• rte'den yapılan, "biz halkız, siz kimsiniz?" alıntısıyla, as bayrakları as as as nidaları attıran kitap. gerçi alıntı o kadar öz ki, kitabı yazmaya çok lüzum kalmamış.
  • alm. popülizm nedir.

    jan-werner müller tarafından yazılmış eser. her ne kadar müellifi popülizmin yalnızca seçkinci karşıtı olmanın popülistlik olmadığını, popülist olmak için bir yandan da plüralizm (çoğulculuk) karşıtı olmak gerektiğini söylese de, sağ popülizm ile mücadelenin(!) sol popülizm ile yapılamayacağına kani olsa da, ne seçkinci eğilimlerden tamamen uzak ve objektif kalabilmeyi, ne de popülizmin neden mücadele edilmesi gereken bir siyasi-içtimai düşünce olduğunu anlatmakta başarısız olmuştur kanımızca.

    zira bana göre popülizm demokrasinin üzerine çullanan bir hayalet olmadığı gibi onunla mücadeleye kalkışmak da demokrasiyi korumak için zorunlu değildir. kaldı ki herhangi fikri, akımı demokrasiden kurtarmak, uzak tutmak, popülistlerin de iddia ettiği gibi seçkinciliğin önde gidenliği olacaktır. mademki demokratik sistemlerde her türlü (hatta bazen zararlı) fikre yer vardır, popülizm, popülist liderler, popülist siyaset güden siyasi partiler ve bunlara oy veren milyonlar bundan uzak sayılsın, dahası mücadele edilmesi gerektiği düşünülsün?

    elbette müller kadar uzmanı olmadığım meselede, onun tezlerine karşı çıkmak son derece önemsizdir. ancak popülizmin özellikle bazı noktalarda kendisini müellifin de dile getirdiği gibi "liberal demokrasi"den üstünlüğü bulunmaktadır.

    kitabı okuyanların da görebileceği gibi, liberal demokrasi de müller'in eleştirisine uğramakla beraber popülizmin yanında melek kalmaktadır. avrupa birliği'nin seçkinci, batı avrupalı ve liberal duruşu şöylece eleştirilirken, bunların karşıtı viktor orban, jaroslaw kacyzinski, hatta recep tayyip erdoğan gibi liderler sertçe eleştiriliyorlar. üstelik güttükleri siyasetle mücadele etmenin zorunluluğu, kitabın öne sürdüğü temel noktalardan biri, tekrarlıyorum.

    fakat, bu da kendi içinde bir çelişki yaratmaktadır. viktor orban'ı popülist bulup, onu hristiyan ve milli politikalara yönelmesi nedeniyle çoğunlukçu (dikkat çoğulcu değil) ilan edenler, herkesin liberal demokrat olmasını, yahut en azından popülizm karşıtı olmasını istemektedirler. peki, madem çoğulcu olmak ulaşılmak istenen ise, neden popülistler çoğulcu anlayışta uzak tutulması gereken kişiler olsun? "benim çoğulcum iyi, senin çoğulcun kötü" demek ne derece tutarlıdır?

    orban, kacyzinski, erdoğan, maduro ve chavez yahut trump'un politikaları her zaman doğru olacak değildir. ancak bunları siyasi anlamda mutlaka mücadele edilmesi gereken aktörler olarak göstermek, yaptıklarını sırf popülist oldukları için seçkinci tarzda alaya alarak demokrasiyi yüceltemeyiz.

    ve evet, müller'in iddia ettiğinin tam aksine, popülizm, temsili demokrasinin kusurlu yanlarını düzeltebilir.
    kitapta, savaş sonrası avrupa'da parlamentoların sırf savaş öncesinde totaliter rejimlere destek verip işlevlerini yitirmesi, parlamentonun da halk tarafından seçilmesi nedeniyle, kurucu iktidarın halk iradesine duyduğu güvensizlik yazar tarafından da itiraf edilmiştir. bu seçkincilik değil de nedir? halkın doğrudan etkileyemediği denetleyici organların oluşturulması ve işletilmesi, orban'ın, erdoğan'ın söylemine yansımayacak mıdır ileride, ki yansımıştır.

    seçkinler bir anlamda popülistleri, popülist olmakla suçladıklarını (!) iktidara getiren dinamikleri yaratmıştır diyebiliriz.

    sonuç olarak kitabın bazı noktalarda isabetli tespitlerde bulunduğunu söylemek mümkün olmakla birlikte, genel olarak seçkinci zihniyetten sıyrılamadığını söylemek bu kitap hakkında en doğrusu olacaktır.
hesabın var mı? giriş yap