• 20 sene beklemek yerine, ingilizce öğrenerek 7 milyar insanın en az 2 milyarıyla iletişim kurabilirsiniz. ha ben öğrenmeyeceğim, 20 sene beklerim diyorsanız o sizin bileceğiniz şey.
  • asla gerçekleşmeyecek önerme.

    nedenleriyle açıklayayım:

    1- tüm toplum ingilizce öğrensin diyelim. herkes ana dili gibi konuşuyor. zannediyor musunuz yabancı dilin anlamı kalmayacak. bu sefer 3. yabancı dil bilenler öne çıkacak.

    hemen örneğini verelim: yaşadığım yerde kürtçe ve arapça ana dil. toplumun çoğu türkçe de biliyor. ingilizce zaten amerikan işgalinden sonra pratik yapa yapa gelişmiş. çoğu çocuk daha ilkokulu bitirmeden 4 dil konuşabiliyor. fakat ülke rusyayla ve iranla ticaret yapabilmek için, daha ucuza mal bulabilmek için rusça veya farsça bilen eleman arıyor.

    2- çeviri robotları / yazılımları asla ve asla tercümanların yerini alamaz.

    çeviri bir dile diğer dile çevirmek değildir. bir kültürü diğerine çevirmektir.

    biz deveyi bir kelime ile söyleriz. fakat arap topluluklarında deveyi ifade eden 50'den fazla kelime vardır. dişi deve, yavru deve, çift hörgüçlü, hörgüçsüz vs... bunların ayrı ayrı isimleri vardır.

    benzer şekilde dilimizde kar, buz, çiğ, kırağı, soğuk, tipi, kış kelimeleri bulunurken arapça bunları sadece soğuk olarak ifade ediyor. çünkü kış mevsimi yok. doğal olarak kültürlerinde bulunmuyor. o kadar soğuktu ki dişlerim takırdadı cümlesini arapçaya çevirdiğinizde karşınızdaki bu durumu hiç yaşamadığı için anlamayacaktır. burada tercümanlar devreye girer. birebir olmasa da onun anlayacağı şekilde ifade eder, gerekirse açıklar.

    başka bir örnek: mutluluk endeksi yüksek olan kuzey toplumlarında dilimizde karşılığı bulunmayan sözcükler bulunmaktadır. çok sevdiğiniz bir sanatçının konserine bir gün kalmıştır. içiniz kıpır kıpır. bunu bir kelime ile ifade ederler. bizde böyle bir kelime yanlızca heyecan olabilir ama tam karşılamaz.

    aynı şekilde çok sevdiğiniz aşık olduğunuz bir insanın elini ilk defa tuttuğunuzda hissettiğiniz aşk/mutluluk karışımı duygunun karşılığı yine bir kelimedir. ayağınızı toprağa bastığınızda rahatlarsınız, elektrik boşaldı deriz hatta. bunun karşılığı da bir kelimedir.

    3- bugün bildiğiniz dil yarın önemsizleşebilir veya önemini yitirebilir.

    çok uzatmadan örnek vereyim.

    osmanlı devletinden cumhuriyetin ilk yıllarına kadar fransızca dünya diliydi. şimdi romantik bir bir dil deyip geçiyoruz. aslında farsça daha güzel diye muhabbet açmaktan başka işe yaramıyor çoğu insan için.

    özetle yabancı dil bilen ve bir enstrüman çalabilen bir kimse hayat boyu aç kalmaz.

    osmanlının orta gelir sınıfı ve üzeri, ayrıca cumhuriyetin köy enstitüsü pratiği bunu başarmıştı. şimdi düzenli kitap okuyanı bulsak alim sayıyoruz.
  • profesyonel anlamda şuanda da geçerli durum. fakat dil bilmek sosyal olarak her zaman gerekli olacak. en basitinden bir ingilizce bilmek bile size çok fazla şey katacaktır. bu kafayla devam eden insan ' are you cola' dan öteye gidemez zaten.
  • oha 20 yıla kadar diyen olmuş, dedirtendir.

    mağaralara ışık
  • bunu ancak hicbir dili zorlasa da ögrenememis ve kendini bununla avutmaya calisacak insanlar savunur.

    hicbir teknoloji araci,cevirmen ve ya sözlük size bir espriyi,bir hissiyati,güzel bir ask cümlesini,keyfinizi yerine getirecek hos bir iltifati aninda o kisinin sesinden hic bir araciya ihtiyac duymadan dinleme keyfini vermez.

    okudugunuz kitabin cevirisiyle kendi dili arasindaki ucurum muazzamdir.filmlerin cevirileri yüzde yüz dogru olsa bile her dilin ruhu baska oldugu icin insana cok keyif vermez.

    dil bilmek özgürlüktür.sokakta korkmadan dolasabilmektir.rahatca yol sormaktir.ben kahvemi sütsüz istiyorum diyebilmektir.

    kendini avutanlardan olmayin,özgür olun.
  • 20 seneye kalmadan tam olarak oturmasını beklediğim teknoloji.
  • umarım hızlı zamanda gelişecek teknolojidir. böylece mütercim tercümanlık okuyanlatın mk
  • bir başka yazarın da belirttiği gibi, bireysel ilişkilerden öte iş hayatı için geçerli olabilecek bir önerme.
    fakat şöyle ki, yabancı dil bilmek zannettiğimizden çok daha fazla etkiler hayatımızı. tabi burada bilmekten kasıt, örneğin, 'jeg' sözcüğünün 'ben' anlamına geldiğini bilip 'ben norveççe biliyorum' demek değil. en basitinden hedef dilde derdini anlatabilmek, hedef dilin konuşulduğu ülkeye kısa sürede adaptasyon sağlayacak seviyede bilmektir. yani kültür de ister istemez işin içine girecek. nasıl düşündüğümüz, yaşam tarzımız, kültürlerimiz dil ile her zaman iç içedir. hâliyle yabancı dilin etkisi, çalışma hayatı da dahil, hayatımızın her alanına yansır.
  • katılmadığım önerme. türkiye gibi yabancı dil bilen kişilerin az olduğu bir ülkede, kurumsal hayatta yabancı dil faktörünün önemi büyüktür.
  • birebir ilişkiler için geçersiz, iş ilişkileri için geçerli önerme. burada bahsi geçen sey devrimsel bir teknolojidir. tercümanların gorev alanının daralacağı, okullarda dil eğitiminin tabandan sarsılacağı bir durumdur. dil öğretiminin örgün öğretimden çıkıp hobi olmasıdır bu.
    ingilizce'de şu kadar kelime var, yok arapça'da deveye deve demenin 50 yolu var gibi ifadeler bu teknolojiyi anlamamaktır.
hesabın var mı? giriş yap