• şayet dipnotları döşemeyi bitirebilirse , yakın zamanda raflarda görebileceğimiz, kitapçımızdan ısrarla isteyeceğimiz nişanyan eseri.
  • kırmızı yayınları tarafından basılmıştır sonunda...
  • bitirmemiş olsam da sonlarına gelmem ile artık fikir belirtecek noktaya geldiğimden bu kitap hakkında tanım yapmaya karar verdim. kitap bir kere beklentimin için fazlasıyla dolduruyor. kitabı ilginç kılan ise son yıllarda artık tartışılmaya başlanan kimi şeyleri[elbette bilginin eskisi gibi sansürlenemiyor, insanların geçtiği "milli eğitim" sistemi ile yetinmemelerinden] sevan nişanyan ın gayet sarih bir şekilde incelemiş olması.

    bir kere sevan nişanyan ın uzmanlık, benim de ilgi alanım olan dil ve bununla ilgili olan harf ve dil devrimi konusunda fikirleri kendi adıma çoğunlukla paylaştığım şeyler. örneğin harf devrimini sadece batı ile entegrasyon ve muasır medeniyet seviyesine çıkmak olarak ele alındığında "eski yazı" ile eğitimin 1950'lere kadar neden nerdeyse sıfıra indirgendiği gerçeğini gözardı etmemek gerekiyor. dil devrimi için de hakeza aynı durum söz konusu olsa da bunun geçmişle bağları koparma çabasının yanında, 1930 larda baş göstermiş orta asya ülküsü ile de ilgisi var. fakat orta asya ülküsü bir süre sonra yavaşlamış olsa da[ki dil devriminin biraz daha makullaşmasının nedeni de olabilir] ilk neden dolayı dil devrimi, harf devrimi ile 1950 lere kadar hızını yitirmemiştir.

    bu kitabın sevan nişanyanın nahoş olayı ile gündeme gelmiş olması elbette kitabı biraz arka plana itti. ama kemalizm, atatürk milliyetçiliğiosmanlı-cumhuriyet ilişkisi ve bir devrin fotoğafını farklı [ve gerçekçi] bir gözle görmek adına fevkalade aydınlatıcı bir kitap.
  • kemalizmin kucağından kaçayım derken avrupa-merkezciliğin kucağına düşmüş kitap.
  • bitirmemek için yarımşar sayfa okuyarak ilerlediğim, tavsiye ettiğim, ders kitabı niteliğinde bir eser.. ellerine, emeğine sağlık sevan nişanyan
  • nişanyan'ın kendi yorumlarına katılmayabilirsiniz her noktada ancak soru-cevap tekniğiyle çalışılmış ve en azından bir çalışma çerçevesi olarak çok başarılı.. yani bir araştırmacı bu çerçeveyi altlık olarak kullanıp derinleştirebilir..derinleştirilmeye de ihtiyaç olduğu gözleniyor belli konularda zaten - yazarın da önsözde belirttiği gibi - .. nişanyan'ı sevmeyebilir, yorumlarını beğenmeyebilirsiniz ancak dönemin öznelerinin kendi yazdıkları ve demeçleri bile birçok kez sizi yerinizden hoplatacak.. sakin olun.
  • hiç bir fikrine katılmasanız bile sadece bize anlatılanların tam tersini çok net ve inanarak anlattığı için bile okunması ve takdir edilmesi gereken bir kitap, çaba....
    1919-1938 kemalist dönemin sistemin öğretilerine taban tabana zıt bir okuması....
    zaman zaman şaşırtan, iştah kabartan bazen yuh artık dedirten ama her halukarda zihin açıcı kitap.
    kemalist dönem ve demokrasi, hukuk,
    atatürk ilkeleri,
    dönemin reformları,
    milli mücadelnin perde arkası ilişkileri,
    dönemin ürünü türklük anlayışı....... gibi bir çok başlık.

    aslında ayrıntısına girilse içinden 20 kitap daha çıkacak bir maden var.... okunmalı.

    kitaptan...
    ''türk devrimi adı verilen süreç, türk milletinin modernleşmeyi başaramayışının hazin öyküsüdür.''
  • bu kitabi okudum, amma velakin bahsetmeyecegim. carpici mi, evet. neyse bu bahsi kapatalim lutfen. ozgur, eklektik ve belki de baglamsiz temelde iki laf geliyor aklima benim;
    (bkz: yanlis hayat dogru yasanmaz)
    (bkz: kemalizmin dort fobisi)

    tamamen yanlis bi cumhuriyette komunistlerin, liberallerin, islamcilarin, kurtculerin "dogru" (what the fuck?) olmasini bekleyemezsiniz. yalan dolan kemalistleri saymiyorum, saflik olur..
  • "kemal atatürk, dünyada eşi olmayan bir siyasi anlayışın temsilcisi midir?"
    "atatürk'ün kurduğu rejim demokrasi midir?"
    "milli egemenlik" ilkesi demokratik bir niyetin ifadesi midir?"
    "demokrasi atatürk'ün ileriye dönük hedefi miydi?"

    soruları ile başlayıp, "milli mücadele olmasa anadolu'da ermenistan kurulur muydu?" sorusuyla biten, ermeni kökenli bir yazarın kitabı.
    internet üzerinden kitabın tamamına ulaşamadığım için okumadım ama mahsun'un çektiği filmlere itina ile gitmetiğim gibi bu kitaba para verip okur muyum bilemiyorum.
    malum, serde neofaşist lik de var.

    ben atatürk'ün rejiminin "dünyada eşi olmayan bir siyasi anlayışın temsilcisi" olmadığını hatta mükemmel olmadığını zaten biliyorum desem ve sizi şunu hatırlattasam mükemmeli aramak yerine, günün şartlarına ve toplumun yapısına uygun bir rejim olduğunu hala şurdan anlıyoruz ki bugün bile ilköğretimde türbanı tartışıyoruz.

    diyelim ki, demokrasiyle ilgili ilk beş sorunun cevabı "hayır" olsun, yani atatürk'ün kurduğu rejim antidemokratik olsun.
    dünyada demokrasinin durumu ortada iken, ya bu milletin en acil ihtiyacı demokrasi değilse...
    kapitalizmin her algısı gibi kıstas gösterilen demokrasi de, bir yalan sa? muassır mediyentler bile bu yalan demokrasiyi tam olarak yaşayamazken, bir imparatoluk mirascısı olan biz türkler yani "savaşcı" bir millet için ekseriyetle demokrasi üzerine ahkam kesmek çok göstermeklik değil mi?
  • atam atam sen kalk ben yatam ile sınırlı bir düşünce tarzına alternatif olmayı kaçırmışa benzeyen eserdir. yazar, tarz olarak 100 soruda serisini benimsemiş gibidir, konuları sorular çerçevesinde irdelemektedir. ancak bazı soruların maalesef "biased" dediğimiz belli bir cevabın verilmesine yönelik sorulduğu göze çarpar. örnek olarak: "kemal atatürk dünya'da eşi benzeri olmayan bir siyasi anlayışın temsilcisi miydi?" azıcık yakın tarih bilen biri buna basit bir hayır cevabını verebilir zaten. ancak elbette ilkokul 4'ten itibaren bizi kucaklayan atam atam sen kalk ben yatam tarzına tepki olarak da yorumlanabilir bu ifade.
    göze çarpan diğer bir hata ise chp ile ilgili. yazar söz konusu partinin 1950 sonrası girdiği tüm seçimlerden hezimet ile çıktığını bildiriyor. pardon ama bu ülkede "umudumuz ecevit" diye dağlara taşlara sloganların atıldığı bir devir olmadı mı? ecevit o dönemde chp'de değil miydi ve seçimlerin sonucunda %43 oy almadı mı? dönemin seçim sistemi %43'ün tek başına iktidarına müsaade etmediği için koalisyona gitmedi mi? ismail cem chp dönemi kültür bakanı değil miydi? yanılıyorsam düzeltiniz lütfen. bu belki tam bir zafer değildir, chp tek başına iktidar olmamıştır evet, ancak söz konusu dönem açısından "hezimet" kelimesinin kullanılması biraz abartılı geldi bana.
    diğer bir sıkıntı ise çelişkili anlatım tarzı ve bazı konuların geçiştirilmesi. misal yazar bir yerde demokrasinin sosyoekonomik alt koşullar gerektirmediğini söylüyor ve atina'da yüz yıl süren demokrasi rejiminden bahsediyor. o zaman sormak lazım nişanyan'a hangi demokrasi diye. atina demokrasisi, malumunuz köleleri ve kadınları ve yabancıları dışarı atar. kitabın bir yerinde demokrasinin çok parti arasından seçimle sağlanabileceğini belirtirken bir başka yerde kontrol mekanizmalarının gerekliliğinden dem vuruyor. bu plansızlık metodik açıdan zedeleyici geldi bana. en azından bütünlüğü bozduğu söylenebilir.
    nişanyan'ın olumlu tarafı ukalalıktan kaçınmaya çalışması ve kendi eserindeki eksikliklerin bilincinde olması. kitabın önsözündeki özeleştiri kısmının iyiniyet ürünü bir çaba olduğuna inanmak istiyorum kendi adıma. ancak burada da sormak lazım, madem bu hataların farkındasın niye düzeltmedin? kitabın lise ve üniversite düzeyinde okunabileceği ve okunması gerektiği fikrine ise katılıyorum. ancak giriş olarak bu kitaptan başlanmalı mı ondan emin değilim. zaten bir dersin ya da konunun tek kitabı olması ya da tek kaynak üzerinden şekillenmesi bu ülkedeki düşünce hayatının temel problemi ve bu durum da hemen her düzey için geçerli.
hesabın var mı? giriş yap