• raflarda ve insanların elinde gördükçe beni itmişti. bugün okuma fırsatı buldum ve bir solukta bitti. dil oldukça akıcı ve hikaye içine alıyor sizi. başlarda kafamı karıştıran ve sürekli karşıma çıkan meursault'un benim için farketmez demeleri canımı sıkmış, şaşırtmıştı.ama sonunda kalp atışlarını artık duyamayacağını ifade edişi içimi acıttı. yine de neden yabancı bunu bilemiyorum. çünkü bence farkında. insanlar tarafından klişeleşmiş düşüncelerin, gereksiz yakınlıkların farkında ve insanlarla birlikteyken bile mesafesini koruyor. böyle bitmeseydi keşke diyorum ama onu evlenmiş, mutlu aile formunda görmek de çok türk dizisi kıvamında olurdu...
  • bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarfettiklerini kimse bilmez.
    albert camus, yabancı
  • --- spoiler ---

    kitapta adam bir günah işliyor ama mahkemede toplum nezdinde işlediği günahtan değil insanların gözünde ahlaki olarak yozlaştığından dolayı, toplumun hoş gördüğü şeyi yapmamaktan -annesinin cenazesinde ağlamamak- dolayı yargılanıyor. düşünebilen insanlar için çok büyük ders içeren bir kitap.
    --- spoiler ---
  • kül'ün yeni albümünden loop'a aldıran güzel şarkı.
  • başrolünü kadir inanır'ın oynadığı 1984 yapımı türk filmi. finaldeki vurulma sahnesinde hülya avşar'ın karnına koyulan fünye patlatıldığında, hülya avşar'ın karnını yarıp bağırsaklarını gerçekten dışarı çıkartmıştır.

    imrahorlu kadir'in hasımları nikah dairesi çıkışı kurşun yağdırmak için pusu kurmuş bekler.
    o kurşunlardan biri 'hülya'ya isabet eder. bu sahne gereği kan revan içinde kalıp yere yığılır. sahnenin çekimi bitmiş, yönetmen osman fahir seden 'kamera stop' der. fakat hülya avşar yerden kalkmaz.

    kadir inanır, elinden tutup yerden kaldırmak için hamle yaptığında hülya avşar'ın karnının yarılıp bağırsaklarının bir kısmının dışarı çıktığını görür.
    kadir inanır, önce hülya avşar'ın bağırsaklarını elleriyle karnından içeri sokup tampon yapar. zira bağırsakların dışarıda olmasının ölüm riskini artıracağını bilmektedir. sonra kucakladığı gibi bir otomobile bindirip en yakın hastane götürür. vurulma sahnesinde hülya avşar'ın karnındaki kırmızı boyanın olduğu torba fünyeyle patlayacak gelinlik kan kırmızısına dönüşecekti. ne var ki patlayıcılardan sorumlu set çalışanı, barutu olması gerekenden fazla koyunca boya torbasıyla birlikte hülya avşar'ın karnı da yarıldı. kadir inanır, bağırsakların dışarıda kalmamaması gerektiğini bilmeseydi doktorların ifadesine göre hülya avşar, hayatını kaybedecekmiş. hülya avşar, o kazadan yıllar sonra bikini giyememiş ve sonra karnındaki dikiş izlerini yaptırdığı dövmeyle kapattığı söyleniyor.
  • bu romanı her aklıma geldiğinde “yabancı”nın kim olduğunu düşünürüm.
    biz, meursault gibi düşünmüyoruz. ancak meursault’nun gözünden baktığınızda size yabancı olan aslında diğer insanlar. ama aynı zamanda, meursault kendine de yabancı. bazen kendinden üçüncü tekil şahıs ile bahsediyor mesela.

    birde şunu düşünün, bir insan neye yabancı olabilir ? bu romanı yorumlarken hep bir meursault’nun topluma yabancı olduğunu söylüyoruz. toplum eşittir insanlar. peki, bir insan bir yere yabancı olamaz mı ? olabilir tabii ki. peki, meursault çevresine yabancı mı ? hayır. camus meursault’nun çevresine hiç mi hiç yabancı olmadığını bir sürü kes belirtiyor. bakarsanız, meursault neredeyse hiçbir zaman duygularından bahsetmiyor ama çevreyle olan fiziksel iletişiminden ortaya çıkan hislerden çok fazla kez bahsediyor. mesela havanın ne kadar sıcak olduğunu sanırım yüzlerce defa söylüyor. meursault arabı öldürdüğü bölümde neredeyse sadece güneş ışıklarının ne kadar gözüne girdiğini ve ne kadar sıcak olduğunu söylüyor. annesinin cenazesinde yine aynı. yani aslında meursault doğayla ve çevresel faktörlerle bir harmoni içerisinde. ancak romanda diğer insanlara bakarsak, bunun onlar için geçerli olmadığını görebiliriz. şu an ismini hatırlayamıyorum, meursault’nun annesinin arkadaşı davada, cenazede meursault’yu ağlarken görüp görmediği sorulduğunda görmediğini, ağladığından dolayı etrafının farkında olmadığını söylüyor. yani aslında duygularından dolayı çevresine ve doğal faktörlere yabancı.

    bu ne demek oluyor ? bence, yabancı olan insanlar. insanlar, doğaya yabancı. düşünceler ve duygular insanı doğallıktan çıkarıyor ve yaşadığı dünyaya yabancı hale getiriyor.
  • az once bitirdigim albert camusun yazdigi bos, beles,balon, tiri viri( daha aklima gelmedi) kitap. kitabin adi yabanci degilde baska bir sey olsaydi eger kitabi öve öve bitiremeyenlerin nasil yorum yapacagini gercekten merak ediyorum. neymis herkese yabanciymis.

    --- spoiler ---

    bak simdi kitabi ozet geceyim. "herifin annesi ölüyor. annesi öldugu icin de işten 2 gun izin alip memlekete cenazeye gitmesi gerekiyor.ama bu onun suçu degil. sanki kendi ölduruyor allasen.."
    ulan nasil bir ruh hastasi annesinin cenazesinde, tabutunun basinda gozleri bile dolmadan sutlu kahve icerek kendinden gecer. ( kitaba gore baskahraman annesiyle gayet normal bir cocukluk gecirmistir).ayni yabanci arkadas ertesi gun mantinanin tas gibi goğuslerini arzular.
    simdi soruyorum. anne sevgisi toplum baskisi midir sizce? insanlara hos gorunmek icin mi annenizi sevdiginizi soylersiniz?
    ( evet buraya taktim kafayi) bu mudur sizi yabanci yapan?
    --- spoiler ---
  • okuduktan sonra sigarayı bıraktığım albert camus kitabı
  • kamus demiştim, kamu demişti kitapçı. yıllar önce okuyup, tanıştım. bu tip kitaplarda veya filmlerde hep kendimizden bir parça yahut tamamıyla kendimizi görürüz. kimisine çok garip gelse de insan en yakının ölümüne ağlayamayabiliyor. soyut bir durum gibi, bir yabancı gibi hissediyorsun. belki zaman geçtikçe duyguların değişir, bilemezsin. belki de değişmez. üzülmeli miyiz, ağlamalı mıyız? neden? büyük bir boşluk. kitap, aslında tamamen durumu anlatıyor.
  • " sizin gibi olamamak benim suçum mu ? " temalı kitap. meursault karakterinde kendini bulanlar için kitap bitiminden sonraki bir kaç gün, ızdırap orkestrasından hoş ezgiler dinleyerek geçer.
hesabın var mı? giriş yap