where do you go to my lovely
-
peter sarstedt'in muhte$em $arkisi..
you talk like marlene dietrich and you dance like zizi jean-maire.
your clothes are all made by balmain
and there's diamonds and pearls in your hair, yes there are.
you live in a fancy apartment off the boulevard st. michel
where you keep your rolling stones records
and a friend of sasha distel, yes you do.
but where do you go to my lovely... when you're alone in your bed.
tell me the thoughts that surround you.
i want to look inside your head, yes i do
i've seen all your qualifications you got from the sorbonne
and the painting you stole from picasso.
your loveliness goes on and on, yes it does.
when you go on your summer vacation, you go to juan-les-pins
with your carefully designed topless swimsuit
you get an even suntan on your back and on your legs.
and when the snow falls you're found in st. moritz
with the others of the jet set.
and you sip your napoleon brandy,
but you never get your lips wet, no you don't.
but where do you go to my lovely... when you're alone in your bed.
won't you tell me the thoughts that surround you.
i want to look inside your head, yes i do.
your name is heard in high places. you know the agha khan.
he sent you a race horse for christmas
and you keep it just for fun, for a laugh, aha-ha.
they say that when you get married, it will be to a millionaire.
but they don't realize where you came from
and i wonder if they really care, or give a damn.
where do you go to my lovely... when you're alone in your bed.
tell me the thoughts that surround you.
i want to look inside your head, yes i do.
ah, remember the back streets of naples, two children begging in rags
both touched with a burning ambition
to shake off their lowly-born tags, so they try.
so look into my face marie-claire and remember just who you are.
then go and forget me forever
but i know you still bear the scar deep inside, yes you do.
ah, i know where you go to my lovely... when you're alone in your bed.
i know the thoughts that surround you, cause i can look inside your head. -
wes andersonun itunes'dan bedavaya indirilebilecek hotel chevalier nam kisa film/prelud'uyle bazilarinin hayatina girmistir, uzun sure cikmayacak gibidir.
-
sözlerini de çevirdim tam oldu, en azından benim için.
marlene dietrich gibi konuşur
zizi jeanmaire gibi dansedersin
kıyafetlerini balmain diker
saçlarında elmaslar ve inciler vardır, her zaman vardır
süslü bir apartmanda oturursun
saint-michel bulvarında
rolling stones albümlerini sakladığın yerde
ve sacha distel’in arkadaşını, evet orada
elçiliğin partilerine gider
oralarda rusça ve yunanca konuşursun
ve etrafında dolanan genç adamlar
her söylediğin sözle ilgilenirler, evet ilgilenirler.
oysa nereye gidersin sevgilim
yatağında yapayalnızken
seni sarıp sarmalayan düşüncelerini söyle bana
aklından geçenleri bilmek istiyorum, çok istiyorum
bütün dereceleri biliyorum
sorbonne’dan aldığın
ve picasso’dan aşırdığın o tablo
sevimliliğin gittikçe artıyor, artıyor
ne zaman yaz tatiline çıksan
juan-les-pins’e gidersin
ustalıkla düzenlenmiş üstsüz bikininle
sırtın ve bacakların bronzlaşır
ve ne zaman kar yağsa saint-moritz’de bulunursun
jet sosyeteden diğerleriyle beraber
napolyon brendini yudumlarsın
ama dudakların hiç ıslanmaz, hem de hiç
oysa nereye gidersin sevgilim
yatağında yapayalnızken
seni sarıp sarmalayan düşüncelerini söylemeyecek misin bana
aklından geçenleri bilmek istiyorum, çok istiyorum
yirminle otuzun arasında
en arzulanan yaştasın
vücudun formda ve davetkardır
ama sen şaşaalı yaşarsın, evet öyle
adın yüksek yerlerde duyulmuştur
aga khan’ı tanırsın
sana yılbaşı için bir yarış atı vermiştir
oysa sen onu bir keyif, bir gülüş için saklarsın, a-ha-ha-ha
evlendiğin zaman
bunun milyonerle olacağını söylediler
ama onlar senin nereden geldiğini fark etmezler
aslında, merak ediyorum, bunu gerçekten umursarlar mı
oysa nereye gidersin sevgilim
yatağında yapayalnızken
seni sarıp sarmalayan düşüncelerini söyle bana
aklından geçenleri bilmek istiyorum, çok istiyorum
napoli’nin arka sokaklarını hatırlıyorum
paçavralar içinde iki çocuk dileniyor
ikisi de ateşli bir ihtirasla çıldırmış
doğuştan gelen aşağı tabaka etiketlerini çıkarıp atmak için, deniyorlar
öyleyse marie-claire yüzüme bak
ve gerçekten kim olduğunu hatırla
sonra git ve sonsuza dek unut beni
fakat ben biliyorum ki derinlerinde hala o yara izi duruyor, evet duruyor
nereye gittiğini biliyorum sevgilim
yatağında yapayalnızken
seni sarıp sarmalayan düşüncelerini biliyorum
çünkü aklından geçenleri görebiliyorum
ps: kofilin devaoğlu'nun değerli katkılarıyla -
peter sarstedt'in 1965 yılında viyana'da gara sevdaya kapıldığı bir hatun kişiye içlenip de yazdığı şarkı. daha sonra bu hatun bir otel yangınında ölmüş maalesef. çok trajik bir son. bu bilgi peter sarstedt'in best of albümünün kapağından alınmış. bizde yalan yok.
-
jack hotel chevalier'deki rezil ve leş odasında pineklerken, yareni otele geleceğini bildirir telefonla.
eve kız gelecek temizliğine girişir bizimki.
façayı düzeltir, ortamı hazırlar. müziği ayarlar. bekler.
kapı çalar. jack yerinden kalkar.
önce şarkıyı açar, sonra kapıyı.
natalie telefon konuşmasını bitirir.
bakışırlar.
(bu noktada oynatıcıyı durdurup natalie'ye epikromantikneosürreal şiir yazmak opsiyonel)
natalie, ağzında kürdanla, los angeles melekler birliği'ni kıskandırırcasına gülümser ve sorar:
"what's this music?"
işte o müzik bu müzik. -
icinde cok acayip bir huzun barindiran sarki..
-
"nereye gidicem bir tanem sana gidiyorum, seni düşünüyorum" diyerek cevap verilmesi gereken şarkı. veeee böylece hayat basit olur, neşeyle dolar, kuşlar açar, çiçekler öter, güneşler parlar, yıldızlar doğar... böyle bir şarkıyla gelen adama çetrefille cevap vereni döverim. (ayrıca peter sarstedt'in ismine ve bu şarkıdaki aksanına inat ingiliz olduğunu biliyor muydunuz?)
http://www.youtube.com/watch?v=drpw4tymm-c -
roll referansıyla aşağıda -bir bölümünün- türkçesi okunabilecek, bir dönem kaybedenler kulübü'nde de epey sık duyulan romantik tınılı, 1969 yılından bir peter sarstedt kaydı. sarstedt denince akla ilk gelen şarkı:
marlene dietrich gibi konuşuyor, zizi jean maire gibi dansediyorsun
bütün kıyafetlerin balmain'den çıkma, saçında mücevherler elmaslar
st. michel bulvarında harika bir dairede yaşıyorsun
rolling stones plaklarını, sacha distel'in de bir dostunu barındırıyorsun orada
rusça ve yunanca konuştuğun elçilik partilerine gidiyorsun
çevrende bir sürü genç erkek pervane, ağzına bakıyor hepside
ama nereye gidiyorsun güzelim...
yatağında yalnızken
seni saran düşünceleri anlat bana.
görmek istiyorum kafanın içindekileri..... -
bir arkadaşımın, her duyduğunda ağladığı şarkı.
(bkz: boulevard saint michel) -
dünyanın en güzel şarkısıdır. güzelliğinden ağlatır, o aksan ağlatır, sözleri, içten söylenişi, müziği, her sözü, noktası virgülü. ağlatır ve gülümsetir. ikisinin arasında kalırsın. dünyanın en güzel şarkısıdır. dünyanın en güzel filminde kullanılmıştır. *
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap