• bahar gelmiş ve o gün nöbetçi çavuş olan bendenize, topçu okulu'nun bünyesinde bulunan ordu evi civarindaki çiçekliklerde, çiçekler arasındaki yabani otların temizlenmesi emri verilmiştir. hemen 5, 6 çömez asker bulunur ve söylenen yerde otlar yolunmaya başlanır. ben başlarında askerleri denetlerken, karşıdan okul komutanı'nın (kendisi tümgeneral, okulda daha üstü yok) geldiğini görüp, kimseyi uyaramadan, hemen esas duruşa geçerek, selam veririm. dileğim, uzaktan geçip gitmesidir. fakat o, bir anda yönünü değiştirip, bizim olduğumuz tarafa gelmeye başlar. ben kilitlenmiş vaziyette, bir yandan "allahım n'olur buraya gelmesin" diye dua ederek, çalışan askerlere "dikkat" bile çekemeden yaklaşmasını izlerim. yanima kadar gelir, "ne yapıyorsunuz burada?" diye sorar. karşımda topçu okulu komutanı var, cem yilmazın dedigi gibi normal bir askerin ancak 500 metreden göreceği biriyle aramda 20 cm var ve bana soru soruyor! tekmil falan vermeden "yabani otları yoluyoruz komutanım" derim. "dikkat edin ha, bunların bazıları ot gibi görünür ama aslında çiçektir, dur göstereyim" deyip çömelir ve başlar "bak bu ot, bu değil" diye otları yolmaya. ben ayakta, o çömelmiş ot yolarken, karşıdaki kütüphanenin önünde, şaşkınlıktan dona kalmış takım arkadaşlarımın gördügü, tümgenerale ot yolduran bir çavuştur. sonra da forsumdan kimse yanıma yaklaşamadı tabi, bizim dönemde adım efsane oldu...
  • sene 2003. haziran ayı. samsun'da acemi birliğine gitmişiz. hani şu doktor eczacı gibi sağlık personellerin acemilik yaptığı sıhhiye okuluna.
    o dönem saf doktor dönemi ve 250'ye yakın doktor askere gelmiş. sağlık bakanının askerlik yapmayanların ilişiğini kesmesi üzerine apar topar askere gelenlerle dolu bir dönem. kimi balayından gelmiş, kimi bodrum tatilini yarıda kesmiş.

    neyse 250 doktor. içlerinde yardımçı doçentler var, uzmanlar var, yeni mezun olup gelenler var. her tipten ve her kariyerden doktor görebiliyorsun.

    tabi ki de yaş ortalaması bayağı bir yüksek. otuzdan fazla. bununla beraber kilo ortalaması da çok yüksek haliyle. ortalama kilo 100 civarı.

    götlü göbekli bir sürü doktor askerlik yapmaya gelmiş yazın bağrında.

    iki gün, üç gün derken 28 günü tamamlamaya çalışıyoruz. yürümeyi bilmeyen, terden pişik olup yamru yumru yürüyenler, sapkası sağa kaymış palaskası ters dönmüşler. her türden adam var. tam bir mozaik.

    1 hafta geçti geçmedi bölük komutanı yüzbaşı bizi toplayıp bir konuşma yaptı.

    + arkadaşlar edok komutanımız korgeneral sami paşa haftaya birliği denetlemeye gelecek. bu günden itibaren hepinizi çakı gibi bir asker olarak generalin karşısına çıkartacağız.

    hepimiz tutuştuk tabi ki. la adamın lakabı it sami :) albayları süründüren, işi gücü spor olan ve askeriyenin en sert paşası.

    o günden sonra sürekli spor yaptırttılar bize. götlü göbekli halimizle koşuyoruz, ordan oraya at sineği gibi zıplıyoruz, komando yürüyüşü yapıyoruz. yok olmuyor. fıtrata ters.

    sporla birlikte bizlere sami paşanın sorduğu soruların cevaplarını yazdırdılar. adam hababam sınıfındaki müfettiş gibi ne soracağı belliymiş. herkes aldı eline kağıt kalemi yazdı cevapları. ezberleyip paşanın karşısında teklemeden okuyacağız.

    soru şu. spor nedir?

    cevap: askeri personelin savaşta ve barışta her daim hazır olması için yaptığı bedensel hareketlerdir. hala aklımda bu cevap

    neyse o gün geldi çattı ve sami paşa teşrif etti. okulun spor sahasında bizi dizdiler 2 bölük halinde. altımızda kamuflaj, altta postal, üstümüzde yeşil fanila.
    hava deli gibi sıcak ve nemli. millet menderes kömüşü gibi terliyor.

    sami paşa helikopterden indi. arkasında tüm general, onun arkasında okul komutanı albay, sonra yarbay binbaşı diye gidiyor.

    biz çakı gibi dikiliyoruz. adam yanımıza geldi. zap zayıf bir adam. şapkasını öyle bir indirmiş ki adamın gözleri görünmüyor.

    aramızda dolanmaya başladı. biz de gram hareket yok. bir doktoru gözüne kestirdi. önlerde ufak tefek biri.

    +evladım spor ne demek?

    doktor arkadaş ezberlemiş ya. bağıra bağıra başladı cevaplamaya.

    - askeri personelin savaşta ve barışta her daim..

    derken sami paşa lafa girdi.

    +oğlum asker haricindekiler spor yapmaz mı?

    doktor refleks olarak cevap verdi.

    - yapmaz komutanım.

    sami paşa cık cık yapıp başını iki yana salladı. arkada tüm general bizi kesiyor. hareket etmeyelim diye. albay altına yaptı yapacak. o derece.

    sami paşa arkalara doğru yürümeye başladı. başımızı çevirip adama bakamıyoruz bile.

    en arkada bayağı bir göbekli bir arkadaşı gözüne kestirdi. yanında durdu.

    +oğlum sen kaç kilosun?

    doktor bağırarak cevap verdi.

    -98 kiloyum komutanım.

    halbuki en az 120.

    sami paşa bu cevap üzerine,

    +oğlum az yemenin faziletleri ile ilgili bir atasözü vardır bilir misin?

    doktor kendinden emince cevap verdi.

    -bilirim komutanım.
    +nedir?
    +can boğazdan gelir.

    doktor lafını bitirir bitirmez hepimiz bastık kahkahayı. durduramıyoruz kendimizi. tuğgeneral arkadan susun çocuklar diyor ama nasıl susacaksın. o it sami bile gülmeye başladı.

    neyse bu sefer yanındaki göbekliye döndü.

    +oğlum sen biliyor musun?

    o doktor arkadaş daha emin şekilde

    -biliyorum komutanım dedi.

    +ne peki?

    -az yiyen candan çok yiyen maldan yer.

    biz yine ahhaahahaha diye kahkahayı patlattık. sami paşa da gülüyor. albay ise tir tir titremekte.

    sami paşa bu sefer gözüne başka birini kestirdi. yanına yaklaşıp sordu.

    +oğlum dün akşam ne yemek yedin?
    -çorba içtim komutanım.
    +ne çorbası?
    -valla komutanım o kadar baktım ama ne çorbası olduğunu anlayamadım.

    ortalık birden buz gibi oldu. millet süt dökmüş kedi gibi başını önüne eğdi. sami paşa cevap üzerine tir tir titreyen albay'a dönüp

    +okul komutanı okul komutanı. amk siz bu adamlara ne yediriyorsunuz lan. bu adam doktor amına koyayım doktor. doktor ne yediğini bilmiyorsa gariban erlere bok mu yediriyorsunuz lan. senin canın sürünmek istiyor herhalde.

    albay çok kötü oldu. ha düştü düşecek. çıt yok. eller ayaklar bir durmuyor.

    neyse sami paşa teşekkür ederim asker diye bağırarak gitti. biz de arkasından sağol diyebildik.
  • akli dengesi çok yerinde olmayan bir askerin, albay olan alay komutanıyla arasında geçen diyalog:

    asker: sen cemil uzmanı taniyır mısın
    albay: tanıyorum evet.
    asker: işte o benim hemşerimdir.
    albay: valla mı..
    asker: tabi.
    albay: iyi bari...
    asker: bir durum olursa selamımı söyle yardımcı olur sana.
    albay: eyvallah sağolasın
  • hikaye arkadaşımın asker olan babasının başından geçiyor. komikliğinden ziyade buram buram pratik zeka kokan bir olay. kahmaramanımızın adı mehmet amca olsun.

    mehmet amca doğuda terör bölgesinde komutanlık yaptığı sıralarda bir gece takımıyla kontrole çıkıyorlar dağa bayıra.

    bir noktada teröristler bunları pusuya düşürüyor ve kayalık bir bölgede sıkışıyorlar çatışma başlıyor. o sırada bizim mehmet amca destek için kobra helikopteri çağırıyor.

    bir süre geçtikten sonra helikopter geliyor ve mehmet amca sürekli telsizle iletişim halinde. hikayenin geri kalanını radyo konuşmalarıyla anlatıcam.

    kobra: komutanım bölgedeyiz fakat hangi grubun siz olduğunu kestiremiyoruz. işaret fişeği atın.

    mehmet amca: tamam beyaz fişek atıyorum.

    (mehmet amca beyaz fişeği atar atmaz teröristlerin olduğu bölgeden de beyaz fişek yükselir)

    kobra: komutanım iki tane beyaz fişek görüyoruz.

    mehmet amca: telsizi dinliyor orospu çocukları, onlar da fişek yolladı. şimdi mavi fişek yolluyorum.

    (mehmet amca mavi fişeği yollar ve ardından teröristler de mavi fişek atar)

    kobra: komutanım yine iki tane fişek görüyoruz.

    mehmet amca: bekle şimdi kırmızı fişek yolluyorum.

    (bir tane kırmızı fişek yükselir)

    mehmet amca: fişeği gördünüz mü?

    kobra: gördük komutanım.

    mehmet amca: biz fişek yollamadik, fişeğin geldiği yeri tarayın!
  • tüm bölük dizilmiş, biten yoklamanın ardından komutan sorar;

    komutan: aranızda daha önce bmw ya da mercedes kullanan var mı?

    asker(sivilde zengin olanından) :ben çok kullandım komutanım.

    komutan ileride duran ve yemek kazanlarını taşımakta kullanılan öküz gibi ağır el arabasını göstererek

    -aferin koçum geç bakalım şunun direksiyonuna
  • usta birliğimde ilk gün, görev yerimin dibinde bir uzun dönem asker nöbet tutuyor. habire uçaklar inip kalkıyor ve çok yakın görünüyorlar.
    ben: hava alanı yakın mı buraya?
    asker: yok abi uzak; bir, bir buçuk kilometre var.
    ben: 1 kilometre ne kadar biliyor musun?
    asker: abi nerden baksan 500 metre vardır.
  • bu akşam starbucks'ta otururken güvenlik arkadaş yanımıza geldi, bi süre muhabbet ettik. 23 yaşında gencecik bir arkadaş. 10 gün sonra askere gidiyormuş, nişanlıymış aradan çıkarması gerekiyormuş. neyse bize bi arkadaşının yaşadığı anıyı anlattı. onun ağzından direkt aktarıyorum;

    ''abi bizim bi arkadaş atış yaparlarken hedeflerin tamamını vurmuş, hiç ıskalamamış. komutan gelmiş yanına, bizimki tabi gururlu falan. komutan demiş ki: ''lan amına koduğumun çocuğu terörist misin lan sen nasıl vuruyon hepsini amına koduğum'' diyip sabaha kadar dövmüş çocuğu abi.''

    hani klasiktir kahveyi püskürttüm gülerken falan derler ya, ulan kahveyi içiyordum o esnada harbi püskürttüm amına koyayım. gözümden yaş geldi gece gece. birçok mantıksız, absürd komik hikaye duymuştum askerlikle alakalı ama bu kadarına denk gelmemiştim. sen çok yaşa güvenlik arkadaş, umarım tertemiz sorunsuz bir askerlik yapar, gelirsin.
  • öncelikle belirteyim henüz askerliğimi yapmadım. kısmetse aralıkta 343. dönem olarak gideceğim. benim anlatacağım askerlik muayenesi ile ilgili.
    geçen salı günü muayene için askerlik şubesine gittim. doktorların olduğu odadan bir önceki oda soyunma odasıydı. muayeneye gelen çoğu 92 ve 93 doğumlu on civarı er adayı ve üç tane yedek subay adayı olarak o odaya tıktılar bizi. -soyunun, dediler. soyunduk. hepimiz soyununca beni ve diğer yedek subay adaylarını bir gülme tuttu. ağzımızı ayıra ayıra, çirkin çirkin gülüyoruz. ulan on tane adamın hepsi mi aynı marka boxer giyer? zennedersem üç kişinin haricinde hepimiz comfort family marka boxer giymiştik. hepimiz bim'ciyiz, hepimiz biriz. aynı fabrikanın ürünü gibi sıra sıra dizilip doktorun önünde salınıp muayenemizi olduk. daha askerlik başlamadan bunla karşılaştıysam, askerde neler göreceğim çok merak ediyorum.
  • mal bir askerin nobeti bırakıp karşıda bankta oturan mini etekli kıza telefonunu vermek için nobet yerini bırakması daha sonra kızın bir başcavus kızı çıkması. ve durumu şikayet etmesi.
    durumu netleştirmek için lojmanın 3. katında oturan başçavuşla görüşmeye giden inzibatın 3 yerine 2 kata gidip kapıyı çalması. ikinci katta ise teror bolgesinde görev yapan bir askerin eşinin oturuyor olması ve inzibatı görünce yanlış anlayıp bayılması.
    aslında acı bir olay olabilirdi ama şükür ki birşey olmadı bayana.

    askerliğin her günü yarar aslında olmadık şeyler orada olur. 30 metre yüksekte duran bir su deposuna köpek düşüp ölmesi ve suların leş kokması da bunlardan biridir.
  • - abi sanin kız argadaşın var mı ?
    - evet var.
    - e sikiyorsun ?
hesabın var mı? giriş yap