• yalnızlaşmak belli dönemlerde insanın kendini korumak için sığındığı bir yöntem olabilir. ya da aslında ben biraz böyle yapıyorum galiba.
    bazı zamanlar benzerini bedenim için de yaparım. az beslenirim mesela, tüketimi asgariye çekerim. işte detoks dedikleri şey gibi ama çok çaba sarf ettirmeyeninden. biraz dur diyor sana bir şey, duruyorsun gibi...

    son zamanlarda bana mı öyle geliyor yoksa üst üste çok fazla mı insan dramı izliyoruz?
    vahşetin birinci elden bir tür ölüm pornosu haline getirilip karşımıza çıkması beni dehşete düşürüyor.

    çok acayip bir şey bu. gündem olmuş bir haberi öğrenmemek için çabalamayı denediniz mi hiç? resmen kuşatılıyorsunuz, kurtulma ihtimaliniz yok. hatta tam bitti sandığınız anda hiç ummadığınız biri, siz daha onu susturmaya vakit bulamadan boşaltıyor bilgiyi önünüze, öylece kalıyorsunuz.
    insan empati yapan bir canlı. hatta bazı hayvan türleri de öyle. başka bir canlının yaşadığı acıyı gördüğünde aynı değerde olmasa da belli bir miktar acı duyuyor, üzülüyor. neyse ki beynin kendini koruma yöntemi var, genelde yakın çevresindeki olayları daha derin bir üzüntüyle karşılarken, diğerlerine görece olarak giderek azalan bir empati kuruyor ve böylece üzüntüden ölmüyor.

    ama insanların daha hassas olduğu zamanlar veya olaylar var. galiba benim öyle bir anıma denk geldi, sanki derim incelmiş gibi bir his bu. üzüntünün cildinize değen iğnelere dönüştüğünü hayal edin ve hatta o iğnelerin ucunun çok sıcak olduğunu... öyle bir döneme denk geldiğinde çevrendeki her şey üstüne geliyor. eğer duygularını toplum içinde yansıtmaktan hoşlanmayan biriysen de yalnızlaşmayı seçiyorsun. bir de bunu daha önce yaşamış biriysen kendini üzülmekten kaynaklı hastalıklara karşı korumanın yollarını az çok biliyorsun.
    zaten bu tür konulardan duyduğumuz üzüntünün, öfkenin konuşarak azaldığını düşünmüyorum. sanki konuşmak daha da köpürtüyor, dert ettiğin şey kendine yer buluyor, her yeni fikir de alevi körüklüyor gibi. o nedenle mümkün olduğunca kaçma, uzaklaşma yolunu denemekten yanayım.
    neyse ki bana tahammül eden birkaç arkadaşım var da bu dönem bittiğinde yalnız bırakılmıyorum.
    çünkü yalnızlık bir tercihse ilaç, mecburiyetse zehir gibidir.
  • "gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
    ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
    unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
    toprağı rüzgarı denizi göğü
    o her zaman bir insanla anlamlı
    tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
    unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
    ve ucuz korkuların kör kuyularına
    daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz."*
  • genel olarak televizyon, cep telefonu ve internetin her eve girmesi ile insanlar arası iletişimin azalması/ tükenmesinden kaynaklanır ve gün geçtikçe artan şiddettedir.
    aile içinde akşamları dizi izlenirken sıkıyorsa biri konuşsun,
    ergeni pc nin başından kaldırabilene aşkolsundur,
    sosyalleşeyim diye dışarı çıktığınız arkadaşlarınızdan birkaçı gene gözünü/ elini cep telefonunun ekranından çekmeyecektir, muhabbet hak getire,
    sevgililer de ona keza, yenisine sağlık deyip bir sms ile ilişkiler bitirilmekte, başladığı gibi.
    ne fena.
  • insansızlaşmakla başlar.

    birer ikişer giderler, bazılarını sen çıkarırsın, kimisi geldiği gibi gider. bir zaman sonra da insansızlaşırsın.

    sızlanırsın, sızlarsın, sızlar.

    sızlatır. *
  • 3o yaşında her şeyi olan, yalnız yaşayan erkeği ve yalnız, güçlü, kariyer sahibi, ayakları üstünde duran kadını överek katkıda bulunduğunuz şey.

    insanoğlu için yalnızlık bu kadar matah bir şey değildir.
    lakin yalnızlaşmaktan korkup yanlış insanları yanında bulundurmanın da lüzumu yoktur.
  • tek başına olma gururunu terk ettiğinde, tek başına bırakıldığını anlamak, saniye geçişlerinin bile faaliyetini durdurduğunu duymaktır. bir sükunet, sayılamayacak kadar çok tıkı örter. saatler durur. sen bırakıldığınla kalırsın.
  • insanın kendini ayıplı görmesi, sevmemesi ve kendini saklaması. önce kendinden, sonra herkesten.
  • herkesten uzaklaşmak istiyorum ama yalnız kaldığım an sıkılıp aksini düşünüyorum. sorunumun ne olduğunu bilmediğim halde insanları suçluyorum ki soyutlaştırmaya başlıyorum kendimi. yalnız kaldıkça takıntılı hale geliyorum. kim kiminle takılıyor? acaba şu an ne yapıyor? bana cevap vermiyor bilmeden bir şey mi yaptım acaba?
    onunla da olmuyor onsuz da... bilemiyorum.
    bir şeyler yaşıyorum ama ne olduğunu bilemiyorum.
  • peşin şerh: yalnız kalmaktan korkarım, ama yalnızlığın da hayatın bir parçası olduğuna, olması gerektiğine inanıyorum ben.

    insan yalnızlığı, dinginliği tatmalı.

    ama makul seviyede...

    yaşanmışlıkların hesabının çıkarılması, zararların telafisi, yaraların sarılmaya çalışılmasıyla bir felaket sonrası sakinliğine benzetilebilecek olan yalnızlaşma hali de bunun bir veçhesidir.

    bir arkadaşımın akrabasının cenazesinde babası gömülürken ne yapacağını bilemeyen yirmili yaşlarında bir çocuk gördüm bugün.

    toprak atılırken mezarının başında öylece bekliyordu.

    eline küreği uzattılar almak için hamle yapamadı, bekledi, bekledi sonra küreği bir başkası aldı.

    ağlamıyordu, hissiz gibiydi.

    yanına gittim elimle toprak aldım ve işaret ettim, sende al dedim.

    ben toprak atmaya başladım o da atmaya başladı.

    toprak atma bitti eline ibriği verdiler su dökmesi gerekiyordu, öylece durdu bekledi, annesi seslendi, oğlum su dökeceksin babanın mezarına, döktü.

    dua edilecek ellerini açmadı, bir aile büyüğü eliyle gözüyle işaret etti böyle yap diye o da elini açtı dua etmek için.

    o kadar emindim ki bu çocuğun yalnızlığına ~ yalnızlaştırıldığına.

    yanında bir arkadaşı yok, ailesi var gibi ama yok, babasına cenazede ağlamayan çocuk muhtemelen hayattayken de ona karşı hissizdi, babası varken de yoktu belki de.

    babasını tanımazdım ama oğluna bakınca ölümünden daha çok ona üzüldüm.

    sosyalleşemeyen, yalnız insanların duyguları köreliyor.

    sevinci, üzüntüyü, yası, neşeyi paylaşamazsan anlamını yitiriyor.

    bazı insanlar yalnızlığı aşırı kutsamaya başladı, insan nefreti, bireyselleşme, toplumu küçümseme, kültürüne yabancılaşma, akrabadan soyutlanma, arkadaşlıkları eğlence odaklı kurma senin insana ihtiyacın olduğu anlarda; cenaze gibi, düğün gibi, kavga gibi, hastalık gibi, kana ihtiyacın olduğu gibi, araban yolda kaldığı gibi, evini taşıyacağın gün geldiği gibi kimseyi bulamıyorsun etrafında.

    yalnızlığa yatırım yapmayın, insana yatırım yapın.

    insanların halini hatrını sorun, bir tebessümü ve günaydını çok görmeyin insanlara.

    yardım isteyene yardım edin, derdi olanı dinleyin, sofranızı paylaşın, geçmiş olsun, kutlu olsun, başınız sağ olsun, merhaba, var mı yapabileceğimiz bir şey deyin.

    karşılık beklemeden insan bildiğinize insanlık edin, etmeden insanlık göremezsiniz.
hesabın var mı? giriş yap