• insanı derin düşüncelere gark eder.
  • sevdiğiniz insanı hayatınızın merkezi haline getirdiğinizde başınıza gelmesi muhtemel olan yegane durum.

    malesef bir çoğumuz bu hataya düşüyoruz. yaşadığımız travmalar, güvensizlik hissi, kaybetme korkusu, düzenli bir hayatınızın, işinizin olmaması bu durumu tetikliyor ve kendinizce sahip olduğunuz tek şeye yatırım yapmaya başlıyorsunuz. sonrasında ne mi oluyor? bir gün o insan aniden hayatınızdan çekip gidiyor ve kendinizle baş başa kalıyorsunuz. bu süreçte fark ediyorsunuz ki, etrafınızda ne bir konuşacak dost kalmış ne de arkadaş... bu çok acı bir şey. konuşacak kimsenizin olmaması...

    üç senelik ilişkimin bitiminde bunu fark ettim. aslında ne kadar yalnız olduğumu. sevdiğim insanın bütün uyarılarına rağmen, kendimi ne kadar izole ettiğimi fark ettim.

    kendi kendine konuşmaktan, yavaş yavaş insanlarla iletişime geçmeye başladım. tabi bu süreçte genel olarak duygu durumumu dışarı aktarmak ne kadar sağlıklı oldu orası tartışılır, çünkü o insanları bir kere bile arayıp sormamıştım. işte burada biraz da insanlara ve kendime karşı olan bencilliğimi fark ettim. bunları yazarken bile elbette onların yerine sevgilimle sakince konuşabilmeyi tercih ederdim yalan yok. çok özledim çünkü...
  • eğer bir tercihse tadından yenmez, eğer istemediğin halde yalnızsan bedenin ve ruhunla tabuttaymışsın gibi ızdırap verir.
  • başlayışından bu yana on altı, biteli on yıl olmuşken , lost izlemekmiş. hayır , bir de o yıllarda izlemeyince de yalnızdın mesela, herkes izliyordu sen anlamıyordun. şimdi ise, sawyer'in taktığı komik lakaplara gülücem kimse yok, ada birdenbire ortadan kayboldu baksana diye dürtücem kimse yok. bi yalnızlıktır aldı yürüdü resmen. buradan entrylerinize göz atayım diyorum, en can alıcı yerlerde link vermişsiniz gençler, malum linkler kurbağa olmuş. ne bileyim hani evden çıkarken kafanı kaldırıp kaldırıp bakarsın ya, balkondan beni uğurlayan var mı diye kimse yok. böyle zamanda kırılma olmuş da 1974 e gitmişim gibi, öyle bir yalnızlık. şimdi size desem ki o kutup ayıları ne iş, hatırlayanınız yoktur. hani, izlediğini bilirsin, sevmişsindir, öyle böyle bozmadı, önünü alamadık demişsindir misal, ama unutursun içeriği. ne desem boş. bence şu an yalnızım. kayahan'ınki gibi asırlık olmasa da, hısımlık bir yalnızlığım söz konusu. arkadaş çevresi bakımından diyorum. buna bugünlerde ara ara içerliyorum.

    bir de böyle yalın sade bir şeyken yalnızlık bunca değişime uğraması ve farklı biçimlerde sürekli hayatımızın içinde her bölümünde ve dahi her sezonunda olması çok ilginç gelmiyor mu size de? resmen canlılarda bulunan temel yapı taşı diyeceğim, hücre alınacak ama öyle işte. benim de fen bilgim bu kadar, meraba meraba, çok da şeyetmezseniz sevinirim.

    bu sezondaki yalnızlık kalbimi kırmadı değil. başı sonu belli değil, bir yalnızlık mevzu bahis. hayır, adamım miles, koli bandıyla uçak tamir ederken dediydi, koli bandının tamir edemeyeceği hiçbir şey yoktur gibi bir şey. kendimi tamir etmek için bir de o yolu deneyeceğim. sonuçtan sizleri de haberdar ederim bu arada, insanız, hangimizin kırıkları yok?
  • "yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz" deyip bütün yalnızlığını bir kitap aracılığı ile bizimle paylaşan özdemir asaf'a selam yolluyorum.
  • bildiğin doğrular uğruna herkesi karşına alabilmektir
  • (bkz: güvenli alan)...
    (bkz: konfor alanı)...
  • diyor ya ozan; dert çekmeyen dert kıymetin bilemez, diye.

    işte onun gibi bu da; yalnızlığı gerçek anlamda yaşamayan onun değerini anlayamaz!
  • nedir biliyor musunuz?
    2 telefonunuzdan günde onlarca insanla konuştuğunuz halde, akşam olup 'ulan iki kadeh rakı parlatalım' dediğinizde, o telefonlaranızdaki isimlerde sizi anlayacak kimsenin olmamasıdır...
  • seçilmiş bir yalnızlık istiyorum
hesabın var mı? giriş yap