• günümüzde yavaş yavaş arapçaya kayan tını.
  • 2 rus arkadaşımın dediğine göre ''şuşuşu''dan oluşan ses topluluğu. test etmek için türkçe bilmeyen kızlara spontane olarak orospu çocuğu dedim ve şaşkınlıkla doğru olduğunu onayladım.
  • slovak bir arkadaşımın zamanında söylediğine göre sürekli aynı kelimeyi tekrar ediyormuşuz. öyle anlıyormuş yani.
  • her milletin çeşitli seslere hassasiyeti farklı olduğundan -başlıkta daha önce de belirtildiği gibi- farklı milletten insanlar farklı tınılar yakalamaktadırlar.

    misal yunan bir arkadaşım inatla dilin çince'ye çok benzediğini söylemektedir. gerçi aynı şahsa göre ben konuştuğumda ve başka bir türk konuştuğunda da farklı tınılar duyuluyormuş, halbuki olaya bulaşan söz konusu türkler'in hepsi istisnasız çok temiz bir istanbul türkçesi konuşmaktalar.

    başka bir yunan'a göre de adeta sürekli küfür ediyormuşuz, çok sert bir dilmiş türkçe. sanırım burada türk kötüdür, dili de kötüdür önyargısı etken. şahsen ben aynı hissi bütün akdeniz dillerini duyduğumda yaşıyorum. tüm italyanlar, ispanyollar, yunanlılar sanki durmadan küfür ediyorlar birbirlerine. hele bir toplu taşıma aracında 10 tane ispanyol beraber yolculuk ediyorsa, kim kime ne zaman dalacak diye bekliyorum.

    almanlar'a sorulduğunda ise türkçe dilinin özeti -gene daha önce de belirtildiği gibi- ü harfi. türkçe konuşan birinin taklidini yap dediğimiz bir alman arkadaş "ümülümülümülü" demiştir. kendi dillerinde de ü harfi olmasına rağmen neden bu kadar dikkatlerini çekiyor bilemiyorum.

    iranlılar da ü harfini fena halde duyuyorlar. bu noktada bunu anlayabiliyorum, adamların dilinde bu ses hiç yok. hatta eğlenmek için bir iranlı'ya bol ü'lü kelimeler söyletilebilir.

    gözlemlediğim bir başka şey de ı harfinin kimse tarafından kendiliğinden farkedilmediği. ancak böyle bir harfin varlığından insanlara bahsederseniz ve bu kişilere ı harfi içeren kelimeler okutmaya çalışırsanız eğlencenin dibine vurmamak işten bile değil.

    son olarak kelime sonundaki r harfimiz kesinlikle son harf olarak algılanmıyor. hiç bir yabancı bizden duyduğu iyi günler, iyi geceler gibi basit ve kısa cümlecikleri doğru söyleyemiyor. onlar söylediğinde duyulan hep şu oluyor "iyi gecelersş, iyi günlersş". dikkat edilirse bu bir gerçek, o r komik bir şekilde sş sesi çıkararak bitiyor dil ile damak arasında titreşim sonucunda.

    akla sonradan gelen durum edit'i: türkçe'nın akıcı olduğu yorumları da sık rastlanan yorumlardan, başlık altında da defalarca dile getirilmiş aslen. sanırım bu da ulama denen olguyla alakalı bir konu.
  • bir kaç farklı italyan'dan duyduktan sonra söylemekte beis görmüyorum, dilimiz fransızca'ya benziyormuş. ha bir de, nasılsınız demeye çalışıyorlar, hiç sesli harf kullanmıyormuşuz gibiymiş.
  • almanların bu konuda ü harfini itin götüne sokmasını çok düşündürücü bulmuşumdur.

    (bkz: wülfüng şüblü)

    http://www.youtube.com/watch?v=u4jpjew2lu4
  • çok farklı uluslardan insanlara bu soruyu yönelttiğinizde alacağınız en muhtemel cevap " akar su gibi" olacaktır. konuşma içerisinde kelimelerin bolca "s" harfi içeriyor olmasından mütevellid olsa gerek bir çok yabancı arkadaşım yukardaki tanımlayı yapmışlardır. akar su gibi, daha da çok sevmeye başladım güzel dilimizi.
  • turkce hakkinda hic bir fikri olmayanlar rusca veya japonca'ya benzedigini dusunuyor.

    kaynak: kisisel istatistiklerim
  • bir yunan'ın ifadesine göre tsstss sesi,*
    bir avusturyalı'ya göre vıçvıç diye bir şey,
    bir japon'a göre de her an anlayabilme ihtimali olduğunu düşündüğü bir ahenkmiş..

    belgeselin tekinde rastladığım rus dilbilimci bir amcanın* "türkçe, satranç gibidir" lafını da ekliyorum..türkçe, çok yönlüdür..aslında bu dile yabancı kişilerin türkçe'yi, iki bilemedin üç heceyle özetleme çabaları, onların denk geldikleri birkaç cümleden cımbızladıklarından ibarettir..

    ayrıca (bkz: türkçe'nin tınısı)..

    edit: sizont der ki "-nin eki ayrı değil"..
  • yabancıların konuştukları (dolayısıyla aşina oldukları) dile göre değişen farklı fonetik algılardır. çeşitli ülkelerden insanlarla uzun süre bir arada yaşandığında bu farklı algılar rahat bir şekilde anlaşılmaktadır. şöyle ki; avrupa'nın batısındaki dilleri konuşanlar, türkçeyi fonetik olarak genellikle "sert ve kaba" bir dil olarak algılamaktadır. buna karşın doğu avrupa ülkelerinden gelenlerin kullandıkları dil gruplarına göre, türkçe'ye dair pozitif fonetik algılayışları gözlemlenebilir. bu anlamda özellikle slavik dilleri konuşanların türkçe'nin fonetik yapısına garip bir hayranlıkları vardır. fakat örneğin; fransız, ispanyol, portekiz ve italyanlar; türkçe'nin fonetik yapısını "agresif" bir dil gibi algılarken, rus, leh, çek, slovak veya ukraynalılardan ise ekseriyetle kulaklarında hoş bir etki bıraktığı izlenimlerini duymak mümkündür.

    bu bir tarafta pozitif, bir diğer tarafta ise negatif etki bırakan değişken fonetik algılarda; türkçe'deki "ç" ve "ş" gibi bazı sert sessiz harflerin yaygınlığın bir etkisi olduğunu sanıyorum. slavik dilleri kullananların bu harflere kulakları daha çok aşina ve yatkınken, diğer bazı batı dilleri konuşanlar içinse tam tersi bir durum söz konusudur.
hesabın var mı? giriş yap