3021 entry daha
  • hilal ve leon...roman gibiler.

    leon silahları görmezden gelerek gönlüne mağlup oldu orada.
    vicdanım ve vazifem arasında sıkışıp kaldım dese de leon, esasında vicdanını ve vazifesini karşısına almış gönlünden geçene uymuştu. gönlündeki aşk vicdanının dahi ötesine geçmişti. susmasının sebebi vicdanı olsa, acısını bastırıp bir şekilde düzlüğe çıkardı. lakin leon'un tek umursadığı gönüldeki aşktı. o aşk ki elini kolunu bağlamış, gözünü kör etmişti. aklıyla hareket edip vazifesinin gereğini yerine getirmesi demek hilal'i kaybetmek olacaktı. böyle bir şeyi yapamayacağı açıktı. o da aşkı seçti. hilal'i düşünüp susmaktan başka çaresi yoktu. lakin bu yaptığı vicdanına tersti, vicdanına ağır geldi. bencillik miydi bu? evet. sevdiği insanı her şeyin üstünde tutmuş ve bencilce davranıp susmuştu. başka kimseyi gözü görmemişti. işte bunun yükünü kaldıramıyor, altında eziliyordu leon. bu gerçek ile yüzleştiği vakit leon için ızdırap dolu bir süreç başlamış oldu. bölüm boyu gönlünün, vicdanının ve aklının arasında sıkışıp kalmış bir leon izledik. o kadar yakından ve derinden tanık olduk ki bu sürece.

    leon herkesle karşı karşıya geldi bu bölüm.
    cevdet, azize, ali kemal...
    her biri ile konuştuğuna şahit olduk birer birer. önce cevdet geldi ağzını yokladı leon'un. ardından azize geldi üstü kapalı bir şekilde minnet duyduğunu dile getirdi. en son ali kemal geldi ve leon'u sorguya çekti.
    leon her biri ile konuştu da bu kişiler sadece birer suretten ibaretti esasen. orada konuştuğu ne cevdet'ti ne azize'ydi ne de ali kemal'di.
    leon vicdan azabı çektiği o iki gün boyunca aklı, vicdanı ve kendisi ile karşı karşıyaydı aslında. yaşadığı tüm iç hesaplaşmalar bir insan suretiyle tek tek çıktı karşısına.

    ilkin odasında aklı ile hesaplaştı leon.

    dedi ki aklı ona "gördün mü bak neye sebep olduğunu? vatan haini oldun sen. meydanlarda, savaşlarda birilerinin ölmemesi için mesleki akıl ve irade ile, siyaset ve adalet ile çözmelisin bu işi. bu sebeple de son ana kadar üniformanın hakkını vermelisin. aksi ihanet sayılır. ve sen leonidas, böyle bir durumda helen ideallerine ihanetin bedelini ödersin. sen ki görevin için çocukluk arkadaşını öldürdün, görevinin gereğini yerine getirmek esas vazifendir bunu en iyi sen bilirsin. "
    hiçbir şey diyemedi. sadece dinleyebildi. adeta ezildi aklının karşısında. sesi çıkamadı. çöktü olduğu yere. haklıydı belki de o ses. vazifesinin gereğini yerine getirmemiş ve şimdi onlarca asker bu ihmalkarlığı yüzünden öldürülecekti. mesleğinin gereğini yapmamıştı ve meydanlarda ölecek insanlara sebep olacaktı bu hatası.

    sonra karargahta vicdanı çıktı karşısına.

    leon önce konuşmak istemedi, reddetti onu. ama inat etti vicdanı aldı leon'u karşısına. açık açık değil ama cılız bir şekilde dedi ki vicdanı ona " hayır leon, sen hakkın, adaletin, hakkaniyetin yanında yer aldın ve doğru olanı yaptın. ileride torunlarına anlatacaksın. her şey vazife değil, beni dinle sen." lakin duymak istemedi leon. açık açık yüzüne vurulsun istemedi. yine de teşekkür etti ona vicdanı üstü kapalı." sen doğru olanı yaptın" dedi. belki de doğru olabilirdi bu. bir nebze de olsa rahatlayabilirdi böyle düşünerek. silahların gönderilmesi ile belki de adalet sağlanmış olacaktı kimbilir? içini rahatlatmaya yeter miydi peki bu? olmadı, o kadar cılız çıkmıştı ki bu ses bir türlü ikna olamadı leon.

    işte tüm gün aklı ve vicdanı arasında git gel yaşayan leon en sonunda attı kendisini meyhaneye. içti, sarhoş oldu her şeyi unutmak istercesine.
    bir de kaldırdı ki kafasını, kendisi ile karşı karşıya oturuyor.
    karşısında oturan ali kemal değildi. ali kemal suretinde kendisi duruyordu karşı sandalyede. canından can, kanından kan olan ali kemal, leon'un aynadaki aksi olmuş duruyordu karşısında.
    "hesaplaşacağız" dedi.
    "söyle maksadın nedir senin" diye sorguya çekti kendisini. aklına ve vicdanına karşı susan leon'un tek konuşabildiği ve içini dökebildiği an, bu an oldu zaten. ali kemal ayna oldu kendisine. silahları gördüğünü bildiğini tek saklamayan da, leon'a açık açık maksadını soran da, derdini soran da aynadaki yansıması oldu. ali kemal suretindeki leon sordu, yine leon cevapladı kendini. hesaplaştılar karşılıklı.
    sordu leon "biz buraya neden geldik?" diye.
    "onlar kendi topraklarını savunurken, biz de kendi vazifemizin yükümlülüklerini yerine getiriyoruz oysa. olan biten bu! ne istediğimin hiçbir ehemmiyeti yok ve ben ne istediğimi de bilmiyorum."
    "o zaman gitsenize kendi topraklarınıza" dedi karşısındaki yansıma.
    "bu savaşı başlatan ben değilim. sadece kendi yaptıklarımdan sorumluyum. bunu da bitireceğim" diye cevapladı leon.
    işte teğmen o meyhanede kendi ile hesaplaştığı vakit nihai bir şekilde intihar etmeye karar vermiş bir vaziyette kalktı o masadan. ertesi sabah veda mektubu yazdı anne ve babasına. son bir kez af diledi annesinden. ve hilal ile en son buluştuğu yere geldi tüm bu vicdan azabından kurtulmak için.

    ama bir şey eksik değil miydi sizce de tüm bu olan biten şey içinde?
    bir şeyin eksikliği hissedilmiyor muydu?
    olayların müsebbibi, leon'un günlerdir tarumar bir vaziyette dolanmasının sebebi gönül neredeydi sahi?
    tüm bu hadiseler cereyan ederken, nice insanların ölümüne sesini çıkartamayan leon'un uğruna sustuğu gönlü neredeydi? ölmeye karar vermiş leon, hiç mi aklına getirmemişti onu? bir veda bile etmeyecek miydi ona?

    leon acı çekedursun o gönül ki hep başka başka suretlere bürünüp ulaşmaya çalıştı sahibine bölüm boyunca. bir pusula oldu ufak bir çocuğun elinde ilkin, ulaşamadı leon'a. sonra halit ikbal oldu bir asker getirdi onu leon'a. ama olmadı. bir mumum alevinde yaktı onu usulca. leon ilk kez istemedi onu. kulak vermedi ona. duymak ve görmek istemedi. bu ızdırap içinde gönlüne kulak vermeyi, onu dinlemeyi reddetti leon ilk kez. itti bir kenara. kızgınlığından değildi bu reddediş. sadece yapmaya niyetlendiği bu şeye gönlündeki aşk mani olmasın istedi. her yeni güne uyanma sebebi olan o aşk, ölümüne engel olmasın, elini kolunu yine bağlamasın istedi. o yüzden bölüm boyunca hilal'den kaçan, hilal'i görmeyen, ona bir veda bile etmeyen, ondan gelecek en ufak bir şeyi dahi görmek istemeyen bir leon vardı karşımızda. çünkü biliyordu ki ona kulak verdiği an aklına koyduğu intihardan da vazgeçerdi, eli kolu yine bağlanırdı. o yüzden duymaz,görmez oldu onu son anına kadar.

    lakin aşk bu işte! seven ne kadar kaçmak istede de sevilenden, yolları dağları tepeleri aşsa da yine varacağı yer, sevilen olurmuş. leon kaçsa da tüm bölüm boyu ondan, sevdiği geldi buldu onu son anında. o kalbe silah dayandığı vakit, gönlündeki aşkın avuçları arasında yere düşüverdi leon. ne tuhaftır ki hiçbir suretle karşılaşmadığı o gönül ki sevdiğinin suretinde çıkageldi karşısına. hilal aldı leon'un elinden silahını, müsaade etmedi ölmesine.

    "hain olarak yaşayamam. giyemem o üniformayı. annemin, babamın yüzüne bakamam. vatanıma, kendime ihanet ettim" dedi leon.

    "zulme savaş açtınız" dedi hilal. o kadar farkında değildi ki her şeyin. leon'un vicdanını dinleyip ezilenin yanında olmaya karar verdiğini zannetmişti. o kadar uzaktı ki gönül işlerine bir insanın aşkı için böyle bir şey yapabileceğine ihtimal dahi vermemişti. vermek istememişti ya da.

    "inandığım her şey yerle bir oldu. senin uğruna görmezden geldiğim o silahlar var ya, o silahları ben kendi milletime doğrulttum. o silahların tetiğini ben çektim. o silahlar yüzünden, toprağa düşecek her bir yunan askerinin katili benim." diye dert yandı leon gönlüne.

    "madem inandığın değerleri benim için yıktın, bedelini beraber ödeyelim o vakit". dedi hilal.
    madem ki her şeyin müsebbibi leon ve gönlündeki o aşktı, ikisi de yok olmalıydı. bu ızdırabın bedelini birlikte ödemeliydiler.

    ama yapamadı leon. yoktan var ettiği aşkına da kıyamadı, ona karşı gelip kendi canına da kıyamadı. bıraktı kendisini yine o aşkın kolları arasına. sarıp sarmaladı hilal onu. sırtını okşadı elleriyle. hilal öyle bir sarıldı ki ağlaması dinsin diye, leon daha da ağladı, çocuk gibi ağladı başını yasladığı omuza yüzünü gömerek.

    işte bu olay ikisinin de gözünü açıp, görünmeyeni görünür kılacak artık. leon savaş ortamını daha gerçek bir pencereden görecek, bu aşkın masaldan ibaret olmadığını ve hilal'in imkansızlığını daha net görecek. hilal ise çırılçıplak karşısında duran leon'u gördü bir kere, bunun devamını getirecek. anaç, merhametli, şefkatli olup leon'u artık teğmen olarak değil leon olarak görecek. leon kimliği artık teğmen kimliğinin önüne geçecek hilal için. zor bir süreç. ama atlatacak leon. artık bir tercih yapması gerektiğini anladı en azından. kimseye bir zarar daha gelmeden artık karar vermesi gerektiğini idrak etti. çok daha net sorgulayacak bazı şeyleri. ve bu esnada yine tutunduğu, güç aldığı kişi hilal olacak.

    ne garip değil mi? onu bu hatalara, ızdıraba, perişanlığa ve ölüme sürükleyen de gönle düşen aşk oldu, onu kurtarıp karanlıktan çıkartan da yine o olacak. derdinin müsebbibi oysa dermanı da o olacak.
  • son bölümü ile kesinlikle gönlümü alan dizi. başkalarını da mutlu ettiklerine eminim, tek bir bölümde azize'nin hem gebe olduğunu cevdet'e söylemesi hem de eftelya'nın tevfik'in cevdet'i vurduğunu azize'ye söylemesi çoğu kilitleri açtı.

    sürekli neden gidip söylemiyor diye ben kendimi parçalıyordum, biraz daha zorlasalar sezon finali tadında gelişmeler yaşanan bölüm olacaktı, dilerim ikinci sezonu da gelir ve bozulmaz.
  • yarım saat reklam mı olur dedirten, delirten dizi
3503 entry daha
hesabın var mı? giriş yap