• güney italya'da köy benzeri kırsal bir yerde çalışıyordum. milano'da bir toplantı var oraya gideceğim. izin alarak iki gün öncesinden venediğe gittim. ama o kadar mutluyum anlatamam. tek başıma dolaşıyorum, fotoğraf çekiyorum. orada akşam dolaşırken iki kız, kıyıda oturmuş şarap içip, müzik dinliyorlardı. biraz daha yaklaştım sezen aksu çalıyor. ben aylardır telefon dışında türkçe konuşmamışım. cesaretimi topladım gittim yanlarına. arkadaşlar türk'müsünüz? dedim. dediler evet, tatile gelmişler. oturduk beraber sonra. iyikide gitmişim yanlarına.
  • ıcinde olur olmadik kanal gecen her sehirde bir “kucuk venedik” vardir. sanirim, kendi adinin disinda, bu kadar cok yerde anilan baska bir sehir de yoktur. uzun bir seyahat yazisiyla yine karsinizdayiz, yine kucuk tip’ler, “peki, agzimizin tadinin kacmamasi icin ne yapmak gerek ali riza bey”ler, hepsi burada, az sonra.

    seyahat yazilarini yazarken hep diyoruz, once ulasim diye. venedik’in uluslararasi havalimani marco polo. buraya indikten sonra , eski sehre ulasacaginiz uc farkli yol var. sasirdiniz degil mi? sasirmayin ve venedik’in bir ada oldugunu dusunerek , tren ve otobuse, deniz ulasimini da ekleyin.

    madem deniz dedik , denizden baslayalim.

    havalimanindan ciktiktan sonra tabelalar sizi yonlendirecek, ben kullanmadigim icin bilmiyorum. ama bu hizmeti isleten firmanin adi alliaguna , gidis donus 27 euro gibi ucrete , sizi adaya ulastiriyor. burada dikkat etmeniz dort adet hat var. mavi, kirmizi, turuncu ve yesil. gideceginiz otel neredeyse ona gore binersiniz.

    bir diger ulasim yontemi tren. ama marco polo’dan direkt tren yok, bunun icin marco polo havalimanindan , mestre ‘ye (portekizcede “ana kara , merkez) gecmeniz , oradan ada’ya giden trene binmeniz lazim. bu cok zahmetli bir is. en guzeli hemen cikista taksilerin onunden kalan shuttle ile piazzale roma’ya (araclarin girebilecegi son nokta) gitmeniz . gidis donus 15 euro.

    simdi, size venedik'te, hem kanala bakan , hem iyi bir kahvalti sunan , hem en-suite, hem de 120-150 €’lar altindaki tek oteli yaziyorum. hotel dalla mora burayi uzun ugraslar sonucu buldum. haritadan baktiginizda, merkeze uzak(!) gibi gorebilirsiniz, ancak , birincisi, uzak dediginiz yer iki km, yani 20 dk yurume mesafesi. ıkincisi ve daha onemlisi, sehirde birakin araba, motor , ve hatta bisiklet bile yok. o nedenle, cok icerilerde bir otel valiz tasima hususunda sizi cok yorabilir. (burada yorulma kelimesinde kesinlikle ironi yok, emin olabilirsiniz)

    sehre geldik, otele de yerlestik. kendinizi disari atma zamani. ancak sunu belirteyim ki , venedik, icinde uzun uzun yillanacaginiz bir yer degil. bence cok iyi planlanmis bir gece-iki tam gun, ama her anlamiyla “tam” gun veya daha relax 2 gece 3 gun ideal.

    hemen her avrupa sehrinde oldugu gibi venedik’te de , bir sehir karti alma imkaniniz var. adi “venezia unica” eger, her noktayi gezip gormek gibi bir niyetiniz var ise almanizi tavsiye ederim. 3 gun ulasim dahil 91.60 € .ama her noktayi gezip gormenizi tavsiye etmem. cunku, bu kart irili ufakli tum muzeleri kapsiyor. adina aldanmamanizi oneririm. gercek anlamda vakit gecirmeniz gereken 3-4 yer var. bu 3-4 muze-tiyatroyu ziyaret ettiginizde 50 € civarina cikarsiniz. bu karta ulasim dahil , evet, ama ulasimi sadece bir kere burano-murano hattinda kullanacaksiniz. yine de karar sizin elbette

    nereyi gorecegiz, nereye dikkat edecegiz, nerede ne yiyecegize gecmeden bir konunun altini cizmekte fayda var. venedik’i “sekerim balayina gittik, instagram agladi yaaa” , “gondol selfisiiii” tadinda da gezebilirsiniz, “merak ettim, gittim, gordum , kanallar, meydan, saray .. ve benzeri” tadinda da . herkesin hayata bakisi, zevk alma refleksi farkli. ancak, eger mimariye , ozellikle de gotik mimariye ilginiz varsa, bundan daha iyi bir yerde olamazsiniz. zira, “venedik gotik” adi altinda, alisilagelmis gotik mimarinin disinda , osmanli ve bizans stillerinin , moorish (magribi) ve italyan ana kara formlari ile bir araya gelmesinin etkisiyle ortaya cikan bir mimari stil vardir. elbette bunun en guzel orneklerini de bulabileceginiz en guzel yer de –dogal olarak- burasi

    doge’s palace (palazzo ducale) ; yani duk’un sarayi. bu saray yuzyillar boyunca venedik hukumetinin resmi sarayi vazifesini gormus. asil ailelerin, onde gelen uyelerinden secilen dukler venedik’e liderlik etmekle yukumluyduler. 1797 yilinda venedik cumhuriyetinin dusmesi sonucu 1100 yillik bu unvan da tarihe karismis. sarayin simdiki halini almasi icin yapilan insaat 1340 yilinda baslamis ve 1442 yilinda tamamlanmis. sarayin bir tarafi st mark’s meydanina, bir tarafi st.mark’s havzasina, dogu kanadi ise , havzayla bulusan bir kanala bakiyor. saraya girdiginizde ilk karsiniza cikacak olan bir avlu , bu avludan st.mark bazilikasinin kubbelerinin gorundugu bir enstantane yakalayabilirsiniz. eskiden burasi duk’un sapeliymis. sarayin avlusu cok estetik gercekten, kemerleriyle, avluya bakan mermer cepheleriyle, sundurmalariyla (portico) , bitimindeki mars ve neptun heykellerinden (bu heykeller venedik’in kara ve deniz gucunu simgelemesi icin yapilmis) ismini alan , devler merdiveniyle sizi zamanda yolculugua cikariyor. sarayin ici bolumlere ayrilmis durumda. duk’un ikametgahi, meclis odalari ve onlarla gorusmelerin yapildigi odalar ilginc. “dort kapili oda” olarak adlandirilan odada “titian”in oldukca bir tablosu var, iskalamayin. bir diger onemli yer , buyuk meclis odasi. bu oda 53 metreye 25 metre boyunca devasa bir salon. bu salonda devlet erkani, yeni yasa cikacagi ve/veya yeni uye alinacagi zamanlarda gorusmek icin toplanirmis. kursu istikametindeki duvarda, tintoretto’nun “il paradiso” isimli devasa bir fresk’i var, o da gayet etkileyici.

    ayrica, sarayi, hapishane’ye baglayan dunyaca unlu bir kopru var. ponte dei suspiri yani “ah’lar koprusu” . mahkumlar idama/hapishaneye giderken, o kopru dis dunyayi gordukleri son yermis, kopruden gordukleri manzara (ki tam izdusumu murano adasindaki san giorgio maggiore kilisesidir) karsisinda ic cekerlermis. o nedenler adi ah’lar koprusu olarak kalmis. ayrica history channel , kopruyu, tarihi 400 yildan eski olup halen ayakta olan en onemli bes kopruden birisi olarak gostermekte.

    ancak sarayin icinden daha etkileyici yer bence disi. sarayin dis cephesi uc katmandan olusuyor. sundurma, mermer sutunlarin bir nevi korkuluk gorevi gordugu ve iki kati birbirinden ayirmaya yarayan acik balkon ve ikinci kat. alt balkon gibi sundurma da sivri kemerlidir. onun ustundeki tas duvar, cephenin ucuncu ve en ust seviyesini tamamen kaplar. bu kata gorecegimiz bir diger mimari form ise , yine kemerlerde gordugumuz sivri uclu pencereler ve onlarin sol ust kosesindeki, simetrik oymalardir. floransa ronesans mimarisinde de cokca orneklerini gordugumuz bu uc katmanli formun, yani venedik gotik mimarisinin, erken gotik ve ronesans arasinda harikulade bir kopru oldugunu dusunebiliriz. bu acidan da turunun tek ornegidir.

    museo correr, museo archeologico nazionale ve biblioteca nazionale marciana’yi da kapsayacak sekilde €25.00 karsiliginda kombin bir bileti suradan alabilirsiniz

    st. mark’s square (san marco meydani) ; bu meydana , napolyon'un “dunyanin en zarif oturma odasi” yakistirmasini yapmasi haksiz degil aslinda. dunyanin en eski kafe’sine, 100 metre yukaridan meydana bakacaganiz can kulesine, duk’ler sarayina, kendisiyle ayni adi tasiyan bir bazilikaya , ve 8000 metre karelik alanina bakan mermer cephelere ev sahipligi yapan bu meydan, gunumuzdeki halini ise 12.yuzyilda almis. zira ilk tasarlandigi sirada kilise ile arasinda , bir kanal daha varmis, ancak 39. duk sebastiano ziani doneminde , meydan bu kanal kapatilarak iki katina cikartilmis ve simdiki alanine ulasmis.

    st.mark’s basilica ; (san marco bazilikasi) ronesans dedik, gotik dedik, mimari dedik ama bu bazilikanin hic biriyle alakasi yok. nedeni ise – dogal olarak yapim yilinin – 11.yuzyil sonlarina dayanmasi. bu da onu bizans mimarisinin orneklerinden biri olmasini sagliyor. zaten iceriye girer girmez, cok ama cok tanidik bir yere girmis gibi hissedeceksiniz. yuksek kubbe ve kemerler,mermer sutunlar, altin mozaikleri ile, tahmin ettiginiz gibi adet ayasofya’nin cok benzeyen bir kardesine bakiyormus hissine kapilacaksiniz. kilisenin disinda dort adet bakir alasimdan yapilmis at goreceksiniz. bunlar 13.yy’da ıstanbul yagmasi sirasinda kacirilan trajan atlaridir. ancak, bir cok italyan sehrinde oldugu gibi , halka acik alanda gordugunuz heykeller eserlerin replikasi. orijinali icerideki muzede . muzeye giris €5.00. acikcasi palazzo ducale gibi, st.marco bazilikasini da disaridan gormek keyifli. bazilikaya giris ucretsiz.

    st.mark’s campanile (can kulesi) ; adeta hayati st.mark’s parantezine alarak yasadigimiz bu meydanda , bir de can kulesi mevcut. ancak, bu kule bir deniz feneri olarak insa edilmis. 1902 yilinda kule cokmus ve 1912 yilinda aslinda uygun olarak yeniden insa edilmis. yerden takribi 100 mt yukseklikteki bu kuleye cikis icin €8.00 odemeniz gerekiyor.

    teatro le fenice (fenice tiyatrosu) ; ben tiyatronun icine girmedim, cunku bu tarz tiyatro vb yerler, fotograflardan gozuktugu gibi olmamasinin yani sira, konser-tiyatro gibi bir gosteriye ev sahipligi yapmadiginda da oldukca yavan bir gorunum sergiliyor (bknz milan – la scala) onunden bir kac kez gectim, (zaten her yer birbirinin ayni) bildiginiz bina, ici icin bir sey diyemeyecegim. giris €11.00

    guggenheim muzesi; simdi bu muze isleri icin bir kac kelime etmek lazim. eger ziyaret ettiginiz bir sehirde, bir yapiya veya bir sanata ilginiz varsa, mutlaka gorun. ama yoksa da , “ehehe tabii gittik canim” demek icin gitmeyin. peggy guggenheim koleksiyonu bir sanat muzesi , ve icinde nispeten disa vurumcularin eserleri var (gorenler icin amsterdam’daki stedelijk benzeri) . peggy guggenheim’in da ilginc bir hayati olmus. babasi - ki ayni zamanda salvador dali’nin de arkadasiymis , titanic faciasinda olmus. biri, unlu ressamlardan biriyle olmak uzere sanirim 3 evliligi olmus. hayati boyunca 1000’e yakin erkekle beraber oldugu soyleniyor, tam skandallar kadiniymis yani. oldugunde yakilan kulleri de bir nevi anit mezar gibi , bu muzenin arka bahcesine gomulmus vs. ilginiz varsa ziyaret edin derim. girisi de €15.00, sali gunleri kapali.

    santa maria delle salute bazilikasi ; guggenheim muzesinin cok yakininda yer alan bu bazilikanin icine girmedim , ancak , venedik’in meshur bir fotografi vardir. buyuk kanal uzerindeki bir kopruden cekilmistir. o koprunun adi , ponte dell’accademia’dir ve hemen laguna dogru baktiginizda gorebilirsiniz. yani 500-600 metrelik bir alanda, hem kopruyu, hem kopruden manzarayi, hem muzeyi, hem de bazilikayi gorebilirsiniz.

    ponte dei rialto (rialto koprusu) ; bu koprunun ilk halinin yapimi 1180 yilina dayaniyor, ancak 1444 yilinda , bir tekne alayini izlemek uzere toplanan kalabaligin agirligina dayanamiyor ve cokuyor. koprunun bu hali ise 1588 yilinda antonio de ponte tarafindan yapilmis, 22 metrelik bu kopruyu , 6000 kalas desteklemektedir.

    (aslinda en son yazacaktim ama burada yeri gelmisken belirteyim. venedik, hayatiniz boyunca – en azindan metrekare basina dusen insan sayisi acisindan – gorup gorebileceginiz en kalabalik sehir olabilir.her yerde insan , ama her yerde, yani istisnasiz her yerde. ve surekli tadilat var bir yerlerde, zaten dogru durust yol yok. ozellikle rialto koprusu falan insan seli. benim tavsiyem – belgrad ile ayni enleme sahip olmasindan yola cikarak (ve elbette denizin de etkisiyle) – eylul sonu, ekim basi gibi tercih etmeniz. bu donemde avrupa’da okullar da acilmis oldugundan ilkbahar ve yaza oranla daha sakin gezilebilir diye dusunuyorum.)

    gondol ; sevgili balayiseverler sizi de unutmadik. gondol pahali bir mevzu, genel anlamda aklimda kalan iki cesidi var. kisa ve uzun tur seklinde, biri 25-30 dk suruyor ve €80 , digeri ise uzun tur 45 dakika civari suruyor ve €100. fiyatlar her yerde hemen hemen ayni. gondolcularin da tarihi dogal olarak gondol kadar eski. gondolieri’lere ait ilk kayit 1094 yilina uzaniyor. eskiden, gondolcular zengin venedikli aileler icin calisiyormus. aristokrasinin bir cok sirrina vakif olduklari icin oldukca saygili davranilirmis kendilerine. ılk gondolcular magribi kolelerinden olusuyormus. ayrica, cizgili t-shirt ve koyu renk pantolon harici olmadan gondollari surmeleri yasakmis. bu cizgili t-shirtler ikinci dunya savasindan sonra “resmi uniforma” haline gelmis. cikis noktasinin fransiz donanmasi oldugu soyleniyor, sebebi de , suya dusen bir denizci olmasi halinde, dalgalarin denizciyi gorememe durumuna karsin, denizde fark edilebilmesiymis.

    burano ve murano adalari; hemen san marco meydaninin onundeki san zaccaria duragindan, bu adalara giden vaporettolara binmeniz gerekiyor, hat numarasi 12. burano’ya yolculuk 45 dakika kadar suruyor. asil gorulmesi gereken ada orasi. dantel isciligi ve rengarenk evleri ile unlu. bu rengarenk evlerin olayi da ; sarhos gemicilerin evlerini bulmasi icin boyanmasiymis. (sanirim bazi sahil kasabalarindaki evlerin boyanmasinin cikis noktasi bu olmali) ama baska ikonik bir sey yok. bir de , nispeten venedik’e yakin murano adasi var. bu ada ise cam isciligi ile meshur , adanin meydaninda nazar boncuguna benzeyen (ama daha sivri gibi) bir cam anit var. pek bir esprisi yok. bir kac orijinal cam isi satan magazalar var, hediyelik icin iyi bir secim olabilir. ıki adaya da toplam yarim gun ayriabilirsiniz. ıskeleden inerken, geri donus icin binmeyi planladiginiz saate bakin ve ona gore ayarlayin kendinizi. tek yon €6.50

    libraria aqua alta (aqua alta kutuphanesi) ; “dunyanin en guzel kitapcisi” unvanina bos yere sahip olmadigini gittiginizde anlayacaksiniz. sahibinin , olasi su baskinlarindan korumak icin, kitaplari eski bir gondol ve banyo kuvetlerine yerlestirmesi de gayet guzel ayrinti. direkt kanala acilan bir kapi-penceresi var. icindeki kitaplarin cogu italyanca, ancak sehir haritalari ve basit rehberler de bulabilirsiniz. hem eski hem de yeni kitaplari bulabilirsiniz. ve evet dogru tahmin ettiniz, burasi da gunun hemen her saati cok kalabalik

    simdi gelelim yeme – icme mevzularina.

    yazacagim uc yer var, ucunu de ziyaret etmenizi oneririm. zaten oyle her gun her dk restaurant restaurant fink atabileceginizi sanmiyorum.

    1. san marco meydanina yer alan café florian ; café florian dunyanin en eski kafe’si. ve hem boyle bir unvana ahip olmasindan hem de venedik’te olmasindan mutevellit biraz tuzlu. ıki tatli- iki kahve gibi bir “soluklanma” icin €50-€60 gibi bir rakami gozden cikarmaniz gerekiyor. hadi iki de sandwich veya salata veya kanepe gibi bir sey de eklerseniz €80’u bulabilir. bir de unutmadan belirteyim, aksamlari canli muzik yapiliyor burada, havva nagila vb sarkilar soyleniyor, oldukca hos bir ambiansta, ancak bunun da bir bedeli var, o da 6€ gibi bir seydi, degismis olabilir. (faturanin altina supplement olarak ekleniyor, sasirmayin ) yani bir bakmissiniz €100 kagitlik olmus olursunuz. ancak onumuzdeki sene 300. yasini kutlayacak olan bu mekanda hem de dunyanin en guzel oturma odasinda, en azindan basit bir iki seyle kendinizi simartin.

    2. pizzeria antico forno; bu pizza islerinin mekani guney italya, hatta napoli. kuzeyde iyi pizzaci bulmak zor, ama , venedik’teki antico forno cesit cesit hamurlarina eslik eden cesit cesit pizzalari ile hem ekonomik hem de lezzetli bir mola icin ideal. €7-€8 civarina gecistirebilirsiniz. fabrikasyon rossopomodoro’ya oranla bin kez tercih edin derim

    3. osteria la zucca ; hem kanala yakin olayim, hem de lezzetli bir aksam yemegi yiyeyim diyorsaniz, la zucca size gore. gitmeden rezervasyon yaptirmanizi oneririm.disarida en kenardaki masadan kanal gorunuyordu yanlis hatirlamiyorsam. ıki kisi sarap ve tatli dahil €80 civarina cikarsiniz diye dusunuyorum. gayet lezzetli ve kefilim kendilerine.

    az kalsin unutuyordum. tren istasyonun hemen cikisinda solda , bir emanet dukkani var, valizinizi oraya birakabilirsiniz. 24 saati valizin boyutuna gore €6-€8 arasi degisiyor. yazinin basinda belirtmistim iki tam gun ideal, veya iki gece uc gun sekli. otelden cikis yapip buraya esyalari birakabilirsiniz.

    velhasil, venedik guzel ve gorulmesi gereken bir yer. mimariye ilginiz varsa mutlaka gorun. ancak , benim de bucket listimde (bu da ne havali kelime ha *) yer alan , venedik karnavalinda - her sene subat- gormek o kostumlerle sehri tanimak cok keyifli olabilir, onumuzdeki sene meshur kostum yuruyusu 15 subat'ta yapilacak. bir kostum kirasinin gunluk €300'dan basladigini belirtmekte fayda var.

    oncesinde kitap olarak ; hayir venedik taciri degil * , thomas mann'dan venedik'te olum adli kitabini da okuyabilirsiniz.
  • dünyanin en güzel sehirlerinden biridir orasi tartismasizdir.
    bu sehri yasamak gerekir, bir turist olarak asla ruhunu göremezsiniz.
    ne mi yapiyorsunuz?

    gondola binmiyorsunuz, sadece san marco'da dolanmiyorsunuz, tur rehberi tavsiye ediyor diye her kiliseye katedrale girmiyorsunuz, cogunlugun yaptigini yapmiyorsunuz kisaca.

    turistsiz bir bölgede kaliyorsunuz, sokaklarda yürürseniz zaten yeterince kültüre doyuyorsunuz ve ayni zamanda sehrin nasil isledigini de görüyorsunuz.

    ben ana adanin karsisindaki giudecca adasinda kalmayi öneririm, ana adaya vapurla gecmek gerekir ve 7.5 eurodur bir sefer. eger cok diyorsaniz 2-3-7 günlük biletler de bulunuyor. giudecca adasinda da kiliseler vardir ve icinde yüz bin tane turist yoktur. tabi ki de masterlarin yaptigi eserleri görmek istersiniz ama bu olayi sekiz yüz bin kisiyle ayni anda sekizyüzbin euro karsiliginda yapmak ne kadar ufkunuzu genisletir kendinize sorun derim.

    sehrin ici sanat galerisi doludur, hic bisey görmezseniz bile yürürken bir maske atölyesinin yanindan gecersiniz ve izleme sansiniz olur, insanlari oldukca sevecen. san marco'dan bahsetmiyorum, daha cok yerlilerin oldugu yerlerden bahsediyorum.

    sekiz yüzbin fotograf cekmek ve cekinmek yerine sadece yürüyün bu sehirde.
    evet kanallari kokuyor ama bu sehrin sucu degil, sonucta balcigin üzerine kurulmus sehir.

    daha cok bilgi edinmek isterseniz seve seve verebilirim.
  • kesinlikle görülmeli. sadece turistik amaçla gidenler için en az 1 tam gün, sanatçı, tarihçi, mimar, fotoğrafçı vb. ilgili profesyoneller veya profesyonele yakın hobi sahipleri için çok sayıda gün gerekir.
    yurt dışında hayatınız boyunca toplam iki yer gezme şansınız olursa biri mutlaka venedik olsun.
    san marcos'undan, gondoluna, da vinci müzesinden festivallerine veya hiç bir yerde yemediğim lezzetteki pizzasına veya domatesli peynirli tostuna kadar tadını çıkarın muhakkak.
    çok sıcak günler dışında giderseniz koku sorunuyla da karşılaşmazsınız.
  • asik oldugum sehirlerden birisi .. epey bir projeme ev sahipligi yapacaktir ...
  • doğanın güzellikleri (bkz: doğa)
  • sanılanın aksine çok kirlidir.
  • haftaya oralardayım. her türlü güzel bilgiye açığım. oturup biraz muhabbet çevirip, bir şeyler içmek isteyen olursa da bir yeşil uzaktayım.
  • yazın nemden ve sıcaktan; kışın rüzgardan ve soğuktan; her mevsim çılgın kalabalıktan ve kazık fiyatlardan dolayı keyif almayı bir türlü beceremediğim güzel şehir, la serenissima.

    seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli sanırım. bir de filmlerden...
    (bkz: the comfort of strangers)
    (bkz: don't look now)
    (bkz: talented mr ripley)
  • eğer yaz ayında buraya gidecekseniz sizi yakıcı ve nemli bir akdeniz sıcağı bekliyor. yanınıza mutlaka ama mutlaka güneş kremi, şapka alın ilk defa gölge için elinde şemsiye ile gezen insanlara imrendim.

    bu nasıl bir sıcaktır, başıma adeta güneş geçti.
hesabın var mı? giriş yap