• sosyal psikolojide, bilişsel çelişki* (teorisi) ile ilgili düşünürken kafamda şimşekler çaktı...
    festinger'in teorisi üzerine neler eklenmiş olabilir, ondan sonraki çalışmalara bakmaklı diyordum. ne de olsa aradan -uzun- yıllar geçmişti. sora fark ettim ki yanlış yerdeyim, adam o kadar da eski değildi. sonrasına değil de öncesine bakmalıydım. bundan binlerce yıl önceki filozofların ne kadar değerli düşünceler ürettiğini biliyoruz, sonra şimşekler çaktı...

    mevlana, ya olduğun gibi görun, ya da göründüğün gibi ol sözünü bilsem de, aklıma gelmemişti. büyük adam vesselam.

    gelelim konuya:
    mevlana, bu sözü öğüt verme amaçlı söylemiş. bunu yaparken de şimdiki yeni yetmelerin bilişsel çelişki dedikleri kavramı çözmüş belkide. bilişsel çelişki'ye göre yaptıklarımız, davranışlarımız ile düşüncelerimiz birbiri ile uyum içerisinde olmalı. bu uyum öyle ya da böyle sağlanıyor. değiştirebilirsek davranışlarımızı değiştiriyoruz, olmuyorsa düşüncelerimizi. mesela geçmişteki bir olaysa o zaman olayı, davranışımızı değiştiremediğiize göre düşüncemizi değiştiriyoruz, bahaneler uyduruyoruz.

    ***

    yeni mezun bir genç çok istediği ücreti iyi bir a işine başvuruyor ve kabul edilmiyor, hemen sonra da b işine başvuruyor ve kabul ediliyor. bu noktada ya a işine veya benzerine tekrar başvuracak; ya da a işini unutup, b işinin daha iyi olduğu konusunda kendini inandıracaktır. "aslında o kadar da istemiyordum" diyebileceği gibi, çok daha değişik düşünceler de üretilebilir:
    giremediği a işi için: "kaybettiğim işte çalışma koşulları ve ücreti iyi idi ama fazla mesai vardı. ben ise kendime zaman ayırmak istiyorum." diyebilir. bir an için işleri tersine çevirirsek, a işini kazanıp b'yi kaybederse: "kaybettiğim işte haftasonu çalışılmıyordu, rahattı ama parası iyi değildi. ben ise para kazanıp kendime bir araba almak istiyorum." diyebilir. aslında bu iki görüş birbirinin neredeyse tam tersi! ancak hangisini savunacağı hangi işe kabul edilmeyip de hangi bahaneyi uyduracağına bağlı. özellikle de genç bir insan ne istediğini biliyor mudur? bütün kararları mantıklı veriyoruz, düşüncelerimiz mantık eseri mi sanıyorsunuz? öyle sanıyorsanız bilinçaltını hafife alıyorsunuz demektir. hani en başta a işini çok istiyordu bu gencimiz? o işi kaybettikten sonra sorsak kabul etmeyecektir o ayrı, kabullenmemesi de gerek kendi huzuru için.

    ***

    eh mevlanaya dönersek; bütün bu bilinçaltı çatışmalarının sonucunda; kendimizi iç huzurumuz için ya olduğumuz gibi görünecek, ya da göründüğümüz gibi olacağız. davranışlarımızı düşüncelerimize uyduracak ya da düşünce yapımızı davranışlarımıza göre biçimlendireceğiz. çoğu kez geçmişte yapılanları yapılanları veya mevcut alışkanlıkları değiştirmek güç olduğundan yukarıdaki gibi düşünce yapımızı davranışlarımıza göre biçimlendiririz. bunu bilinç düzeyinde yaparsak mevlanaya kulak vermiş oluruz; yapamassak bilinçaltımız bunu elbet yapacak, yapmaya çalışacaktır bizim yerimize. bilinçaltının da yapamadığı noktalar ise en pişmanlık duyduğumuz, unutmak istediğimiz anılarımız olacaktır. bence bilişsel çelişki de duygusal zekanın bir parçası olup, bunu kolayca yapabilenler daha mutlu bir hayat sürüp sorunları ile daha kolay başa çıkabilmekteler. velhasıl-ı kelam kendilerini kolayca kandırabilmekteler.

    konuyu toparlamak adına birşeyler yazacakken aklıma gandhi'nin bilinen şu sözleri geldi yukarıdakileri destekleyen, kavramları daha ayrı oturtmuş bir şekilde söylemiş. şimdi daha iyi anlamaktayım:

    söylediklerinize dikkat edin; düşünceleriniz olur.
    düşüncelerinize dikkat edin; duygularınız olur.
    duygularınıza dikkat edin; davranışlarınız olur.
    davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınız olur.
    alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerleriniz olur.
    değerlerinize dikkat edin; karakteriniz olur.
    karakterinize dikkat edin; kaderiniz olur.
  • 'olduğu gibi görünmemek' ile tanımlanabilecek olan 'sahtekar'lığı kendi içinde tutarlı bir şekilde yaşayan birisine farklı şeyler ifade edebilecek olan, bağlamdan cımbızlanmış vecize. örnekleyeyim:

    sahtekarsınız ve sahtekar olduğunuzu da biliyorsunuz. o halde, olduğunuz gibi görünmek (dişariya yansıtılan iç tutarlılık), sahtekar gibi görünmek manasına gelecektir. bu da sahtekarların varoluşunu tamamlayıp mümkün kılan 'olduğu gibi görünmemek'i kapsar, tam tersi değil. o halde olduğu gibi görünme şıkkını seçen birisi, sahtekar olmanın hakkını verecek, ancak 'olmadığı gibi görünerek' olduğu gibi görünecektir.

    tam tersi de, yine aynı örnekle, mümkün: dışarıdan sahtekar gibi görünen birisi göründüğü gibi olamıyor demektir (dışarıdan içeriye dayatılan tutarlılık), insanlar kendisini sahtekar gibi görüyorlarsa, en azından tanım itibarıyla sahtekarlığın (görünüşünün) hakkını veremediğine hükmedebiliriz. o halde, sahtekar gibi görünen birisi göründüğü gibi olmaya karar verdiğinde artık sahtekar gibi görünmeyen gerçek bir sahtekar'a dönüşerek yeniden 'ol'uşur, ve ister istemez olduğu şey gibi görünerek olmadığı şey olarak bilinir.

    bu konuda da namuslu adına türk sinemasının gözbebeği bir film, (ismini vermeyelim) sahtekarlıktaki başarısı ile ünlü anadolu burjuvazisinin baştacı olarak kendi hilesini her yere vecize diye yazdıran bir feylesof yarattılar.
  • "ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol." mevlana celaleddin-i rumi (1207-1273)

    "insanlar göründükleri gibi olmalıdır. eğer değillerse hiç görünmesinler daha iyi."
    william shakespeare (1564-1616)
  • - birader bakar mısın?
    - ben mi abi?
    - evet senden başkası var mı burda?
    - yok abi.
    - önce o ellerini cebinden çıkart.
    - tamam abi.
    - abini sikerim senin. terbiyeli konuş.
    - pardon.
    - orospu çocuğu seni.
    - ama anneyi karıştırmak, terbiyesizlik?
    - ne var, rahatsız mı oldun, aynı bir orospu çocuğu gibi görünüyorsun.
    - abarttınız abi, değilim ben orospu çocuğu.
    - ama öyle görünüyorsun.
    - değilim ama.
    - o zaman orospu çocuğu gibi görünme. olduğun gibi görün.
    - ama ben böyle oldum.
    - o zaman orospu çocuğu gibi görünüyorsun, kusura bakma. göründüğün gibi ol!
    - ama değilim ki orospu çocuğu, annem ev hanımı.
    - o zaman anneni orospu edeceksin. satacaksın anneni!
    - olmaz, satamam. olduğum gibi görünmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım.
    - ha şöyle... bak bize nasıl görünüyoruz?
    - abi işte derviş sakallı, kafada külah, yelek, hırka, etek.
    - yani?
    - derviş gibi, sufi gibi görünüyorsunuz.
    - o zaman bizim gibi giyinmeyi deneyerek bu sorundan kurtulmayı deneyebilirsin.
    - ama derviş değilem ki her söylenene eğilem?
    - o zaman orospu çocuğusun.
    - aaa? delirttiniz be?! ne ulan bu!
    - hoop kin tutmada toprak gibi ol cancağızım! (arkadan 'artık yeni şeyler söylemek lazım!' sesleri
    - e ama sen azdırıyon, hakaret, hakaret de bir yere kadar.
    - biz opsiyonu sunduk. giy giyme, sana kalmış. ama şimdi, samimi konuşayım, orospu çocuğu gibisin.
    - tamam ver lokmayı, hırkayı. giriyorum dergaha. (hırkayı falan giyer) nasıl oldum?
    - (gruba dönerek) iyi ama hala biraz orospu çocukluğu var gibi ne dersiniz arkadaşlar?
    (gruptan sesler: 'evet, evet, hala toparlamış değil. kendini yeterince geliştiremedi, çağın gerisinde kaldı. modası geçti!')
    - ama ben ne yapabilirim?
    - olduğun gibi görünmeyi deneyebilirsin.
    - orospu çocuğu gibi?
    - (sarkastik müstehzi gülüş) valla ben bir şey demedim, kendi dedi görüyorsunuz (dervişler goygoylar: 'evet, kendi itiraf etti! etti! taksi! müşteri!)
    - ühüühüh benden ne istiyorsunuz? hırkayı giydim, dergaha girdim...hala ne istiyorsunuz?
    - abi, emrah... anan orospu olmuş, onu sana bu şekilde anlatmayı uygun gördük. cüppeyle hırkayla yaklaşınca dikkate alacağını, bizi dinleyeceğini düşündük. kızmadın di mi?
    - ya ne kızacam da... doğrudan söyleseniz daha iyiydi.
    - bilemedik tabi. ağır laf yani. kolay değil.
    - yok ben alışığım abi deli misin sen...
    - ha. (yanındakilere sessizce:) ondan öyle görünüyormuş, ben demiştim.
    - (kucağında sevimi kedimiz mükü olan annem) yakışmadı oğlum, anneyi, kediyi karıştırarak mizah olmadı. senin de annen yok mu? ben varım bak.
    - anne, göründüğü gibi değil!
    - anlat, niye derviş postunda oturuyorsun? niye orospu çocuğu gibi bağdaş kurdun?
    - hep senin suçun! beni orospu çocuğu sanıyorlar.
    - sansınlar yavrum onların öyle demesiyle öyle mi olacaksın?
    - ya öyle de hepsi bir anda diyince...
    - derler onlar. ben hepsini tek tek döverim onların yavrum. (bir elini dervişlerden birinin omzunun üstüne koyup onu tokatlar) alh! alh!
    - kediyi de sev de, şey yapsın.
    - (kediyi sever) annesi var bu çocuğun, namusuyla edebiyle oturuyor. işte bu kedi şahit. sevimlilik yap da masumiyetindne şüphe duymasınlar
    - (kedi) mrrrk mırrrrk (kedilerde patiyle dudağa dokunup kalma hareketi ile final)
  • icinizdeki 'siz' ile, di$inizdaki 'siz'in ayni olmasini telkin eden*, yalan*-dolan-yapmaciklik-ozenti gibi kavramlarin evrensel yanli$lar** olduguna inanan, bunlarin yanli$liginin inanilasi bir durum oldugunu anlatmaya, insanlarin ozleri ile goruntulerinin ortu$mesi gerektigi inancinda israr eden, du$unceye verilen degerin, yerini bulmasi icin, deger verilen du$uncelerin gercek hayata da aktarilabilmesi gerektigini savunan, yapilan her$eyin temelinde** 'icten geli$' yatmasi nedeniyle vuku buldugunu da irdeleyen, irdelemekle kalmayan, soyleyen ve inanani tarafindan ya$anilan, ya$atilan, yayilan sozcuk obegi*.
  • serbest çağrışım:

    "seni seviyorum, öyleyse ne isen o olmanı istiyorum."
    (augustinus, "itiraflar")
  • ...
    "seninle aynı fikirdeyim," dedi düşes, "ve buradan çıkaracağımız ders - 'göründüğün gibi ol' - ya da daha basit bir şekilde söylemek gerekirse, ' kendini başkalarına göründüğünden ya da görünebileceğinden farklı biri olarak görme ki, başkaları da seni başkalarının gözünde başka biri olmaya çalışan başka biri olarak görmesin."

    (bkz: alice harikalar diyarında)
    (bkz: lewis carroll)
  • gerçekçi bir yaklaşımla:
    "yalnız aptallar olduğu gibi görünür."
    by jamal fare
  • insan oldugu gibi gorunse de, gorundugu/oldugu gibi algilanamaz. dolayisla, siz istediginiz gibi gorunun, karsi tarafa oldugunuzdan farkli yansiyacaktir. ozellikle, derin ruhlarin sancisidir bu toplumun taktigi maske ile yasamak.* algidaki farkiligin sonucu ya da kisi sizi algilarken gecmisinin, kendisinde olusan yargilarin sizdeki gecersizliginden gelen bir maske.

    aksine, oldugun gibi gorunmemelisin, toplumu iyi analiz edip, icin disa yansimasini bicimlendirip sunmalisin, bir nevi pazarlamalisin* kendini tutunmak istiyorsan eger. evet, cok basit bir sekilde oldugun gibi gorunmemelisin, aksi takdirde toplum kisiyi kendisine yabancilastirir, zamanin otesinde anlasilicak entryleri dogurtur. bir insanin tum edimlerinin dogru bir sekilde anlasilmasi, yorumlanmasi teknik olarak mumkun degildir.* .

    orneklendirmek gerekirse, somut olarak herhangi bir entry girerken ki dusuncelerinizi masaya yatirin:
    -hocam ben simdi bunu yazicam ama bu kesinlikle bu sekilde anlasilip, kotu entrylerime eklenicek v.s. en iyisi soyle yapayim...
    (burada sahtekarlik ve samimiyetsizlik aramayin, sadece pazarlama kisminin oturmasi acisindan,verilmis bir ornektir yoksa her suser kendi gercegini kaygisizca sunmaktatir vesselam
  • derli toplu bir ingilizce çevirisi aşağıdaki gibi olan söz.

    --- spoiler ---

    either look as thou art,
    or be as thou lookst

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap