• deve yüküyle bira içilip zamane teknolojisiyle laptopta winning eleven oyanan bir gecede akrobatalara taş çıkartacak bir durumda çekyata sızınca tanıştım ben bu sendromla. 2-3 saatlik uykudan sonra uyanıp su içmeye kalkmak için debelenirken ileri doğru hareket etmem gerektği halde durduğumu farkettim. şöyle biraz daha debelince ortaya bir kol çıktı. beni tutanın o olduğunu anladım. kucağında bira şişesiyle sızmış kadim dostu çek lan kolunu diye dürttüm. iki kolunun da yerinde duruyor olması garip geldi. beni tutan kolu sallayarak olm iki kolunda onlarsa bu kol kimin lan diye korku içinde bağırdım. bu kez o da telaşa kapıldı. yüksek dozda alkol alınca komşunun çocuğunu rehin almak, tipi yağarken fotoğraf makinesiyle sokakta koşmak, keşkülden maket yapmak, apartmanın 9. katından boşalan bira kutularını sokaktaki çöp konteynırına atmaya çalışmak, mimarlık fakültesinin kapısına kusarak heykel yapmak gibi projelerimiz olmuştu ama bir insanı parçalamak belki de yemiş olmak, geriye sadece kolunun kalması olacak iş değildi. uzun uğraşlardan sonra odaklanmayı başaran 100 kiloluk koçmar, kolun bağlı olduğu bedenin benim vücudum olduğunu farkettiğinde hala sahipsiz kolu sitemkar şekilde yüzüne doğru sallıyordum. 2 saattir üstünde uyuduğu kola bakıp tekrar sızdı. o geceyi de atlatık ama bir daha hiçbir şey aynı olmayacaktı...
  • house md nin bir bölümünde işlenmişti bu durum. adamın bir eli sevgilisini filan tokatlıyodu. evlerden ırak.
  • uyurken elin uyusmasi ve akabinde diger ele ve/veya vucudun bir takim baska yerlerine carpmasi durumu korkuyla karisik yasanilan sendromdur.
    kaynak: kıçım
  • devlet bahçeli'de de görülen sendrom. kürsüde konuşurken el sustalı gibi gövdeden açılıveriyor. dolunaydan ya da seçimden oluyor diye düşünüyorum.
  • korpus kallosum yazıldığı üzere beynin sağ ve sol lobunun birbiriyle iletişim içinde olmasını sağlayan kısımdır. bu iki lobun birbirleriyle olan bağlantısı kesilirse, yabancı el sendromu oluşur. genelde sol elde gözükmesinin nedeni ise negatif düşüncelerin beynin sağ yarım küresinden gelmesindendir. (sağ lobun vücudun sol kısmını, sol lobun ise vücudun sağ kısmını kontrol ettiğini hatırlatmak gerek) tabi bu, baskın elin sağ el olduğu durumlarda böyledir.

    normalde iki güzel insan gibi oturup konuşan ve anlaşan loblar bağlantı kesildiğinde dertlerini birbirlerine anlatamaz ve böylece sol elin bilincin kontrolünden çıkmış olur. otokontrol sökmez... bilinçaltındaki sorunların o kontrol edemediğin eline yansır. o elin kontrolü, senin söz geçiremediğin sağ beyin lobundadır.

    şimdi... ben sol elime engel olamazsam ve bir suç işlerse, burada suçlu kim olur? biri iyi, diğeri kötü olan iki ruhumuz mu vardır? yoksa ruha atfettiğimiz bu şeyler aslen beyinin kendisinde meydana gelen hasar nedeniyle mi olmaktadır?
  • elizabeth var gavur.
  • normalde sağ ve sol beynin tartışması hepimizde olur ancak neticede bir karara varırlar ve fiziken onu uygularız. lakin iki taraf birbirinden bağımsız, iç bir şeyi istişare etmeden direkt uygulamaya başlarda olacağı budur. beynin her yanının kendi enstümanları olur, kafalarına göre çalarlar. oh ne ala memleket.
  • sosyal-siyasal bir örneği için:
    (bkz: cemaat-akp savaşı)
  • insanların iç çatışmalarının dışarıya vurulmasını gösterir. normalde sol beyin her zaman sağ beyni baskılar çünkü mantık sol beyin tarafından kontrol edilen bir olgudur. korpus kallosum denilen iki beyin arasındak köprü yok edildiği zaman sağ beyin kafasına göre takılmaya başlar ve zaten sol beyne göre daha içgüdüsel ve bilinçaltının etkisinde takıldığı için insanın baskıladığı düşüncelerini falan gerçekleştirmeye başlar. örneğin sabah işe gitmek zorundayken gömleğinizi iliklerken sol el eliniz o düğmeleri çözmeye çalışır çünkü içten içe işe gitmek istemiyorsunuzdur. çok hazzetmediğiniz bir insanla konuşurken sol eliniz birden adama yumruk atabilir. sigarayı bırakmışken birisi teklif ettiğinde sol eliniz sigarayı almaya uzanabilir, süpermarket alışverişi sırasında aldığınız ürünleri sol el geri koyabilir hatta almayı düşünmediğiniz şeyleri uzanıp alabilir. sol el bu durumda düşmanınız falan değildir, o da sizsinizdir ama sizin bilinçaltınızın bilince dökülmesidir. genel olarak primitif bir yapıda olduğu için de ihtiyaçlarını ilkel ve kaba yöntemlerle belli eder.

    house'un bir bölümünde de vardı bu olgu. hastanın sevgilisi bir deodorant getirdiğinde sol el alıp deodorantı fırlatıyor sonra da kadına tokat atıyordu adamın iradesine karşı. bölüm sonunda adamı hasta edenin o deodorant olduğu, sağ beynin bunu biliyor olduğu ancak mantıksal bir şekilde bunu sol beyine söyleyemediği için primitif bir şekilde rahatsızlığını dile getirdiği ortaya çıkıyordu. aynı adama çeşitli kelimeler gösteriyorlardı, sağ gözle adam kelimeleri söylerken, sol gözle baktığı zaman nesnenin ne olduğunu söyleyemiyor ancak kağıt kalemle direkt olarak şeklini çizebiliyordu.

    belki de en ilginç tıbbi olgudur yabancı el sendromu. insanların çift kişilikli olduklarını ve medeniyet kisvesi altındaki zorunluluklardan kurtulduklarında sıkıntılardan kurtulduklarında neler yapabileceklerini gösterir.
  • çoğu insanın zaman zaman endişe ettiği, yapmamamız gereken bir şeyi yaparsam korkusunun nörolojik bir hastalığa dönüşmüş hali. daha önce de başka bir yazar arkadaş benim de devamlı olarak arada kaldığım bu ikilemi güzel bir şekilde ifade etmiş o yüzden direkt olarak alıntı yapıyorum.

    "biri iyi, diğeri kötü olan iki ruhumuz mu vardır? yoksa ruha atfettiğimiz bu şeyler aslen beyinin kendisinde meydana gelen hasar nedeniyle mi olmaktadır?"

    bu korkuyu her yaşadığımda bu ikilem arasında gidip geliyorum ancak içinden çıkamıyorum. bu arada bu sendromu öğrenene kadar bazen anlık olarak sol elimle yaptığım anlamsız hareketlere sağ elimle neden engel olmaya çalıştığımı da anlamış oldum. yakın zamanda olmadı ancak aylar önce bir yerde oturmuş bir şeyler içerken anlık bir şekilde sol elimle kül tablasının yerini değiştirmeye çalışırken sağ elimle engel olmaya çalışmıştım ve kontrolüm dışında gelişen bu duruma anlam verememiştim. aynı şekilde bir gün sağ elimle gardıroptan gömleğimi alırken istemsiz bir şekilde sol elimle tekrar yerine koymuştum. bir keresinde de tuvaletin ışığını defalarca kez kapatıp açmıştım. tam giderken kapatıp sol elimle tekrar açtım geri gelip tekrar kapattım sonra sol elimle tekrar açtım noluyo lan diyerek durup sağ elimle ışığı kapattım ve gittim. bu durumları anlık refleksle mala bağladığım hallere yorup geçiştirmiştim ancak durum sandığımdan daha komplikeymiş.

    aslında ben bu korkuyu en çok askerde yaşadım. suriye sınırında karakolda askerlik yaptığım için hepimizin elinde dolu şarjörlü silahlar vardı ve "ulan ya şimdi kontrolüm dışında hareket edip arkadaşımı vurursam?" diyerek çok kez tüfeğin emniyetini defalarca kez kontrol edip doldur boşalt yapmışlığım olmuştu. demek adı yabancı el sendromuymuş. öğrendiğim iyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum ama her hafta sonu gittiğim düğünlerden birinde sevmediğim biri karşımda oynarken şunu yapabilirim sanırım.
hesabın var mı? giriş yap