• vazgecilen sabiha'dir. vazgecilebilir ve harcanabilir cunku. halil bunu kullanir, boyle bir hakki varmis gibi.
  • harika bir türk sineması. istanbul’un o eski hali; köprünün açılıp kapanması, tükan ‘ın bakışları , halil ‘ in yaptığı iki yüzlülük . türk kadını aşkı , masumluğu ve aşık olan kadının hep kaybetmesi ,filmin siyah beyazlığı çok güzel.defalarca izlenebilir.
  • filmin adını bir yerde gördüğümde veya aniden aklıma geldiğinde, direkt aşağıdaki serzenişi beynime çakan kült film:

    - çok eskiden rastlaşacaktık...
  • "çok eskiden karşılaşacaktık"
    insani kalbinden vurur bu replik..
  • şahsi kanaatimce, metin erksan'ın sevmek zamanı'nın ardından, yeşilçam'ın en güzel aşk filmidir.

    filmle ilgili tüm ayrıntılar yazılmış zaten. benim şahsi tavsiyem, ömer lütfi akad'ın nasıl bir yönetmen, safa önal' ın nasıl bir senarist olduğunu, ayrıca yeşilçam'ın en güzel ve en iyi aktrisinin kim olduğunu merak eden varsa bu filmi izlemesi.
  • tepem attığında, üzgün olduğumda, ağlamak istediğimde açar, halil’in üzerinden o an sinirlendiğim/mutsuz olduğum ne varsa boşaltırım. allah’ın angutu! sabiha’nın yarısı kadar bile sevemedin. kadın resmen ne bok yesen de kıyamadı sana, her ne olursa olsun peşinden geldi. hiç vazgeçmedi. evet sana “evli misin” diye soramayıp belki ilişkinin temeline ilk dinamiti koydu. çaresizdi sabiha. ne olursa olsun düzeltmek istedi yıkılanları. geldi hep sana, geldi! hep kucakladı seni! sense gittin seni kucakladığı an kadını bıçakladın. nasıl bir taş kalp ki oğlun bile eve gelince “başımı okşadı, acaba kalacak mı?” dedi. şu filmi benim gibi izlerken aynı zamanda söven sayan var mıdır çok merak ediyorum. allah insanı halillerden uzak tutsun. tamam sevdi o da. ama eski hayatına dönebildi hemen. kolayca. çünkü biliyordu kapının yüzüne kapanmayacağını. çünkü seçme şansına sahipti.

    çok eskiden rastlaşacaktık değil sabihacım. çok erken rastlamak da işi boka sardırıyor. kurban olurum ağlama :/
  • acayip bir film. instagramda keşfette gördüm neemiş bi bakıyım dedim. güzelmiş
  • 1968 yapımı olan bu filmde, izzet günay'ın canlandırdığı halil’in hapishane sahneleri, zaman ve maddi sorunlardan dolayı, beşiktaş inönü stadı'nın taraftarların giriş yaptığı alanda bulunan korkuluklarında çekildi.
  • eski istanbul'u merak edip, beyoğlu'nun arka sokaklarında gezmek isteyen varsa, bu filmi kesinlikle izlemesini tavsiye ederim. ayrıca filmdeki bir sahnede, izzet günay oturduğu bankta sigarasını tellendirirken, kamera kasımpaşa taraflarını gösteriyor. o an filmi durdurun ve tepebaşı tarafından 1968 yılına dalış yapın. bir çok defa izledim ve her izlediğimde o döneme ait küçük küçük ayrıntılar yakaladım.
  • alnımdaki bıçak yarası
    senin yüzünden;
    tabakam senin yadigârın;
    “iki elin kanda olsa gel” diyor
    telgrafın;
    nasıl unuturum seni ben,
    vesikalı yârim

    (bkz: orhan veli)
hesabın var mı? giriş yap