• yanlis hatirlamiyorsam 2009 da ilk kez kabatas-kadikoy vapur hattinda denk geldigim muzisyenler. ilk baslarda garipti, hatta keyifliydi. genclerden birisi muzigini icra ederken digeri koltuklari dolasarak "yardim etmek istermisiniz?" diye soruyordu.

    sonrasinda bunlardan etkilenen baska ikililerde cikti ortaya, kemence calanlar, gitarli perkusyonlu gruplar derken artik aksam vapurlarinda ister istemez bu muzige maruz kalir olduk. maruz kelimesini kullaniyorum cunku bilen bilir, isten cikmissiniz kafaniz bulanmis, yorgun ya da kotu bir gun gecirmissiniz ve orada oturarak 15-20 dakikaligina da olsa dinlenmek, kitap okumak, varsa yaninizda ki ile sohbet etmek pesindesiniz. derken bu muzisyen arkadaslar geliyor ve hic dusunmeden, sorup sormadan calip soylemeye basliyorlar. caldiklari turlere deginmiyorum cunku tercih meselesi. ustelik gemide ki tum salonlari da dolastiklarindan kacmaniz pek mumkun degil.

    sonucta orasi bir tunel, metro istasyonu islek cadde vs. gibi bir yer degil. hareketli oldugunuz bir ortamda gecer gidersiniz, ya da dinlemek istiyorsaniz durur dinler ve dilediginiz sekilde destek olursunuz.

    iste bu yuzden maruz kalmak diyorum.
  • güzel çalıp çalmasından, işini iyi yapıp yapmamasından bağımsız olarak, bazı zamanlarda kendimin de hoşuna gitse de bu kadar sık, hemen hemen her vapur seferinde ortaya çıkmaları artık rahatsızlık vermeye başlamış olan insanlardır. ne olursa olsun her şeyin fazlasının iyi gelmediğine güzel örneklerden biridir.

    bence asıl kötü olan durum, gerçekten beğenmediği ya da rahatsız olduğu için çalmaması gerektiğini söyleyen kim olursa, uygun bir ifadeyle bile dile getirilmiş olsa tepkiyle karşılanır oldu. kimse o vapura müzik eşliğinde yolculuk yapmak için binmiyor, bazen gerçekten hoş şeyler çalsalar bile, ki kime neye göre hoş mevzusu girecek burada ama, yine de beğenmeseniz dahi tahammül edilebilir, sonuçta maksimum 20 dakikalık bir yolculuk, ancak insanların rahatsız olanlara karşı tavrı tahammül edilemez boyutlarda artık, "dinlemek istemiyorsan oturma burada" diyenini mi ararsın "bence çok güzel rahatsız olan binmez" diyeni mi? yahu güzelse, sevdiyseniz bu müziği takın kulaklığınızı, aynı tarzda müziği bütün gün, 24 saat dinleyin isterseniz, ya da hiç olmadı bunu düzgünce dile getirenleri gereksiz, mantıksız argümanlarla eleştirmeyin, adam vapuru yolculuk için kullanıyor, ulaşım aracı yani, müziği de yanında almıyor.
  • vapurda saksafon çalanı da gördüm geçen. biri gitarla ritim tutuyor, diğeri ise saksafonla ortamı şenlendiriyordu ''fakat'' evet burada bir ''fakat'' kullanacağım mecbur. o saksafon vapurumuza iki beden büyük geldi arkadaş. bi transatlantik'e daha çok yakışırdı; ortam daha geniş en azından. vapurda saksafon dinleyince, saksafonun içine girmişsiniz gibi oluyor bak vallahi.

    her enstrüman gitmiyor maalesef işte o naif ortama. ney olabilir, yan flüt olabilir, keman olabilir, gitar olabilir. mesela zurna olmaz arkadaşım. klarnet de olmaz. bak bateri hiç olmaz. darbuka da olmaz. en süperi piyano olur bak! ama piyanoyu kim kaybetmiş ki biz bulalım de mi? bir şey diyeceğim; şehir hatları vapurlarının tümünde piyano çalınsa(?) üst salonun tam ortasında simsiyah bir piyano ve smokinli bir piyanist. yemin ederim cinayetler azalır bu ülkede. matematikteki başarımızda gözle görülür bir artış olur belki de. antidepresan kullanım oranlarını da düşürmezse ben de adam değilim!
  • tamamına yakını berbat çalıyor, berbat söylüyor. cok kötüler. 25 dakikalık yolda hayata küsüyorum. bu müzisyenlik degil, dilencilik. bir iki kere toplanıp para bölusmelerine denk geldim, girgiriye'den bir sahne gibi.
  • şehir hatları vapurlarında;

    üç akoru zar zor bir araya getirip çalan akdeniz tipi gitaristlerden,

    şarkıya 70 metronomla girip, 95 ile çıkan perküsyonculardan,

    daha kontörle çalınması gerektiğinin farkında olmayan kemancı, saksafoncu, klarnetçilerden oluşan,

    ve de "niteliksiz cover" yaptıklarının sanki farkında değilmiş gibi "müziğimize destek olmak ister misiniz??" gibi sorular soran müzisyenlerdir.

    arkadaş hem armoniniz genelde yanlış, hem de belli ki yeteri kadar provanız yok. biraz "iyi" çalışın ve "kendi bestelerinizi" yapın dinleyelim, yeni şeyler duyalım. 40 yıllık 50 yıllık veya evladiyelik şarkıları zaten millet iki üç içkiyle karı kız kesmek için fon olarak kullanıyor.
  • bugun yine karakoy-kadikoy vapur hattinda denk geldigim muziksiyenler toplulugu. ama bugun olan olayi ilginc kilan nokta suydu:

    bu vatandaslar calip soylemeden once seyyar satici bir abimiz klasik vapur satislarindan birini gerceklestirmekteydi, aynen aktariyorum.

    - sayin yolcularimiz... bugun sizlere cok onemli bir urun takdim ediyorum.
    ...
    - bu gormus oldugunuz cok kullanisli mutfak aletinin fiyati yalnizca ...

    buraya kadar her sey normal. zira bu muziksiyenler kanser gibi yayilmadan cok onceleri, hatta vitamin evrelerindeyken burhan abimiz bu isi hakkini vererek yerine getirmekteydi. (bkz: burhan pazarlama)

    tabi bugun vuku bulan olayi ilginc kilan kismina gelirsek, bu satici abimiz henuz isini bitirmemisken bizim basliga konu olan biri gitarli, digeri mandolinli, kadin vokalli ve para toplayicili 4 kisilik grup* bulundugumuz salona geldi, ekipmanlarini bir orkestra edasiyla bulunduklari kiliflarindan cikardi ve her zaman oldugu gibi kimseye sormadan etmeden calip soylemeye basladilar.

    bunu goren satisci abimiz de orkestramizin mandolinli sanatcisina yaklasarak "bari satisimi bitirmemi bekleseydiniz, olmuyor boyle" seklinde bir serzeniste bulundu. (gerci bu kisminda biraz sikinti olabilir, satici abi isi tehdit etmeye de vardirmis olabilir. yapanin gunahi boynuna) is inada binince de ortalik bildiginiz sirke dondu, bir tarafta cin mucizesi hiyar soyacagini satmaya calisan abi diger tarafta son kafa utuculeri derken vapur ahalisi de afalladi kaldi.

    anladigim kadari ile arada bir miktar gerilim de yasandi cunku muziksiyenler 4 kisi olmanin getirdigi ustunlukle satici abiyi bastirip salondan gonderdiler. tabi bu bastirma aninda sesleri yukseldikce yukseldi, -cok afedersiniz ortaligin amina koydular- kulaklarini tikayanlar oldu.

    benim ise deginmek istedigim nokta su, siyasal hayatimiz (bu hale getirenlerin evleri yansin) yuzunden insanlar bu muziksiyenlere karsi rahatsizliklarini dile getiremez oldu. hatirlanacagi uzere gecmis zamanda kadikoy-besiktas vapurunda boyle bir olay cereyan etmis, gemi gorevlilerinin mudahelesine yolcular tepki koymus olay karsi devrime kadar gitmisti. bu konunun siyasetle kisisel ozgurlukleri birbirine karistiran beyinsizler sayesinde gun gectikce daha da siddetlenecegi, hatta bu tiplerin yakinda kafamiza sicacaklarini dusunuyorum.
  • bu tipler yolculara zorla müzik dinletiyor mu? evet. buna hakları var mı? hayır. gerisi laf-ü güzaf. vapurda bu işlerin yapılmaması lazım.

    başkaları tarafından defalarca izah edilmesine rağmen kalın kafalılar için ben de hatırlatmak isterim:

    vapur, denizde giden, esas amacı insanları bir noktadan diğerine ulaştırmak olan bir toplu taşıma aracıdır. insanlar vapura müzik dinlemek için değil, bir yere ulaşmak için binerler. bindikten sonra da içeride kapalı kalırlar. içerideki tv'nin yüksek sesle hükümet yanlısı yayınları ne kadar yanlış ve eziyet vericiyse, bu tipler de aynı oranda eziyet vericidir.

    dinlemek istemediğim şeyleri zorla dinlemek zorunda kalmam,
    müzik aleti çalabildiğini, eser icra ettiğini sanan yetenek fukaralarının olması (ki yetenekli olmaları da fark etmez, yanlış yanlıştır),
    bu tiplerin büyük çoğunluğunun kendine ait olmayan besteyi çalıp söyledikten sonra "müziğimize"(!) destek olur musunuz diyerek başkasının eserini sahiplenmeleri falan diye uzayıp giden bir liste çıkarabiliriz. ancak, bu kadar uzatmaya gerek yok.

    canımın istediği müziği kimseyi rahatsız etmeden kulaklığımdan dinlemek istesem de bu gürültücüler yüzünden yapamıyorsam; hiçbir şey dinlemeden gözlerimi kapatıp kestirmek isterken (ki ortalama desibelde bir vapur insan konuşsa bile yükselen homurtu ninni gibi gelir, uyutur) kafamı ütüleyen tipler yüzünden yapamıyorsam; kitabımı, yazımı okumak isterken bunu yapamıyorsam, bu insanlar rahatsızlık kaynağı demektir. buna hakları yok. konu sanat vs. konusu değil. kimsenin kimseye zorla müzik dinletmeye hakkı yoktur, bu bir özgürlük meselesi değildir.

    zorla müzik dinletmek, literatürde bir işkence yöntemidir.
  • bu biraz iyi niyet suistimali gibi gelmeye başladı bana; özellikle de son zamanlarda.

    iş gereği günde iki kez beşiktaş - kadıköy vapurunu kullanıyorum. başlarda öğrenciler harçlık topluyorlar diye düsünüyordum; hatta ilk 3-4 seferde hiç düşünmeden yardımda da bulundum ancak zaman geçtikçe fikirlerim de değişmeye başladı.

    bu arkadaşların içerisinde gayet yaşını başını almış insanlar da var ve belli ki bu işi bir meslek olarak benimsemişler. çok kısa zaman önce vapurun hangi bölümlerini hangi ekiplerin paylaşacağını, nereye doğru ilerleyeceklerini ve paranın nerede toplanacağını nasıl planladıklarını kendi kulaklarımla duydum.

    sokak müzisyenlerinin farkı bu işin gönüllülük esasasına dayandırılması; yani dinlemek istiyorsanız kalırsınız, istemiyorsanız gidersiniz... öte yandan konu vapurlar ya da diğer taşıma araçları olduğunda iş daha farklı bir noktaya gidiyor zira sabah daha uyku sersemi vapurdayken ya da akşam gunun butun yorgunluğuyla cebelleşip eve ulaşmak için dakikakaları sayarken kulak dibinde çalınan bir klarnet maalesef hiç de iyi gelmiyor.

    biraz gri noktalar üzerinde; etikle etik olmayan arasında bir yerlerde iştigal ettiklerini düşünüyorum bu arkadaşların.
  • büyük ihtimal burayı okuyorsunuzdur. çoğu insan sizden nefret ediyor, fakat insanlar siyasi sebep olarak algılayıp tepki gösterirler diye sesini çıkartmıyor. ama bu sevilmediğiniz gerçeğini değiştirmiyor.

    bu rahatsızlığın bitmesi için de 2 tane çözümüm var.

    1- vapurda belirli kısımlar olsun, diyelim 4 balkon var bunlardan 1'i, maksimum 2 tanesi müzikli olsun ve bu tabelalarla belirtilsin, böylece müzik dinlemek isteyen oraya gider, sessizlik isteyenler de diğer yerlere oturur.

    2- müzisyenler işe gidiş ve işten dönüş saatlerinde - yani sabah 7-9 arası, akşam 17.30 19.30 - arası hiçbir şekilde vapur içinde çalmasın, özellikle işten veya okuldan dönüşte çekilir çile değil çünkü. insanların acelesinin olmadığı, teyze popülasyonunun yüksek olduğu gündüz saatlerinde çalın, onlar zaten seviyor.

    bu iki düzenleme ile sorunlar biraz olsun çözülür diye düşünüyorum. akordeon çalanlardan ise nefret ediyorum.

    not: sanata karşı değilim, saygısızlığa karşıyım.
  • sokak müzisyenlerine karşı oldum olası zaafım vardır. ama metozori kötü müziğe çok karşıyım. bella ciao'nun her "çav çav"ında daha da coşarak bağıran bir vokal, vurmalıya abanan yan eleman ve gitarın tellerini patlatırcasına çalan diğer yan elemandan oluşan kakafoni benim de hoşuma gitmiyor açıkçası. kızın da eline vermişler tefi. çasçasças. sanki demişler ki "kızım bilmen gerekmiyo ritme uygun gibi salla yeter".

    vapur müzisyenleri engellenmemesi gereken ancak hadlerini bilmeleri gereken kimselerdir. hepsi iyi değil ne yazık ki. ne kadar çok bağırsalar o kadar güzel olmuyor çaldıkları. anladık evet vapurda müzik bir hoşluk ama her şeyin bir kabak tadı verme, işin şokellasını çıkarma seviyesi var. hayır, beğenmeyince söyleyemezsin de, linç edilirsin mazallah. furyadan faydalanma derdinde olanlar bi geri çekilse, spontane iyi müzik dinleyeceğiz, alan da satan da memnun olacak. o zaman yine "çolmoyun kordöşümm" diyen ayıları hep beraber dökeceğiz denize.
hesabın var mı? giriş yap