• vidocq sadece bir film değildir, ve aslında bir film olarak bilinmesi de, (fransız fimleri her ne kadar aternatif film kuşağı arasında yaşasa ve populer kültür sayılmasa da) populer kültürün yarattığı bir ayıptan başka birşey değildir. vidocq, fransa'da yaşamış bir şehir efsanesi, michel foucault'nın disipline and punish'te (hapishanenin doğuşu) güç ilişkileri ve suç kavramını anlatırken kullandığı iki örnekten birisidir. dahası vidocq filminden önce bir çok fransız romanındaki ana karaktere model olan suçlu'dan döndürme polistir. sefillerde victor hugonun jean valjean ve mufettiş javert'i, örneğin, vidocqun iki farklı betimlemesidir. edgar alan poe, morg sokağı cinayetlerini vidocq'tan esinlenerek ve onun adını atfederek yazmıştır. yine charles dickens'in great expectationsindaki kaçak vidocq'tan başkası değildir. vidocq felsefeden edebiyata sadece bir esin kaynağı değil aynı zamanda (1) fransa'da hapishane ve polis güvenliği arasındaki güç ilişkilerini ortaya seren bir hayat hikayesidir, (2) modern suçla mücadele yöntemlerinin çoğunu geliştiren bir kişidir...

    francois vidocq 18. yüzyıl fransa'sında yaşayan bir suçludur aslıda. yakalanır, hapse atılır. ama fransız çeteleri ve suçluları üzerine herkesten daha çok şey bildiği için, polis onunla masaya oturur ve ona yardımları karşılığında müfettişlik teklif ederler. bu yüzden hayatının ikinci kısmında vidocq suçlularla mücadele eden, ve çok da başarılı, efsanevi bir müfettişe (dedektif de denilebilir) dönüşür...

    spesifik olarak bu tema üzerine michel foucault, hapishanenin zaten suçlulara ceza verilen bir yer olmadığını ama suçluların gözlendiği (bkz: surveillance) ve bilgi toplandığı (bkz: savoir) bir mekan olduğunu söyler. ona göre vidocq'a polislik teklif edilmesi bir anomali değil, hapishanenin aslı amaçlarından birisidir. ne de olsa, 18. yy'dan başlayarak şehir fuhuşları polis güçlerinin bilgisi altında eski mahkumlar tarafından işletilmektedir; ya da uyuşturucu ticareti. (ki bunlar türkiye çerçevesinde çok da iyi anlaşılabilir).

    bir müfettiş olarak ise vidocq ayrı bir efsanedir. bir kere suçlu yakalanmadaki başarısı onu bir müfettişlikten de çıkarıp gelebileceği en üst pozisyona getirmiştir ki, artık 30'a yakın dedektif ona hizmet etmektedirler bu nedenle surete şefi pozisyonuna yükselmiştir. dahası polislik sistemine bir çok yeniliği, metodolojiyi ve hatta bilimi getirmiştir: (1) kayıt tutma sistemi, (2) balistik bilimi, (3) kriminalistik, (4) görünmez mürekkep onun bulduğu yeniliklerdendir. bir çok patentin sahibidir... polisler için iz sürme ve gizlenme üzerine bir kitap yazmıştır (ki filmi okuyanlar bu bilginin önemini bilmelidirler)... artı, vidocq dünyadak ilk resmi dedektiflik bürosunu açan kişidir...

    hayatını merak edenler, ya da üzerine bir film daha yapmak ya da roman yazmak isteyenler genelde vidocq'un "hatıralarım" adlı kitabını okurlar ki, bu kitap da zamanının bir best-selleridir. vidocq günümüzde farklı özellikleri ile bilinir... bazıları onun yöntemlerine, bazıları bir polis şefi olarak yaptıklarına, bazıları onun yardım-sever kişiliğine (ki vidocq zamanının en ünlü filantrofistlerindendir) saygı duyar. biz de vidocq'un çekim tekniklerini, seslendirilmesini beğeniriz ama kurgu pek olmamış deriz... bize göre popüler kültürün bizlere sunduğu bir filmden başka birşey değildir vidocq...
  • sözlükteki tüm olumsuz eleştirilere rağmen gerek kurgusu, gerek konusu, gerek görselliği gerekse de gayet doyurucu senaryosu ile son derece izlenibilitesi olan hoş film. kanımca sözlükteki yazılara fazla aldırış etmeksizin keyifle izlenmelidir, özellikle finali son derece hoştur.

    not: bu entry'yi kötüleyenlere de gidip sozlugun amacını okumalarını salık veririm.
  • jean cristophe grange in kitaplarını okuduysanız bu filmi kavramanız daha kolay olacak.klasik bi grange senaryosu olmuş çünkü...
    filmin orta bölümleri iyice karışır, bi yerden bi yere geçer, sonlara yaklaştıkça olaylar yavaş yavaş toparlanır ve sonunda bomba olay patlar..
    tabi bu kadar karmaşık olay içinden çıkarken mantık hataları olmaması çok zordur ve olmuştur da. fakat bu hataların yapılışı filmi büyütüldüğü kadar kötülememelidir. iyi film olmuştur, seyirliktir...
  • jean christophe grange tarafindan kaleme alinmi$ film.
  • cok yakin cekimlerin sert renklerle birlestigi karanlik bir film.buyuk umutlarla izlememe ragmen,acaba televizyon icinmi cekilmis sorusundan kendimi alamadigim yapit.
  • dijital çekilmiş olması dolayısıyla dvd'sini düşünmeden aldığım ve daha öncesinde duyduğum iyi yorumlara ve seyrettiğim güzel fragmana rağmen seyrederken daha da yüksek bir tatmin veren bir filmdi, konusu olsun-ki gayet anlaşılabilir ve açıktır (anlayana(?)), görselliği olsun, müzikleri olsun ve hatta oyuncular ve oyunculuk kalitesi olsun, herşey mükemmeldi.
    bazı insanların fransızlara olan önyargılarıyla seyretmemesini tavsiye ediyor, maksimum tad alabileceğinizi iddia ediyorum.

    sadece sonda credits yazarkene çalan müzik apocalyptica bir de bir vokal eşlik etmiş, pek güzel olmuş.. gayet gotik ve etkileyici bir parça.
    ve antiparantez bir bilgi olarak da klibinde apocalyptica'nın en uzun saçlı elemanının yüzünü ilk kez gördüm (pek cillop meaşallah :b)
  • genel kanının aksine çok beğendiğim bir film; hikaye zayıf, çok fazla soru işareti ortaya çıkıyor, lakin bu bile benim gibi sinemada hikayeyi herşeyin üstünde tutan birinin filmi beğenmesini engellemediyse muhteşem görüntüler ve bahsi geçen özel çekim tekniği sayesindedir. sırf paris'in kasvetli görüntüleri ve maskeli katil için bile izlenebilir.
  • muhteşem sonu ile izleyeni tam anlamıyla ters köşeye yatıran bir tam karanlık çağlarından günümüze akan fransız filmi.
    bu arada gerard depardieu amca da korkunç göbekli dedektif rolünde yine yapmış yapacağını....
  • bataklık yeşili bir gökkubbenin altında yağlı kahverengi paris'in taş binaları; vasatın üzerinde bir senaryo ve sürpriz finaliyle, anglo-sakson oğlanların kahramanlıklarından bıkanlara ilaç gibi gelen film. kurtların kardeşliği nden daha ölçülü ve daha başarılı bir işçiliği var. görüntüler ise tek kelimeyle barok.
  • tarihi bir hataya sahip film. tarihi derken, tarihle ilgili.

    paris silüettinin gözüktüğü sahnelerden birinde, hatta ikisinde, sacré coeur kilisesi görülüyor.

    lakin filmin geçtiği dönemde, 1830'da, yapımı 1875'te başlayan sacre coeur kilisesi'nin görülmesi biraz zor.
hesabın var mı? giriş yap