• 1945 yılı gelip almanya'nın ve dolayısıyla savaşın avrupa kısmının sonu görünüp kıtanın ortadan ikiye doğu ve batı avrupa (sovyet yarısı - müttefikler yarısı) olarak fena şekilde bölüneceği belli olunca churchill bundan feci şekilde rahatsız olmuştur. üstüne bir de yalta konferansı (ki ondan önceki konferanslarda da hava çok farklı değildir) gelip rusların (ki ruslar derken stalin-molotov ikilisi başta olmak üzere) g.tünün gökyüzüne yükselmiş olduğunu görünce, churchill kendisinden beklenen normal çılgın planlarına başlamıştır.

    kendisinin beyin fırtınası seansları sırasındaki fikirleri içinde önde gelenlerinden biri de; amerikayı bi şekilde ikna edip, iyi kötü savaşı kazanmış olan ingiliz ordusu ve yenilgiye doymayan fransız ordusu ile yine yenilgiye uğramış alman ordusunun elde kalan kısmını da yanına katıp orta avrupadan başlayıp "hun"u (yani rus'u) geri sürmektir. manyakça görünen bu fikir amerikalılara resmen iletilmiş midir onu bilemiorum (hoş; amerikalılar muhtemelen üçüncü bombayı da moskova üzerine planlıyorlardı allah bilir) ama bilinen bişey var ki amerikan ordusunun savaş sırasındaki en star figürlerinden biri olan general patton da aynısını talep etmiştir. ayrıca kendisi churchill gibi londra ve chartwell 'de değil, bilfiil almanyada görevli olarak mukim bulunmaktaydı ve birinci elden durumun farkındaydı. (nitekim orada da öldü) ama pasifikteki savaşın sürüyor olması, amerikanın böyle bişeye razı gel(e)meyeceği, 6 senelik savaşı daha da uzatmanın anlamsızlığı ve hele ki bunu antika churchill 'in lafıyla yapmak gibi olumsuzluklardan dolayı yapılamazdı. abd o sırada ilk atom bombasını yapmış olma avantajına sahipti. o fikir gerçekleştirilemedği içindir ki soğuk savaş (yine churchill'in meşhur "iron curtain" konuşması ile) başlamış, 90lara kadar sürmüş ve avrupanın doğu yarısı bugün bile etkilerini yaşadığı sovyet boyunduruğunun altında kalmıştır. bu fikir gerçekleştirilmiş olsa ruslar pek bi yere sürülemezdi; ama belki almanyanın tamamı, (uğruna savaşın başladığı) polonya, çekoslavakya, macaristan ve belki balkanların bi kısmı kurtarılabilirdi. bu savaşta ingilterenin dezavantajı ise çoğunu japonlara kaptırdığı asya sömürgelerini (hindistan dahil) nasıl koruyacağı derdi olurdu ki (bizzat britanyayı nasıl koruyacağı sorusunun muhatabı yine amerikalılar) muhtemelen ruslar hindistan'a pek ilişmez; en fazla bağımsızlığını hızlandırırlardı bilinen taktiklerle.

    şimdi tartışmayacağım bişi var ki churchill melek değildi; öyle bişi saçmalamak için kraliçenin hizmetkarı olmak gerekir ki ben değilim çok şükür. churchill sapına kadar emperyalistti, ingiliz establishment'ının bazı dönemler dışına düşmüş olsa da (ki bu dışına düşme o çevreden kopma değil; orada hakim olan mainstream politik mevzularda anlaşmazlığa düşüp kenara itilme şeklindeydi) o dünyaya hizmet etti sonuna kadar; biz türkler olarak da bu emperyalizmden kendi payımızı aldık, içine sokulduğumuz tabutu kafalarına geçirdik.

    churchill iyi bir askeri stratejist de değildi; çanakkale, norveç, kuzey afrika ve başka örneklerle sabittir bu. churchill bakan olarak da "mixed record" tabir edilen artısı da eksisi olan bi kariyere sahipti. churchill aşırı zeki ve insan olarak da çok erdemli ve örnek ahlak sahibi bi adam da hiç değildi. burada esas noktadan önce söylenmesi gereken şey; churchill'in iyi bi hatip ve üretken bi yazar olduğudur. bu su götürmez gerçektir. kelime sarhoşuydu tek kelimeyle. içki sarhoşu ve ruh hastası olduğu da dilsel yeteneklerinin gerçekliğinden de daha gerçektir.

    esas tartışılmayacak bi yönü vardı ki o da (özellikle uluslararası ilişkiler, strateji-politik, diplomasi konularında) siyasi içgüdü ve öngörüsünün ortalamanın üstünde olmasıydı. 30ların sonunda dahi hindistan'ı 1800lerdeki sistemle yönetmeyi, gandhi'yi de içeri ebediyen tıkmayı (mümkünse ortadan kaldırmayı) mecliste tek başına savunup milletin maskarası olmasına rağmen ingiliz imparatorluğunu neyin bitirip neyin yaşatacağının farkındaydı. aynı 1945te barış olduğunda artık ingiliz imparatorluğu denilen şeyin sadece politik bir entiteden ibaret kaldığını, çok büyük ölçüde bunun yüzyılın geri kalan yarısı içinde tozlu tarih olacağının da farkındaydı. nitekim (okyanuslardaki bikaç ufak takım ada sayılmazsa) 1997'de hong kong'un da devriyle iş tamamen bitmiştir. ingiltere ile abd arasında bugün bile kısaca "kuyrukçuluk", afilli şekildeyse "special relationship" olarak tabir edilen ilişkinin temelini atanların en önde gelenidir. denizlerötesi bir imparatorlukla desteklenmeyen ingilterenin almanya ve fransa ile bi dahaki boy ölçüşmeleri pek hoş olmayacak; avrupa cemiyetinin etraftaki komşular gibi sıradan bi üyesi olmak az gelecek; kıtadakilere üstünlük taslamak için ise elde avuçta bişi kalmamış olacaktı. bu nedenle abd'nin truva atı rolünü ülkesine uygun gören churchill kendisi ve geldiği sınıf açısından en iyisini yaptı. insanları için ise bu tartışılabilecek bi önermedir.
  • (bkz: #12903953)
  • gerek truman, gerek roosevelt'ten daha zekidir.
  • "bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir" winston churchill
  • "daima kâhin" bütün dünya tarihi kitabından**
  • ikinci dunya savasinin ilk yilinda avam kamarasinda almanya'ya karsi nasil kazanilacagini soyleyen meshur bir konusma yapmis buyuk insan. konusmanin tamami: http://www.winstonchurchill.org/…dex.cfm?pageid=393

    bir alinti da yapalim. adam acik acik abd gelecek bizleri kurtaracak o gune kadar da dagda tasta kumsalda denizde sokakta arazide heryerde carpisacagiz diyor. cok muthis bee..

    "... even though large tracts of europe and many old and famous states have fallen or may fall into the grip of the gestapo and all the odious apparatus of nazi rule, we shall not flag or fail. we shall go on to the end, we shall fight in france, we shall fight on the seas and oceans, we shall fight with growing confidence and growing strength in the air, we shall defend our island, whatever the cost may be, we shall fight on the beaches, we shall fight on the landing grounds, we shall fight in the fields and in the streets, we shall fight in the hills; we shall never surrender, and even if, which i do not for a moment believe, this island or a large part of it were subjugated and starving, then our empire beyond the seas, armed and guarded by the british fleet, would carry on the struggle, until, in god's good time, the new world, with all its power and might, steps forth to the rescue and the liberation of the old..."
  • onuncu nesil çaylak.
  • "uzun bir süre görmezden geldiğiniz sorun, yarı yarıya halledilmiş demektir." winston churchill
  • bir davette sosyetik bir "madam" ilen yaptığı anlatılan sohbet şöyleymiş:

    + hanımefendi, beş milyon pound karşılığında benimle yatar mıydınız?
    - aman tanrım! bay churchill... hmm, sanırım şartları konuşmamız gerekirdi
    + peki beş pound karşılığında benimle yatar mıydınız?
    - bay churchill, siz beni nasıl bir kadın sanıyorsunuz?!
    + onu zaten belirledik. şimdi fiyatta anlaşmaya çalışıyoruz.
hesabın var mı? giriş yap