• (bkz: #16458446)
  • dükkanın ön kapısında belirip, bir yerin tarifini soran arkadaşın, 10 saniye sonra cafenin diğer kapısından gelip, " burda fotokobici varmış nirde " demesi. üstelik yaptığı dalgınlığın farkına varmayıp, olayı çakmadan şaşkın şaşkın yola devam etmesi.. başka kapı bulamayınca nereye sordu acaba merak ediyorum..
  • üniversite öğrenciliği döneminde, rakının dibine vurmak süretiyle sızıp kalınan bir akşamın sabahında; kahvaltıda patates kızartmak için yağı tavaya koymak ve ocağı yakmak. birkaç dakika sonra yağın kızgınlığını test etmek için serçe parmağını yağın içine daldırmak. yağın yeterince kızmamış olması ve içindeki parmağın yaklaşık 10sn durmasına rağmen yanmaması büyük bir mucizedir. 10sn sonra "ne yapıyorum lan ben?" diyerek dehşet içinde parmağın ağza götürülmesiyle son bulmuştur.
    "parmak patates" le ilgili bi espri de konulabilir mi acaba bu entry'nin sonuna?
  • evde unuttuğunu sandığı cep telefonu ile evi aramak
  • üzerine sigara kokusu sindiği ve evde taşaklı misafirler olduğu için arkadaşın* evine gitmek, bir saat sigara içmemek, parfüm sıkıp, eli yüzü yıkamak. çıkıp eve gitmeden önce "dur bi sigara içeyim" diyip sigara yakmak. mevzubahis insan için, (bkz: dünyanın en patavatsız insanı/14)
  • saç maskesi diye bir ürün alıp nedir ne değildir nasıl kullanılır okumadan etmeden duşta kafaya boca ettikten sonra akan suyun rengini görüp şoke olmak çünkü suyun renginin kırmızı olması. "lan kafayı mı yardım noliyav?" derken şişeye gözün kayması, ağır çekimde şişeyi ele almak, kullanım talimatnamesini okumak. banyodan pembe saçlarla çıkmak. "3-4 yıkamaya kadar dayanan renklendirici bakım maskesi" adlı süper icadı kim bulduysa tebrik etmek istemek (!)

    ha sonradan hoşuma gitti gerçi. bilerek ve isteyerek kullanıyorum bu yaştan sonra marjinal oldum.
  • bu kadarını kendimden bile beklemezdim ey sözlük. herşey yeni bir eve taşınıp, ilk kez kombi denen aletle tanışmamla başladı. bundan önceki bütün evlerim merkezi sistem ile ısınıyordu. bu yüzden kombinin nasıl çalıştığına dair tüm detayları, üstündeki tüm düğmeleri ayrıntısıyla yetkili servis amcadan öğrendim. kombimi mutlu mesut çalıştırmaya başladım. ancak aradan çok zaman geçmeden kombinin sıcak suyu açınca çalışmadığını farkettim. bunun kombideki su basıncının düşmüş olmasından kaynaklandığını da. neyse basıncı tekrar yükselttim. aradan kısacık zaman geçince olay tekrar gerçekleşti. evden bir 10 günlüğüne ayrıldım ama aklımda hep bu vardı. tam da eski evden her yer dökülüyor diye taşınmışken yine mi tamirat işiyle boğuşacaktım. ya kışın ısınamazsam ne olacaktı. bilenlere sordum, servisi çağır dediler. eve geri dödüğümde aynı şey yine oldu. aklıma yine geldiğinde yolumun üstündeki bir tesisatçıya uğradım. sordum, bir yerden kaçak yapıyordur, duvarları kontrol et dedi. bunu duyunca daha da moralim bozuldu. tam da yeni eve taşınmışken, doktora yeterlilik sınavı ile uğraşacakken olur muydu böyle iş. ertesi gün yetkili servis amcayı aramaya karar verip, kafamı boşaltmak için kendimi temizliğe verdim. önce banyoyu temizledim, sonra sıra küçük tuvalete geldi. tuvaleti temizlerken birden olayı çözdüm. muhtemelen apartman boşluğundan tüm apartmana yayılan bir aaa şimdi anladım çıktı ağzımdan. olay şu idi. tuvalette iki tane musluk vardı, bunlardan biri duvarın içinden çıkan ki normal muslukmuş kendisi, bir diğeri de tuvalete o zamana kadar su borusu olduğunu sandığım ama aslında kalorifer borusu olan borudan çıkan kombi sistemindeki suyu tahliye etmesi için kullanılan musluk. ben bu musluğun suyu ile tuvaleti temizlemeye çalıştığım için kombinin basıncı düşüyormuş meğersem. ama ben nerden bilebilirdim ki sözlük!!!

    işin acıklı olan kısmı her iki musluktan da hemen hemen aynı renk suyun akıyor olması, melih gökçek'e buradan tekrar en derin sevgilerimi yolluyorum.
  • yapılmış en aptalca dalgınlık demeyeceğim, en aptalca aptallık ablamın kocasından geliyor;
    üst komşu bir gece karısını dövüyor, ablamla eniştem duruma müdahele edemeyip polisi arıyorlar, eniştem adresi veriyor. sirenler, polisler derken ablamın kapısı yumruklanıyor "aç, polis" deniliyor. bizimkiler şaşırıyor, ihbar eden kendileri, kapıyı açıyorlar, polis "şikayet var sen içeri git" diyor enişteme, sonra ablama "bu adam size şiddet mi uyguladı?" gibi sorular soruyorlar, anlaşılıyor ki bizim zeka küpü enişte adresi verirken kendi daire numarasını vermiş polise. bu sırada polisin gürültüsüne karısını döven adam da geliyor, bizimkiler diyemiyorlar polise "biz değiliz, onlar" diye çünkü adam merdivenlerden izliyor olayı. allahtan bizim enişte tekar arıyor karakoldan bir arkadaşını da, durum açıklığa kavuşuyor. yine de polis evden ayrılmadan önce enişteme "gözümüz üzerinde, dikkatli ol" mesajı vererek gidiyor.
  • okulda laboratuarda stajyerler ve öğrenciler çalışmaktadırlar. beş kişilik ekip ve hoca sabahtan beri analiz yapmaktan yorgunluktan ölmüştür. biz bu analizlerde daha tecrübeli olduğumuzdan daha iyiyken yeni gelen iki stajyer ayakta durmakta zorlanmaktadırlar. derken hocayla yeni stajyerler arasında şu diyalog yaşanır;
    hoca: ee gençler akşam artık vurur kafayı yatarsınız gezemezsiniz.
    öğrenci 1: tabi hocam bir duş alıp yatar uyurum ben.
    öğrenci 2: evet hocam ben de bi boşalıp yatarım.
    hoca ve diğerleri şokta tabi. aptal arkadaşımız diğerinden duş alma fikrini duyunca aklından ne geçirdiyse, yatmadan önce son gücümle bir duşa girerim falanmı dedi artık. dalgınlıkla duş alırım yerine boşalırım dedi. derdini anlatabilmek için çok uğraştı garibim ama sonuçta niyeti belli.
  • 1 hafta boyunca kafanın üst tarafına entegre olarak dolaşılan güneş gözlüğünü bok mu var diye klozete bakarken deliğe düşürmek. hakkaten bok mu vardı arkadaşım? kaç yetimin hakkı bok çukuruna gitti bak aferin.

    (bkz: kendim ettim kendim buldum)
hesabın var mı? giriş yap