• gene altyazı facialarıyla karşı karşıyayız çevirisinde. "lies within hede hödö" ifadesindeki lies'ı yalan diye çevirecek kadar ingilizce fakiriysen niye çeviriyorsun lan.. öfff yaa...

    neyse yine de anlaşılır diyelim ve devam edelim. bizim kıçı kurtlu adamımız robert winston'la - bi yerinde durmuyor ki adam, bi yerde, bi gökte, ya tırmanıyor, ya uçuyor, korkuyoruz başına bi şey gelecek diye yahu - beraber bütün insan evriminin hikayesine tanık oluyoruz. torrentturk bu "walking with" serisinin diğer (canavarlarla yürümek) örneğindense bunu barındırmıyor. ne de olsa dinsiz imansız bi belgesel evrimi konu ettiğinden. ama internette duruyor indirmek isteyene.

    belgeselde en aklımda kalan şey ise şu oldu. hani evrim için ortama en iyi uyum sağlayan canlıların ayakta kalması gibi bi açıklama getirirdik ya, bu aslında bi yanlış anlamaya yol açabilirmiş. misal belgeselde boisei'lar bitki köklerini yiyecek kadar sert diş ve çeneye sahip olduklarından çok rahat yiyecek bulabiliyorlar, bu yüzden de tembelleşip herhangi bi çaba sarfetmiyorlar. oysa habilis'ler daha zayıf çeneli olmalarından kelli yiyecek bulmak için bin bir zorluk üstesinden gelmek zorunda kalıyorlar. bu habilis'leri daha araştırmacı ve mücadeleci yapıyor. bu yüzden çevre şartları değişince boisei'lar siliniyor, habilis'lerin soyu devam ediyor.

    hatta en son avrupa'nın sert iklimine ayak uyduran güçlü neanderthal'ler bile ölüyor ama afrika'nın kuraklığıyla baş edebilmek için toprak altına devekuşu yumurtalarını suyla doldurup gömmeyi akıl eden, kuraklık biraz daha sürse yok olacak bi avuç homo sapien'ler ayakta kalıyorlar.

    yani aslında çevresel şartlar bi türü ne kadar zorlarsa, ne kadar mücadele ve zihinsel aktivite yapmalarına dair zorlarsa o türün evrilmesi daha imkanlı oluyor. ha tabii bu insansılar için geçerli aslında. doğa bi kuşu zorladığında kuşun o kuş beyniyle daha yaratıcı olacağı yok illa ki..

    her neyse, seyredin, seyrettirin, sonra da bu muazzzzaam dengeyi oluşturan, bu kadar olasılığı arka arkaya dizen büyük gücün önünde iman edip secdeye varın.. ne dedim ben???
  • belgeselde görüldüğü üzre atalarımız bi milyondan fazla sene erkeklik uzuvlarını kapamayı akıl etmemişler. yok ayıp kavramı falan tabii ki olmayacak tamam ama derilerinde artık kürk yok bi şey yok, çok rahat zarar görebilir o kadar koşarken, yerlerde yuvarlanırken falan. insan bi çaput falan bağlar en azından.. hoş insan dedim ben de ahauıehaue.. bi tek neanderthaller giysi giymişler. e o buz gibi havada taşşakları donardı, el mahkum tabii..
  • bu belgesellerin bende yarattığı en büyük hayal kırıklığı martin mystere'ın kankası java'dır. bizim neanderthal (kısaca nl diyelim lan buna, yazana kadar ter döküyorum) diye bi insansı türünün olduğunu ilk öğrendiğimiz yer atlantis mecmuasıdır. martin mystere da (bu da mm olsun) nl türüne verilen diğer ismi bizim java'ya vermiştir. o mecmuada biz java'yı güçlü, kuvvetli, mm'ye sadık, arkadaşlık bağı güçlü, tek kusuru olarak da konuşamayan biri olarak bildik. ama ne zaman bu tip eski insansılar üstüne belgeseller seyretsek yıkıyorlar hayallerimizi.

    bi kere atlantis'te java bütün insanlardan iriydi. oysa nl'ler 165'ten daha uzun olmazlarmış genellikle. e ortalamaları 160 falandır o zaman. java'yı böyle hayal edince bütün heybeti yok oluyor gözümüzde. ha evet acıya son derece dayanıklılarmış ve sürekli kemiklerini kırıp dururlarmış, bu java'nın gücünü açıklamaya yetiyor. ama java kitapta aptal falan da değil. oysa nl'ler çok da zeki değillermiş. gerçi mamut avlamak için geçit üstünden taş atmak gibi şeyler de düşünebiliyorlar tamam ama bi mağara duvarı resimleri bile yokmuş. ancak biz sapien'ler bunu yapabilmişiz.

    bi de belgeselde en büyük eksiklik olarak gördüğüm şey şu oldu ki, bu insansılar kendileri aralarında hunoo ashwaa duhhaaa falan gibisinden sesler çıkarıp anlaşıyorlar ama bu sesleri her defasında aynı şekilde mi çıkarıyorlar, bunlar kelime mi, aslında konuşuyorlar mı yoksa sadece ses tonlarıyla demek istediklerini karşıdakine ifade edip, her defasında farklı, spontan kelimeler mi çıkıyor ağızlarından.

    yani "bana et ver" demek istedikleri zaman hep aynı ushwuuu sesini mi çıkarıyorlar, yoksa sadece ses tonları aynı ama bi seferinde ushwuu, bi seferinde hubuu falan mı diyorlar. bunun cevabını vermiyor belgesel.

    bizim mm'nin kankası java da mm ile anlaşabiliyordu mesela kitapta. sağır dilsiz alfabesiyle hem de. java bu kadar akıllı mıydı gerçekten. ulan bu winston'ı bulsam soracaklarım varmış tüh..
  • bunca işin gücün içinde tek solukta bitirdiğim über belgesel. en büyük eksikliği sinemalarda gösterilmemesidir.

    uzun zamandır yahuuu niye böyle bişey yapmıyolar diye düşünüyordum. çok şık bi cevap olduu bana. düşünce dünyamızın üstünden tren gibi geçiyor. bu belgeseldeki içerik mümkün olduğunca genişletilerek birkaç bölüm halinde sinemalarda gösterilmelidir. en iyi makyaj, en iyi erkek oyuncu (winston abi) ve en iyi kadın oyuncu (lucy) oscarlarını toplar götürür.

    bbcnin hayvanlar konusundaki hassaaiyeti takdire şayandır, insanların avladıkları hayvanların hemen hepsi animasyondur. cinsellik, şiddet, çıplaklık gibi kavramlar konusunda en ufak bi kuralın dahi düşünülemeyeceği zamanları bugünün seyircisini rahatsız etmeden aktarma çabasına mecburen girmişler ancak bunu da iyi kotarmışlardır.

    lisede hoca olsam izletirdim derste sınıfa, sonra da milli eğitim beni açığa alır, sonra da mahalle linç ederdi kesin. türkiyede bi kanalda filan gösterilmesi için kaç bin yıl geçmesi lazım acaba.
  • bu sene aldığım antropoloji dersi üzerine izlemeye karar verdiğim belgesel. herşeyi hayalimde düşünmek zorluyor çünkü adamlar belgelini yapmış , çok az bir kısmını gösterebilmiş olsalarda akıllarda bir resim çizmeye yardımcı oluyor . izlemeden önce karıştırıyordum mesela erectus nasıldı , diğeri nasıldı , habilis nasıldı falan şimdi en azından bir sıra oluştu kafamda . 'hayal gücünün' öneminin vurgulandığı bölüm , ve cennet -cehennem gibi şeyleri düşünmedikleri düz mantık işleyen bir sistemden dolayı ölen aile ferdini geride bıraktıkları bölüm benim için çok daha anlaşılabilir kıldı olan biteni ..
  • http://www.bbc.co.uk/…toric_life/tv_radio/wwcavemen adresinden detaylarına ulaşılabilecek bbc belgeseli; çok faydalı bir eser, her eve lazım.
  • bunu sevenler şunu da seveceklerdir:
    http://www.pbs.org/…tion/becoming-human-part-1.html
  • http://watchdocumentary.com/…serie-free-1-date.html adresinden tüm bölümleri izlenebilen bbc belgesel serisi. 4 bölüme sahiptir.
    episode 1: first ancestors
    episode 2: blood brothers
    episode 3: savage family
    episode 4: the survivors
  • bunu seven, buna da bayıldı:

    (bkz: the ascent of man)
hesabın var mı? giriş yap