• ısparta'nın bu küçük ilçesinin eski türkçede peygamber, resul, elçi, kahin gibi anlamlara gelen yalavaç/yalabaç kelimesinden türemesi,

    ilk misyoner, havari ve de elçi aziz pavlus'un hristiyanlığı dünyaya duyurduğu yerin yalvaç (pisidia antiochia) olması,

    ece ayhan'ın bakışsız bir kedi kara'sında geçen danyal yalvaç'ın kahin peygamber daniel olması,

    görülmezi görmenin şairane ve peygamberane olması itibariyle şairlerin bir yalvaç/voyant olması,
    ...
  • 10 yıl sonra bir düğün bahanesi ile gittiğim, doyamadığım, hiç ayrılmak istemediğim ısparta'nın güzide ilçesi..
    neredeyse hiç değişmemiş, hala hiç bir dükkanında türkçe dışında isim verilmeyen, insanlarındaki samimiyetin dokusunu görebildiğiniz, kendi halinde bir ilçe..

    alışveriş için gittiğim pazar meydanının önünden geçerken 4-5 soğanı zorla tarttırdığım ama "böölee oomazz" deyip poşeti ağzına kadar doldurup 1 liradan satan teyzeleri hatırladım.. 1 yıl boyunca içinde yaşadığım, salonunda dolandığım, balkonundan arka bahçe üzerinde uçuşan kırlangıçları ahmet kaya eşliğinde izlediğim, boş odasında köpek yavrusu beslediğim, donmuş tezgahını murçla açmaya çalıştığım evimin önünden geçerken boyasının hala toz mavisi olduğunu gördüm.. defalarca önünden geçtiğim halde "kadın kısmı oturmaz" diye bir kere bile çay içmediğim çınarlatı kahvesi'ne eşim ve kardeşimle oturduğumda yaşaran gözlerime inat tüm anılarımı onlara anlatırken buldum kendimi.. doyamayınca ilçe turundan sonra bir daha gittiğim, kahvesine doyduğum mekan pldu.. bedestende bıçakçıların vitrininden bıçak beğendiğim, tespihçisinden akik tespih aldığım, gül lokumuna doyduğum, yetmeyip zulaladığım, en çok da özlediğim çarşı dışındaki köy evlerine koştuğum toprak kokan yerleşke işte.. o keskin ahır kokusundan usulca merdivenlerden yukarı çıktığımızda bir oda dolusu kedi ile karşılaştığım köy evlerine kavuştum yine.. misafirini baş üstünde ağırlayan mübarek insanının yaşlı başlı demeden odun sobasını yakmasıyla o buz gibi odanın nasıl da alev sıcaklığına eriştiğine, içilen çay eşliğinde kızaran yüzlerde nasıl da sohbetle peydah olan gülüşlerin samimiyetine bir kez daha şahit oldum..

    gece yarısı evin çatısına çıkıp cırcır böceklerinin en sakin sesleriyle eşlik ettiği gecede yanıma gelen kediyle birlikte sigaramı hafif hafif bıraktım havasına.. elektrik direklerini bir bir saydım.. omzuma aldığım şalı başıma sarıp "işte burada yaşlanmalıyım" dedim kendi kendime.. "sabahın köründe kalkmalıyım, köpeği bahçeye salmalıyım, tavuklardan yumurta almalı, kavurma ile sahana kırmalıyım" dedim.. "ineklerimi sağmalı, başlarını okşamalıyım.. öğleye doğru uğur amca'yı da alıp tüfekleri kaptığımız gibi tarlada hedef atışı talimi yapmalıyım.. " bir kez daha dedim bunları, tam 10 yıl sonra.. sabahında paşama da bir bir dedim hepsini, beni onaylayınca bir kez daha çok sevdim bu adamı.. "ben bu adamla yaşlanmalıyım" dedim.. yine..

    bu sefer çok daha zor ayrıldım.. arabayla tarlalarının önünden geçerken o şehir hayatının en deli çağlarını yaşayan, istanbul'a gitmeyi dört gözle bekleyen kardeşim bile "ya gitmeyelim" deyi deyiveeedi yaa ! ne zaman, nasıl bilemiyorum ama bir şekilde bir parça toprağına sahip olacağım anadolu toprağı olarak her daim içimizde kalacak olan, ve olduğunda da bizim içine dahil olacağımız çok sevdiğim ilçedir işte burası..
  • peygamber anlamına gelen türkçe sözcük.
  • burası doğup, büyüdüğüm ergenlik bittikten sonra eğitim için ayrıldığım şimdilerde bayramdı, düğündü, ölümdü derken senede 3-4 kez yolumu düşürdüğüm memleketimdir. yalvaç'a dair aklıma ilk gelenleri şöyle sıralayabilirim.

    ısparta'nın nüfus ve alan açısından en büyük ilçesidir. alamanya, fransa, belçika ve istanbul'a itinayla göç verir.ısparta akdeniz bölgesinde olsa da yalvaç daha çok iç anadolu bölgesinin etkisindedir. kışları dondurur yazları kurutur insanı.

    bildiğimiz anadolu şehridir. sessiz sakin orta halli bir yerdir. insanları genelde çiftçilik, hayvancılıkla geçinir. önemli bir ticari faaliyeti yoktur. süleyman demirel üniversitesi'nin 2 yıllık bölümleri sayesinde üniversite gençleriyle tanışmış ve ekonomisine biraz canlılık gelmiştir. emeklileri meşhur asırlık'' çınaraltı ağacı''nın gölgesindeki kahvelerde yalvaç'ın gündemini belirler. buraya dedikodu kazanı da denir.

    ara sıra kavgaları olmazsa kışları oldukça durağandır. yazlara gurbetçiler damgasını vurur. nüfus gurbetçi akınlarıyla ikiye katlanır. zaten öğrenciler ve gurbetçiler olmazsa terkedilmiş kovboy kasabalarından farkı olmazdı buranın. ama pazartesileri kalabalıktır, o gün pazar kurulur ve tüm köylüler çıkartma yaparlar.

    eski bir yerleşim yeri olması nedeniyle özellikle bizanslılar döneminden kalma ''pisidia antiocha'' adında şehrin kalıntıları mevcuttur. burasının sayesinde yalvaçlıların turist görmüşlüğü de vardır.

    hamursuz, keşkek, su böreği, güllaç öne çıkan yiyeceklerdendir.

    insana memleketi bir başka gelir ya benim için de kutsal topraklar burasıdır işte. şöyle geçerken buraya uğrayan yabancı biri için pek de sevilesi bir yanı yoktur heralde buranın.
  • belçika'nın antwerp şehrindeki bir ikea'da eşyaları alıyordum depo alanından. o sırada bir mevzu oldu, bir görevliye bir şey danışmam icap etti. neyse konuşurken filan türk olduğumu anladı. kendisi flamanmış. "benim de kız arkadaşım türk, yalvaçı biliyor musunuz?" diye sordu.

    yalvaç'la ilgili neredeyse tek anım bu. paylaşayım istedim.
  • ülke genelinde gittikleri yerlerde birbirlerini ne kadar tutuyorlar bilmiyorum ama yalvaçlılar yurtdışında bilhassa fransa'da lobi yapacak kadar nüfusa sahip,sadece bedelli yapma,erteleme gibi askerlik işlemi olanların yazışmaları üç ay askerlik şubesinde bilfiil imanımı gevretti.

    tahminim marsilya ya da lyon'da bir türk'le karşılaşıp yalvaç'lı mısın?diye sorarsanız %80 evet cevabı alırsınız,yaptığınız karizmayı da "ben bilirim"e endekleyip parsasını toplayın,afiyetle yiyin bu kıyağımı da unutmayın.
  • kendisine kitap gönderilen peygamber, resul. suhufla muhufla olunmaz. kitabı biz göndersek de olmuyo.
  • şehir dışından gelirken çetrefilli yollardan geçmenizi gerektiren ısparta ilçesi (en azından 2006 yılında). ısparta'dan daha çok konya ilçesi akşehir ile etkileşimi vardır. yazın özellikle otogarın yakınındaki tabakhanenin kokusunun ters bir rüzgarla şehire yayılması rahatsızlık verebilir. her şeye rağmen küçük sevimli güzel bir yerdir. ayrıca hrıstiyanlık dininin önemli mekanlarından bir tanesi olan pisidiaantiochia bu bölgede kurulmuştur. gitmişken gezin görün derim ayrıca uygun fiyattan hediyelik eşya da alabilirsiniz. ayrıca antik kentle aynı isimde 3 yıldızlı bir otel de mevcuttur. son olarak yazın futbol takımlarının kamp için sıklıkla tercih ettikleri yerlerden birisidir.
  • hakkında söylenebilecek çok şey yok aslında. ama ilçeye yapılmış yatırım gerçekten inanılmaz boyutta ve şaşırtıcı. adeta yoktan var etmişler, ki gerçekten bir şey yok. 800 yıllık bir çınar, eski bir cami, sıradan bir müze, çok az antik kent kalıntısı. ama buna rağmen gerçekten güzel tanıtımını yapmışlar, şu mevsimde bile, ki 35cm kar olduğu zamanlar oldu geçen iki hafta içinde, gün içinde koreli turist gördük. düşünün yani yalvaçta koreli turist görmek ne demek bilir misiniz? anlayabilir misiniz?

    bi de okul yapmışlar yüksek okul gibi bir şey. insanlar çocuklarını yalvaç'a okumaya gönderiyorlar. başlı başına bi ilginçlik tabi ki ama ilçeye kesinlikle hareket katmış.

    lüks, triplex villalar var. içinde asansör varmış çoğunda. kimisinin kapılar pencereler kapalı tabi ki, tahmin edebileceğiniz üzere avrupada işçi olan insanların evleri. burada kral gibi yaşıyorlar ve mevduatları da ilçedeki bankalarda değerlendiriliyormuş. zaten bu kadar küçük bir yerde 8 banka şubesini olmasını başka türli açıklayamayız herhalde. ne ticaret var ne sanayi çünkü. tarım da, eh işte.

    ilçede kalınabilecek eli yüzü tek otel, otel psidia. gerçekten çok hoş bir tesis. saunası var, bilardo var. ama en garibi ve beni en çok düşüncelere gark edeni en alt katındaki club, disko, cafe, bar. hafta içi pazartesi ve çarşamba canlı müzik var, cuma cumartesi de club. şu anda cıstak cıstak sesini duyuyorum ve yarım saat kadar lobide otururken içeri giren kızlı-erkekli grupları gördükçe ağzım açık kaldı. daha çok "kızlı" diyebileceğim bu gruplar emin olun bebek lucca'nın önünde sıra bekleyenlerden hiç farklı değillerdi. çok garip. sırrını çözemedim ama galiba bahsettiğim myo'da baya bi öğrenci var. bi bu mekanın işletmecisi direk soner sarıkabadayı-bedük arası bi adam.

    gezmeye ancak yol üzerindeyse gelinebilir. puanım b eksi.
  • eski türkçede elçi, haberci anlamlarına gelen yalabaç sözcüğünden evrilerek gelmiştir.
hesabın var mı? giriş yap