• annenin ölmesine bile nesnel bir bakış ile yaklaşma konusunda ufuk açan ortalama bir kitap.
  • albet camus'nün etkileyici romanı. toplumun beklentilerine uygun tepkiler vermeyen bir adamı anlatır.
  • camus hakkını vermiş. saçma nedir görüyoruz bu kitapta. ve deli oluyoruz.

    sözgelimi;

    mörso'dan nefret ediyorum. saçmanın dibi. kendi, felsefesinden de saçma. insanlık düşmanı ya da irade... bu denli müphem, rastgele, öylesine ve istençsiz bir karaktere sevgi değil, ancak nefret duyulur.

    bir toplumun değer yargıları, alışkanlıkları böyle yargınlanmaz! anladığımız tek şey, soylu tutarsızlıkların soysuz bir saçmalığa fedasında ibaret.

    mari; güzel ve sıcak. bir kadından beklenen his, güler yüz, sevgi ve merhameti ziyadesiyle yaşıyor. mörso'ysa, işlenmemiş bir taş ya da kalas. içi dışı bir olmak, tabii ya da içten olmak değil bu; gülsüz diken olmak, dayağa layık olmak, pataklanası olmak.

    mörso'yu elime geçirirsem iyi benzetirim.

    saçmanın hakkı yerle bir olmaktır, o kadar.
  • ufak bir simülasyonunu yaşadığım hikayeye sahip kitaptır.

    final zamanları sabah saatlerinde otobüs beklerken çay içtiğim kahvehanede ki abiyle samimiyeti ilerletmiştik.yine bir gün gittim oraya çay söyledim ve ayaküstü konuştuk.

    b-abi görünmüyordun bir süredir nasılsın?
    a-hanımı kaybettim cenaze işleriyle ilgilendim daha bugün geldim kardeşim.

    bu diyalogtan sonra bir insanın hissedebileceği klasik üzüntüyü duydum. otobüse binmeden sigara almaya yandaki büfeye girdim abi de oradaydı ve büfeciyle karı kız muhabbeti yapıp kahkahalaşıyorlardı. kitapta ki karakterlerden birine dönüşüverdim garipsedim. kahkaha attığı konudan bağımsız; hakiki bir üzüntünün gidene bir faydası var mı veya gösteriden çok içsel durumun mu önemli olduğunu düşünerek siktir oldum ve gittim.
  • bu kelime aklıma her nedense hemen yakup kadrinin yaban’ını getirir. savaş sonrası anadolunun bir köyüne giden bir yabancı. sol kolu kayıp. köylü onu benimsemez. o insanlardan nefret eder. insanlar ona göre cinsi bozuk hayvanlardır. bütün insanlar kötüdür. natüralizmin insanlar kötüdür öğretisini en güzel örnekleyen kitaplarındandır yaban. yaban... aklımda tuhaf kalan...
  • yabancı - albert camus
    meursault, aralarında yaşıyordu fakat onlardan biri değildi ve asla da olmadı. olaylara farklı bir bakış açısı vardı ve bu toplumda kabul edilemez bir davranıştı. dışlandı, ötekileştirildi. annesini maddi problemlerden dolayı bakımevine gönderdiği ve annesinin tabutunun başında gözyaşı dökmediği için onu, annesini katletmekle suçladılar. kimse onu gerçekten anlayamamıştı çünkü dünya onun gibi birine yabancıydı.
    ardından son düşünceleri şunlardı:
    "ölüme o kadar yakınken annem, orada kendini her şeyden azade ve her şeyi yeniden yaşamaya hazır hissetmiş olmalıydı. hiç kimsenin onun arkasından ağlamaya hakkı yoktu."
  • stranger

    l'etranger

    yabancı

    3 farklı dilde hemen hemen aynı anlamı tanımlayan kelimeler.

    öteki olmayı.

    strange veya l'etrange tuhaf olanı, garip olanı anlatmak için kullanılan bir kelime ingilizce ve fransızca dillerinde.

    sonuna 'r' harfi gelince kelime yabancı anlamına gelen stranger ya da l'etranger' a dönüşüyor. belki de tuhaf olan kişi de diyebiliriz.

    türkçe'de yabancı yaban kelimesiyle alakalı.

    yaban kelimesinin tdk'da 6 farklı anlamı var.

    http://www.tdk.gov.tr/…?option=com_gts&kelime=yaban

    ilk anlamı; insan yaşamayan ıssız yer.

    son anlamıysa birebir yabancı kelimesini karşılıyor.

    albert camus nün yabancı romanı hangi kelimeye daha çok değiyor, peki?

    ingilizce ve fransızca dillerinde tuhaf kişi diyebileceğimiz stranger/l'etranger ımı?

    yoksa, yaban'ın tdk'da ilk anlamı olan insan yaşamayan ıssız yer'i mi?

    --- spoiler ---

    ''bugün annem öldü, belki de dün bilmiyorum.''

    daha ilk cümlesinden bütün bir kurguyu böylesine sağlam bir iskelete oturtan çok az kitap okuduğumu zannediyorum.aslında, bütün kitap bu giriş cümlesinden kök alıyor.ve, bunun üzerine dallanıyor.

    roman ana karakter mersault un çevresindeki insanlara ve başına gelen olaylara karşı başlangıçtan itibaren artarak devam eden kayıtsızlığının sonucunda ölüm cezasına çarptırılmasını konu edinir.

    ancak, kitapta asıl konu edinilen şey; insanın kurgulanmış, kendi seçimleri dışında oluşturulmuş bir düzene uymak zorunda bırakılması ve buna uyum sağlayamadıkça giderek ıssızlaşması.

    giderek kendi iç benliğini insan yaşamayan ıssız bir yere çeviren ana karakter tüm bu döngüler boyunca fiziksel ihtiyaçları dışında, duygusal açıdan bir ihtiyaç tanımlaması oluşturmaz.

    annesi ölür.cenaze günü güneş tepededir ve bu yüzden çok yorgun hisseder kendini.ama, annesiyle ilgili bir üzüntü duymaz.

    acıktığı için çokta ilgi duymadığı, çevresine karşı kaba davranışlar gösteren bir adamla arkadaşlık edip evinde bir şeyler yer.sonra, onunla bu garip ilişkiyi bilinçsizce devam ettirir.

    sevişmeye ihtiyaç duyduğu için evlenmeyi isteyip istemediğini bile düşünmediği bir kadınla birlikte olur.kadının bütün fiziksel özellikleri aklındadır.bütün bunlara dair bir betimlemesi vardır.fakat, kadının ruhunun neye benzediğini bilmez.çünkü, bunu bilmeye karşı bir ihtiyaç duymaz.

    planlamadan, sorgulamadan ve tam anlamıyla nedensizce kendini savunma durumunda olmayan birini öldürür.ve, işlediği bu cinayet onu kendi idamına götüren bir yol ayrımına sokar fakat sorulduğunda o kişiyi öldürmekle ilgili en ufak bir duygu taşımadığını söyler.

    yargıç ve savcı ona annesinin ölümüyle ilgili sorular sorarlar ve en çokta annesinin ölümüne karşı olan bu ilgisizliği mahkeme'nin o'na karşı bakış açısında rol oynar.mahkemeye göre annesinin ölümüne karşı bile bu denli ilgisiz olan bir kişi gerçek bir canavar olmalıdır.

    fakat, karakter bu durumun bir başkasını öldürmesiyle olan ilgisini kavrayamaz ama bir süre sonra bunu bile umursamaz.

    insan bu kitabı okurken kişinin kendine karşı olan yabancılığını çok baskın bir şekilde hissediyor.değil yaşadığı çağa, çevresindeki insanlara ya da başına gelen olaylara karşı yabancılık kendi içine yabancılık.o anda varken aslında o anda orada olamama hali.sanki, cinayeti işleyen el onun eli değilmiş gibi...

    hazmetmenin oldukça zorlayan bir tarafı var bu kitabın.

    çünkü, sürekli şu sorgulama başlıyor insanın zihninde.

    seçilmeyen, yönlendirilemeyen, doğulan andan beri bir parçası olmaya zorlanan anlamlar bütünü var yaşamda.ve, bu anlamları istenilen özelliklerde anlayıp yansıtamadığında öteki oluyorsun.

    mersault kimdi gerçekten?

    bir cani miydi savunmasız bir insanı öldürebilen?

    bir aşık mıydı o ruhuna dair hiçbir şey bilmediği esmer kadınla sevişen?

    vefasız bir evlat mıydı annesinin cenazesinde bile ağlamayan?

    bence, mersault da bu soruların hiçbir anlamı olmazdı.o, bu soruların hiçbirini sormazdı.

    çünkü, o tanımlanmak, anlaşılmak, belli bir kalıba girmek zorunda bırakılandı.

    ama, ne tanımlandı ne anlaşıldı ne de belli bir kalıp aldı.

    bazı şeyler anlam olmadan vardır, yoktur, oradadır ya da yeri bir boşluktur demek istedi belki de albert camus .

    evren geldi benimde aklıma.

    bir anlamı var mıydı varlığının ve yok edici büyüklükteki sonsuzluğunun?

    belki de sadece öylesine oradaydı ya da bir hiçliğin parçasıydı.

    ve, bütün bu anlam yaratma çabaları da hep anlamsızdı.
    --- spoiler ---

    not: ben bu büyük varlığımız ve sonsuz hiçsizliğimize de bir güzellik bırakmak istedim yine de.keyifli dinlemeler :)

    https://youtu.be/hgqatzuwaqc
  • “dünya, yabancılardan boş yere korkup, kendi yakınlarından zarar gören insanlarla dolu.”

    https://twitter.com/…fak/status/1026043155299196928
  • az önce hastanede olmanın vermiş olduğu zaman bolluğunda bitirdiğim kitap. her şeye yabancı olan bir roman kahramanı üzerinden hissisleşmeye şahit oldum. özellikle mahkemede yargılandığı bölümde kitaba girmek ve onun yerine ben savunmak istedim. bu kadar kayıtsız ve her şeye bu kadar hissizleşen roman kahramanını çok az gördüm. aslında çok duygusal olmanın vermiş olduğu duygusallık sanırım. bu duygusuzluk hissi onu ölüme mahkum etti mesela. çünkü işlediği cinayet romanda çok az yer tutuyordu üzerinde durulan daha çok duygusuz ve aşırı katı yürekliliğiydi. sıradışı bir kahramanla karşılaştım. herkesin anlattığı gibi çok fazla boşlukta hissetmedim kendimi ama etkisini üzerimden bir süre atamayacağım galiba.
  • insanı hal ve hareketlerine göre yadırgayıp suçlamak düşündürücü.uyumsuz doğabilir veya uyumsuzu kavramış olabilir insan 3 lememin sonuna bağlarsam
hesabın var mı? giriş yap