• cure'un en guzel albumu...damar sarkilardan olusan...benim ilk 10 albumum icine kesinlikle girecek olan bir album...(bkz: trust), (bkz: apart), (bkz: to wish impossible things), (bkz: a letter to elise),(bkz: cut),(bkz: end)...
  • cure un a$mi$ mukemmel super hayvani albumu. almami$ olana dinlememi$e !@$#
  • cure'un 1992'de ticari kaygıları doruk noktasındayken çıkardığı ama ticari kaygılarının yarattığı albüm boktan olur mu kaygısını boşa çıkaran oldukça başarıl 1 albüm. içinde her tür cure dinleyicisinin 1 şeyler bulabileceği farklı yapılardaki şarkılardan oluşur, pornography sonrası cure'un en rock albümüdür
    çokları albümü sadece "friday i'm in love" olarak bilirler
    başka bir grup ise sırf bu yüzden o şarkıya haksızlık ederler
    albüm müthiş 1 bütünlüğü olmasa da sürükleyicidir
    en kolay dinlenebilir cure albümü kategorisinde 1 numaraya çıkabilir.
  • 1 (bkz: open)
    2 (bkz: high)
    3 (bkz: apart)
    4 (bkz: from the edge of the deep green sea) (bu nasıl 1 şarkıdır yahu)
    5 (bkz: wendy time)
    6 (bkz: doing the unstuck)
    7 (bkz: friday im in love)
    8 (bkz: trust)
    9 (bkz: a letter to elise)
    10 (bkz: cut)
    11 (bkz: to wish impossible things)
    12 (bkz: end)

    (bkz: the cure albümleri)
    (bkz: 1992)
  • ilk ama gec tani$tigim nefaset the cure albumu. tamamen alakasiz bir tanidiktan bir turlu odemedigi borcuna kar$ilik asabiyetle aldigim ivir zivirlarin icinde tamamen tesadufen yer alan albumdu.
    the cure' u 1-2 defa radyodan dinlememe ragmen cok dikkatimi cekmemi$ti. albumu aldigim siralar a$k acisi yuzunden betteydim. parasizlik ve borclar yuzunden yuzum gulmez olmu$tu. albumu aldiktan 1 hafta sonra yalniz bir gece eski sevgiliyi arayipta bete girince ne dinlesem diye albumlere bakinirken "dur $u ibneden aldigim albume bi bakalim" dedim, sete yerle$tirdim, bira actim, sigarami yanima alip albumu dinlemeye ba$ladim.
    aman allahim, o neydi oyle. sanki robert smith denen adam yukarilardan bir yerden beni izliyor ve haleti ruhiyeme uygun fon muziklerini ve acimasiz sozlerini birbiri ardina siraliyordu. apart , from the edge of the deep green sea (bu nasil bir $eydi tanrim) , trust (ah o trust) , a letter to elise (o an benim icin yazildigi kesindi) , to wish impossible thing pe$i sira akarken album en az 10 kez turlami$ti sette. saat sabahin 4 u oldugunda ben tanriya inanmaya ba$lami$tim. ba$ka nasil bir guc ya da tesaduf beni bu albumle ve grupla bulu$tuabilirdi ki?
    bu albumle ilgili soylenecek sozlerden birisi, bu album kesinlikle sagliga zararli ve yalniz ba$ina dinlenmemelidir. umuma acik yerde dinlenmesi ise zinhar yasaklanmali zira toplum sagligi bozulabilir.
  • kapagi en siirsel olan the cure'un enguzelalbumu..
  • the cure'un ya en kötü, ya da en iyi albümüdür. şöyle ki; birçok the cure hayranı albümün ticari kaygılarla yapıldığını ve the cure müziğinin dışına çıkıldığını savunur. öbür taraftan, ölümcül derecede hayran olmayıp the cure sevenler için bu albüm mükemmeldir. çünkü onlar the cure müziğinin tam olarak ne olduğunu bilmez, hissetmezler. hissedemedikleri için ölümcül derecede the cure hayranı değillerdir zaten.
    şahsi kanaatime gelecek olursak; the cure'u hayatımdaki en önemli 3-5 şey arasında sayan biri olarak the cure'un en iyi albümlerinden biri diyorum. her kesime hitap edebilecek şarkılar içerir, the cure dinlemeyen hatta sevmeyen biri bile oturup dinlediğinde içerisinden birkaç tane seveceği şarkı bulabilir. işte bu noktada the cure'un ileri derecede hayranları çıkıp, bu olay bize ters gibi laflar edebilirler. çünkü the cure; mutsuzluk sanılmaktadır. herkes pesimistliğin grubu sanar robert* ve tayfasını. oysa bu albümde "let's get happy" diyordur robert.* aslında robert bunu derken aksi yönde bir mesaj da veriyordur ya neyse. o cümleyi, "happy" kelimesini yakıştırmazlar robert'in o yumuşacık sesine.
    neyse, amacım eleştirmek değildi de buralara kadar geldi yazı. bence wish harikadır, kendi içinde bir numaradır. kendi içinde demezsek, en iyilerden biridir. en iyi demek haksızlıktır. the cure ne yapsa -anlayana- mükemmeldir, bu nedenle kafalar hep karışır. wild mood swings vardır, pornography vardır. three imaginary boys'un ilk heves olmasıyla bir güzelliği vardır, seventeen seconds apayrıdır, more than rare zengindir. her albümü teker teker saymayı bırakıp bence en iyisine geçeyim ben; (burdan sonrası biraz iki albüm kıyaslaması olacak) o albüm bloodflowers'dır. harika sözlerle bezenmiştir, gitar tonları ruhunuza değer, melodiler akıp gider. wish de öyledir ama bana göre wish'ten daha önde olmasının asıl nedeni "bütün" olmasıdır. bildiğimiz, tanıdığımız the cure'dur. şarkılar aynı tarzdadır. wish ise birkaç çiçekten toplanan ballardan oluşmuştur. albüm kapağında wish koyar, orası ayrı.

    sona saklayalım derken untmadan bir de şöyle bir şey var;

    (bkz: disintegration is the best album ever)
  • son yüzyilin en güzel sanat eserlerinden olan ve bugün uzun bir süre sonra aklima düsüp, bastan sona dinledigim albüm. vay be, yillar akip gidiyor arkadas.
  • her ne kadar the cure'un '89 öncesi dönemini baş tacı ediyor olsam da pek bir sevdiğim the cure albümü kendisi.

    '89 öncesinde yayınlanan albümlere baktığımızda, seventeen seconds, faith ve pornography resmen karanlığın içinde yüzüyor ve insana öyle hisler yaşatıyor ki the cure'un böyle geçiş dönemi albümlerini kabullenmek zor olabiliyor. ancak yukarıda da bahsedildiği gibi apart gibi, to wish impossible things gibi şarkılar da wish bünyesinde yer alıyor. üstelik belki de karanlığı, yalnızlığı ve sahip olamamayı hiçbir the cure şarkısında bu şarkılardaki gibi hissedemiyoruz. yok ya, şöyle bir düşündüm de ne şarkılar var daha! ama kapışırlar tabii.

    spotify'a göre en çok dinlenen the cure şarkısı friday i'm in love da -kişisel olarak her ne kadar dinlemeyi pek sevmesem de- bu albümün önemli şarkılarından biri olarak karşımıza çıkıyor, çünkü the cure'u o dönemde bulunduğu noktadan alıp bir anda halkın içine atıyor ve herkesin sevebileceği bir hale getiriyor. open açılış için mükemmel iken, end de tam bir "konser bitirme" şarkısı olarak karşımıza çıkıyor.

    sonuç olarak the cure ne yapsa oluyor, ne yapsa dinliyoruz. ancak bazı dönemleri daha çok dinliyor ve "i will never be clean again!" diye sayıklıyoruz.
  • grubun ticari anlamda en başarılı albümüdür, kendinden önceki tüm albümlerin toplamından daha fazla satmıştır. albüm listelerinde de grubun en büyük başarısıdır, birleşik krallık ve avustralya'da zirveyi görmüş, birleşik devletler'de ise 2. sıraya kadar tırmanabilmiştir. robert smith'in, bloodflowers'tan sonraki en sevdiği albümdür aynı zamanda.
hesabın var mı? giriş yap