• james dolan tarafından madison square garden'daki vip koltuğundan kovulan bir insandır.

    eski bir haber olmasına rağmen buraya yazılmamasına şaşırdım doğrusu.

    http://www.cbssports.com/…allen-from-vip-restaurant
  • woody allen hakkında bilmek istemediğiniz her şey

    hazal halavut'un muhtesem ve bir o kadar muhim yazisi...
  • hazal halavut'un yazısını okuduktan sonra paylaşmak için koşa koşa geldiğim başlık. paylaşılmış. okunmalı.
  • lumiere kardeşlerin açtığı yolda yanında seyahat etmesi en keyifli yönetmenlerden birisi olmuştur. sinematografik açıdan bergman kadar doyurucu olmasa da onun sinema dilini, felsefi bakışını, daha bir günlük olayların, ilişkilerin içine yedirmiş ve hayranı olduğu bergman'ı belki de daha anlaşılır kılmıştır. mizahın ve felsefenin aşk ile bu kadar güzel yoğrulduğu metinleri kaleme almak bir yana bunları sinema halinde bir seyirlik ile bu kadar başarılı sunmak, woody allen'ı farklı kılan, işinde usta yapan unsurlardır.

    bütün bunlar onun "çocuk tacizcisi" olarak anılıyor olmasından bambaşka bir yerdedir. ellerinizde bir doğruluk ve ahlak kantarı var istediğinizi istediğiniz şekilde tartıyorsunuz. üstelik kafanıza göre de farklı ağırlıkları var bunların. çocuk tacizi, hırsızlıktan daha ağır çekiyor; hırsızlık, yalandan daha ağır çekiyor filan.

    bu kantar niye sizin elinizde duruyor, nereden geliyor bu küstahlık? kendi yaşamınızın en doğru yaşam şekli olduğuna dair vasat bir ortalamada ne zaman uzlaştınız bu kadar? normları kim belirledi? ilk taşı günahsız olanınız atsın demiş ya işte yoksa siz bilinçaltınızı mı taşlıyorsunuz da farkında değilsiniz? woody allen bu taciz iddialarını yalanladı şimdi ne yapacağız peki? bunları woody allen başarılı bir yönetmen olduğu için söylemiyorum yani çektiği filmler ile bu olay hakkında bir bağlantı olmadığını söyledim zaten onun yerinde herhangi biri de olabilir. varsa böyle bir taciz olayı woody allen kafasında her gün bunun mahkemesini kurmuştur ve belki o günden beri her gün ağlıyordur nereden biliyorsunuz? evlatlığı ile de evlenince hemen kardan adam tamamlanmış oluyor buyrun tekmeleyelim arkadaşlar.

    yani siz okuduğunuz yazarı, izlediğiniz yönetmeni "iyi aile çocuğu" olması şartı ile seviyorsunuz inanılır gibi değil.

    "dostoyevski de kumar oynamış kim bilir ne masumların, hangi tüyü bitmemiş yetimlerin hakkına girdi babalarının paralarını aldı tüh tüh hemen suç ve ceza'yı hafızamdan silmeliyim böyle adamın kitabı okunmaz".
    "althusser karısını boğmuş ya yemişim devletin ideolojik aygıtlarını zavallı kadın".

    bu mu kafanız? bir de şunu da anlamıyorum; annie hall bugüne kadar izlediğin en güzel aşk filmi olmuş, alıntılar yapmışsın belki o film ile özdeşleşen aşklar yaşamışsın. kara deliği duyduğun zaman aklına sadece uzay ile ilgili bir kavram gelmiyor woody allen filminde geçen siyahi bir fahişeyle alakalı hoş bir espri geliyor ama taciz olayından sonra bunların hepsini unutman, hoş anmaman lazım.

    toplumda böyle damgalanan insanlar değil de birisini kolayca yargılamayı düstur edinen bu linç kültüründen beslenen insanlar beni korkutuyor.

    "senin bacın yok mu puşt" temalı kitabın önsözünü okudunuz devamı için önceki yazılanlara, olursa da bundan sonra yazılanlara göz atabilirsiniz.
  • her izlediğim filminde tekrar bayıldığım yönetmen.

    bu arada, geçenlerde "woody allen filmi izlerken hiç mi rahatsız olmuyorsunuz, neticede adam sapık!" anafikirli bir makale okudum. cinsel suçlarda hukukçu kalamadığını, bu tür davranışların içimdeki hayvanı uyandırdığını her yerde söylediğimi düşündüm. yanından geçen kadına laf atan erkekten bile tiksinirken, woody allen gibi net bir sapığın filmlerini bu kadar aşkla izlemek tutarlı mı dedim.

    cevab veremedim. neticede gerçek olan şu ki, bu adamın senaryolarına, yönetmenliğine, oyuncu seçimine, kısacası "film çekme kafasına" tek kelimeyle bayılıyorum. bu konuda yapacak hiçbir şeyim yok.

    biraz önce the purple rose of cairo'yu seyrettim. kaç oldu saymadım ama herhalde izlediğim 15. woody allen filmi filan.

    sonra birden aydınlandım ki, adamın yüzümüze vurduğu gerçekler çok acı ya. filmlerindeki ilişkilerin -şu an aklıma gelen- hiçbiri, hiçbirimizin hayal edeceği gibi değil. çünkü, diyor adam, ilişki öyle bir şey değil. böyle bir şey, onun anlattığı gibi yani.

    neyse ya ben daha çok yazmak istemiyorum. derinliğin manasızlığına ve gelişigüzele inanmak, woody allen gibi biriysen sana eğlenceli bir hayat sağlayabilir ama ben onun gibi değilim. o yüzden de bunlar benim için tam olarak birer depresyon sebebi.

    gideyim de yıldız tilbe dinleyip jean paul sartre okuyarak kendimi keseyim dur.
  • dünyaya bir kez daha gelme şansı olursa, warren beatty'nin parmak uçları olmak isteyen yarı deli, yarı deha şahsiyet.
  • vicky cristina barcelona ve midnight in paris'ten sonra bir de istanbul'da bir film çekmesini ne kadar çok isterdim dediğim. ispanyol gitarı ve jazz'ın yerini türk sanat musikisi alırdı falan. neyse, benim bir kez daha duvara karşı izlemem gerekiyor sanırsam.
  • dünyanın en güzel cümlesinin tanımını yapmıştır.

    "dünyanın en güzel cümlesi seni seviyorum değil , tümörünüz iyi huylu çıktı"dır.
  • murat menteş'e benzettiğim yönetmen.filmleri genel olarak bayağı iyi.annie hall'ı izledim sadece ama, filmlerini izledikçe,sanırım,en sevdiğim yönetmenler listesine girecek.
hesabın var mı? giriş yap