• slavoj zizekin türkçede yayınlanan yeni kitabı.
  • köpeklerin daha önce karsilasmadiklari bir durumda olaya bir de kafalarini yana egip öyle bakmasi. sevimli davranis. sehla da mesela sevimli bi yamukluk. demek ki neymis, yamuk yapmak çok fena, fekat yamuk bakabiliyorsan ne ala!
  • zizek'in okunasi kitabinin türkce ismidir. ayni zamanda hayata/hayatta tutunmanin yollarindan..

    adorno, carpitilmamis yasamin geriye kalan tek imgesi ölümdür dedi. zizek'in diline cevirirsek eger; düz bir bakis sonrasi yasamda ölüm haric carpici, siradisi,ilginc hicbir öge yoktur. zizek; arzu'nun özneyi tatmin eden unsur olarak hicbir sekilde varolmayacagini soylerken, günlük hayatinizin kucuk ayrintilarindan haz almak icin kesfe cikin ögüdünü salik veriyordu. yöntemi de; yamuk bakmak'tir. (bkz: anamorfoz)

    türkcelestirirsek eger, herhangi bir kadina,nesneye,an'a, yasantiya kisacasi herhangi bir $ey'e dogru noktadan -yamuk- bakabildiginiz zaman arzulariniza kavusabilirsiniz. düz bakarak, kendisini sürekli yine ve yeniden varedecek olan arzunun oyuncagi olmaktansa, bizzat onu oyuncak yapip oynayin, gülüp neselenin, yasamin sadeligi karsisinda tapinin. aslinda bir sanri yarattiginiza dair kuskulariniz oldugu zaman, gercegin de bir sanridan ibaret oldugu gercegini akliniza getirip nese ile yasadiginiz günün doldurabileceginiz onbinlerce cebi oldugunun bilincinde bakisinizi yasaminiza dogru yamuklastirin.
  • peter weir'ın yönetmeni olduğu 1989 yapımı "ölü ozanlar derneği" * adlı filmde fiilen gerçekleştirilen eylem.

    slovaj zizek'in üzerine kitap yazdığı bu yöntem robin williams'ın başrolünde oynadığı filmde fiilen uygulanıyordu. john keating adlı edebiyat öğretmenini canlandıran williams, öğrencileriyle kıra gidiyor, eğilip bacaklarının arasından gökyüzüne bakıyorlardı. yamuk bakıyorlardı yani. çocuktum ben de çok etkilenmiştim bundan. arkadaşlarımla toplaşır aynı vaziyeti alır, gökyüzünü seyreder ve bulutları bir takım cisimlere benzetir, bir diğerimizin de görmesini sağlamaya çalışırdık. hey gidi günler...
  • --- spoiler ---

    '' gerçekliğin var olabilmesi için, bir şeyin konuşulmadan bırakılması gerekir. ''
    --- spoiler ---
  • asıl işlevinin dışında kullanılması çok zevkli kitap. eski yazarları (nerede o eski sözlük güruhu) okumak gibi size habire anlatıyor bilmediğiniz bir dünya bilgiyi.
    (bkz: her halta şey dememeyi yalçın küçük'ten öğrenmek)

    avrupa tarihini içerden öğrenmek için harika bir kaynak.
  • bakış ile göz arasındaki karşıtlığa ilişkin şöyle yazar kitapta:
    "nesneye bakan göz öznenin tarafında, oysa bakış nesnenin tarafındadır."

    ekliyorum:

    incil:

    16. ağızları var, konuşmazlar,
    gözleri var, görmezler,
    17. kulakları var, duymazlar,
    soluk alıp vermezler.

    mezmurlar 135

    kuran:

    kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler.

    araf 179

    not: zizek kendisi de bu kitapta incel'deki örneği verir.
  • freud amatör psikanalizi sorunu ’na yazdığı
    “sonsöz”de, mizahi viyana gazetesi
    simplicissimus’daki bir diyalogu hatırlayarak,
    aynı “hepsi-değil” paradoksunu kadınlarla ilgili
    olarak yeniden üretmiştir: “bir adam başka bir
    adama cinsi latifin zaaflarından ve
    müşkülpesentliğinden yakınıyordu. ‘yine de’ diye
    cevap verdi beriki, ‘türlerinin en iyileri
    kadınlar.’”
    erkeğin semptomu olarak kadının
    mantığı da buradan gelir: dayanılmazdır –yani,
    ondan hoşu yoktur; onla birlikte yaşamak
    imkânsızdır; yani onla yaşamak daha da güçtür.

    (bkz: slavoj zizek)
  • eser, ünlü yönetmen alfred hitchcock 'un filmlerinin psikanaliz ve lacancı yöntemle irdelenişini, sloven yazarın konuyla ilgili göndermelerde bulunduğu bazı amerikan romancı ve öykücülerin kahramanlarının bilinçdışı gerçekliğe, başka bir deyişle "öteki"ye karşı semptomlarının bir dizi yorumlamalarını kapsamaktadır. bu kitabı okuduktan sonra hitchcock'un filmleri anlam bağlamında daha da derinleşecek, ünlü yönetmenin filmlerinde kullandığı başat nesneler çoğu zaman hedef şaşırtıcı bir imge olmaktan öteye gidemeyecektir. bazı filmlerinden izlediğim kadarıyla (psycho , vertigo , the birds ve strangers on a train ) zizek, bazı sahneleri (örnek verecek olursak psycho filminde lila'nın, norman'ın annesinin evine giderken çekilen iki kare: ilkinde ev öyle bir açıdan çekilmiştir ki hem ortamla hem de gerilimin rengiyle bütünleşmiştir. ikincisinde de lila'nın çekinerek basamakları çıkması yine farklı bir açıdan mükemmel yansıtılmıştır.) ustaca yorumlamış, deyim yerindeyse "yamuk" bakmıştır.

    kitabın bir kısmı lacan'ın psikanaliz anlayışını ve teoremlerini daha iyi özümsemiş insanların kavrayabileceği derin terminolojiler ve anlamlandırmalar içerir. ben şahsen jacques lacan 'ı yüzeysel bildiğimden bu kısımları kitabın sonunda bulunan sözlük bölümünden yardım alarak zorlukla okudum ancak nitelikli bir lacan okumasıyla bu zorluklar aşılabilir düzeyde olacaktır.

    ayrıca vakti zamanında okuduğum stephen king 'in "it ", "dreamcatcher " ve "the shining" romanları (tıpkı patricia highsmith 'in black house öyküsündeki gibi); kahramanların bilinçaltına hükmeden izbe ve uğursuz malikaneleri (pennywise 'ın kök saldığı ev, jonesy ve arkadaşlarının fantazi mekanı olan eski okul binası), esrarlı odaları (237 numaralı oda), zizek'in yorumlamaları ile daha bir anlam kazanmış oldu.

    öte yandan zizek, modernizm ile postmodernizm arasındaki ilişkiye zorunlu bir tarihsel süreç olarak bakmaz. onları zaman zaman birbirine içkin şekilde yorumlar. bunu da franz kafka 'nın tematik doğrusallığıyla ve james joyce 'un şifreli anlatımları ile gösterir.
hesabın var mı? giriş yap