• erkeklerin yıktığını yapan kadınların hikayesi.
    sıradan bir köy, sıradan köylüler ve sıradan olaylarla başlayıp sıradan bir ayrışmaya, kutuplaşmaya gitmeden mutlu sonla bitmeyi başarmış bir farklılık hikayesi... zira köy iki dine inanan insanların bir arada yaşadığı bir lübnan köyü.
    hristiyanlar ve müslümanlar birlikte yaşamayı tam becerecekken tekere çomak sokanlar hoyratlıklarıyla, kabalıklarıyla ve de hödüklükleriyle nedense hep erkekler... onları birarada tutabilmek için girmedikleri kılık, kurmadıkları plan kalmayanlarsa hrıstiyan ve müslüman kadınlar...
    bana biraz bu ülkeyi hatırlattı film. koca bir ülkeyi o küçük kasabaya benzetebiliriz rahatlıkla. o kadar çok farklılığımız ve o kadar çok birarada yaşamamak için arkasına sığındığımız bahanelerimiz var ki, her an kavgaya teşneyiz biz de, tıpkı filmdeki gibi... aklımıza farklı bir çözüm olabileceği dahi gelmiyor. belki de bu işleri bu derece erkeklere bırakmasaydık çok daha kolay çözebilecektik. kadın sağduyusu, annelik vicdanı konjonktürün de, teamüllerin de, siyasi her türlü çekişmenin de önüne geçecekti. bu film bu duyguyu çok güçlü bir şekilde ifade ediyor...
    bir de müzikleri çok güzel olmuş. ellerine sağlık. yüksek müsaadeleriyle birkaç gün repeata bağlayabilirim.
  • simdi ne halt edicez tadinda ingilizce bir tabir. (bkz: ahada yarragi yedik) (bkz: sweet child o mine)
  • aklıma kazınan filmlerden biri. özellikle cenaze sahnesi adeta boğaz yumrusu. film müziklerinin harika olması da cabası.
  • "dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa" sözünün vücut bulmuş hali olan film.

    --- spoiler ---

    filmde hiç abartı yok. kadınlar oldukça soğukkanlı. biz erkekler ise agresifiz ve sadece "erkeklik" gerektiren olaylarda meydana iniyor; bi dudak, iki meme görünce aklımız gidiyor, içimizdeki çocuk ortaya çıkıyor.

    "farklı olsak da bir arada yaşayabiliriz" daha nasıl sade bir şekilde anlatılabilirdi, bilmiyorum. müslüman olan kadınlar hristiyan, hristiyan olan kadınlar müslüman oldu. "ben de artık onlardanım, beni de mi öldüreceksin? eşini?" bu bize gösteriyor ki dünyada yaşayan her insanda bir nebze empati olsa barış içinde yaşayıp gidebiliriz.

    pek birbirlerine benzemese de annesinin nassim'in cesedini evin yanındaki kuyuda saklaması, cizre'de kızının cesedini derin dondurucuda saklayan anneyi hatırlattı bana.

    özetle, bu son örnekte görüldüğü gibi filmdeki herkes ve her şey olması gerektiği gibi doğal. eğer o köye barış geldiyse, dünyaya barış neden gelmesin?

    görüntü ve sanat yönetmenliği de oldukça güzel. roukoz'un motorunun arkasına taktığı küvet mesela, oldukça gülümsetti.

    --- spoiler ---

    bu filmi sıvı halde su şebekelerine katıp, tüm insanlara içirmek istiyorum. belki o zaman ülkeye barış gelir.
  • nadine labakinin yönettiği, kadın eli değince dünyanın ne kadar barışçıl bir yer olacağını gösteren, son zamanlarda izlediğim en etkileyici film olma unvanını kazanan filmdir.
  • nadine labaki adlı lübnanlı yönetmenin "caramel" den sonraki ikinci filmi.kadınların gözüyle ve yine onların çözümüyle din farklılıklarını konu alan müzikleri harika olan film.
  • (bkz: juliet)
    (bkz: avalon)
    (bkz: nereye istersen oraya)
  • biraz vizontele, biraz çingeneler zamanı, biraz gavur mahallesi.. erkeklerin savaşı, kadınların barışı...2011 lubnan yapım bir film. yine nadine labaki oynuyor..
hesabın var mı? giriş yap