• "heyhat! aşk görünüşte nazik olduğu halde, denendiginde ne kadar da zalim oluyor" sözünün sahibidir. ya da sonesi sahibi şahsiyettir.
  • --- spoiler ---

    ''seni bir yaz gününe benzetmeli miyim?
    sen daha sevgi dolu ve daha sıcaksın. ''

    --- spoiler ---
  • okuduğum bir kitapta aslında francis bacon ile aynı kisi olup ailesinin zenginliği sayesinde un yapmış gibi gözükmemek için bu mahlasla eserlerini yazdığını okumuştum.
    kaldı ki bacon ile shakespeare'in görünen ölüm tarihleri arasında 10 yıl var.
    aklımı kurcalayan dahi.
  • "içinde örümcek eritilmiş bir kadehi kafaya dikip gidersin de, zehirlenmezsin yine de, çünkü zihnine bulaşmamıştır; ama o iğrenç şey gözlerinin önüne konursa, onu nasıl içtiğini öğrenirsen, kıvrana kıvrana patlarcasına çıkarırsın yuttuğunu. ben hem içtim, hem de örümceği gördüm." diyen adamdır.
  • - "kadınları ya anlayın, ya sevin, ikisini birden denemeyin."
  • korkudan sahnede eli ayağına dolaşıp,
    rolünü şaşıran kötü bir oyuncu misali;
    ya da azdıkça içine sığmayan öfkesi taşıp
    kendi yüreğini zayıf düşüren çılgın biri gibi,
    unutuyorum, kendime güvenim olmadığından mutlaka,
    tam olarak söylemeyi aşk oyununun sözlerini;
    ve aşkımın yükü öylesine ağır geliyor ki bana,
    kendi aşkımın gücü karşısında eziliyorum sanki.
    o halde, nedemek istediğimi bakışlarım anlatsın,
    konuşan gönlümün sessiz sözcüsü olsun onlar;
    aşkımı onlar açığa vursun, derdime çare arasın;
    öyle ki, hiç kalsın yanında, durmadan konuşanlar.
    ah, sessiz aşk neler yazmış, öğren artık okumayı,
    aşkın sırrına ermişler bilir gözleriyle duymayı...

    (bkz: sone 23)
  • farklı zamanların ortak sesi.

    ''olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
    düşüncemizin katlanması mı güzel,
    zalim kaderin yumruklarına, oklarına
    yoksa diretip bela denizlerine karşı
    dur, yeter! demesi mi?
    ölmek, uyumak sadece! düşünün ki uyumakla yalnız
    bitebilir bütün acıları yüreğin,
    çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
    uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
    çünkü ölüm uykularında,
    sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
    ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
    bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
    kim dayanabilir zamanın kırbacına?
    zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
    sevgisinin kepaze edilmesine
    kanunların bu kadar yavaş
    yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
    kötülere kul olmasına iyi insanın
    bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
    kim ister bütün bunlara katlanmak
    ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
    ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
    o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
    ürkütmese yüreğini?
    bilmediğimiz belalara atılmaktansa
    çektiklerine razı etmese insanı?
    bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
    düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
    yürekten gelenin doğal rengini.
    ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
    yollarını değiştirip bu yüzden.
    bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.''
  • "aşk, yağmurdan sonraki güneştir ve şehvet, güneşten sonraki fırtınadır." sözünün sahibi.
  • ''beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup aşk sanıyorsunuz''
  • gelmiş geçmiş en büyük drama yazarıdır.

    türkçe'ye size nasıl geliyorsa diye çevirilen as you like it adlı komedisindeki all the world is a stage parçası hayat ve tiyatronun ne kadar da benzer olduğunu belirtmektedir. mükemmel bir metadrama veya metatheatre örneğidir.

    "all the world's a stage,
    and all the men and women merely players;
    they have their exits and their entrances,
    and one man in his time plays many parts,
    his acts being seven ages. at first, the infant,
    mewling and puking in the nurse's arms.
    then the whining schoolboy, with his satchel
    and shining morning face, creeping like snail
    unwillingly to school. and then the lover,
    sighing like furnace, with a woeful ballad
    made to his mistress' eyebrow. then a soldier,
    full of strange oaths and bearded like the pard,
    jealous in honor, sudden and quick in quarrel,
    seeking the bubble reputation
    even in the cannon's mouth. and then the justice,
    ın fair round belly with good capon lined,
    with eyes severe and beard of formal cut,
    full of wise saws and modern instances;
    and so he plays his part. the sixth age shifts
    ınto the lean and slippered pantaloon,
    with spectacles on nose and pouch on side;
    his youthful hose, well saved, a world too wide
    for his shrunk shank, and his big manly voice,
    turning again toward childish treble, pipes
    and whistles in his sound. last scene of all,
    that ends this strange eventful history,
    ıs second childishness and mere oblivion,
    sans teeth, sans eyes, sans taste, sans everything."

    ---

    "bütün dünya bir sahnedir,
    ve bütün erkekler ve kadınlar yalnızca birer oyuncu :
    çıkışları ve girişleri vardır hepsinin;
    ve bir insan hayatı boyunca birçok rolde oynar,
    bu roller onun yedi çağıdır, ilki bebeklik olan
    agulayıp kusarken dadısının kucağında.
    daha sonra mızmız okul çocuğudur,okul çantasıyla
    yüzünde sabah ışığı bir salyangoz gibi sürünerek
    gönülsüzce okuluna giden. ve sonra bir aşık olur;
    ateş gibi nefesiyle sevdiğinin kaşlarına dertli türküler yapan.
    saçma yeminlerle dolu panter sakallı bir asker sonra,
    onurda kıskanç, savaşta ani ve atik,
    bir topun ağzında dahi köpükten ünün hayali peşinde giden.
    sonra bir yargıç olur, koca göbeği tavuk budu dolu
    resmi kesilmiş sakallı ve sert bakışlı
    bilge atasözleri ve modern örneklemelerle doludur.
    çünkü o da böyle oynar rolünü.
    altıncı çağda burnunun üzerinde gözlüğü yanında kesesi
    gençliğinden kalma pantolonuna yayılmış bedenine bol gelir.
    çocukluğuna döner büyük adam sesi , incelir.
    hepsinin son sahnesinde,sona erer olaylarla dolu tarih.
    ikinci çocukluk tam anlamıyla unutulmadır.
    dişten , gözden , tattan … ve sonunda her şeyden yoksun."
hesabın var mı? giriş yap