• elizabeth taylora 1966 yılında en iyi kadın oyuncu oscarini kazandirmis 13 dalda aday olup 5 dalda ödüle layık görülmüş film.
    (bkz: kim korkar hain kurttan)
  • izledigim en sikici filmlerden birisi. "bir kere ba$ladik bitirelim bari" saplantisinin oldugu insanlarin asla izlemeye ba$lamamasi gerekir. biraz yuzeysel bakarsaniz, richard burton kelimenin tam anlamiyla bir godo$u canlandirmaktadir.

    kotulendikten sonrasi editi:

    ciktigi yilda begenilmis olabilir; ne var ki ben ciktigi yilda muhtemelen dogumumun olmasina 16 yil kala nerdeysem ordaydim. oyle bir sansim yok.

    tekrar izleyecek degilim, yorumumu degistirmek icin, 10 sene olmus izleyeli dun gibi aklimda zirva oyunculugu bu filmin.
  • oyunun ana konuları ve incelemesi şöyledir:

    gerçek ve sanrı: edward albee’ ye göre “kim korkar virginia woolf’ tan” şarkısında söylenmek istenen “kim korkar sanrısız yaşamaktan” dır. oyunun sonunda da martha bundan korktuğunu söyler. aslında martha ve george un evliliklerini dayanılır kılan oğullarının yarattığı büyüdür. fakat george, martha’ nın bu büyüyü gerçeğe çok yaklaştırmasından rahatsız olarak, oğullarını öldürmek ister.oyunun her bölümünde gerçek ile sanrı içiçe verilir. george ve martha’ nın ne zaman gerçekten ne zaman sanrılarından bahsettiği ayırt edilemez. george’ un hikayesinin gerçek mi kurgu mu olduğu anlaşılmaz. benzer olarak nick ve honey’ nin hayatları da sanrı temellidir. nick aşk için değil para için evlenmiştir. nick güçlü ve kuvvetli gözükmesine rağmen aslında bir hayli zayıftır. honey onu doğum kontrolü yaparak kandırmaktadır. bir absürdcü olarak albee, hayatın büyüsünün yanlış olduğuna ve onun yanılsama mutluluklar yarattığına inanır; tıpkı george ve martha’ nın evliliklerinin bir sanal oğla bağlı olması gibi. albee’ ye göre gerçek derin anlamdan yoksundur ve george ile martha kendi sanrılarından kurtulup gerçekle yüzleşmelidir.

    oyunlar ve savaş: birinci bölümün başlığı eğlence ve oyunlardır. kendi içinde yalan üzerine kurulu olan, george ve martha’ nın misafirleri ile oynadığı bu oyunlar alışıldık parti oyunları değildir. bunun aksine, “ev sahibini küçük düşürmece” “misafiri yakala” “ev sahibesini becermece” adlı oyunlar katılımcıların en derin tutkularını su yüzüne çıkarmaktaydı. martha ve george’ un sözlü takılmaları ve “one upsmanship” bu oyunların karakteristik özelliğidir. evliliğin yılları bu hakaretleri iyi bilenmiş bir rutine dönüştürmüştür. albee bu oyunların saçma ve anlamsız olmadığını ileri sürer. o, bu oyunları george ve martha nın birbirlerini yok etme isteklerini derecelendirme de kullanır. aslında george ve martha birbirlerine savaş açmışlardır ve bu oyunlar da bir eğlence gibi başlayıp onların kendilerini ve birbirlerini yok etmek için kullandığı araçlara dönüşmüştür.

    tarih ve biyoloji: george ve nick’ in akademik bölümleri ile albee dünyanın geleceği hakkında uyarılarda bulunmaktadır. george tarih bölümünde doçent, nick ise biyoloji bölümünde yeni bir üyedir. yaşlı, yorgun ve etkisiz george bu haliyle kendi bölümüne benzemektedir. george, bölümüne kimsenin ilgi duymadığını düşünür. fen in genç ve diri temsilcisi nick, george’ un samimi önerilerine “up your!” şeklinde küçük gören karşılıklar vermektedir. george’ un kendi kelimeleri ile o, “geleceğin dalgasıdır”. george ve nick’ in tartışmaları ile albee klasik iki dünya görüşünü sergilemek ister. üniversite başkanı varisi george’ un tarih bölümündeki başarısızlığı ve yükselmedeki yeteneksizliği, nick’ in planları ile zıtlık göstermektedir.* albee açıkcasöylemek istemektedir ki nick’in (yarı şaka) planı bir tehdittir. george’ a göre biyolojinin gücü tıpkı nick’ e benzeyen ve onun merhametsiz arzularını taşıyacak ikiz tüp kardeşler yaratmak ve fabrika eşlerle uyumak gibi şeyler için kullanılacaksa, dünyayı ahlaksız ve korkunç benzerliklerin yer alacağı bir gelecek beklemektedir. ayrıca nick’in iktidarsızlığı ile albee fenin güçsüzlüğünü, georgu’ un sabrı ile de tarihin umulmadık ve kalıcı gücünü sembolize etmektedir.

    amerikan rüyası: albee’ nin önceki oyunlarından birinin adı da olarak; amerikan rüyası, onun önem verdiği konulardan birisidir. “kim korkar virginia woolf’ dan” da albee amerikan rüyası ilüzyonunun, yıkımın özünü ve başarısızlığı maskelediğini ileri sürmektedir. soğuk savaş sırasında yazarak albee, halka 1950’ lerin vatansever sanılarının başını sunmaktadır. george ve martha adaşları olan vatansever george martha washington’ a bir göndermedir. albee bu karakterlerin mutsuz evlilikleri ile amerika’ nın eksikliklerine dikkat çekmek istemiştir. george ve martha’ nın evliliklerini sanal oğulları etrafında dönen bir sahteliğe çevirerek amerikan rüyası büyüsüne dair sorulara öncülük etmiştir. klasik bir amerikan rüyası çifti olan nick ve honey ile de yanlışlıkla mutlu bir “facade” sunulmak istenmiştir. ayrıca nick’ in adıda sovyet başkanı nikita khrushchev’ e direkt bir göndermedir. onun george ve martha’nın evliliklerine yaptığı tehdit de amerikanın soğuk savaş karmaşasına bir göndermedir.

    hıristiyan alegorisi: oyunda, hıristiyanlığa özellikle katolik ayin ve ritüellerine pek çok gönderme vardır. örneğin martha oğullarına “zavallı kuzu” diye seslenerek isa’ nın hıristiyanlık’ ta ki bir adı olan “tanrının kuzusu” adına bir gönderme yapmaktadır. (“gönderme” ye alternatif bir kelime önerisi olan varsa dinlemeye hazırım. ç.n.) george, kyrie eleison’* dan, dies irae’* den ve şarap ayininden şarkılar söylemektedir. ikinci sahne sonunda çalan kapı zilleri de şarap ayininde çalan zillere benzemektedir. albee, ayrıca üçüncü bölümün adını “the exorcism- defetme” koymuştur. tabii ki bu ad george’ un çocuklarını ve bu evliliğin büyüsünü öldürme girişiminde bulunmasından gelmektedir. bu öldürme eylemi, evlilikleri için gerekli olna bir itiraf olarak da görülebilir. george tutanaklardan paskalya yortusu töreni diye söz etmektedir. bu da tanrı kuzusunun dünyayı kurtarmak için kurban edilmesine bir göndermedir ve bu sahne de pazar sabahında geçmektedir.

    aşk ve nefret: george ve martha’ nın evliliklerini resmederek, albee, sık görülen yazınsal bir iddiayı öne sürmektedir; aşk ve nefret bir bütünün iki parçasıdır. iğneleyici şakalarından anlaşılmaktadır ki george ve martha birbirlerinden nefret etmektedir. aslında onların amaçları birbirlerini yok etmektir. buna rağmen onlar, şefkatli hallerinde bu kini yalanlarlar. george pek sık nick’ e gördüklerine inanmamasını söyler. george ve martha’ nın tartışmalarının pek çoğu şov içindir, bazıları da sadece birbirlerine zarar vwermek içindir. buna rağmen martha’nın, george’un onu tatmin eden tek erkek olduğuna dair itirafı da evliliğin pozitif yönlerinin olduğunu gösterir. onlar her ne kadar çok kavga etseler de birbirlerine muhtaçtırlar, büyü devam ettikçe onların da ilişkisi devam edecektir.

    *kyrie eleison: bazı kiliselerin ayinlerinde söylenen ve ' ya rabbi merhamet et' anlamına gelen dua.
    *dies irae: yargılanma günü anlamına gelen ayin başlangıcı ilahisi. anlamı şöyleymiş: “kıyamet günü, tanrının gazabı dünyayı eritip kül edecek, tanrı mahkemesini kuracak, bütün sırlar açığa çıkacak, hiçbir şey gizlenemeyecek, zavallı ben ne söylerim o zaman? kim beni savunacak doğru olanlar bile zor kurtulurken.”

    (bkz: copy paste degil alinteri)
  • itü güzel sanatlarda sahnelendiğinde özellikle george'un martha'yı boğazladığı sahne ve nick'in başarılı performansıyla akılda kalan oyun.

    "kendimi sana ezdirmeyeceğim"
    "dar kalçalı"
    "sıkıldım sıkıldım oyundan sıkıldım"
  • (bkz: sıkıldım)
  • elizabeth taylor öyle bir oyunculuk gösterisi yapar ki, götün düşer.
  • türkçemize kim korkar hain kurttan vecizesini sokan albee oyunu. kabalcı yayınevi tarafından basılıyor. uygun fiyata alınıyor. okunuyor.
  • "... you bring things to the saddest of all points...to the point where there is something to lose..."
  • tiyatroda başarılı bir oyun olarak kabul edilebilir, izlemedim, bilmiyorum ama sinema uyarlaması elizabeth taylor'a ve onlarca oscar adaylığına rağmen feci sıkıcı ve anlamsız. sürekli sanki bir şeyler eksikmiş ya da aksine fazlaymış gibi geliyor insana. oyun biraz kısaltılmış uyarlama için, ona göre senaryo tekrar yazılmış, belki bundan kaynaklanıyordur o olmamış hissi ama şöyle bir bakınca manasız diyaloglar, havada uçuşan beylik laflar ve ironiden uzak iğnelemeler o kadar çok ki bir yerde ister istemez kopuyor, soğuyor insan. yönetmen mike nichols daha sonra daha iyi işler çıkardı, şahsen onları yüz kere tercih ederim.
  • yazmak zorundayım: (bkz: kim korkar hain aşktan) *
hesabın var mı? giriş yap