• “öldürmek için gelen öldürmeden dönebilir, ölmek için gelense ölmeden dönmez kardeş.”
    ramiz karaeski
  • virüslerin amacı zaten girdikleri bünyeyi öldürmek değil, kendine yaşayabilecek bir kılıf bulmak.

    ancak bazıları bünyeye girdiğinde bu adaptasyonu sağlayana kadar zararlı hal alıyorlar.

    benim sınırlı bilgim bu yönde. yanlış bir bilgiyse beni de aydınlatırsanız sevinirim.
  • virüsün mutasyonuyla alakalı bir konu. zamanla girdikleri vücuda sıcaklığa alışıp öldürmek yerine vücutta kalıcı olamaya evriliyorlar '' doğal virüsler''. bu konuda en dirayetsizi de ebola diye düşünüyorum. birkaç güne öldürüyor. o yüzden dünyaya çok fazla yayılamadan bitiyor. bölgesel kalıyor.
  • virüsler canlı yada cansız olarak kabul edilmezler. virüslerin canlılardaki faaliyetlerini daha çok kimyasal bir olay olarak değerlendirmek gerekir. tutunacağı bir ortama geldiğinde olaylar (hücreye yapışıp dna yada rna'sını aktarması gibi)otomatik gelişiyor diyebiliriz. virüslere neden söyle yapıyorlar vs demek suya atılan şekere neden eriyorsun demek gibi birşey yani.
  • michael crichton the andromeda strain romanında (virüs değil ama bakteriler için) "dünya üzerindeki bakterilerin yalnızca yüzde üçü hastalık yapar. hastalık yapanlar başarısız bakterilerdir, çünkü konakları öldüğünde kendileri de ölür. başarılı bakteriler ise konaklarını öldürmeden birlikte yaşarlar" der. işte bu yüzden de henüz acemi bir virüs olan sars-cov-2'nin de orijinal sars gibi zamanla yumuşayıp daha az saldırgan bir hal alması beklenebilir:

    (bkz: https://tr.sputniknews.com/…resi-iki-faktore-bagli/)
  • %2 hata payı işte.*
  • bunu ben de düşündüm ve vardığım sonuç virüsler geri zekalı.
  • türün devamlılığına bağlı olduğunu düşündüğüm durum.

    evrimsel olarak türün devamlılığı ve yayılma bireyin hayatından daha önemlidir. tekil olarak bireyler ölebilir ancak daha çok çoğalıyorlarsa, yani nesillerini devam ettiriyorlarsa evrim onları seçer. pek çok hayvan türünde, özellikle kuşlarda erkekler dişilerden çok daha süslüdür mesela. aslında bu süslülük onların kolay yem olmasına sebep olur ancak yem olana kadar etkiledikleri dişilerle çiftleşirler. bir defa dişi hamile kaldıktan sonra erkeğin yem olmasında evrimsel anlamda bir problem yoktur, neticede dişi doğuracaktır o çocuğu. bundan dolayı da dişiler aksine sade görünümlü, doğaya uyumlu seçilmişlerdir yüzbinlerce yılda. alzheimer gibi yaşlılıkta görülen hastalıklar da benzer bir sebeple elenmemiştir, zaten üremenin olduğu bir yaş geçilmiştir artık ve neslin devam edip etmemesine bir etkisi yoktur.

    virüslerin de çoğunda kanımca bu mantık işliyor. bulundukları bünyeyi öldürseler bile öldürene kadar o bünye aracılığıyla başka bünyelere yayılıyorlar ve genel itibariyle yayıldıkları bünye sayısı öldürdüklerinin üzerinde. bu yüzden de avantajlı oluyorlar.
  • of tamam arkadaş insana benziyormuş dünyayı yok ediyormuşuz biz de . amk 50 kişi yazmış bi de gizemli gizemli kim acaba bu yav (: diye de salak salak göndermeler yapılmış. her boktan edebiyat kasın, her boktan böyle çıkarımlar yapın. ben bilgi almaya geliyorum. acaba kime benziyor eheheheh diye aptal saptal göndermelere maruz kalıyorum.

    virüs girdiği canlının içinde çoğalma eğiliminde bulunduğu kadar mutasyon geçirip o canlının içinde yaşamını daha uzun süre sürdürmeye bakar. o yüzden bu virüs belki zamanla mutasyon geçirecek ve vücudumuzda yaşamaya devam edip bizi öldürmeyecek. bunun gibi birçok virüs bulunmakta zaten. hayatımız boyunca kurtulamayacağımız bazı mide virüsleri örneğin. ölümümüz bu virüs yüzünden olmayacak ama evrimleşip vücudumuzda kendini yaşayabilecek bir hale getirdiği için de vücudumuzdan çıkmayacak ve aynı şekilde bizi de öldürmeyecek.
  • virüsün ortalama yaşam beklentisi ile ilgilidir.

    mesela sen şimdi virüs 3 günde ölünce "aooow salak" diyorsun ama belki garibanın yaşam beklentisi iki gün, belki üçüncü günde kendini çok yaşlı ve yorgun hissediyor?
hesabın var mı? giriş yap