yalnızlığın anlaşıldığı anlar
-
ağlamak için kimsenin olmadığı yeri seçtiğiniz zaman.
-
herkesin her yardımına koşmama rağmen en büyük felaketleri hep tek başıma atlatmak zorunda kaldigimda
-
kalabalık bi mekanda, arkadaş çevresiyle otururken bi anda çöken ruh halini mekan tuvaletinde kendi kendine konuşup tek başına iyileştirdikten sonra ortama dönünce.
ya da sarı alanda koluna serum takılıyken sonuçları almaya gidecek kimse olmayınca.
veya ateşli ve sanrılar içindeyken başına nemli bi havlu koyamayacak kadar aciz kaldığında. -
bir mekanda tek başına otururken lavabo ihtiyacı duyulduğunda masayı kaptırma stresini yaşamak.
-
saat seslerini duymak.
evdeki duvar saatlerinin sesi mesela ya da kol saatinin sesini duymak. ben olsam yalnızlığı bununla anlatırdım. tik tak, tik tak. -
bence en büyük anlaşıldığı an: birilerine tahammül edememektir. mesela bir ortama girdiğinde hemen oradan çıkmak eve gitmek istiyorsun veya umarım laf bana gelmez kimse soru sormaz diyorsun. aynı şekilde uzun süre sevgilin vs. olmadıysa daha kötü sonuç oluyor artık birini yapmak dahi istemiyorsun dümdüz hayat akıyor.
-
sabahın köründe devlet hastanesinin acilinde tek başıma serum yerken hissetmiştim bunu..
serum tık tık vücuduma akarken yalnızlığımın eşliğinde tavanı izlemiştim -
bir dert sıkıntı olduğu zaman kimsenin sana özel zaman ayırmadığı an
-
-
bir sigara içmek için dışarı çıkmışsınızdır ve son aramalara girip geyik muhabbeti yapacak birilerine göz gezdirirsiniz. kimisi açmaz, kimisi duymaz, kimisi meşguldür ve kimseyle irtibat kuramazsınız o sıra. sonra bi' şöyle bakarsınız, 2-3 tane adamı aramışsınızdır hepi topu. o sıra ulan dersiniz, bu insanlarda çıksa hayatımdan kimsem kalmayacak.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap