• bu bölümü izleyip, albert camus'nün düşüş'ündeki (bkz: la chute) "insanın yargısı" temalı tiratları okumak lazım.

    yargılayan insan, zaman içinde bunun suyunu çıkarmaya eğilimlidir. adalet, soyutlaştıkça tehlikeli bir hâl alır. insanlar, birbirini yargılamaktan, böylece adalet getirdiklerini zannetmekten histerik bir tat almaya başlar.

    edit: imlâ.
  • vermek istediği mesajın suç-ceza, suçlu-suçsuz ilişkisi olmadığını; tam tersine herkesin aynılığını, çok sıra dışı ve etkili şekilde vurguladığını düşündüğüm black mirror bölümüdür.

    --- spoiler ---

    durum her şeyiyle eğlence endüstrisi kapsamında tasarlanmış. ne orada çalışanların ne de katılımcı-seyircilerin bir adalet arayışı, küçük çocuğa yapılan şeylerin cezasının verildiğine dair bir vicdani rahatlama olmadığı, başlı başına seyirlik bir durum, bir eğlence gibi gördükleri yeterince vurgulanmış. bu noktadan sonra da olay tamamen "işkence ile keyiflenmeye" varıyor. tıpkı kadın ve sevgilisinin başta küçük kıza yapmış olduğu gibi.
    aynı yani.
    --- spoiler ---
  • başından sonuna kadar justice porn'dur, hatta gelmiş geçmiş en tatmin edici justice porn.
  • metafor olarak çok yönden vurucudur.

    --- spoiler ---

    herkesin olan biteni kayıt altına alması ama kimsenin oralı olmaması gerçekte modern dünyada olup biteni görmemiz ama ses çıkarmamamız,

    yapılan eylemlerin insanların tepkisizliğinden güç alınarak yaşanması konusunu iyi işlemiştir.
    --- spoiler ---
  • white christmas çıkana dek black mirror'un en iyi bölümüydü. adı black mirror olan bir dizinin en iyi iki bölümünün de white diye isimlendirilmesi de kendi başına güzel bir ironi.
  • kadın gerçekten katil mi? o da mı kurgu?
  • black mirror ikinci sezon ikinci bölümü. sadece dizinin değil dizi tarihinin en iyi bölümlerinden biri. gerçi bunu normal dizi bölümleri gibi görmemek gerek. uzun metraja yakın bir çalışma. her ne kadar buna benzer konulu kimi filmler olsa da, konusunun vuruculuğu ve mükemmel mesajıyla uzun metraj olarak bir sinema filmi haline gelmeyi hak ediyor.
  • diziler tarihinin en vurucu bolumudur. izledikten sonra gunlerce kendinize gelemez, haftalarca bolumu aklinizdan cikaramazsiniz. ınsanoglunun zalimligi, vicdan ve ceza uzerine uzun uzun dusundurur ve tartistirir.
  • bir black mirror bölümü.
    işin kotarılışı çok, çok iyi. 10 üzerinden 10. insanı perişan ediyor. bunu bir kenara koyalım.
    amma velakin, bugüne kadar alışık olduğumuzun aksine, insan olmaya dair bir soru sormayan, hatta bunu bir kenara koyalım, bir soru sormayan ilk black mirror bölümü. yanıt var ve çok güzel ortaya koyuyor, ama bu yeterli mi?
    yine de, bir soru sormamız mümkün elbette? white bear'ın insanlarının yaşadığının bir kademe ötesinde yaşayan ve sadece ekrana almakla/ekrandan izlemekle yetinmeyen, nihilizmde bir adım daha ileri giden ve kaydedileni dalgaya alan, hatta yetmezse kendini kayda alıp dalga geçen bir grup daha yok mu?
    yani anlıyorum, short short story geleneğine uygun bir hikaye bu ve gelenek de bunu gerektiriyor, bir kez daha üzerine katlanırsan en azından novella olmadan kurtaramazsın, o zaman bir tesis olarak "white bear"ın çürümesini de anlatmak zorunda kalırsın falan da, nihayetinde sorumuz bu değil mi? sonuçta white bear da bir çürüme hikayesi değil mi? çürümekten kaçarak bir çürüme hikayesini nasıl anlatabilirsin?
  • demek bölümün adı ondan "white bear" mış.
    ekşi şeyler
hesabın var mı? giriş yap