• ahmet yesevi gibi bir çukur kazdırıp içine girme arzusu şeklinde yan etkileri de bulunabilen ruh hali..
  • ya kos kos evde oturulur, disari cikma tekliflerine yok ben evde kaliim ders calisiim denir, ama bisii yapilmaz; ya da icinde berbat bir vicdan azabiyla disari cikilir, ne izlenen filmden ne de yapilan muhabbeten zevk alinir. felaket bi donemdir. en sonunda basliicam bu okula da derslere de denir, yine bisi yapilmaz, gelecek doneme kismetse nidalariyla ve midenize oturan sucluluk duygusuyla basbasa kalinir.

    yaklasan euro 2004 de ders calisma, proje hazirlama planlarini suya dusurmektedir. insan biraz da ogrenci milletini dusunur ya.
  • tezkere bekleyen asker psikolojisine benzer, ders calisma iskencesi de cabasi.
  • genelde yusufun şiddeti vizelerin durumunun kritikliği ile doğru orantılıdır.
  • karına aarılar girer uykusuz geceler başlar 1ay öncesinden başlııcam çalışmaya denir ama nedense hep yalan olur son günlere kadar ertelenirde ertelenir we son 2 gün çalışabilindii kadarı çalışılır ki oda çok zor gelir soora sınawa girilir ama herzamanki gibi kalınır
  • ben lisedeyken, ki son derece tembel olduğum yıllardır, önümde oturan bir arkadaşım vardı, ki kendisi çok çalışkandı, sınav olacağımız zaman daha hoca gelmeden yerine oturur, maça hazır bir boksör edasıyla yumruklarını sıkıp, neşe içinde yumruk atıyormuş gibi hareketler yapar ve yapamayacağı hiçbir soru olmadığını, her şeye hazır olduğunu söyler, heyecanla sınavı beklerdi. bu hareketlerine doğru dürüst bir anlam veremezdim, hayatımda liseden önce çalışkan olduğum dönemler de olmuştu (yıl ortalamasını 10 tutturduğum bir yıl bile olmuştu), ama hiçbir zaman hiçbir sınavı böyle bir zevk içidne beklememiştim. üniversitede son derece sevdiğim bir bölümde okurken -ki lise bozgunundan sonra sonra yeniden çalışkan ve başarılı olduğum yıllardı- yüzlerce sayfadan finale girerken de konulara hakimdim, ama yine de, en baba yorumlarımı yaptığım sınavlarda bile sınav öncesi hep o arkadaşımı hatırladım; ama bende o his asla vuku bulmuyordu. sonraki yıllarda bu arkadaşın okuduğu üniversitede de aynı tepkiyi sürdürdüğünü -kendisinden- öğrendiğimde bunun kesinlikle sınava hazır olmakla bir ilgisi olmadığına, tam tanımlayamadığım bir çeşit psikolojik bozukluk olduğuna kanaat getirdim. ama diyebiliriz ki bazı öğrenciler, özellikle üniversitede, sevdikleri bölümleri okuyorlarsa finaller öncesi zevkle ders çalışıp gayet hakim oldukları konulardan sınav olmanın keyfine hazırlanabilirler ve psikolojileri de gayet iyi olabilir. ama çok da iyi olmasın, ayıp.
  • yaklasan finaller oncesi sinavlarin stresi yetmiyormus gibi bir de solunum yollari enfeksiyonuyla ugrasmaktan bitap dusmus psikolojimdir. anladim ben, kader bu. yukardan birileri sinifi gecmemi istemiyor sirf o yuzden.
    (bkz: yilbasi tatilinde ne halt yedin o zaman kardesim)
  • bütün dönem boyunca "1 ay evvelden çalışıcammm!" denilen; ama nedense bir kısım öğrenci tarafından konular sıkışmadıkça çalışma eyleminin son geceye bırakıldığı dönemdir.
  • her final bir öss'ymiş malum, 8 final dönemi sonra fena halde anladım. düşünsenize; öss, "hayat 3 saat mi?" bik bik gibi atıp tutulan yakarışlardan sonra üniversiteye geldiniz ve bir bakıyorsunuz final dönemine geliyorsunuz bir kaç ay sonra. bir de zor bir bölüm okuyorsanız yandınız; o "yatarsın arkadaş üniversite'de" aldatmacasından sonra işler ters gider, dersler zorlaşır. üstüne de belki evdeki karısı ile kavga yapmış profesör hocanız termodinamik'ten sorduğu 3 sorunuza 50 vermez kalırsınız. bir kaç tane ders de böyle olursa kredi yetmez, aynı gün termodinamik, makine elemanları sınavları olur. tabii ki kalırsınız!

    sonra ne psikoloji kalır ne başka bir şey. "hayat işte" dersiniz, umursamazsınız. o eskiden dedikleri "1 soru ile bin kişi geçersin" aldatmacası yalan olur, tek soru ile bir profesörü geçemezsiniz, tabi birden fazla profesör aynı gün üstünüze gelirse, olacakları kabul eder, yatar uyursunuz...
hesabın var mı? giriş yap