşem bir oyunculuk kariyeri olsa da bende asıl hayranlık uyandıran aktivist kimliğinden bahsedeceğim.

    30 ocak 1937 doğumlu. anne babasının ikisi de oyuncu. hatta babası 1940'ların en ünlü oyuncularından*. alfred hitchcock 'un kaybolan kadın ve carole reed 'in yıldızlar yere bakar 'ında yer almış mesela. bu anne-baba, kendileri sosyalist olsalar da çocuklarını politikadan uzak tutmaya çalışmışlar. çocukluğunda dans, konuşma ve italyanca gibi dersler alan redgrave de pek ilgilenmemiş politikayla o zamanlar. ancak, tiyatro okulunu bitirdikten sonra çeşitli oyunlarda rol alırken tesadüfen silahsızlanma adına birkaç eyleme katılmış. bir de o dönemde sovyetler birliği'nin macaristan'daki ve ingiltere ile fransa'nın nasr mısır'ındaki savaş destekçisi eylemleri onu biraz politikayla ilgilenmeye yöneltmiş. 1961'de bertrand russell ve 100'ler komitesinin bazı üyeleri tutuklandığındaysa, 100'ler komitesine tutuklanan üyelerin yerini doldurmak için girmiş. ancak o zaman asıl odağı barış ve silahsızlanmaymış. eşi tony richardson 'ınla bir davet üzerine küba'ya gittikten sonra barış yanlısı kimliğini bırakıp daha keskin politik bir duruş sergilemeye başlıyor. hatta o kadar çok ilgileniyor ki politikayla, amerika'ya gidip california üniversitesi'nde sekiz haftalık bir siyaset bilimi yaz okuluna yazılıyor. bu arada sinema kariyeri iyice ilerleyen redgrave, vietnam savaşının kendi kuşağı için bir siyasal uyanış olduğundan bahsediyor. zira kendisi, 1967'de the times'a tam sayfa ilan verip kuzey vietnam'ın bombalanmasına son verilmesini talep etmiş. sonraları ise, troçki yanlısı olarak kendine ingiliz sosyalist işçi partisi'nde yer bulmuş.

    1976 yılında paris'e bir film çekimi için giden redgrave, orada filistinli bir çiftle tanışıyor ve filistin ve lübnan hakkında onlardan pek çok şey öğreniyor. bunun üzerine, batı medyasında mezhep savaşı gibi gösterilen lübnan iç savaşı'nın iç yüzünü göstermek ve lübnan'daki filistinlileri anlatmak çin bir belgesel çekmek adına oraya gidiyor. orada tanıştığı yaser arafat'a hayran oluyor ve filistin meselesiyle daha da ilgilenmeye başlıyor. gerçekten de ekibiyle birlikte orada filistinliler diye bir belgesel çekiyor. dünya çapında tartışılan bu belgeselin, 1978'te aday gösterildiği oscar ödülünü almasına engel olacağı söylense de; o hem oscar'ı hem de altın küre ödülü'nü kapıyor. tehditlere boyun eğmediğinden olsa gerek, sonrasında bir de devam niteliğinde işgal altındaki filistin diye bir belgesel çekiyor. ancak çabaları bununla da son bulmuyor; şuan 80 yaşında olan redgrave aktivist kimliğini hala koruyor ve filistin meselesi ve silahsızlanma için hala çabalıyor.

    velhasıl, şahane bir hayat hikayesi olan ve ilham veren bir kadın kendisi.
  • son muhteşem rollerinden biri anonymous'deki kraliçe elizabeth olan asi gençliğimizin ilahesi.
  • nip tuck'ta kızı joely richardson*ın annesini canlandırmıştır.
  • unlu ingiliz oyuncu. su aralar karizmatik ingiliz yasli bayani rollerinde coklukla goruluyor. bir de kostumlu filmlerde.... gencligini blowup da gorebilirsiniz. yasliligini da howard's end'de, mission impossible'da, craddle will rock'da, girl interrupted'da....
  • stephen fry'in oscar wilde'i canlandirdigi filmde de (filmin adi wilde miydi oscar wilde mi hatirlayamiyorum, galiba ilki) wilde'in annesini oynamistir.
  • neredeyse bir yil gibi kisa bir sure icinde kizini*ve iki kardesini** kaybetmis yasayan efsane (ama oyle boyle degil)
  • playing for time'daki performansıyla 1981 yılında emmy ödülü'nü kazanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap