• netflix'in son zamanlarda yaptığı en iyi iş olan mini dizi. hikayenin gerçekliği zaten vurucu iken bunu çok başarılı bir cast seçimi ve oyunculukla daha da vurucu hale getirmişler. daha önce yazanlara katılıyorum, izlerken çok ama çok sinir olacaksınız. hele de siz de yalan yanlış beyanların ve adaletsiz kararların sonucunda ağzınız yanmış ve hala yanmaya devam eden biriyseniz her bir bölümü izlemek daha ağır gelecek size.
  • açıkçası aldığı övgüleri hak etmediğini düşünüyorum. olayın kendisi korkunç ama dizi o duyguları yansıtmayı tam olarak başaramamış bana göre. 4 bölüme sıkıştırmaya çalıştıklarından mı, senarist yada yönetmenlerin beceriksizliklerinden mi bilmiyorum ama beni pek etkileyemedi dizi. özellikle de mahkeme sahneler epey yavan geldi bana. başka dizilerde yada filmlerde neler neler izlemiştik.

    tabi burada içinde bulunduğumuz ülkede yaşananların da etkisi var. memlekette cezaevine bile yollamıyorlar insanları, direkt infaz ediyorlar*.bu yaşananların beni ruhsuzlaştırması da etkili olabilir beğenmememde. ancak başta da dediğim gibi olayın kendisi değil dizi yavan geldi bana. keşke daha yetenekli insanların eline düşseydi bu hikaye.
  • ilk iki bölümü finalinin çok farklı olacağını düşünerek izlediğim mini dizi. ancak beni fena halde ters köşe yapmayı başardı. uğranılan haksızlığın insanların hayatını nasıl karartabileceğine dair güçlü bir çalışma.

    ayrıca (bkz: geç gelen adalet adalet değildir)
  • ilk bölüm beni çok sinirlendirdi. göğsüme kaya oturdu adeta. ikinci bölümde yüreğim parçalandı. hiç bir dizi beni bu kadar derinden üzmedi. insanların ne kadar ırkçı, kötü ve acımasız olabileceğini gözler önüne seriyor. herkes izlemeli
  • yaşanmış bir hikayeyi anlattığını bilmeden izlesen prodüksiyona, kurguya, gerçekçi atmosfer yaratmadaki ve bilhassa da oyunculuklardaki şahaneliğe şapka çıkartır, fakat öte yandan da "yazacağınız senaryoya sokayım böyle iş mi olur" der geçersin.

    işte diyemiyorsun. geçemiyorsun. o kadar çok anda, o kadar çok sahnede birebir gerçek bir şeyi izlediğin tekrar tekrar dank ediyor ki kafana, resmen kafayı yiyorsun. insanın insana yutkunmadan yapabileceklerine, düzenin insanı çiğnemeden yutabilişine, insanın iliğine kemiğine kadar savunmasız ve ölümüne çaresiz kalabilişine hayretler içinde tanıklık ediyorsun. aklın havsalan almıyor. bile isteye yok edilen, çöpe atılan o çocuk hayatlara şahit olmaya ne sinir ne yürek dayanıyor.

    yayın dönemi itibarı ile chernobyl'in epey gölgesinde kalmış gözükse de, olağanüstü başarılı iş netflix'ten. uzun zamandır bu kadar etkileyici bir şey izlememiştim. bir gecede bitirdim. yetmedi, gecenin devamını da -uyumaya çalışma, uyku, rüya faslı falan komple hepsi dahil- sıçtığımın new york'unda central park beşlisiyle beraber geçirdim. ertesi sabah eşekten düşmüş gibiydim.

    çaresizliğin daha çıplak bir tarifini, daha vurucu bir anlatımını bilmiyorum. izleyiniz.
  • şu ana kadar izlediğim en iyi netflix yapımı olabilir.

    1989 yılında central park'ta gerçekleşen tecavüz olayı ve bu tecavüzün deliller tam tersini gösterse de üzerine yıkılan central park beşlisinin yaşadıklarını anlatıyor.

    en küçüğü 14, en büyüğü 16 yaşında olan bu siyahi çocuklar şiddet görmüş, aileleri yanlarında olmadığı halde sorguya çekilmiş, saatlerce bir odada tutularak zorla yalan beyanda bulunmaları ve birbirlerini suçlamaları sağlanmış ve tehditle, anlaşma teklifiyle bir şekilde suçlu ilan edilmiş.

    işin en kötü tarafı da tecavüze uğrayan trisha meili'nin üzerinden ve olay yerinden alınan dna'larla, ayak izleriyle ve olay yeri ile çocukların dna'sı, ayak izi ve olayın gerçekleştiğini söyledikleri mekanların hiçbirisi eşleşmiyor. buna rağmen çok afedersiniz ama kaltak linda fairstein ve yaltakçıkları, suçu çocukların üzerine yıkmaktan çekinmemiş. o zamanlar iş adamı olan şerefsiz trump ise bilmem kaç bin dolar vererek gazeteye "idam edilsinler" temalı reklam vermiş.

    yusef salaam, raymond santana, korey wise, antron mccray ve kevin richardson'ın başlarından geçenleri izlerken empati yapmadan duramıyor insan, sadece bir anlık kararla ya da tesadüfen yanlış bir yerde bulunduğun için yıllarca vahşi bir tecavüzcü damgası yiyerek hapis yatmak...

    ve adaletin nasıl yerini bulduğu noktası insanı daha da fazla sarsıyor. matias reyes isimli seri katil ve tecavüzcü korey wise ile aynı hapishane düşüyor ve kendi işlediği suçun bedelini başkalarının ödememesi gerektiğine karar verip itiraf ediyor.

    gerçek suçlu insafa gelmese bu adamlar hayatları boyunca tecavüzcü pislikler olarak bilinecekti, hapishanede harcanan yılları, yedikleri dayaklar, psikolojilerinin aldığı derin yaralar ise "para"yla kapatılmaya çalışıldı. yüzlerine baktığınızda, adalet kavramını tekrar tekrar sorguluyorsunuz. adalet, gücü ellerinde tutanların işlerine gelen şekilde kullanıldığı sürece var. yapılan hiçbir şeyin bedeli ödenmiyor mesela, o savcı kadın kitap yazmaya ve milyonlar kazanmaya devam etti yıllarca, şu anda boykot edilse ne olur? bu insanlar yıllarca ezildi tecavüzcü suçlamasıyla şimdi milyonlar izlese ve hikayelerini bilip onları desteklese ne olur?
  • hayvan gibi ağlatan şaheser.
  • netflix’in en kalburüstü işlerinden olan, 1989 yılında new york’ta yaşanan bir tecavüz olayı üzerine abd’yi sarsan “the central park five” dosyasını işleyen, izleyenlerin karnına kramp sokacak kadar sinirlerini alt üst eden, (gerçek bir olayı anlatması hasebiyle de) çaresizlik duygusunu iliklerine kadar hissettiren, sarsıcı, 4 bölümlük bir mini dizi.

    dizi ile ilgili, faydalı mini bilgiler:

    * uygulayıcı yapımcılar arasında oprah winfrey ve robert de niro gibi önemli isimler var.
    * davanın savcısı elizabeth lederer, netflix dizisi ardından gelen tepkiler üzerine, columbia üniversitesi hukuk fakültesindeki görevinden ayrıldığını açıklamıştır.
    * dizide savcıyla birlikte en çok nefret edilen karakterlerden olan, izleyenlerin galiz küfürlerinin hedefindeki isim, soruşturmayı yürüten linda fairstein birçok polisiye roman yazmış, bu romanlardan birisi erko yayınevi tarafından “diri diri mezarda” ismiyle türkçeye çevirilerek basılmıştır.
    * dizide, olayın yaşandığı 1989 yılında, donald trump’ın tv ekranlarından “idam edilmeliler” açıklaması gerçek görüntüleriyle verilmiş (2. bölüm) ve dizi boyunca trump’a bolca gönderme yapılmıştır.
  • netflix’in en kalburüstü işlerinden olan, 1989 yılında new york’ta yaşanan bir tecavüz olayı üzerine abd’yi sarsan “the central park five” dosyasını işleyen, izleyenlerin karnına kramp sokacak kadar sinirlerini alt üst eden, (gerçek bir olayı anlatması hasebiyle de) çaresizlik duygusunu iliklerine kadar hissettiren, sarsıcı, 4 bölümlük bir mini dizi.

    dizi ile ilgili, faydalı mini bilgiler:

    * uygulayıcı yapımcılar arasında oprah winfrey ve robert de niro gibi önemli isimler var.
    * davanın savcısı elizabeth lederer, netflix dizisi ardından gelen tepkiler üzerine, columbia üniversitesi hukuk fakültesindeki görevinden ayrıldığını açıklamıştır.
    * dizide savcıyla birlikte en çok nefret edilen karakterlerden olan, izleyenlerin galiz küfürlerinin hedefindeki isim, soruşturmayı yürüten linda fairstein birçok polisiye roman yazmış, bu romanlardan birisi erko yayınevi tarafından “diri diri mezarda” ismiyle türkçeye çevirilerek basılmıştır.
    * dizide, olayın yaşandığı 1989 yılında, donald trump’ın tv ekranlarından “idam edilmeliler” açıklaması gerçek görüntüleriyle verilmiş (2. bölüm) ve dizi boyunca trump’a bolca gönderme yapılmıştır.
  • muhteşem mini dizi. özellikle korey wise ciğerimi yaktın ya. o hücrelerde nasıl dayandı, akıl sağlığını nasıl korudu anlam veremiyorum. netflixte bulunan, kendilerinin de katıldığı bir söyleşi de var o da mutlaka izlenilmeli.
  • sinir harbinin ortasında izlemeye başlayıp gelişen olaylar başka bir sinir harbine dönüştürdü.. neyse diziye odaklanalım ilk bölümde küfürler eşliğinde gidiyor ikinci bölümde trump’a yönelik güzel göndermeleri ile bitiyor. ama bende etkisi uzun süre bitmeyecek gibiii..
hesabın var mı? giriş yap