• elia kazan'ın -ki hemşerimiz demekten çarpık bir zevk alıyorum kendisine- yönettiği, steinbeck'in senaryosunu bizzat yazdığı, genç marlon brando'nun ise emiliano zapata'yı canlandırdığı ünlü bir film viva zapata!

    50'lerde çekilen bu filmde, zapata'nın halk çocuğu, köylü lideri oluşunun altının dikkatle çizildiğini görüyoruz ama ne kadarının gerçek olduğunu bilmediğimiz romantize edilmiş bir yan öykü de var -emil'in kız istemeye gitmesi, kızın annesinin yelpazesini bülent ersoy gibi sallaması falan-. filmde ayala planı ya da başka siyasi olaylar da yok.

    yine de izliyoruz. ama filmdeki en kötü, hatta komiklik derecesinde kötü olan şeye o kadar çok gözümüz gidiyor ki konsantre olamıyoruz, bazen olanları, söylenenleri anlamakta zorlanıyoruz: marlon brando'nun makyajı. meksikalı olması gerektiği için ayakkabı boyasıyla cildi karaltılmış, gözleri kat kat boyanarak iki yandan bantlanmış, iyiden iyiye yamultulan brando bir meksikalıdan çok red kit'deki çinli tiplemelerine benziyor, kameraya doğrudan baktığı her sahnede "ay ay ayayayay" diyerek gülüyor, filmin havasına giremiyor, olayları ciddiye alamıyorsunuz. madem dünya üzerinde yaşamış en yakışıklı erkeği bu rolde oynatacaktınız, tipini niçin bu kadar bozdunuz diye soruyoruz, ama biraz geç oldu tabii.
  • 5 dalda oscar'a aday olmu$ ve anthony quinn'e ilk oscarini kazandirmistir.
  • senaryosuyla birçok akademik makaleden daha fazla ders veren anarşist film.
  • "insan ırkına neden itimat etmemelisin ey insan" sualinin yanıtlarından biri de bu filmde saklı. ezilen, iktidara geldiğinde ezen olacaktır. çoğunlukla. bu kadar. net.

    hadi dağılalım artık.
  • marlon brando'nun içinde ukte kalan bir olaya sahne olmuş filmdir

    marlon brando, malum çapkınlığıyla ünlü.evli olsa bile kafasına koyduğu kadınları ayartıp yatağa atma konusunda hayli ısrarcı olan brando bu film sırasında da başrol kadın oyuncu jean peters i gözüne kestirmiştir.

    ama o jean peters, o zamanlar martin scorsese nin the aviatör filminde hikayesi anlatılan, holywood'a ilgisi ile bilinen o zamanlar en zengin,en çılgın iş adamlarından howard hudges ile birliktedir..

    howard hudges bu işleri bildiğinden film çekimleri boyunca sevgilisini diğer erkeklerden korusun diye jean peters'e asla yanından ayrılmayacak bir yardımcı tutar.ama brando bu pes eder mi? koymuştur kafasına jean peters ile birlikte olmayı.üstelik kendine güveni tamdır,kızın kendisine karşı koyamayacağını biliyordur...her şeyi dener ama ne yapsa howard hudges in adamını geçip peters i asla yanlız başına yakalayamaz..brando öyle kafasına takmıştır ki bir gece çatıya çıkıp ip ile kendini sağlam bir yere bağlar,sonra çatıdan sarkıp binanın dış yüzeyinden jean peters in odasının camından içeri girerek işini bitirmeye çalışır..planını gerçekleştirip binanın çatısından inerek peters'in odasına girdiğinde bile howard hudges in adamıyla karşılaşır.yani ne yaparsa yapsın asla hudges in adamını geçip jean peters'i elde edemez..bu içinde ukte kalan hikayeyi bizzat brando nun kendi otobiyogrofisinde açıklamıştır.

    not: daha sonraları jean peters howard hudges ile evlenerek kariyerinden vazgeçip oyunculuğu bırakır.bunun mükafatını ise 70 li yıllarda hudges den boşandığı zaman aldığı paralarla dünyanın en zengin kadınlarından biri olmasıyla elde eder.
  • 1952 yapımı, bir meksika halk destanını anlatan filmdir. marlon brando ve anthony quinn için izlenmelidir.
  • başroldeki marlon brando'dan ziyâde anthony quinn'in gençlik halleri ve oyunculuğu için seyredilesi olan film. zîrâ m. brando zoraki meksikalı tavırlarıyla o kadar da izlenesi gelmiyor gerçekten de.

    --- spoiler ---

    ~filmde ilk sahnelerde haklarını aramaya gelen köylüleri -güya- dinleyen başkan onların gösterdiği kâğıtları alır, şöyle bir bakar ve geri verdikten sonra mendilini çıkarıp elini siler, yani tenezzülü ve tahammülü bu derecededir. o sahne "bu adamlar otoriteye ve zenginlere isyan etmesin de ne yapsın" dedirtir.

    ~sonraki sahnelerde eufemio* silahı var mı diye fernando'yu kontrol eder, çantasındaki daktiloyu görür, çıkarır ve şöyle der: "silahın olmadığını sanmıştım"... kanâatimce yazının gücünü ifade eden müthiş bir repliktir.

    --- spoiler ---
  • emiliano zapata rolü için anthony quinn ve marlon brando'nun gerçek anlamda sidik yarıştırdıkları film. elia kazan, marlon brando'yu düşünmüş o rol için, ama anthony quinn bir meksikalı olarak bu rolü hak ettiğini ve en azından elde etmek için mücadele etmek istediğini söylemiş. sonra babalar indirmişler fermuarları. anthony quinn belki sidik yarışını kazanamamış emiliano zapata'yı oynayamamış ama kardeşi eufemio rolü ile filmin aday olduğu 5 daldan tek ödülü, en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü kazandırmıştır.
  • john steinbeck'in senaryosundan uyarlanan 1952 tarihli efsane elia kazan filmi. anthony quinn bu filmdeki performansıyla en iyi yardımcı erkek oyuncu oscar'ı kazanmıştır. ayrıca film 4 dalda oscar'a aday olmuştur. bu adaylıklardan biri de marlon brando'nun en iyi erkek oyuncu adaylığıdır. emiliano zapata rolünde brando gerçekten başarılı bir performans sergilemiştir. zapata'nın kabasaba ancak devrimci kişiliği beyazperdeye başarılı bir şekilde aktarılmıştır. pancho villa rolünde alan reed vardır ayrıca. başkan porfirio diaz'ı ise fay roope canlandırmıştır.
  • arkadaşımın film festivali var ve iki bilet aldım demesi, nasıl film izleyeceğimi bilmeden gitmem ve üzerine ilk sahneden siyah beyaz ekranı görmem üzerine bana bu iki saat nasıl gecer diye düşündüren ama siyah beyaz filmlere karşı önyargımı kıran ilk film. beklediğimin aksine hem hikaye bakımından hemde akıcılık acısından çok iyiydi. sadece destansı bi anlatım olmaması güldürü yönünde olması ise ayrı bi artısı. izlemeye değer.
hesabın var mı? giriş yap