ibretlik bir entry olacak bu. uzun da olacak. hem oyunu oynayanlar, hem de oynamayanlar için çok şey ifade edecek. umarım sıkılmadan okursunuz.
2010'un sonlarına doğru girdim ben bu "dünya"ya. üniversitenin 3. senesiydi. zaten ondan önce
diablo ii bağımlısı olduğumdan dersler bir hayli kötüydü. hiçbir zaman çalışkan bir birey olmadım zaten orası ayrı.
oyunun paralı olduğunu görüp önce bi private server'da başlayım da oyunu öğrenince battle.net'e geçerim dedim.
molten-wow'da female b.elf paladin açarak başladım oynamaya. wrath of the lich king zamanları... ilk başlarda oyun benim için pek bir şey ifade etmiyordu. zaten diablo'dan alışık olduğum quest sistemiyle ağır ağır kastım karakteri. henüz sunucuda dungeon finder da çalışmadığından, bu eşsiz dünyayı keşfederek aldım levelleri.
80 olduğumda daha raid nedir bilmiyordum. lakin trade chat'te hep görürdüm "lfm pos
* and fos
* 4k+ gs". sonradan öğrendim pos' un fos' un ne olduğunu, gs'in ne olduğunu. playerscore addon indirdim, katıldım bu gruplara holy pally olarak. mekaniği öğrenince kendim grup kurmaya başladım. tabi raid nedir hâlâ bilmiyorum.
sonra bir gün dedim aga nedir bu icc
* dedikleri? rep
* farm'ın birine girdim retri olarak. çılgınlar gibi trash mob'ları kestik. ekranın sol altında beliren mavi renkli yazıların ne anlama geldiğini sonradan öğrendim...
artık trash kesmekten bıkkınlık gelmiş olacak ki, bi boss run bulup ona katıldım, yine retri olarak. taktik maktik hiçbir şey bilmiyorum. mal gibi zerg ediyorum yarısı agility yarısı intellect itemlerimle. nasıl oldu bilmiyorum ama o grupla 6-7 boss kestik icc'de. bu takım oyunu, taktiksel uyum, 25 kişinin organize olup bilmem kaç m health'li boss'ları kesmesi beni feci etkilemişti.
ayrıca mining/jc profession'larını seçmiş, para bile kazanıyordum. madenleri farm'layıp, prospect edip, çıkan taşlardan gem kesip satıyordum. iyi getirisi vardı.
artık oyunu öğrenmiştim. gittim orijinalini aldım ve gerçek wow dünyasına adım attım. bu sefer male n.elf druid açtım. dungeon finder'la tanışmış olmanın da etkisiyle bu dünya beni daha bi sarmıştı. kısa sürede 85 oldum. (ben molten-wow'da oynarken cata çıkmıştı)
o dungeon senin bu dungeon benim derken ilk raid'ime girdim. gerçi raid denmez ona ya neyse. baradin hold'da ağırlıklı olarak pvp itemleri atan boss'u kestik. çok heyecanlıydı. aynı fight'ta benim guild'den bi eleman daha vardı. baktı iyi heal'liyorum, beni raid team'e aldı. ve benim için wow işte bu saatten sonra başladı...
haftada 3 gün blackwing descent kesmeye başladık. low populated bi server'daydım. bulunduğum guild de çok iyi bir guild değildi. ama sadık bi guild member idim. diğer iki healer'dan da iyi olduğum için sürekli övgüler alıyordum. progress düşük olmasına rağmen guild'de kaldım. wipe üstüne wipe yedik. artık takım içinde düşük progress'dan dolayı tartışmalar çıkmaya başlamıştı. nitekim takım dağıldı. ben de aynı guild içinde 1. takıma geçtim.
firelands geldiğinde çok heyecanlıydım. yeni raid, yeni boss' lar, yeni item'ler... firelands'in ortasında oyuna ara vermek zorunda kaldım. zira gerçek hayat oyundaki kadar iyi gitmiyordu...
artık okula gitmemeye başlamıştım. annem "bugün okul yok mu?" diye her sorduğunda "yok. boş günüm bugün" ya da "hoca yurtdışındaymış. ders yok." diye yalanlar uydurdum. bir süre sonra söyleyecek yalan kalmadı, çantamı taktım sırtıma çıktım dışarı. "okula gidiyorum" dedim. okulun ordaki internet cafe'ye gittim. gün içinde orda oynayıp, akşam da evden raid'lere katılıyordum. tam bir bağımlıydım. lakin sonradan farkedecektim ki bunlar daha iyi günlerimdi...
babam bana bi staj ayarlamıştı. ama aynı zamanda yaz okulundaydım. ve yaz okuluyla staj tarihleri çakışıyordu. staj hocası bu yüzden onay vermedi. babam "noldu olm hallettin mi staj işini?" diye sordu eve geldiğimde. odama gittim, yatağa oturdum, başımı iki elimin arasına alıp ağlamaya başladım. anlamadılar nolduğunu. annem hemen atladı "zaten kaç gündür okula gitmiyordu" diye saydırmaya. zar zor çıktı iki dudağımın arasından "beni bi doktora götürün" sözcükleri. halbuki amacım iyileşmek falan değildi...
gittik bi psikiyatra. birkaç seans sonrasında ailemi ayrı eve çıkmam konusunda ikna etmeye ikna ettim adamı. geçerli sebeplerim vardı tabi ki de. ama asıl amacım 2 aydır ayrı kaldığım wow dünyasına geri dönebilmekti...
ve sonunda aynı şehirde ailemden ayrı eve çıktım. anne dırdırı olmadan, yalan söylemek zorunda kalmadan rahat rahat wow oynayabilecektim...
yeni eve çıkar çıkmaz daha ilk gün hemen hesabımı aktive ettim. yokluğumda yerime birisini almışlar tabi. yine de birkaç raid'e aldılar beni sağolsunlar. aradan 2 ay geçmesine rağmen yerime aldıkları elemandan daha iyi heal atıyordum, dps yapıyordum. bunu gören raid leader eski spotumu bana geri verdi.
firelands'de 4/7 heroic iken dragon soul geldi. morchok kolay idi, kestik. yor'sahj da öyle. zonozz'a gelince tıkandık. wipe üstüne wipe. bu amına kodumun healer'ları kendi gruplarını ayakta tutamıyorlardı. benim gruptaysa herkes dimdik ayakta. bilen bilir o transition phase'de raid hayvani bi damage alır, zordur heal'lemesi. yine de ben yapabiliyorsam onlar da yapabilmeli diyordum. ama yapamıyorlardı. ehh zkerim sizle mi uğraşçam amk deyip, çıktım guild'den. aynı realm'de başka bi guild'e girdim. zonozz'u kestik, hagara'yı kestik, ultraxion'u kestik. warmaster'a gelince bu amına kodumun noob'ları yine sıçmaya başladılar. adam gibi soak olmayışından gemi habire mefta oluyordu. sonuç yine wipe üstüne wipe. yine zkerim dedim çıktım guild'den. bu sefer adam gibi bi guild'e girecektim kararlıydım. wowprogress'e bakıp bi guild seçtim. adamlar world rank 76 mıydı neydi. başvurumu yaptım. o güne kadar hayatımda cv doldurmamış ben, bir başvuru formu doldurdum ki akıllara zarar. sonuç olarak kabul edildim, ama 2. takıma.
bu guild'in sahibi türk idi. sevgilisi de türk idi. ama guild'de bunlardan başka türk yoktu. hatta adamın sevgilisi 2. takımın raid lideriydi falan. oh amk dedim hayat sana güzel. neyse bu takım bayağı iyiydi. heroic warmaster'a kadar geldik. ama ne hikmetse yine herkesin mallığı tuttu. haftalarca wipe yedik. yine çıktım guild'den. eski realm'ime geri transfer ettim karakteri.
tabi bu arada habire alt karakter kasıyordum. 8 tane felan level 85'im vardı. eski realm'e geri dönünce bu sefer disc priest'imle bi guild'e girdim. zaten ara sıra bu adamların raid'lerine pug olarak giriyordum, beni sürekli davet ediyordu guild'e ama ben druid'imle oynamak istediğimden kabul etmiyordum. en sonunda yapçak bi şey kalmayınca he dedim girdim. 7/8hc dragon soul kestik birlikte. heroic spine'ı kestiğimizde herkes vent'te çığlıklar atıyor felan. güzel şeylerdi bunlar.
ama mop gittikçe yaklaşıyordu ve ben yeni expansion'a heroic deathwing kesmeden girmek istemiyordum. yine çareyi realm transfer'de buldum. bu sefer high populated bi server'a gittim ve orta halli bi guild'e girdim. heroic deathwing'i kestik. ben taktikleri öğrenmiştim. attım kendimi openraid'e...
haftada 8 dragon soul yapar oldum. her alt için bir tane. deli gibi raid yapıyordum. adamları ben topluyor, takımı ben kuruyor, raid'e ben liderlik ediyordum. günde 20 saat felan oynuyordum. hatta bi keresinde sabah 9 gibi uyuduğum için öğlen 1'deki raid'e geç kalmıştım. neyse ki adamlar beni tanıdığından "yapmaz öyle şey ya. gelir şimdi" diyerek ekibi kurmuşlar, trash'ı temizlemişlerdi. expansion'ın sonunda 8 karakterim de ilvl 400+ idi ve hepsi 8/8hc progress sahibi idi.
ve mop geldi... ben daha 1 hafta öncesinden openraid'den 4 adam toplamıştım launch gecesi için. 90 olana kadar durmadan dungeon spamleyecek idik. tank, healer ve 3 dps'den oluşan grup hazırdı. ben yanıma kolamı cipsimi suyumu erzağımı depolamıştım. realm first level 90 benim olacaktı. ama gel gör ki daha ilk questi alır almaz server göçtü. 40 dk da geri gelmedi. ama bazıları çoktan level 86'nın ilk exp'lerini almaya başlamıştı. benim realm first yalan oldu tabi. ama en azından guild first level 90 olmuştum. mutluydum.
oyuna world boss olarak yeni bir mekanik gelmişti mop ile. sha of anger ve galleon adlı iki boss. bunların ne zaman spawn olacağı bilinmiyordu. hele hele galleon. ilvl496 item atıyordu ve herkes onu spawn olduğu anda yakalayıp kesmeye çalışıyordu. galleon'un spawn olduğu yerde camping yapıyordu millet. ben de onlara katılırdım ara sıra. 4-5 saatimi ha çıktı ha çıkacak diye beklerken geçirdiğimi bilirim. ha noldu 3-4 defa kestim tabi ipneyi orası ayrı.
mogu'shan vaults'un geldiği ilk hafta guild'de en yüksek ilvl bendeydi. haliyle recount'un amına koyuyordum resmen. ilk hafta ilk 2 boss'u kesebildik anca. ama bu benim için yeterli değildi. 3. boss'u da kestiğin takdirde achievement alıyordun ve raid lfr
*a gelmeden önce o achievement'ı almak benim için önemliydi. ilk haftanın son gecesi, bir salı akşamı, "lfm gara'jal the spiritbinder. have vent and brain" spam'leri ile bir pug grup topladım. bu gruba lead ettim. 3. boss'u iki ya da 3. denemede kestik. harikaydım. kraldım. benden iyisi yoktu.
artık gözüm yükseklerdeydi. yeteneğimi kanıtlamıştım. daha iyi bir guild'e geçmenin vakti gelmişti. yine efsane bir başvuru formu ile ilk 10'daki bi guild'e başvurdum. kabul edildim. ve o günden sonra semi-hardcore raider olarak wow yaşantıma devam ettim.
haftada 3, genellikle 4 kez raid yapıyorduk. 6/6hc mogu'shan vaults kestik. hof
* geldi. 5/6hc hof kesmiştik ki, yine gerçek hayat wow hayatıma müdahale etti...
bir okul dönemi daha geride kalmıştı ve ben yine bütün derslerden devamsızlıktan kalmıştım. artık aileme söyleyecek fazla yalan kalmamıştı. zaten uzun zamandır düşünüyordum, aklımdaydı. o gece yapacaktım. her gece bira cips aldığım tekel bayine gittim. dedim bu gece farklı bi şey istiyorum, güzel kafa yapacak bir şey. cebimdeki 50tl'nin 40tl'sini jagermeister'e verip çıktım. kaç paraysa kaç para. zaten bundan sonra paraya ihtiyacım olmayacaktı ki...
son kez girdim oyuna. son kez baktım tek tek tüm karakterlerime. mop ile bi tane de female pandaren monk kasıp 90 bile yapmıştım. 9 olmuşlardı. hepsi evladım gibiydi. veda ettim hepsine. calendar'ı açıp bi sonraki raid invite'ına "decline" dedim. mailbox'u açtım. oyuna başladığım daha ilk günden beri benimle birlikte oynayan, benimle birlikte realm transferi bile yapan danimarkalı kız arkadaşa mail yazdım. benden bu kadar dedim. account'um sana emanet. şifremi felan verdim ona. mail'in sonuna da i love you felan yazdım. abazanlık işte naparsın.
iki ay önce doğalgaz sobasının üstüne erisin diye koyduğum fakat yere düşüp kırılan kavanozun parçalarından birini aldım yerden. şöyle güzel, keskin bi parça. vurdum bileğime. zaten kafa bi milyon jagermeister'in etkisiyle. acı macı hissetmedim. yatıp uyuyim, bi daha da uyanmayım dedim. olmadı amk. kafayı yastığa vurur vurmaz bi baş dönmesi, mide bulantısı. yok böyle bi şey. odanın içinde dolandım durdum. bi süre sonra kanamanın da etkisiyle iyice bitkin düştüm. yaşama isteği baskın geldi. saat gecenin 4'ünde ev arkadaşımın kapısını tıklattım. yere diz çöküp ağlamaya başladım. artık bitmiş, tükenmiş, dibin en dibine vurmuştum. ambulans geldi felan. gelen att
*ye "sen ne için yaşıyorsun?" diye sordum. zira benim yaşam amacım wow'du. eğer o olmayacaksa yaşamanın anlamı yoktu. o ise cevab veremedi.
sonrası hastane, dikişler, ailenin yüzüne bakamama durumu. okulu bıraktım. zaten bölüm çok zordu. istesem de bitiremezdim. yeniden sınava girecektim fakat o sene için sınav başvuru tarihi geçmişti. mecbur 1 sene bekleyecektim.
bu 1 sene içinde çok boş vaktim olmasından mütevellit ingilizce kursuna gittim. şu oyunun bana bi faydası dokunduysa da o da ingilizce'dir. zira haftada 8 raid yapıp, bi de bunlara lead edince ventrilo'dan, ister istemez şakır şakır ingilizce konuşabiliyor insan. seviyem c2 çıktı. oh dedim ne güzel.
ingilizce kursundan sonra bi işe girdim. 3 ay kadar çalıştım. yaklaşık 4 aydır wow oynamıyordum, temizdim. ama kanım damarlarımda kaynıyordu. benim mutlaka wow oynamam lazımdı. haftada 1 gün izin günümdü. mop oynatan bi private server
*da yine başladım oynamaya. casual casual takılırım dedim. zaten işten oynamaya vakit olmıcak.
öyle de oldu nitekim. haftada 1 gün, ama o gün de 8-9 saat oynamaya başladım. artık evde ne bilgisayar ne de internet olduğundan internet cafede oynuyordum. bayrama memlekete gideceğiz, sonra da zaten dershane başlıcak diye işten çıktım.
bayram geldi geçti. artık iş de olmadığından, boş vaktim çoktu. private server bug dolu olduğundan zkerim dedim yeter ben orjiye geri dönüyorum. hesabı aktive ettim. flist
*teki arkadaşlar "hey welcome back!" nidaları eşliğinde karşıladılar beni. danimarkalı kız arkadaş ise sevinçten çıldırmıştı resmen. i miss you so much falan. o da boş değil bana karşı biliyorum
*neyse efendim ben yine kendime bi guild bulup bu sefer haftada 2 akşam tot
* kesmeye başladım. tabi her raid akşamında internet cafeye gidiyordum. bi şekilde tot normal'ı temizledik. 12/12. sonra soo
* geldi. onda da ben ilk 4 boss'u flexible ile lead edip kestim. taktikleri öğrenince 10m grup kurdum ama anca 2 boss kesebildik. olsun. ilk hafta pug için o da başarılıydı.
tabi bu arada hâlâ psikolojik tedaviye devam ediyorum. en son gittiğim doktor "seni tedavi edebiliriz ama bunu ilk önce kendin istemen lazım" dedi. sordum nasıl bir tedavi olacak diye. "hastaneye yatırıcaz seni" dedi. hassiktiri çektim içimden. oldu dedim kolay gelsin.
sonra dershane başladı. ben oynamayı bıraktım. ama içimdeki ateş hâlâ sönmedi. hâlâ her hafta sayısal oynarım. tutsa da çalışmak zorunda olmasam. sabah akşam wow kassam diye. hâlâ patch notes felan rakip ederim. yeni expansion warlords of dreanor olcakmış. hayırlı olsun.
bu entry'yi yazmadan önce benden önce yazılmış 108 sayfa entry'yi okudum. kimisi bağımlı olmuş, kimisi olmamış. "bu ne amk" deyip daha level 9'da kapatmış oyunu. kimisi de casual oynarım demiş. ne mutlu ki onlara başarabilmişler.
hiç wow oynamamışlara tavsiyem şudur ki, gidin oynayın. hâlâ oynama imkanınız varken oynayın. yarın öbür gün blizzard wow'u bitirdiğinde pişman olmayın. bu dünyanın tadına siz de bakın. arkadaşlıklar kurun. takım olarak bi şeyler başarabilmenin tadına varın. içinizdeki tank'ı, healer'ı, dps'i keşfedin.
ama...
benim gibi olmayın...
tanım: insanı vezir de eden rezil de eden, yeri geldiğinde hayatınızı mahveden apayrı, fantastik bir dünya.