• insan haklarına aykırıdır.

    insan hakları evrensel beyannamesi'nin 13. maddesinin 1. paragrafı der ki:

    "herkes herhangi bir devletin sınırları dahilinde serbestçe dolaşma ve yerleşme hakkına haizdir."

    gel gör ki vize denen bu illet nedeniyle senin vatandaşı olduğun ülkeye vize uygulayan ülkelerde dolaşman serbest değil. vize başvurusu yapman, çoğu zaman son 6 aylık hesap hareketlerinden çalışma detaylarına kadar ne kadar belgen varsa gideceğin ülkenin konsolosluğuna sunman, mülakata girip ne amaçla gideceğini uzun uzun anlatman, vize başvuru parası ödemen ve bunu bir kere yapsan da sana verecekleri vizenin süresi sona erince yeniden, yeniden başvuru yapman gerek...

    hadi bunların hepsini geçtim, vize başvurun sonuçlanana kadar pasaportunu, yani sana ait bir kimlik belgesini teslim etmen gerek. ilk kısmın saçmalığından, bu ikinci kısmın saçmalığını kaçırıyoruz.

    yaptığın vize başvurusu, başvurduğun ülkeye göre durum değişse de, 2 hafta ile 1 ay arasında bir sürede sonuçlanıyor. yani o kadar süre boyunca pasaportun yok. o pasaportun üzerinde senin başka ülkelere girmene yarayan diğer vizelerinin süresi işlemeye devam ediyor ama. o 1 ay içerisinde başka bir ülkeye gitmen gerekse ya da gerekme kısmını geçtim, keyfin çekse de gidesin gelse (konsolosluklar ve keyif kahyalığı) yapabileceğin hiçbir şey yok.

    pasaportunu senin elinden alan, seyahat özgürlüğünü kısıtlayan senin kendi ülkenin makamı da değil. çoğu zaman konsoloslukların vize işlemlerini yapmak için görevlendirdiği bir şirketin elinde pasaportun. başvuruyu aldığında pasaportuna bakıp sana iade etmek ve sonrasında vizeyi vermeye karar verirse vizeyi almaya gittiğinde pasaportuna yapıştırmak yerine, pasaportunu elinden alıyor, sen de öylece bekliyorsun şu hayatta tek derdin başvuru yaptığın ülkeye gitmekmiş gibi.

    hadi başka ülkeye gitmeyi geçtim, resmi kimlik belgen senin o yahu. kimlik kartını kaybetsen, benim gibi sürücü ehliyeti olmayan biriysen başka resmi kimlik kalmıyor elinde ve acil bir sorun çıksa dımdızlak kalıyorsun.

    bi bitin artık be!
  • isyankar eder insanı.

    aylardır bir arkadaşımı göremiyordum. nihayet dün kavuştuk. öğleden sonra 2'de buluştuk. yürüdük, yemek yedik, muhabbet ettik,... saat 7'de de taksiye bindirip gönderdim. çok güzel bir gündü. onu çok özlemiştim.

    ha tabi bunu neden anlattığımı merak edebilirsiniz. adamın saat 1 civarında atatürk havaalanı'na gelen ve 9'da yine aynı havaalanından ülkesine dönen bir italyan olduğunu söylersem belki anlarsınız.

    evet, bir insan sırf başka bir insanı toplamda 5 saat görebilmek için türkiye'ye girebiliyor. bunun için herhangi bir şey yapması gerekmiyor. hatta italyanlar vize ücreti bile ödemiyorlarmış. ne güzel.

    aynısını benim yapabilmem için bordromu, banka hesaplarımın dökümünü, varsa gayrimenkullerimin tapusunu vb. sunmam ve oraya ne amaçla gittiğimi açıklamam lazım. hatta bu arkadaşımdan yazı almam bile gerekli, onda kalacağıma dair. işle ilgili bir nedenim olmaksızın günübirlik (transit amaçlı değilse) hiç giremem herhalde italya'ya.

    ara sıra şu haritayı açıp bakıyorum. hönküre hönküre ağlayasım geliyor.

    - sen neden benim yanıma gelmeyi istemiyorsun hiç?
    - uzun hikaye...
    - tamam o zaman. başka bir yere gidelim.
    - sana gönderdiğim hatirayı hatırlıyor musun? yeşillerinden seç gidelim.
    - beyrut, sonra belgrad, sonra tahran?
    - olur.
    - italya'yla derdin ne senin?
    - bir cappuccino daha içelim mi?
  • ortaya cikisi ikinci dunya savasi doneminde, casuslarin gecisine engel olmak amaci ile imis. savas bittikten sonra ise uygulanmasi muhtemelen soguk savas sebebi ile surdurulmus, daha sonra da baya iyi kar kapisi oldugu icin standart haline gelmistir.
  • gun gelecek, ufak cocuklar, dedelerinden ya da kitaplarindan, eskiden her insanin kisisel bir defteri oldugunu ve dunya uzerinde belirli bir kisim topragin otesine gecmek isteyen insanlarin birilerinden izin alarak defterlerine vize adi altinda bir cikartma yapistirmalari gerektigini ogrenecekler.

    ve gozleri kocaman acilacak.

    inanamayacaklar.
  • kimseyle hakkında konuşamıyorum. yani anlatmak istediğim kadar anlatamıyorum. madem ki özledim, madem ki anlatamıyorum kimseye, o halde sözlüğe yazayım. kutsal bilgi kaynağına bir katkımız olsun. ilerde askere filan gelenler arar bakarsa, vize'nin tarihini kültürünü öğrensin.

    vize, kırklareli'nin bir ilçesi. 2011 verilerine göre, ilçe merkezindeki nüfüsu 12.317 belde ve köylerdeki nüfusu 16.294 ve totalde bu ilçede 28.611 kişi yaşıyor. vize'nin 3 tane beldesi, 23 tane de köyü var. beldeler çakıllı, kıyıköy ve sergen; köyler ise aksicim, akıncılar, akpınar, balkaya, çavuşköy, çövenli, develi, doğanca, düzova, evrencik, evrenli, hasboğa, hamidiye, kışlacık, kızılağaç, kömürköy, küçükyayla, müsellim, okçular, pazarlı, topçular, soğucak ve sofular. isimleri birbirine çok yakın olmasına rağmen, evrencik ve evrenli köyleri, birbiriyle çok alakasız yerlerdedir. evrencik ile sergen çok yakın olmasına rağmen, sergenliler ve evrencikliler birbirlerini sevmez ve sürekli kavga ederler düğünlerde filan. alıp veremedikleri ne o konuda bir fikrim yok gerçekten.

    vize, gerek ilçe merkezi, gerek beldeleri, gerekse köyleri olsun, çok süper bir yerdir. kıyıköyü zaten ben anlatmıyayım artık. ama mesela balkaya çok süper bir yerdir. alabalık çiftliği var kocaman. aksicim'de baraj var. balığa gidiyorlar oraya da. pazarlıda da alabalık lokantası var. dereler üzerinde masalar var böyle çok güzel. pazar sabahları kahvaltıya gidilir. çok güzel de kahvaltı çıkarıyorlar hem çok ucuz. akıncılar'da, türkiye'deki en lezzetli sucuğu yiyebilirsiniz. köftesi de güzel ama köfte mi sucuk mu diye sorarsanız, sucuk derim. aynı yer, tatlı olarak cenk helvası yapıyor ki, şiddetle tavsiye ederim. sergen ve evrencik, piknik yerleri ile ünlü. karpuzkaldıran var, vize'nin içme suyu oradan geliyor. incekoru var. oğlak çevirmeye gitmiştik bir kere. her yanımız sinek olmuştu sonra tekrar gitmedik. sinek sorununu çözdüler mi bilemiyorum. kızılağaç zaten orman köyü. cehennem şelaleleri var. mevsim uygun olunca yürüyüşü güzel olur. çakıllı'da ergene piknik alanı var. inanılmaz güzel deresi, zümrüt yeşili ağaçları var. ayrıca 800 yıllık çınarın altında çay kahve de içebilirsiniz. evrenli, benim babannemin köyü. evrenli tepesi var meşhur. tümülüs aslında orası. altında çok büyük gömü var efsanesi alıp yürümüştür ama, kazanı hiç duymadım. tepesine bayrak dikiliydi eskiden. sonra ne oldu o bayrağa bilinmez. ama köyde bisikim yok. gittim baktım.

    vize ne kadar eski? vize çok eski arkadaş. bundan binyıllar önce, trak kralları yaşamış burda. inanmayan gitsin istanbul arkeoloji müzesine baksın. çakıllı tümülüsü orada sergileniyor. karakoçaktepe diye bildiğimiz yerde, eski kelt kutsal yerleşimi varmış. yani burası keltlerin, trakların yaşadığı bir mekan. karakoçaktepeye çıktım. inanılmaz güzel bir manzarası var.

    şehir roma döneminde de varlığını sürdürmüş. ilk hristiyanların şehirden uzakta, asmakayalar mevkiinde mağara kiliseleri var. soylarında keçilik varmış sanırım. çıkması çok zor. hatta nasıl çıktım, ordan nasıl geri indim hala kendime şaşıyorum. eee gençtik tabi ozamanlar, bu kadar da kilo yoktu. filinta gibi delikanlıydım sadfghfgds ama cidden götü kaldırması zor. öyle kalkıp da topuklu ayakkapla sandaletle gidilecek yer değil. teçhizatlı gitmek lazım.

    asmakayalar aslında çok önemli mağara kilise yerleşimleri, ancak bugün askeri bölge. elimizi kolumuzu sallayarak gidemiyoruz. neden askeri bölge, çünkü vizede jandarma komando tatbikat kontrol merkez komutanlığı var. buradaki mağaralar, doğudaki mağaralara benzeşiyormuş diye burada tatbikat yapıp sonra doğuya sevk ediyorlarmış askercikleri. ben 2002 yılında gittiğimde, mağara kiliseler kötü durumdaydı. defineciler mağaraların içlerini kazmıştı. bazılarına yarasalardan korkuma giremedim. ne sikime girmedim ben de bilmiyorum. metrelerce kaya tırmanıp sonra "ay yarasa var" diyen aklıma sıçayım afedersin.

    vize trak, kelt, bulgar, roma ve bizans egemenliğinde kalmış dönemler boyunca. bizans zamanında burada darphane olduğu, istanbula su taşıyan su yolları ve su kemerlerinin burada olduğu söylenir. ki bunların kalıntıları günümüzde hala görülebilmekte. vize kalesi çok eski. ms 2. yüzyıla ait bir onarım kitabesi var. ancak bugün vize'de değil, edirne müzesinde. yine ms. 2 yüzyıla ait bir de küçük antik tiyatro var. ufacık ama, türkiye trakyasında tek. ve orası tam olarak kazılmadı. öyle duruyor. keşke ödenek neyin bişey olsa da orada kazılar yapılsa. bulunuşu da çok enteresan. o araziye yeni ev yapılacakken, temel kazımı sırasında buluyorlar. sonrasında bölge komple sit alanı oldu. şimdi geçtim ev yapmayı, evlerine çivi çakamıyorlar.

    her neyse, tarihi anlatıyordum evet. vize osmanlı egemenliğine nasıl geçmiş? 1. murat zamanında, rumeli fetihleriyle geçmiş. gazi süleyman paşa camii var mesela. küçük ayasofya kilisesi. neden gazi süleyman paşa, çünkü rahmetli fethetmiş vizeyi. ancak tabi sonra birkaç kez bizans, bulgar krallığı ve osmanlı arasında el değiştirmiş. en son vize'yi osmanlı egemenliğine geçiren, fatih sultan mehmet olmuş. istanbulun fethi öncesi, buralar komple bizim olsun diyerek almışlar. sonra vize işgal görmemiş mi, görmüş. nasıl görmüş, öncelikle 93 harbi ve rus işgali. ruslar yeşilköy önlerine kadar gelince, haliyle vize mize hep onlarda kalmış. sonra, balkan savaşları ile birlikte önce bulgaristan, sonra yunanistan, ve sonra tekrar osmanlı. sonra yunan işgali. 1920 ve 1922 yılları arası, vize yunan işgali altında kalmış. mudanya mütarekesi ile, yunan kuvvetleri ekim ayında yerini italyanlara bırakmış. 1 kasım 1922'de de türk jandarması gelmiş. vizenin kurtuluşu hayırlı olsun.

    evet vizeyi kurtardık. sonra noolmuş? efenim sonrası malum, cumhuriyet dönemi. cumhuriyet ile birlikte, vize'de önemli değişiklikler olmuş tabi. mesela mübadele.

    vize'nin nüfusunun yarıya yakını rummuş. mesela bugünkü köylerin isimleri, hala rumcası ile bilinir. kömürköy zamanında pineke, kızılağaç yatros, balkaya aportas imiş. bunun dışında ilçede yahudi ve bulgar halkı da olduğunu biliyoruz. nerden biliyoruz çünkü bugün şerbetçi hasan paşa camii olan yer, eskiden havra imiş. sonradan camiye çevrilmiş. bu yahudi cemaati ne zaman gitti, ne zaman geldi bu konuda bir bilgimiz yok ancak bulgarlar mübadele döneminde ilçeyi terk etmişler onu biliyoruz. doğanca köyü, plevne'nin kaybından sonra, oradan göçen göçmenlerin kurduğu bir köy. doğancılı diyorlarmış. sonra doğanca olmuş. mübadele ile de, iki yeni mahalle oluşmuş vize'de. birincisi yazı mahalle, ikincisi de macır mahalle. yazı mahalle neden yazı, çünkü ozamana kadar orası yazıymış işte meraymış yani. eşekler otlarmış. hala o mahalledekilere eşekçi denir ama siz sakın demeyin kavga çıkar. macır mahalle de macır mahalle işte. göçmenler için ev yapmışlar oralara.

    mübadele vize'nin çehresini başka nasıl değiştirmiş? şu an cumhuriyet meydanı dediğimiz alanda, çarşı camisinin olduğu yerde, eskiden aya yorgi kilisesi varmış. mübadele ile birlikte nüfus tamamen müslüman olunca, o dönemde yunan işgalinde eziyet gören yerlisi göçmeni tüm halk bu kiliseyi yıkmışlar. sapasağlam binaymış yani. artık nasıl bir nefretse... bir süre bu alan sinema olarak kullanılmış. sonrasında çarşı camisini yerine inşa etmişler. cumhuriyetin ilçeye kazandırdığı diğer binalar, akşam kız sanat okulu, halkevi ve belediye binası. halkevleri kapanınca tabi yerine hükümet konağı taşınmış buraya. sonra hükümet konağı için yeni bina yaptılar, kocaman. hükümet konağı oraya taşınınca binayı önce üniversite kullandı. sonra toprak mahsülleri ofisi. şimdi bina boş. bişey yapacaklar ama du bakalım. hemen yanında da belediye parkı ile belediye var zaten.

    vize'nin çarşısı, 1935lerden sonra, hemen hiç değişmemiştir. o cumhuriyet meydanı hep aynı. meydanın ortasına bir havuz yapmışlardı. kışın donduğundan yazın sıcaktan işletemediler havuzu. kaldırıp yerine kavşak ışığı yaptılar. onun dışında koskoca meydanda ne dükkanlar değişti ne binalar. inanmayan 1970lerde çekilmiş zübük filmini açsın izlesin. zübük filminin kasaba sahneleri vize'de geçiyor. filmde oy kullandıkları okul, benim okuduğum lise. ben mezun olana kadar, içersinin boyası bile aynıydı. son senemde rengini değiştirdiler. hep aynı renge boyanırdı.

    zaten o yüzden vize citta slow ünvanı aldı bence. hep aynı çünkü. pek bir değişiklik olmuyor. olan değişiklikleri ben zaten daha önceki entrylerimde anlatmıştım. işte belediye parkının arkasına iş hanı yapıldı, okulun arkasındaki evin sahibi ölünce müteahhide verdiler orası apartman oldu. onun dışında yapılan edilen evler bilmemneler hep çarşıdan dışarı doğru. çarşı hep aynı.

    vize'nin nesi meşhur derseniz, ananeme göre kırkların sucuğu, pınarsarın suyu, vize'nin de çocuğu meşhurmuş. ama vize'nin ıhlamuru meşhur. zaten çarşı caddesinin her iki yanında sıra sıra ıhlamurlar karşılar sizi. ıhlamur balı meşhur. nerden alıcaz bunları diye de sormayın. hiçbir yerde bulamazsanız, vize kalkındırma derneğinde satıyorlar. kavanozu 15 lira. ıhlamur zaten beleş. açtığı zaman roman vatandaşları tutamazsın, toplarlar. belediye yasaklıyor aslında ıhlamurları toplamayı. ağaçların dalları kırılıyor diye. vizeye geldin, memleketine hediye götüreceksin, ne alırsın ıhlamur alırsın, bal alırsın, çiftçilerden peynir alırsın. çarşıda otogarın orda görkem kasap var, ordan sucuk alırsın.

    peki vize'ye gelince nereyi görmen gerek? kale mahallesine çıksan yeter aslında. orda kale surlarını görürsün. çamlığa çıkarsın. gazi süleyman paşa camii, yani küçük ayasofyayı görürsün. sonra hasanpaşa camii, ferhatbey hamamı ve çeşmesi, kale yıkıntıları, antik tiyatro filan gezip görülecek yerleri. buralar piknik alanıdır. insanlar bisikletle gezer yazları, çevre düzenlemesi güzeldir. çamlıkta çok güzel restoran vardır. yakınlardan bi tekelden biranı alır manzaraya karşı içersin de restorana girmedin diyelim. çarşı iznine çıkan gerizekalı askerlerin hepsi hürra diye internet kafeye doluşup yahut çarşı caddesinde kız kesip insanları rahatsız eder. sonra nebçim yer çok sıkıldık diye sızlanırlar. halbuki etrafı keşfetmeye çıksalar, vize'nin güzelliklerini görürlerdi. hadi kaleye çıkmaya üşendin, aşağıda ziraat bahçesi var. karşısında basketbol ve futbol sahaları, spor alanları, bisiklet yolu var. ne bileyim basket oyna bişi yap? olmadı parkta otur çekirdek çitle. yazları her dakka bir yerde düğün olur. bir roman düğününe git. yazlık düğün salonunda bir düğüne git? kimse size niye geldin, kimsin demez. hele roman düğünleri acayip eğlenceli olur. tavsiye ederim.

    vize halkı belediye seçimlerinde partiye değil, kişiye oy verir. bugün demokrat partili belediye var vize'de, yarın selçuk başkan saadet partisinden aday olsa yahut chp'den aday olsa farketmez, yine halk ona oy verir. bununla beraber referandumda hayır, genel seçimlerde chp demiştir.

    özellikle citta slow'dan sonra şehrin çehresi ciddi anlamda değişti. gerek altyapı, gerek üst yapı çalışmaları sayesinde. bunların büyük çoğunluğu da, selçuk yılmaz, ve eşi sayesinde. hepsini selçuk başkanın akıl edeceğine inanmıyorum sadfgdfs, eşi dünyanın en mükemmel kadını, benim de lisede felsefe öğretmenimdi.

    vize böyle bir yer işte. şahsen ben çok seviyorum. mesela şu saatte istanbulda bir çatı katında terlerken, vizede püfür püfür uyuyabilirdim. öğlene doğru sıcak olur, öğleden sonra, özellikle ağustos ayında, kırkikindi yağmuru yağardı. akşam gene serin.

    günün birinde zengin olursam, vize'de kitap kafe açmayı düşünüyorum. para için değil, keyfine. gerçi para da kazanırdım orası başka. ama ne bileyim vize'de en çok eksikliğini hissettiğim şey iyi bir kitapçıydı. insanlar gelsin kitap alsın, hem parası olmayanlar gelsin bir köşede kitap okusun örselemeden, belki ödevini yapsın... güzel olurdu. nasip kısmet işi hep tabi bunlar.

    kısacası, vize çok güzel yer. gidin görün. ben vize'de olursam, ben de gezdiririm sizi. ya da üşenirim gezdirmem. ama misafir ederim. bi çayımı içersiniz en azından.
  • adamı deli eden olay. sene olmuş 2011, bu adam döner mi geriye diye kırk tane evrak isteniyor.

    askerliliği nerde yapmışım. hangi bölükte yapmışım. görevim neymiş. tapu, banka hesapları anasının amı. geri döneceğime dair belge, ne demekse..

    ananın amında yaptım askerliği. mitralyöz kullanıyordum. hala da amatör olarak kullanıyorum. boş zamanlarımda atom bombası yapıyorum.

    kardeşim sikeyim senin ülkeni. sen siktiret tapuyu, banka hesabını. benden hiçbirşey isteme. ben sana kapora vereyim 50 bin tl. dönüşte alırım parayı.

    al sana çözüm. parası olmayana banka, orospu çocuğu konsolosluklar kredisi çıkarsın. zaten ne kadar kalacağım orda. faizler de düşük. tamam işte.

    zaten benim ülkemde meşhur bir laf var...bırak gitsin dönerse senindir

    döneceğim, söz döneceğim. yalancıya bağ bıçağı girsin..

    edit: tabi bizim hükümet, dışişleri bakanlığı ne iş yapar bu konularda. o da ayrı bir konu..
  • bunun ecnebicede midterm karşılığına geleni hakkında da, ecnebistana gidebilmek için alınanı hakkında da kafamda bir tanım veya verebileceğim bi örnek yok. zira ikisi de yerin dibine batsın istiyorum. ancak kırklareli'nin ilçesi olanı hakkında söyleyecek çok sözüm var, anlatayım:

    vize jandarma komando tatbikat kontrol merkez komutanlığı artık kısa dönem acemi askerleri de kabul ettiğinden ve dahi hastanesidir okuludur derken memurudur öğrencisidir buraya geldiğinden, yeni başlayanlar için vize tadında bir entari gireyim, sözlüğe bakan eden olursa fikir edinsin dedim.

    vize'ye, ankara, istanbul, denizli, bursa ve dahi izmir'de kale seyahat ile doğrudan otobüsle gelebilirsiniz. yer ayırtırsanız, bu güzergahlardaki şehirlerden de sizi gelip alan olur. doğrudan otobüs bulamazsanız, istanbul'da esenler otogarından kale yahut yonca seyahate binebilirsiniz. bu ikisinin adının farklı olduğuna bakmayın, ikisi de aynı firmadır. ortaktır.

    her neyse, istanbul'dan kale seyahat otobüsüne bindikten takribi 2.5 saat sonra, muavin "vize son durak cümleten geçmiş olsun" der. bu cümle fixtir. her sefer sonunda söylenir. yol boyunca, özellikle çerkezköyden sonra minibüs gibi yolcu alınır filan, yolda giderken bişi ikram edilmez. istanbul'dan çıkmadan önce biyerde mola veriyo işte orda çaylar müessesenin ikramı. yani götü rahata alışkın sözlükçüler yol boyu çok çemkirebilir. çemkirmesinler. muavin "nabalım beyaaa" çekebilir, ve dahi garaj dayağı yiyebilirler. trakyanın garaj kavgaları meşhurdur bak. minibüsçüler hep birbirlerini döver. tek aksiyon da budur zaten kriminal olarak.

    neyse, vize'de indik mi garajlarda? indik. şimdi vize'nin mahallelerini tanıyabiliriz. böyle garajların alt tarafı, o nahiye, bulaca maalesi. muhtarlıkta başka bi adla bilinse de, orası bulaca. zaten mahalle isimlerinin çoğu, muhtarlıkta yazdığı gibi bilinmiyo. neyse, o maalenin beri tarafında, yani garajların olduğu yolun diğer maacır maale var. maacır maalede bi dondurma imalatçısı var. ucuza böyle bisürü dondurma veriyo. yazın herkes yürüyüş yapar teee oraya kadar gider dondurma alır. sonra dondurmalar eve gelene kadar erir şurup olur.

    garajlardan yukarı doğru, çarşı caddesinden çıkıyoruz. çarşı güzeldir. vize'de ne yemek istiyorsun, ne içmek istiyosun, ne almak istiyosun, hepsini o caddedeki tükanlardan alırsın. işte garajların karşısında bi bim var, bulaca tarafına doğru. sonra garajlardan çarşı caddesine doğru çıkarken altınkepçe var köşede, sabaha kadar açık orası. meyhanede feneri söndüren, orda işkembe çorbası içer. altınkepçenin yanında da şok var.

    neyse, yukarı doğru giderken işte lazımlı neresi varsa görürsün. iş bankasını geçince, burç pastanesi var. vize'de en güzel pastayı burası yapar. burç pastanesinden devam edince, mavi köşe var. senelerdir var yani, annem küçükken varmış, ben kazık oldum hala var. üç sahip değişti ama, mavi köşe hiç değişmedi. sonra oralarda bir de pinti hoca var. pinti hoca, aktar. pinti hocanın mezarda kemikleri çürüyeli çok oldu. şimdi torunu filan işletiyo orayı. öyle yani. ben yetişmedim pinti hocaya. pinti hoca denmesinin sebebi, adamın parkinson yüzünden ellerinin titremesiymiş. "ne pintisin be aganın, elin titriyo valla korkaysın tartmaaa" derlermiş. ordan pinti kalmış.

    neyse, geldik mi cumhuriyet meydanına? geldik. cumhuriyet meydanında böyle göbekte bi ada var işte kavşak ışığı filan. işte çarşı kahvesi, aksoylar ve bilginler mobilya ki bu ikisi bitişik ve birbirine rakiptir. aksoylar'ın vize'nin girişinde mobilya fabrikası da var. bilginler için de gömü buldu diyolar. bilmem ne kadar doğru. neyse işte cumhuriyet meydanından doğru yukarı gittik mi, eski hükümet konağını görürüz. burası boştur. biara iki yıllık meslek yüksekokulu, sonra da tarım kredi kooperatifi olarak kullanıldı. öyle duruyo. yanında belediye ve belediye parkı var. burda hep yaşlı amcalar oturur. arkasında belediye evleri, türk telekom, belediyenin internet kafesi, bir de benim mekanım lavinya kafe var. petşop ve hukuk bürosu da var orda. ordaki avukatın bulacaya doğru şato gibi evi vardı. sonra boşanınca karısından, karısına bıraktı evi. kadın oturmuyomuş ama diyolar. avukat da evlenmiş kırklardan bi kadınla. kadının eniştesini filan da tanıyorum. kırklarda kırtasiye tükanları var.

    neyse, işte bunların karşısına denk gelecek şekilde neler var? ziraat bankası, biraz ilerleyince kütüphane, kütüphanenin altında rumeli kebapçısı, ondan ilerde kız meslek, kız mesleğin yanında öğretmenler lokali var öğretmenler lokalinde hep emekli amcalar takılır. yaz kış ağaçların altında oturup tavla oynarlar. sonra orayı geçince işte bilgisayarcı var, akmeşe kırtasiye var, sonra bitane lahmacuncu var, sonra bi kırtasiye daha, yanında berber var. erkek berberi. bunların tam karşısında da benim okul var. vize lisesi. bu lise, 70lerde filan çekilen kemal sunal'ın zübük filminde, zübüğün oy kullandığı okul olarak görülebilir. zübük de vizede çekilmiş işte kasaba sahneleri. okulun yan sokağından inince, karakolu görürüz. vize ilçe emniyet müdürlüğü. onun hizasından gidince de halk eğitim merkezi var. işte okulun arka tarafında bi bimle bitane de pastane var. burç pastanesinin ikinci şubesi. tam okulun karşısı kalıyo bunlar, yanyana. eskiden orda bahçeli bi ev vardı. bahçesinden elma çalardılk. sahibi amca kovalardı bizi. sonra amca ölünce, mirasçıları mütayite verdi işte apartman oldu. altına da bimle pastane açtılar. iyi de oldu. sabahları öğrenciler kantinci suat aganın tostları yerine, sıcacık poğça filan yiyebiliyolar.

    neyse, berberin ordan yukarı devam ettikçe, hastane ayrımının orda bi internet kafe var. böyle yukarı doğru bi bayır kaleye doğru çıkıyo. aşağı doğru da hastane var. o hastanenin karşısına da apartmanlar yapıldı. eskiden yoktu onlar. o yol, ziraat caddesi zaten. aşağı doğru meslek lisesi ve ziraat parkı var. işte çay bahçesi, yürüyüş bisiklet yolu, basket futbol sahası, spor aletleri filan var. banklar manklar var böyle oturmalık. o yoldan devam ettikçe de cezaevinin ordan meslek yüksek okuluna çıkıyo işte. öğrenciler her sabah gidiyo o yolu. neyse, internet kafeden devam edince de, noter, kuaför, askeri malzeme satan bi dükkan ki gökhan abi sahibi böyle hızlı konuşan bi abi. bizim maaleye muhtar adayı olmuştu. kazanamadı ama eran (erhan) abi kazandı muhtarlığı. eran abinin kaavesi var işte. neyse, gökan abinin tükandan sonra bi boklu dere var, yanı tarla onun. orası çok rüzgar işte, yolun diğer tarafında da ev yok. kavaklık filan var. sonra tarlanın sonunda namık kemal okulu var. ilkokul. orasını yıkıp yeni yaptılar bu yaz. karşısı da askeri lojmanlar. okuldan sağa doğru bayır, karşı maaaleye çıkıyo işte bizim maale. tombala bayırı diyolar. jandarma komando tatbikat kontrol merkez komutanlığına, yani conker kışlasına çıkan bayır bu. sola doğru kıvrılarak giden yol da işte, kırklareli yolu. o yolun devamında vizenin çıkışına doğru flora kafe restoran bilmemne var. haftasonları canlı müzik oluyo vs. güzel mekan.

    peki karşı maale nerenin karşısı? kalenin karşısı. hani şefonun evi kaleye karşı türküsündeki gibi. biz bi tepedeyiz, kale başka bi tepede. kale maalesi çok din tepesi. orası bizim maaleden yokuş. ama bizim maaleden kaleye gitmek yakın. tahtaköprü var böyle, onu geçiyosun hop kale. tahtaköprü dememe bakmayın. bildiğin betonarme. eskiden tahtaymış. kale işte böyle eskilik biyer. tarihi eserler var, küçükayasofya camii var eskiden kiliseymiş. hamamlar çeşmeler filan var. ondan daha beride yazımaale var. orda eşek bol olduğundan, yazımaalelilere eşekçi denir. ama sakın yazımaaleli birinin yüzüne karşı eşekçi demeyin. dayak yiyebilirsiniz. bizim maale, yani karşı maaleden sonra, dördoluk maalesi var. dördoluk diye bi çeşme var işte, ordan alıyo adını. o maale, kışladan sonra işte orayı geçince. ben sevmem oraları.

    vize böyle biyer işte. öyle ben yaşlarda insanlar için çok fazla gitçek biyer yok. kafan atarsa göztepenin oraya yahut çamlığa çıkar içersin. metem'in yahut vize lisesinin bahçesinde de içersin. garajların oralarda biraaneler var. pazar yolunda, önünden her geçişimde japon keranesi diye okuduğum japon biraanesi var. öyle yani. acayip sakin biyer.

    buralara bir şekilde işi düşen, ayrıca merak ederse başka şeyler de anlatırım. hülasa, yeni başlayanlar için vize hakkında bu kadar malumat yeterlidir.
  • almak icin doldurulan bilgi formuna, bir turkun:

    surname, name: agidik, gubidik
    age: 34
    sex: haftada 3 kez

    yazabildigi birnevi ba$ka bir ulkeye giri$ belgesi.
  • izin, geçiş hakkı. ilgili konsolosluk/büyükelçiliğe başvurulduğunda eğer verilmesi uygun görülmemiş ve vize talebiniz reddedilmişse, bu size bir hak da doğurur. o da şudur: vize reddinin işlendiği pasaportunuzu, pasaport harcı karşılığında yenisiyle değiştirebilirsiniz. hem de sorgusuz ve sualsiz.

    yani "pasaportumu kaybettim, çaldırdım" ve sair türü bir dümene gerek yoktur. yeni pasaportunuzun yanında, delikli olarak bu eski pasaportunuzu da size teslim ederler, ki hatıra olur. bakıp bakıp konsolosluk/büyükelçilik görevlilerini saygıyla anarsınız.
  • hayatında vize diye bir şey duymamış olan avrupalı bir arkadaşımın "nasıl yani? siz ülkenizde hapis misiniz, başka bir ülke izin vermediği sürece dışarı çıkamıyor musunuz?" diye sormasına sebep olmuş olan izin belgesi.

    (bkz: bakış açısı)
    (bkz: olaya bir de şu açıdan bakmaya ne dersiniz)
hesabın var mı? giriş yap