• gelir , kurumlar gibi dolaysiz vergilerin degil kdv , ötv gibi dolayli vergilerin hem oran hem de genel vergi tahsilati açisindan yüksek olmasidir.bu durumda vergi mali açidan güçlü olandan degil dar gelirliden alinmaktadir, asil nedeni kayit disilik tir.
  • alt ve orta kesimden insanların iliklerine kadar hissettiği adaletsizliktir bu efendim. yani, zaten zengin olan adam vergi vermiyor ki, olan devlette meemur olarak çalışan maaşının yarısı "vergi" diye lem yelid ve löp yutar olan, sonra yine yaptığı bilimum alışverişten kadeveyi öteveyi sineye çeken vatandaşa oluyor.

    (bkz: vatandaş vergi verecek)

    ben indiana'da okurken cihcago'ya ermek isteyen bir sürü arkadaşım vardı. bunu bilen ekonomi hocamız her allahın dersinde "chicago chicago diyorsunuz! bilmiyorsunuz ki chicago'da vergi oranı yüzde sekiz!!! siz herşeyin buradaki gibi ucuz ve güzel olacağını sanıyorsunuz!!" der, uyarırdı. çünkü indiana'da vergi oranı yüzde altıydı. hatta bir ara yedi yapalım biz bunu falan dediler, halk öyle bir isyan etti ki, tırsıp oturdular yerilerine vali falan.

    işte bir gün yine ekonomi promuz, bir gün yine chicago'nun ağır vergi şartlarından bahsederken dayanamadım dedim ki

    "hocaa hoca, yüzde sekize çok dersin lakin bizim türkiye'de vergi oranı yüzde on sekizdir!"

    bütün sınıfta bir anlık şok yaşandı. sonra ıslık çalanlar mı dersin, tanrıya yakaranlar mı, whoaaa ben gelmem türkiye'ye diyenler mi... hocanın dudakları uçukladı. gözleri pörtledi. saçına ak düştü. bana acıyan gözlerle baktığını hisseder gibi bile oldum.

    bir de olayı hizmet bakımından ele alalım. çatır çatır, yüzde on sekiz ya da -bazen sekiz evet- vergi ödüyoruz, doğal olarak dışarı çıkıp devletimin bizden aldığı vergilerle ülkemi nasıl kalkındırdığını görmek istiyorum. görmek için kasıyorum kendimi. lakin kasıldığımla kalıyorum. en basitinden, indiana'da su bedavaydı. be-da-va. devlet, eyaletinde bolca bulunan birşeyi halkına tahsis ederken ekstra bir ücret talep etmeyi münasip görmemişti.

    hangimiz bir sabah otobüsle işe giderken cehennem azabı çekmeden amacımıza erişiyoruz?
    nerde hayvanlara hakettikleri sevgiyi verebilen bir barınak?
    neden sokaklar çöp yuvası ?
    ..
    ..
    biz suyu hiç kullanmasak bile birşeylerin vergisini ödeyen insanlarız işte.

    normalde herşeyi devletten bekleyen bir insan tipi değilimdir ama gerçekten, biz, vergisini veriyoruz ve mevcut şartlardakinden çok daha iyi bir hizmeti hakediyoruz.

    ya birtakım insanlar vergisini ödemiyor.
    ya da birtakım insanlar vergisini ödeyen insanların ödediği verginin keyfini sürüyor.

    ya da c şıkkı hepsi *
  • bu hükümetin hatta akp'nin başını yiyecek en büyük sebeplerden biri olacaktır.

    akp göreve gelirken vergi konusu üstünde çok durmuş, söylemlerinde de sık sık belirtmişti bu hassasiyetini. kendilerinden önce hem vergi adaletsizliği olduğunu hem de vergilerin tahsil edilemediğini söylüyorlardı. haklılardı da.

    tespit şuydu ve çok da doğruydu; zengin vergi yerine yatırım yaparak hem vergi vermekten kurtuluyor hem kar payı dağıtmaktan. üstüne bir de daha da büyüyor daha da zenginleşiyordu. fakir ise elindeki başını sokabildiği evinin, toplasan 3-5 kelam etmediği telefonunun vergisini ödemekten helak oluyor.

    peki ne değişti?
    hiçbişey dersek yalan söylemiş oluruz. aslında daha da kötüye gitti işler. vergi veren esnafın üzerine gidip (aslında olmayan bir prosedür ile) ''senin beyanın eksik, git artır bunu'' diyerek ama kaçan mükellefi takip etmeyerek, gayrimenkul sahibi insanların sırtlarındaki yükü artırarak, sıkıştıkça hınçlarını petrol ve doğalgazdan çıkararak kendilerinden öncekileri mumla aratır oldular bu hususta. tekstil ve ve beyaz eşyadaki kdv indirimi ise bu yaraya kesinlikle merhem olmadı.

    edit : bakalım kemal unakıtan'ın gidişi bu konuda bir iyileşme sağlayacak mı?
  • lisans eğitimimi başarı ile tamamlamak için araştırdığım ve yazdığım tez konum. bir şeyler karalamıştık zamanında ama sonuç türkiye açısından pek iç açıcı çıkmamıştı ne yazık ki.
  • mehmet şimşek'in cumartesi günü yaptığı açıklamalar ile olmadığını iddia ettiği bir konudur. kendisi de bu konunun uzmanı olduğundan dolayı istatistiki bilgiler ile bu savını oldukça güzel (!) bir şekilde kanıtlamaktadır. herkesin bildiği gibi istatistiğin gücü objektifliğinden gelir. ancak unutulmamalıdır ki doğru yorumlanmayan hiç bir rakam sadece bir rakamdır.

    mehmet şimşek türkiye'de vergi yükünün ağırlığından şikayet eden vatandaşlara cevap olarak şu istatistiki bilgileri bizler ile paylaşmış. mehmet şimşek oecd ülkelerinin ortalaması ile bir kıyaslama yaparak türkiye'deki vergi yükünü değerlendirmiş, toplanan tüm vergiler üzerinden değerlendirildiğinde, oecd içinde en düşük vergi yüküne sahip olan altıncı ülke olduğumuzu belirtmiş. türkiye'de toplanan bütün vergilerin gayri safi yurtiçi hasılaya oranı %28 iken, oecd ortalamasında bu oranın %34 olduğunu ifade etmiş. 2002 yılından itibaren yapılan değişikliklerle toplam kurumlar üzerindeki vergi yükünü %65'ten %34'e indirdiklerini, gelir vergisinde en yüksek vergi oranını %49,5'ten %35'e; en düşük vergi dilimini ise %22'den %15'e indirdiklerini belirtmiş.

    harcamalar üzerindeki vergi oranlarını değerlendirirken ise, sayın şimşek türkiye'de ortalama kdv oranı'nın %14 ile avrupa'nın en düşüğü olduğunu, avrupa ortalamasının ise kdv oranında %22 olduğunu söylemiş. doğrudan vergiler ile ilgili istatistiki bilgi vermeye devam eden mehmet şimşek, türkiye'de toplanan dolaylı vergilerin milli gelire oranının %12,5 olduğunu, oecd'de bu oranın bizden biraz düşük %11, avrupa'da ise bizden daha yüksek %13,5 olduğunu belirtmiş.

    tüm bu tabloya bakarak mehmet şimşeğin gelir adaletsizliği ile savaşan yılmaz bir halk savaşçısı olduğu izlenimini edinsek de, bir de bu rakamların anlattığı başka hikayeleri de dinlemekte fayda var.

    öncelikli olarak toplam vergilendirme açısından oecd ülkeleri arasında en az vergi yükün sahip altıncı ülke olduğumuz gerçeğini irdeleyelim. bu istatistik yanlış mı? tabi ki de değil. ancak bu istatistiği verirken sayın bakan oecd ülkeleri içerisinde en fakir ülke olduğumuz gerçeğini de analizine dahil etmemiş. evet türkiye kişi başına düşen gelir açısından 30 oecd ülkesi arasında sonuncu. bu anlamda düşünüldüğünde kişi başına düşen geliri senelik 88.000 dolar olan lüksemburg ile 18.000 dolar olan türkiye'yi aynı kefeye koyarak değerlendirmek sanki pek de doğru olmaz. gelirin vergilendirmesinde esas olan daha yüksek gelir sahibi kişinin daha yüksek vergi oranlarına tabi olmasıdır. en basit yaklaşımı ile ayda 20.000 usd geliri olan bir kişiden alınan % 30 vergi, o kişinin yaşam standartlarından pek bir şey götürmez iken, aylık 500 usd kazanan bir kişiden %30 vergi alınması, aynı kişinin yaşam standardını değiştirmeyi bırakın, kişiyi açlık sınırına bile gönderebilir. bu anlamda gelir vergisi oranı kişinin gelir seviyesi ile doğru oranda artarak, fransa gibi ülkelerde en üst gelir seviyesine sahip grubun son yasalar ile %70 gelir vergisine tabi olabilmektedir.

    bu şekilde bakıldığı vakit türkiye'nin vergi yükünde sondan altıncı olmasını, türkiye'den daha zengin beş ülkenin vergi yükünün türkiye'den daha az olması şeklinde değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir. kendi ligimizdeki ülkeler ile kıyaslandığımız zaman bu durum daha da netleşmektedir. örnek olarak kişi başına düşen milli geliri türkiye ile benzerlik gösteren bazı ülkelerdeki vergi yükü heritage foundation istatistiklerine göre; türkiye %32,5, meksika %29,7, kazakistan %26,8, venezuela %25, uruguay %23,1, lübnan %14,4 şeklindedir. bu şekilde bakıldığında kendi ligimizde türkiye'nin vergi yükünde liderliği elinde bulunduğunu gösteriyor. üstüne üstlük büyüme modellerini örnek aldığımız hindistan'da %17,7, çin'de %17 şeklinde (neredeyse ülkemizin yarısı). ancak afrika ortalamasının %6'da olduğunu da belirtelim laf arasında. tabi bu en son saydığım ülkelerdeki ortalama milli gelir düşük olduğu için sayın şimşek gibi bu istatistikleri dezenformasyon amaçlı olarak kullanılmaması gerektiğini de belirtmeliyim.

    ikinci konu mehmet şimşek'in değindiği vergi oranlarının düşürülmesi. akp döneminde kurumlar üzerindeki vergi yükü %65'ten %34'e, en yüksek gelir diliminin vergi oranı %49,5'dan %34'e, en düşük gelir diliminin vergi oranı %22'den %15'e düşmüş. şimdi bu rakamlar dahilinde türkiye'de en az kazananlar %15 vergilendirilirken en fazla kazananlar %34 vergilendirilmekte. adaletli mi? ya da yeteri kadar adaletli mi? hemen basit bir kaç karşılaştırma yapalım. amerika birleşik devletlerinde gelir vergisinin en düşük oranı %10; en yüksek oranı %39,6 iken; ingiltere'de en düşük gelir vergisi oranı %10, en yüksek gelir vergisi oranı %45 olarak yasalaşmıştır. diğer bir deyişle amerika ve ingiltere'deki dar gelirliler (!) türkiye'den daha az gelir vergisi öderken, bu ülkelerdeki zenginler bizim zenginlerimizden daha fazla vergi vermektedir. diğer bir deyişle türkiye'de gelir vergisi adaletsizliği çok çarpıcı bir şekilde gerçektir. fransa gibi ekstrem örneklerde gelir vergisi oranlarının %5,5 ile %75 arasında değiştiğini de dipnot olarak belirtelim.

    diğer bir ilginç konuda türkiye'de ak parti döneminde gelir vergilerinde büyük indirimler gerçekleşmesine rağmen, toplanan gelir vergilerinin gayri safi milli hasılaya oranının pek de değişmemesi. yapılan devrim (!) niteliğindeki reformlara rağmen türkiye'de toplanan gelir vergilerinin gayri safi milli hasılaya oranı 2002'de %6,1 iken 2012 senesinde sadece %6'ya düşmesi, bu teorideki devrimin pratikte hava-cıva olduğunu kanıtlıyor. bu konuda öncelikli olarak kayıt dışı ekonomide gerçekleşen iyileşmenin de altını çizerek, sayın şimşek'in belirtmeyi unuttuğu küçük ayrıntıların da altını çizelim. öncelikli olarak ücret gelirlerinden alınan en düşük vergi oranı akp döneminde herhangi bir değişikliğe uğramamıştır. bu oran 2002 yılında da 2012 yılında da %15'tir. bu dönemde sadece ücret dışı gelirlerin en alt kaleminde %20'den %15'e bir indirim söz konusudur. ancak asıl büyük vergi indirimi dar gelirlilere değil de, ücret dışı gelirleri üzerinden akp öncesi %55 vergi ödeyen zengin kesimin vergi oranının %35'e düşürülmesidir. bunun dışında asıl vergi yükü hafifletmesi kurumsal firmaların kazançlarından elde edilen vergilerde gerçekleşmiştir. özetle akp döneminde zenginin vergi yükü fakirin vergi yükünden çok daha fazla hafiflemiştir.

    şimdi bir de dolaylı vergilerdeki duruma bakalım. bakan şimşek türkiye'de ortalama kdv oranının %14 olduğunu ve %22 ortalama kdv talep eden avrupa ile kıyaslandığımızda türkiye'nin vergi cenneti olduğundan bahsetmiş. ancak her ne hikmetse dolaylı vergilerin milli gelire oranına baktığımızda türkiye ile avrupa arasındaki fark oldukça daralarak türkiye'de bu oran %12,5', avrupa'da ise 13,5 olarak gerçekleşmiş. oecd ülkelerinin ortalaması ise türkiye'nin aşağısında %11,5 seviyesinde. öncelikli olarak bakan şimşek bu konuşmasında türkiye'nin ötv gerçeğini göz ardı etmiş. türkiye'de ortalama kdv oranı avrupa'dan çok düşük olmasına rağmen, ötv adı altında alınan tüketim vergisi, türkiye'de reel kdv'nin çok daha yüksek olmasını sağlıyor. bu yüzden türkiye'de kdv oranı düşük olsa da, dolaylı vergilerin toplamı oecd'nin ortalamasının üstünde gerçekleşiyor.

    dolaylı vergilerin öncelikli olarak türkiye'de ve oecd ülkelerinde zaman içerisinde nasıl değiştiğine bir göz atalım. 2002 yılında oecd ülkelerinde dolaylı vergilerin gayri safi milli hasılaya oranı %11,1'den 2012 yılında %11'e gerilerken, türkiye'de dolaylı vergilerin gayri safi milli hasılaya oranı aynı periyotta %11,5'ten %12'5 e çıkmıştır. diğer bir deyişle akp döneminde dünyadaki genel trendin aksine harcamalar üzerinden alınan dolaylı vergilerin oranı türkiye'de artmıştır. genel anlamda türkiye'de 2002 yılı ile günümüzü karşılatştırdığımızda dolaylı vergilerin tüm vergiler içerisindeki payını arttırdığı sonucunu rahatla ortaya koyabiliriz. dolaylı vergiler gelir düzeyinden bağımsız olarak herkes için aynı şekilde alındığından dolayı, türkiye'deki vergilendirme sisteminin akp döneminde türkiye'deki gelir adaletsizliğini daha da arttıran bir yapıda geliştiği ortadadır.

    özetle türkiye'de vergi reformu uzun yıllardır herkesin dilinde. bu ihtiyacın temek dayanağı ise türkiye'de gerçekleştirilebilecek bir vergi reformu ile gelir adaletsizliğinin bir nebze de olsa önüne geçebilmek. bu anlamda türkiye'de akp döneminde de vergilendirme anlamında büyük değişiklikler yapılmıştır. bunu gerçekleştirmenin birinci yolu kişinin gelir düzeyine göre alınan gelir vergilerin toplam toplanan vergiler üzerindeki oranının arttırılmasından geçiyor. bu anlamda oecd ülkelerinin ortalamasında gelir vergisinin tüketim vergilerine oranı %104 seviyesinde iken türkiye'de toplanan toplam gelir vergisinin toplanan toplam tüketim vergilerine oranı sadece %48. yani sizin anlayacağınız türkiye'de yapılan vergi reformlarının türkiye'de gelir adaletsizliğini azaltmaya dair hiç bir katkısı olmamıştır. 2014 yılında türkiye'yi vergi cenneti gibi göstermek ise, türkiye'ye sade vatandaş gözüyle değil de, ancak para babası gözüyle bakmakla mümkün gibi gözüküyor.
  • allahın bildiğini kuldan saklamayanların yaşadığı toplumda, kimsenin dillendiremediği; ödeyenin korkudan verdiği, ödemeyenin de yanına kar kalan, ülkemizin vergilendirme tarihi boyunca yaptığı tüm yanlışlıkların artık belimizi kırdığı gerçeğidir.

    yılda 50bin tl. işçi kazansa 13bin tl.'sini sayamadan devlete öder,

    aynı parayı kazanan esnaf 11bin tl.,
    aynı parayı kazanan şirket 10bin tl. vergilendirilir.

    olmaz da;
    aynı parayı kazanan gariban futbolcu 7bin öderken zorlanıyor mudur acaba?

    aslında bu rakamlar bizi kandırırlar. biz futbolcuya bakarken bir futbol takımı; tribün biletlerinin %90'ını vergi ödemeyen vakfı üzerinden keser; yakalanır, vergi cezası yer. üzerine vergi ziyaı eklenir. rakam 150 milyon tl.'yi bulur, uzlaşma ister. nasılsa geçen uzlaşmada da yediği 73 milyon tl. cezanın %4'ünü 3 milyonunu ödemiş, kurtulmuştu.

    bizim ülkemizde gelir arttıkça ödenen vergi artmaz. zenginden az, fakirden çok vergi alınır.
  • zorunlu tüketim maddelerinde bari olmasın dedirten olaydır.

    kafası basmayanlar için: aldığın sigara paketinden 15 tanesini erdoğan otlanıyor.
  • kesinlikle katıldığım durum. kul hakkından korkan düzgün vatandaşdan alınıp, allahdan korkmayan orrospu çocuklarına peşkeş çekilen, işini bilen esnaf/sanayici yada işverenden sakınılan/alınmayan vergilerdir bunlar efenim. işin kötüsü asgari ücretli bile yılın son iki ayında %20 vergi dilimine sokacak kadar şanlı şöhretli ve cihan devleti olan ülkemiz ve hükümetimiz vardır. serbest meslek erbabı dostlarımı, akrabalarımız, arkadaşlarımız bu verginin kıyısından bile geçmemekte fakat venediğin tarihini yada rusun muhteşem kılsız şekilli malını öve öve bitirememekte vergi içinde "ne vergisi lan sikerim öyle muhasebeciyi" demektedir.

    edit : özel sektörde brüt maaş üzerinden ücret alıyorsan bağıra bağıra domalma pozisyonunda verilecek vergilerdir. unakıtanın dediği gibi kümesteki kaz isen her şekilde alırlar o vergiyi.

    (bkz: asgari ücret/#41695302)
  • tüketimden vergi alınması vergi kaçırma imkanı olmayan çalışan kesime ve emekliye yapılan büyük bir haksızlıktır. çünkü bu kesim hem kazanırken hem harcarken vergi öderken iş adamları ve sanayiciler vergi muafiyetinden yararlanarak bir çok kalemde vergi ödemesi yapmadan yaşamaktadır. tüketirken ödediğimiz dolaylı vergilere gelince sanayici ve iş adamı da telsiz vergisini 1,35 tl den veriyor asgari ücretli de.
  • dolaylı vergilerin, yani zengin fakir ayırmadan alınan vergilerin, tüm vergilere oranının %70, doğrudan vergilerin, yani zengin fakir ayırarak alınan vergilerin, tüm vergilere oranının %30 olmasıdır.

    bu rakamlar gelişmiş, bir vergi sistemi olan ülkelerde -tahmin edebileceğiniz üzere- türkiye'dekinin tam tersi. almanya'da dolaylı vergiler %28, doğrudan vergiler %72, en bozuk olarak kabul edilen ingiltere'de bile bu rakamlar %46'ya %54 şeklinde.
hesabın var mı? giriş yap