• "çok eski zamanlarda tanrı'nın türklere armağan ettiği bu taşla pek çok savaş kazanılıp pek çok felaket savuşturulmuş çünkü bu sihirli taşla doğa olaylarına hükmedebiliyorlarmış...istedikleri zaman yağmur hatta kar yağdırıp düşmanlarını telef ediyorlarmış..."

    yakutlarda* sata, altaylarda* yada/cada, kıpçaklarda çay/say, kırgızlarda jaytaş/zajtaş olarak bilinen bu taşın yağmur, kar, fırtına üzerinde gücü olduğuna inanılırdı.

    nerdeyse her devirde türklerin elinde bulunan bu taşın gücüne öyle herkes hükmedemezdi. yada taşını sadece yağmur büyücüsü/şamanı diyebileceğimiz yadaçılar* kullanırdı.

    türkler bu taşla istediği zaman yağmur, kar, dolu yağdırır ve fırtına çıkartabilirdi ve bunu özellikle savaş sırasında düşmanlarını yenmek için kullanırlardı. (buradaki yağmur bereket anlamındaki yağmur değil, felaket getiren, orduları telef eden bir yağmur)

    yada taşı gök rengi, sarı, ak ve yeşil renklerinde olurdu.

    yadanın hayvan karnından çıkarılan bir taş olduğuna dair bir rivayetler de vardır ki bu düşünceden dolayı bazı yerlerde bu taş canlı sayılmıştır.

    örneğin yakutlar at, inek, ayı, kurt gibi hayvanların içinde bulunduğuna ve en kuvvetli yada taşının kurdun karnından çıkartıldığına inanırdı.

    bazı araştırmacılar, göç destanında çinlilere verilen kutlu dağ ile yada taşı arasında da benzerlikler olduğunu söyler. (bkz: kutlu dağ/@ay hatun)

    kaşgarlı mahmut, yat kelimesinin anlamını, taşlarla yağmur ve rüzgar getirmek için yapılan kamlık (şamanlık) olarak açıklar.
    (divanü lugati’t-türk, 3. cilt, s. 159)

    kırgızların er gökçe destanı'nda, er kosay'ın düşman ülkesine akın yaptığı esnada çölde başına gelenler şöyle anlatılır: "yanındaki adamlar susadı. er kosay'a susuzluktan şikayet ediyorlardı. er kosay, uzun kulaklı sarı atının eyerinin altından çay taşını çekip çıkardı. salladı salladı yere koydu. havadan yağmur yağdı yağmur suyunu içtiler.”

    islamiyetten sonra ise pek çok mitolojik öge gibi yada taşı da islami motiflerle süslenmiş. muhtemelen allah'ın sözünün yazılı olduğu bir taş olarak görülen yada taşı, allah'ın türklere nuh ve yafes aracılığıyla armağanı kabul edilmiş.

    anadolu'da çocukları tehlikelerden korumak için takılan yat taşı/yat boncuğunun da kuşkusuz yada taşıyla bir bağlantısı var…

    "güney sibirya'da, baykal gölünün batısında oturan buryat moğolları da, boğa şeklinde bir rüzgar tanrısının varlığına inanırlar ve bu ruha buhan-zada derlerdi. bunun türkçe karşılığı da, boğa-yada demektir. öyle anlaşılıyor ki bu ruh, bir boğa şeklinde idi ve yada taşı ile yani yağmur yağdırmak ve rüzgar çıkarmakla bir ilgisi vardı. fakat bu boğanın, nasıl yağmur yağdırdığı hakkında şimdilik hiçbir bilgimiz yoktur."
    (bahaeddin ögel - türk mitolojisi)

    okuma yapılan ve yararlanılan kaynaklar:
    yaşar çoruhlu - türk mitolojisinin ana hatları
    celal beydili - türk mitolojisi ansiklopedik sözlük
    bahattin uslu - türk mitolojisi
    deniz karakurt - türk mitoloji sözlüğü
  • "kaşgarlı mahmut'un çağdaşı olan gardizi'nin zeynül ahbar adlı eserinde yat taşının menşei hakkında şöyle bir rivayet nakledilmektedir: peygamber nuh aleyhisselam cihanı 4 oğlu arasında taksim ettiği zaman türklerin atası olan yafese de şark diyarlarını vermişti. nuh peygamber tanrı'ya oğlu yafes istediği zaman yağmur yağdırabilmesini mümkün kılacak bir dua öğretmesini niyaz ediyordu cenabı hak sevgili peygamber'in duasını müstecab kılarak yafes'e bir dua öğretiyor yafes duayı unutmamak için bir taşa yazıyor ve bunu muska gibi boynuna asıyor. türkistan'a gelen yafes bu taşla istediği zaman yağmur yağdırıyor ve suları taşırıyordu yafes öldükten sonra taş türkiye türklerinin ataları olan oğuzlara intikal ediyor lakin diğer türk kavimleri de yafesin evladı oldukları için taş üzerinde hak iddia ediyorlardı bunun üzerine oğuzlar diğer türk kavimlerinin bu meseleyi halletmesi için yaptıkları teklifi kabul ederek kura çekiyorlar kur'a türk kavimlerinden biri olan karluklar'a çıkmış ve taş onlara verilmiştir bir müddet sonra karluklar yağmur yağdırmak istediler lakin bu maksatla yapılan işten olumlu bir sonuç alınmamış ve gökten bir damla yağmur yağmamıştır. böylece taşın sahte olduğu anlaşılmıştı oğuzlar asıl taşı saklayarak karluklar a ona benzeyen başka bir taş vermişlerdi meselenin anlaşılması üzerine türk kavimleri arasında uzun ve kanlı bir savaş başlamıştır."
  • türk tarihinde yada taşı
    (yada-jade-yeşim)
    türklerin yağmur yağdıran ''yada'' taşı

    türk kültür tarihimize baktığımızda ''yada'' taşı olarak da bilinen taş aracılığıyla , bir nevi sihir ya da büyü yoluyla kar ve yağmur yağdırıldığını örneklerle görmekteyiz. türk mitolojisinde de kullanılan yada taşı , yağmur yağdırmaktan , düşmanları telef etmeye kadar bir çok amaçlarla kullanıldığı bilinmektedir. orta asya'da yağmurun ''yada'' taşı sayesinde yağdırıldığına inanılmaktadır. yada kelimesi , yad kökünden türetilmiştir. dışsallık , erişilmezlik ve gizem anlamları içerir. moğolca'da yadah , tuvaca yadı sözcükleri ise ihtiyaç halinde olma ve gerek duyma anlamlarını ifade eder. kelime ayrıca yad/yat/yay/zay köküyle bağlantılı olarak yaratmak yaymak anlamlarına gelir. bu taş ile büyü yapan kimselere ise yadacı/yatçı/cadacı veya yayçı adı verilmiştir.

    türk ve altay şamanizminde ve halk inancında simyacılık yapmak ya da yadlamak da denilir. türk mitolojilerinde simya (dönüştürme) özelliğine sahip , havayı suya dönüştürerek yağmur yağdırdığına inanılan bir taştır. ''yada'' taşı tanrının ulu kamlara armağanıdır. bir kurt tarafından getirildiğine dair rivayetler vardır. kimi rivayetlerde ise kurdun karnından çıkan bir taştır. şaman bu taş sayesinde yağmur ve kar yağdırabilir. ''yada taşı'' dualar edilerek ve tılsımlar okunarak suya bırakılırsa yağmur yağdırılır , atın yelesine asılırsa serin rüzgarlar estirilir. yangının içine atılırsa alevleri söndürür. taş kar ve dolu da yağdırabilir. bir kabın içine kar veya su konularak içine de bu taş bırakılırsa dilekleri gerçeğe dönüştürür.

    kimilerine göre bu taş çin'in uzaklarında bulunan madenlerin mahsulüdür. kimi kaynaklar ise bu taşın türk ülkesinde bir dağda bulunduğunu , hatta bu dağ civarındaki vadilerden geçenlerin , geçiş esnasında taşların birbirlerine sürtünmesinden yağmur , kar , fırtına ve tufan çıkmasın diye hayvanların ayaklarını yün ve benzeri yumuşak şeylerle sardıkları kaydedilmektedir. ''yada taşı''nın karluk ülkesinde olduğunu ifade edenler de vardır.

    abdülkadir inan'ın ''eski türk dini tarihi'' eserinde ''el-lügat'ün neviyye'' sözlüğünde ''yada taşı'' hakkında ''yağmur boncuğu derler bir nesnedir ki , ona kurban kanı sürülmekle yağmur yağar'' denildiği kayıtlıdır.

    bu hususta çin kaynaklarında da olduğu gibi arap , fars ve osmanlı kaynaklarında da bu konu hakkında bilgiler vardır. arapça islam kaynaklarında hacerü'l metar , farsça kaynaklarda seng-i metar(yağmur taşı) , seng-i ceda (ceda taşı) diye geçen taşa , muhtelif türk lehçelerinden yakutça'da ''sata'' , altaycada ''cata'' , kıpçak lehçelerinde de ''cay'' , çağatayca'da ise''yeşim taşı'' adı verilmektedir. (1)
    ***

    kaşgarlı mahmut işte bu yağmur taşını ''yat'' ismi ile isimlendirmektedir. kaşgarlı ''yada taşı'' hakkında ''bir türlü kamlıktır(kahinlik). belli başlı taşlarla yapılır (yada taşıyla). böylelikle yağmur ve kar yağdırılır , rüzgar estirilir.bu , türkler arasında tanınmış bir şeydir. ben bunu yağma ülkesinde gözümle gördüm. orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi ; bu suretle kar yağdırıldı ve ulu tanrı'nın izniyle yangın söndürüldü.''(2) demektedir.

    kırgız sözlüğünde de ; '' caytaş : güya koyun işkembesinde bulunan ve yağmur yağdırma hassasına malik olan küçük taş'' şeklinde geçmektedir. tarama sözlüğünde '' yada taşı eskiden usulüne göre kullanılınca yağmur yağdırıldığına inanılan bir yağmur taşı'' şeklinde geçerken, ingilizce bir sözlükte '' yede , cebrail tarafından nuh peygamber'e verildiği bilinen bir taştır. yağmurun yağışına ve yağan yağmurun kontrolüne vesile olur'' denilmektedir.

    yahudi inançlarından da beslenen islam motifli türk efsanesine göre ;
    nuh peygamber , tufandan sonra gemisinden çıkınca ham,sam ve yafes adındaki oğullarından her birini bir ülkeye göndermiştir. yafes'i türk ülkesine göndermeden önce ona ''yada'' taşını vermiştir. yasef de taşı oğlu türk'e bırakmıştır. sonra bu taş oğuz han'a kadar gelmiş ve kullanılmıştır.

    kaşgarlı mahmut'un çağdaşı olan gardizi'nin "zeynül ahbar" adlı eserinde yat taşının menşei hakkında şöyle bir rivayet nakledilmektedir: "peygamber nuh aleyhisselam cihanı dört oğlu arasında taksim ettiği zaman türklerin atası olan yafes'e de şark diyarlarını vermişti. nuh peygamber tanrı'ya, oğlu yafes'e istediği zaman yağmur yağdırabilmesi mümkün kılacak bir dua öğretmesini niyaz ediyor.

    türklerin atalarına, tanrının yağmur yağdırma gücü verdiğine dair çeşitli söylentiler, çin, hıristiyan ve islâm kaynaklarında yer alır. islâm yazarlarına göre türklerin atası olan yafes'in babası türkistan'ı oğluna verir. yafes, kurak bir ülkede ne yapacağını sorar. babası da oğluna "yağmur taşı"nın gücünden bahseder ve ihtiyaç duyduğunda allah'a yağmur yağdırması için dua etmesini söyler ve üzerinde dua yazılmış tılsımlı taşı ona verir. bir efsaneye göre "yada taşını" yafes'ten oğuz han almıştır ve bu taş oğuzların eline geçtiği için de onlarla karluklar, hazarlar ve diğer türkler arasındaki savaş bitmek bilmemiştir.. bazen de bu taşın koruyucusunun zada han olduğu söylenir.

    ***
    13. asırda yaşamış bir müellif de yağmur taşının şekli ve menşei hakkındaki sözleri şöyle hulasa etmiştir; "yağmur taşı yumuşak, büyük bir kuş yumurtası büyüklüğünde olup üç türlüdür. bu taş hakkında muhtelif fikirler vardır. bazılarının zannına göre bu taş, çin'in doğu sınırlarında bulunan madenlerden hasıl olmaktadır. bazılar derler ki bu taş, çin'in serhaddindeki sürhab adlı kırmızı kanatlı büyük bir su kuşunun mahsulüdür" demektir. türklerin kültür hayatı, folkloru, etnografyası üzerinde yapmış olduğu araştırmalarla tanınan radloff, 1861 yılında altay'da abakan ırmağı kaynağı çevresinde bulunduğu sırada yağmur taşı ile ilgili bir olaya tanık oluyor. bu defa şiddetli yağmurdan kurtulmak için rehberi olan şahıs, aynı zamanda yadacı olduğundan yağmurun durması ve gökyüzünün açılması için efsun mahiyetinde manzume okuduğunu kaydetmiştir.

    yada taşı ile ilgili olarak çin kaynaklarından öğrendiğimize göre , göktürkler'in kurttan türeyişini anlatan efsanelerden birinde , göktürkler'in atalarının kabile reisinin on yedi kardeşinin olduğu ve kurttan doğmuş olduğu ve diğerlerinden farklı olduğu belirtilmektedir. tabiat üstü bir kudrete ve özelliklere sahip olan kardeşin , yağmurun yağdırılması , rüzgarın estirilmesi hususunda emirler verebildiğini belirtir. (3) bunların ataları hunlardan geliyordu. zira hunlar düşmanlarına karşı yağmur dolu ve kar yağdırarak veya fırtına ve rüzgar çıkararak onları mağlup ediyor ve bunu yapabilen kahinlere sahiplerdi. onların 5. asırda kuvvetlenen cücen(juan-juan)lerin istilasına karşı kendilerini bu sayede korudukları belirtilmiştir.(4) bu sayede cücenler'in onda üçü sellerde boğulmuş ve soğuktan kırılmıştır.

    altay-türk masallarından olan kara-atlı masal kahramanlarından kara-atlı han'ın oğlunun üstün kuvvet ve cesareti yanında , attığı mara ile dokuz karış kar yağdırdığı , her yandan rüzgar çıktığı zikredilir.(5)

    alplerin silahları arasında da yada taşı bulunmaktadır , isterlerse havayı istedikleri gibi değiştirebilirlerdi. manas destanına göre alp almanbet çok usta bir yadacıydı. bozkır destanlarında ya da geleneği çok önemli bir yer tutmaktadır.

    evliya çelebi(1611-1682) , kafkasya yollarında seyehat ederken(1641) , bir yerli büyücünün galip efsunlarla bulutlar gökte toplayıp sağanak boşandırdığını anlatmıştır.

    gökalp'in değerlendirmesine göre , islamiyetten öncesi devre ait türk destanlarından olan böğü tekin efsanesi , bu taşın gökten inen altın ışıktan meydana geldiğini gösteriyor. bu efsaneye göre kutlu dağ'ı vücuda getirmiştir. kutlu dağ , yeşim taşından bir kayadır ki , türklerin elinde bulundukça türk hakanlığı dünyaya hakimmiş. yulun tekin zamanında çinliler , bu gafil hükümdarı aldatarak türklerin bu kıymetli tılsımını elinden almışlardır. bunun akabininde türklerin büyük göçü meydana gelerek türkler her tarafa dağılmış ve bu sırada uygurlar da beşbalık ülkesine kadar girmişlerdir. bu rivayet yada taşının eski türk hayatındaki ehemmiyetini göstermektedir.(6)

    ***

    şaban şifai'nin 4.mehmet'e yazdığı iddia edilen ''risale-i şifaiyye fi beycini enva-i ahcar'' isimli eserde de bu taşın yer aldığı bilinmektedir. eserde '' hiç bulut olmadığı halde yada taşı ile yapılan işlemden iki saat sonra bulutlar gökyüzünde görülmeye başlar ve ardından bereketli yağmurlar yağar. ne kadar gerekiyorsa ihtiyaç olunan kadarıyla yağmuru yağdırmak yadacı'nın hünerine bağlıdır. taşlar farklı renklere sahip olabilmektedir. genellikle siyaha çalan toprak renginde olup üzerinde kırmızı noktalar vardır. beyaz olup üzerinde kırmızı noktalar olanlara da rastlanmıştır. büyükleri bir kuş yumurtası kadardır'' şeklinde yer almıştır. kaşgarlı mahmud'un eserinde ise söz konusu taşın iki türlü olduğunu ve bazı yörelerde birine ''örünk kaş''(beyaz) , diğerine ise ''kara kaş'' bilgisi yer almaktadır.

    yada taşı ile nasıl yağmur yağdırıldığı hususunda çeşitli rivayetler vardır. bazılarının bu taşı yüksekten alçağa doğru akan suyun içine konulduğunu , bazıları da bu taşın kullanışını yalnız türklerin bildiğini , bunu kimseye söylemeyip sır tuttuklarını , kimseye öğretmediklerini söylüyor. (11)

    türkler ve moğollar , tabiatın hassas dengesini korumak hususunda son derece dikkatli davranmışlardır. özellikle av ve süngü törenlerinde tabiatın dengesini bozmamak için dikkatli davranmışlardır. yat törenlerini bilhassa kışın yapmamak gerekir. çünkü bu işlem bitki ve hayvanlara zarar verir. yazın ona sık başvurmamak lazımdır , zira pek çok kurt ve böceğin ortaya çıkmasına sebep olur.

    yadacıların durumunda ise ; yadacılığı meslek edinmiş kimselerin hepsi yoksul kimselerdir. yadacıların yada yapışlarında çoluk çocuklardan birinin ölmesi veya elindeki malını yitirmesi veya hayvanlarının çalınması gibi bir felakete uğradıkları kendilerinden duyulmuştur. hükümdarlar ise yadacıların kayıplarını her defasında tazmin etmeye çalışmıştır.

    çağdaş türk halklarının folklarında yada taşı efsanesi en çok yayılmış efsanelerden biridir.
    bu taş yakutlara göre, at, inek, ayı, kurt gibi hayvanların midesinde bulunur. en kuvvetli sata taşı, kurdun karnından çıkarılan taştır. sata taşı ile şamanlar yağmur, yazın kar yağdırabilirler; müthiş fırtına estirilir. sata taşı yakutlara göre canlı bir cisimdir. insan kafasına benzer. yüzü, gözü, kulağı, ağzı çok net görülür. kadın veya bir yabancının eli veya gözü dokunursa ölür, kuvvetini kaybeder. canlı sata'yı ele alıp yukarı kaldırılırsa derhal soğuk rüzgar eser, yağmur veyahut kar yağar. elinde bu taşı bulunduran adam, uzak yola çıkar ve bunu da atının yelesi veya kuyruğu altına bağlarsa at terlemez, daima esen serin rüzgar altında rahat rahat seyahat eder" yada taşı daima rüzgar esen dağlarda bulunur. bu taşı elde emek için yadacı, bütün mal ve mülkünü feda edebilir."

    yadacılığın her ne kadar islamdan sonra yapıldığına rastlansa da , bu adetin unutulmasında türklerin islamiyet'e girmiş olmalarının rolü yüksektir. kaynaklarda da ifade edildiği gibi , yadacıların yada esnasında söyledikleri sözlerin bir müslüman için küfre götürücü olması , allah'ın takdiri kabul edilen rüzgarın esmesi , yağmurun yağması gibi tabii olaylara müdahaleyi islam inancıyla bağdaşır bulunmaması bu adetin unutulmasında etkilidir. son olarak ise yadacıların her yada yapışlarına müteakip mutlak suretle bir zarara maruz kalmalarına dair olan yaygın kanaat dolayısıyla yadanın zamanla unutulmasında etkili rol oynamıştır. islam sonrası yağmur duası bu uygulamanın kısmen yerini almıştır.
    marco polo , türkler'le karışan keşmir halklarında da yada taşı ve yağmur yağdırma sanatının bulunduğunu yazmaktadır. moğol döneminde farsçaya geçen yadamışı/cadamışı deyimleri sihirli güçlerle yağmur yağdırmak anlamına gelmektedir. türklerin yada taşı'nı kullanmaları üzerine kaynaklarda ayrıntılı bilgi vardır. örneğin bir eserde şöyle denilmektedir.
    "türkler arasında, türlü renk ve cinsleri olan yat taşı (yada taşı) vardır ki onun madeni hıtay ve tavgaç dağları'ndan çıkar. bu taş aracılığı ile yağmur, kar, dolu çekilir. türkler, bu sanatı bilip uygulayanlara yatçı derler. bu işte yetenekli olanlar, köyün bir yanına yağmur ve kar getirdiklerinde, köyün öbür yanında güneş açar. türkler bu taşı yanlarında taşırlar ve bu taş sayesinde düşmanlarına üstünlük sağlarlar. türkistan'da bir tepeden çıkan bu taşları kentlere götürürler, suya asar ve yağmur yağdırırlar.''
    ***

    yada taşının savaşlarda silah olarak kullanılışın son örneğini 18.yy'ın son yarısında gerçekleşen 1768-1774 osmanlı-rus savaşında görmekteyiz. kaynaklara göre bu savaşta osmanlı ordusunun uğradığı ilk büyük hezimet bu yüzdendir. rus ordusunun dörtte birini oluşturan kalmuk türkleri tarafından , müslüman osmanlı türklerine karşı silahın kullanılması sonucu perişan olan osmanlı ordusu , pek büyük kayıplar vermiş ve karadeniz'in kuzeyindeki bütün topraklarını terk ederek , tuna nehri'nin gerisine çekilmek zorunda kalmıştır.

    büyülü olan ''yada taşı'' ile yağmur yağdırmak için yapılan törenlerde duaların da önemini unutmamak gerekir. dualar gök tanrıya ve ata ruhlara yapılmaktadır. dua sırasında kollar yukarı kaldırılır , ileri uzatılarak elin üstü havaya , avuçlar da yere doğru açılır. dua eden şamanın bu halde duran elleri üzerinden dua süresince su dökülür ve suların parmaklar arasından yere akarak yağmur sembolize edilmiş , bu şekilde de yağmur yağdırılması amaçlanmıştır. yağmur töreni sırasında insanlar kırlara,tepelere ve özellikle de su kenarlarına giderler. kurbanlar kesilmiş , suya kuru at kafası ve taşlar atılırmış.

    yada taşı, türk dini tarihi içinde yağmur taşı (yada, yat), doğulu ve batılı araştırmacıların dikkatini üzerine çekmiştir.çok eski devirlerden beri türk kavimlerindeki yaygın bir inanca göre, büyük türk tanrısı, türklerin ceddi âlâsına yada (yahut cada, yat) denilen sihirli bir taş armağan etmiştir. türkler bu taşla istediği zaman yağmur, kar, dolu yağdırır ve fırtına çıkartabilirdi. bu taş her devirde türk kamlarının ve büyük türk komutanlarının ellerinde bulunmuştur. şamanlara göre, zamanımızda da büyük kamların ve yadaçların ellerinde de bulunmaktadır.

    bugün anadolu'da bu geleneğin izlerinin var olduğu ve bir şekilde devam ettirildiği de açıktır. "anadolu'nun bazı bölgelerinde "yağmur duası" ile ilgili gelenekler arasında kırk bir taşa dua okunup suya atmak adeti tespit edilmiştir." yine anadolu'da her türlü tehlikeyi uzaklaştıracağına inanılarak çocuklara takılan bir taşa da yat taşı, yat boncuğu dendiği bilinmektedir. bu adetlerinde "yada taşı" inancına bağlı olduğunu söylemek mümkündür.

    büyük kuraklık zamanlarında, gölün ve ırmağın olmadığı veya kuruduğu yerlerde suya kavuşma yada taşıyla olmuştur. gökte bulunan suyun yağmur olarak yere akıtılması için yada taşı devreye sokulmuştur. yağmur, kar ve dolu yağdırdığına inanılan bu taş sayesinde hem kuraklıktan ve susuzluktan kurutulmuş hem de çok fazla yağmur yağdırmak suretiyle de düşmanlar helak edilmiştir.

    yada taşı, hem taş kültü hem de su kültü ile ortak bir ilişki de olması münasebetiyle farklı bir değere sahiptir. bu yüzden taş kültü ile ilgili olarak en yaygın olan taş yada taşı olmuştur. her ne kadar farklı bir telaffuzla ve farklı isimlerle adlandırılsa da işlev olarak ortaktır. yani araplardaki hacerül matar ile farslardaki senki yede ve türk lehçelerindeki cay, cada, yada olarak adlandırılan taşlar aynı işlevdedir. türk halkları, belli dönemlerde bu taşı elde etmek için mücadele vermiştir. hatta uzun ve kanlı savaşların yapıldığı kaydedilmektedir.

    yada taşının yağmur yağdırmasının yanında azgın yağan yağmurun durdurulması için de bazı işlemler yapılmaktadır. yada taşıyla yağmur yağdıran kişiler bazı zamanlarda bir felâkete sebep olduklarından dolayı ya öldürülmekte ya da memleketten uzaklaştırılmaktadır.

    yada taşının rengi, şekli, bulunduğu yer ve kullanılış şekli hakkındaki bilgiler büyük oranda ortaktır.
  • celaleddin mengüberdi tarafından ahlat'ı aldığı dönemde kullanılmış. insanlar sıcaktan ve sineklerden şikayet etmiş. mengüberdi yada taşı'nı çıkarıp bizzat ayin yapmış. fakat mengüberdi biraz abartmış, yağmur dinmemiş. hatta eşlerinden biri "biraz yağdırsaydın yeterdi, şimdi ortalığı sele verdin" deyince, "benim gücüm yücedir, ben kullanınca böyle oldu" demiş.

    oldukça ilginç bir kesittir. keşke fransızcam olaydı da muhammed nesevi'den octave houdas'ın fransızcaya çevirdiği histoire du sultan djelal ed-din mankobirti, prince du kharezm eserini didikleyip yada taşına dair bütün kesitleri anlayabileydim.

    bir de kaydetmek gerekir ki, j. a. boyle enfes bir şekilde 10. yüzyıl moğollarının yada taşı'nı bilmediğini, 13. yüzyılda ise (genellikle moğollara karşı kullanıldığından) öğrendiklerini, bu bakımdan otokton bir türk miti olduğunu söylüyor.
  • bu taşın gücü, sadece hava olaylarını kontrol etmekle sınırlı görülmemektedir. bazı kamların bu taşı kullanma kabiliyetine göre güç hayvanlarının formuna dönüşebildiği inancı da hakimdir.

    kırgızların ve bazı türk boylarında yada taşının koyunların sindirim sisteminden çıkmasına dair inanış, bu hayvanların bağırsağında oluşan bezoar taşıyla da ilişkili ama bu sanrının oluşmasının tek nedeni bu değil. bezoar taşından ötürü yada taşı, zehir taşı olarak da anılmaktadır fakat diğer bazı toplumlarda ise taşın kurtların içinden çıktığı düşüncesi, gökten gelen kurt ana figürüyle de ilgili. çünkü ortak görüşe göre yada taşının dünya'ya ait olmadığı düşüncesi hakim. asya halklarında kurtların avlandığında içinde bu taşın aranmasının nedeni de biraz da bu yüzden. fakat her ne kadar taşın kökeninin göksel olduğuna inanılsa da; hayvanların içinde aranmasının ardındaki inancın asıl nedeni: kamlar, gücünü kaybettiğini düşündükleri yada taşını güçlendirmek için karnını canlı canlı yardığı kurt, kuş ya da başka bir hayvanın içine yerleştirmesiyle alakalı. taşın tekrar güçlenmesi için bir çok adımdan oluşan bu işlemin sonunda yada taşı hayvanın içinden çıkarılır ve taşın gücü, ona kurban edilen hayvanın yaşam enerjisiyle şarj edilir.

    taşın türkçedeki karşılığı nehir nefriti ya da nehir yeşim taşı olarak ifade edilebilse de jeolojik yapı açısından bahse konu taşların sibiryada özellikle görüldüğünü hatırlatmakta fayda var fakat bu taşların kanada menşeili türdeşleri de piyasada mevcut. nephrite jade, river jade ve siberian river stone adı altında yada taşının alım-satımının yaygın olduğunu da son olarak not düşeyim.
  • türk mitolojisinde yağmur yağdırabilen büyü taşıdır. tanrı, büyük kamlara bu taşı armağan etmiştir. böylece onlar istedikleri gibi yağmur ve kar yağdırılabilir, dona neden olabilir, hava olaylarını etkileyebilirler. koruyucu güçleri olduğu da söylenir. anlatıldığına göre soğuk olan bu taşlar yumruk büyüklüğünde ve türlü koyu renklidirler. üzerleri damar damar çizgilidir. içinden sesler gelmesine karın boş değildirler. kullanıldıkça zayıflar ve güçleri düşer hattâ tamamen yiter. en iyileri kendiliğinden kutlu hayvanların şeklini almıştır. özel bir yerde muhafaza edilir ve sık sık ele alınmaz, sâdece gerektiğinde kullanılır. kurdun karnından çıktığı söylenir. çin kaynaklarına göre türk şamanları savaşlarda kar ve yağmur yağdırarak zaferler kazanmışlardır.
    bu taş ile büyü yapan kişilere zadaçı/cadacı/yadaçı/yatçı/yayçı adı verlir. islâm kaynaklarına göre türklerin atasına babası tarafından türkistan toprakları verilir. gittiğinde burasının kurak bir ülke olduğunu görerek durumu söylediğinde babası ona üzerinde duâ yazılı olan bu tılsımlı yağmur taşını hediye eder. gerek duyduğunda bu taşı kullanırken mutlaka allah'a yağmur yağdırması için duâ etmesini tembihler. bir efsânede anlatıldığına göre bu “yada taşını” daha sonra oğuz han almıştır. bazı söylencelere göre bu taşın koruyucusunun zada han’dır. evenklerde “dyada” adıyla bilinir.
    anlam: (cay/yay/yad/yat/zat/zay). yayan (güç, enerji dağıtan) demektir. kelime kökünde dışsallık anlamı vardır ve insanın gücünün dışındaki olayları ifâde eder. uzaklık, erişilmezlik, gizem, yaratmak anlamları içerir. moğolca ve mançuca yadah ve tuvaca yadı sözcükleri ihtiyaç hâlinde olmayı ve gerek duymayı ifâde eder. yadgan sözcüğü moğolca’da şaman mânâsına gelir. farsça’ya geçen “yadamışı/cadamışı” sözcükleri büyü ile yağmur yağdırmak mânâsı taşır.

    türk söylence sözlüğü - deniz karakurt
  • en son osmanlı-rus savaşında kullanılmış, hatta bir rivayete göre yanlış kullanılmıştır. rus ordusuna zarar vermek için kullanılmış ama osmanlı ordusuna zarar vermiştir.
  • nuh peygamberin, türklerin atası olarak kabul edilen oğlu yasef’e verdiği bir nevi yağmur duasıdır.
  • islam öncesi türk inanışında gök, tanrılar dışında "yer su tanrıları ve ruhları" vardı. bu tanrılar ve ruhlar, göğün katlarında yaşayan tanrılar kadar güçlü olmasa da, bunların da bazı doğa olaylarına hükmetme ve yönlendirme gücü vardı.

    çeşitli cinslerde taşlar da, tanrılardan bir parça olarak görülüyordu. bunlardan en mühimi ise, "yat, ya da, sat, cata" adlarıyla anılan yada taşı idi. inanışa göre bu taşa sahip olan türkler, yağmur, kar ve dolu yağdırma gibi hava olaylarını gerçekleştirebiliyordu.

    kaşgarlı mahmud'un ünlü eseri divanü lugati't-türk'te bu taşla ilgili ilgimi çeken bir bölüm oldu, o kısım da şöyle: "yat: bir tür kamlıktır (kahinliktir). belli başlı taşlarla yapılır. böylelikle yağmur veya kar yağdırılır; rüzgar estirilir. bu, türkler arasında tanınmış bir şeydir. ben bunu yağma ülkesinde gördüm. orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar yağdırıldı ve ulu tanrı'nın izniyle yangın söndürüldü."

    yine firdevsi'nin şehnameadlı eserinde de türk-iran savaşlarında, türklerin bir taş yardımıyla hava olaylarını kontrol ederek; kendilerini yendiklerinden bahsetmesi de ilginçtir.

    bahse konu olan kaynaklar ve anlatılardan yola çıkarak, bu taşın canlı olduğu ve tanrı'dan bir parça olduğu fikriyle birlikte kendisine tanrı parçacığı diyesim geliyor.
  • ebu'l-abbas ibn muhammed ıbn isâ el-mervezî, oğuzlar, dokuz oğuzlar ve karluklar'la komşu horasan sınırında bulunan türkler arasında istedikleri zaman yağmur ve kar yağdıran ve fırtına çıkartan adamlar bulunduğunu işittiğini kaydetmektedir. yusuf el-tifâşî harzemşah alâeddin muhammed'in ordusunda bulunan bir türk'ün, istediği zaman yağmur yağdırdığını söylüyor.

    celâleddin harzemşah'ın inşâ kâtipliğini yapmış ve bütün seferlerine katılmış olan, nesevî'nin bizzat görüp, bildirdiğine göre, harzemşahların son hükümdar celâleddin harzemşah yada taşına sahipti ve bununla yağmur yağdırıyordu.

    fuat köprülü, bu âdetin hatıralarının anadolu oğuzları arasında asırlarca devam ettiğini, zira necatî, bâkî, nefî gibi osmanlı şairlerinde de bunu ima eden bir takım şeylere rast gelindiğini kaydediyor.
hesabın var mı? giriş yap