• erasmusa gidip ispanyol sevgili yapan arkadaşa, kızın real madrid atkısı yollaması. real madrid atkısının etiketinde made in turkey yazması sonucu arkadaşla feci dalga geçmemiz. akabinde arkadaşın hediyenin altında kalmamak için günlerce düşünmesi ve sonunda ispanyol giyim markası zara'ya gidip kıza hediye alması ve göndermesi...

    demek ki neymiş; tencereyle kapak sınır, kilometre, pasaport, vize falan dinlemezmiş.
  • yıl 2005, izmir'deyiz. (izmirliyim aslen ama, hiç yaşamadım, seferihisar'da yazlığımız var, yazdan yaza.)

    izmir'e indik cayır cayır geziyoruz, son derece ergeniz, 3 sap.

    gezi esnasında ise, kentkart'ları cüzdanın en dış gözüne koyup, cüzdanı arka cebe o yüzü dışta kalacak şekilde koyuyoruz. otobüse bindiğimizde götümüzü cihaza uzatıyoruz, kartı okutup geçiyoruz. gülüyoruz, güldürüyoruz.

    gezi faslı bitti, seferihisar'a geri döneceğiz. güzelyalı'dan, üçkuyular otobüsüne bindik. (numarasını hatırlamıyorum)

    otobüse bindik her zamanki ritüeli gerçekleştireceğimiz için kıkırdıyoruz. 1. arkadaş götü uzattı, cihaz "bip"
    etti geçti, ön sıra güldü. arka sıra da ne gülüyor lan bunlar diye dikkat kesildi. sıra bendeydi, uzattım kaseyi "bip" etti, geçtim. tüm otobüs gülüyordu hafif. şöfor dahil.

    arkaya doğru ilerlerken, 1.85 boyunda ve yaklaşık 65 kilo olan 3. arkadaşı izliyoruz. çok popüleriz otobüste artık. uzattı bu götü, bekliyoruz sesi. ses geldi:

    "bakiyeniz yetersiz"

    otobüs bir anda dağıldı, ben arkadaşımı yumrukluyorum, şoför abinin beyaz saçları arasından görünen keli kırmızı oldu. esas fatality kim olduğunu bilmediğiniz bir abiden geldi:

    "arkadaşa yükleme yapsaydınız keşke"

    o laftan sonra manzara şöyle idi: otobüsün ortasında yere kapaklanmış gülmekten hareket edemeyen iki adet ergen, manyakça gülen yolcular, gülmekten konsola kapaklanan bir şöför, kentkart cihazının orda kıpkırmızı olmuş zayıf bir ergen, arkasında ise kendisine gülen bütün güzelyalı durağı .
  • 2008 ya da 2009 tam hatırlamıyorum. bu sefer bayraklı'dan bindim otobüse, karşıyaka'ya gideceğim.

    benim bindiğim durağın 2 durak sonrasında, tipik bir bayraklı teyzesi biner otobüse, kendi halinde, safça, sevimli bir tezye. muhtemelen yıllardır da otobüse binmiyor, eşin dostun teşvikiyle binmiş otobüse.

    teyze çıkar merdivenleri zorlanarak, çantasından kentkart'ı çıkarır, ve şöföre göstermek için şöförün yüzüne doğru tutar.

    şöför: biiiiiiiiiiip

    ulan teyzenin saflığına şevkat mi göstersem, şöförün ipneliğine ve zekasına mı gülsem bilemedim o an.

    edit: bir kaç kişiden mesaj aldım, şehir efsanesi olduğuna dair. fakat önceki entry'lerde belirttiğim gibi, izmir'de yaşamıyorum, ara ara giderim, gittiğimde ise çok nadir zamanlarda binerim otobüse. otobüste de tek başıma değildim, demek ki yayıldı kulaktan kulağa.
  • kapı kapı dolaşıp su arıtma cihazı satan arkadaşım vardı. kendi deyimiyle pazarlamacı. tabii bu adam komisyonla çalışan bir adam olduğu için elinden geldiğince, dili döndüğünce satış yapmaya gayret gösteriyor, milletin ağzından girip burnundan çıkıyor filan. çok kapıda terslemişlerdir, çok da küfür yemişliğim vardır, der hep.

    işte böyle satış günlerinden birinde, bir evin kapısını çalmış. içerden üzerinde atlet, altında peygamber donu, ızbandut gibi bir adam çıkmış. tabii kapıya çıkınca illa ki meramını anlatman lazım. sonuçta aynen geri basamazsın elindeki dev arıtma cihazıyla. bu arkadaşım da orada kalıp, bütün pazarlama dehasını adamın üzerinde denemeye çalışmış. bir 15-20 dk. cihazın özelliklerini, güzelliklerini sayıp döktükten, ürünü övüp göklere çıkardıktan sonra, "su arıtma cihazımızı satın almak ister misiniz" demiş.

    baygın bakışlarını arkadaşımın yüzüne çeviren adam 1-2 dk. duraklamış öylece, elini alnına koymuş. arkadaşım iyice tırsmış, beni yamultmasa bari diyerek. adam bunu iyice bi' süzmüş ve demiş ki "ne anlatıyon amuğa goyiiim. ben sadece rakı içerim, onu da susuz içerim" ve sonra kapıyı suratına çarpmış. bunu gören arkadaşım faili meçhul olmamak için son hız fıymış oradan...
  • dolmuşa binilir. araba 20 dk sonra en çok iniş yapılan durağa yaklaşmışken muavin;

    - markette inecek var mı?
    + ...
    = ...
    ' ...
    % ...
    & ...
    / ...
    ( ...
    ) ...
    @ ...
    > ...
    < ...
    ; ...

    kimseden ses çıkmaz, araba devam eder, 40 metre kadar gider ve birden herkes ayaklanır "inecek vardı hooop, nereye gidiyorsun kaptan!!!!" diye bir ağızdan.

    ulan öyle bir milletiz ki, "nasılsa salağın biri inecek var der şimdi" diye herkes birbirini bekliyor, ama söz konusu kendi menfaatine aykırı bir şey olunca bir anda birbirlerinin en büyük destekçileri oluyorlar.

    bize her şey mübah amk!
  • sokak köpeğine yemek vermeye gidiyorum. elimde gözleme, bilmem ki yer mi yemez mi ama deneyeceğim. gittim yanına uzattım gözlemeyi, köpek burnunu yaklaştırdı, şöyle bir kokladı gözlemeyi, döndü arkasını, eğdi yere kıçını, sıçtı ayaklarımın önüne ve gitti. ben orda göt olmuş vaziyette, eve tıpış tıpış.
  • şubemizin sevgili güvenlik görevlisi az önce açıköğretim bürosunu arayıp yaklaşık 15 dakika sınav sonuçlarının neden açıklanmadığı, aslında bunun ne kadar basit bir işlem olduğu ve açıklanmaz ise nasıl ders çalışabileceği hakkında görüşme yaptı.. ben şubede bayıldım muhtemelen konuştuğu kişide telefonun diğer ucunda bayılmıştır..
  • eski bi arkadaşımın teyzesi almanya'da yaşarken hansın tekine aşık olmuş. gel zaman git zaman bunlar evlenmeye karar veriyorlar ama ortada bir sorun var, hans sünnet olacak aga başka türlü olmaz demiş teyze hanım. azcık kezbanlık var sanırım almanya'da da yaşasa bazılarının ruhu kezban olabiliyormuş meğer. her neyse bizim bu hansı sünnet ettirmişler. gel zaman git zaman, zamanın med cezir yaptığı dönemler işte anladınız. bizim teyze hanım evlenmekten vazgeçiyor olan hansın çüküne oluyor. adamcağız sikemediğine mi yansın? çükünün acısına mı? yoksa çiğ köftenin acısına mı? yansın amk'un hansı. almanların suyu mu çıktı da kezbanla evlenmek istiyon olm sen.

    (bkz: hansiktir ordan)
  • şirket içerisinde bir toplantıya katılıp, şirket içi haberleşme yazılımında durumunu "toplantıda" olarak değiştirmeyen arkadaşa, diğer mesai arkadaşından; tam da herkesin bilgisayar ekranını slayt olarak duvarda görebileceği bir zamanda gelen "kurumsal" mesaj:

    - naber lan götçü? nasıldı akşamki mal?
  • bunu yapan #31841783 sevgili güvenlik görevlisi arkadaşım aynı gün burger king i arayıp yemek sipariş vermek istediğinde artık dışarıya sipariş yapılmadığını öğrenir (sirkeci bölgesi için sanırım). çok sinirlenip telefondaki kurbanına "çabuk bana bu kararı alan kişinin adını soyadını cep telefonunu verin" der. tabi biz koma!!!
hesabın var mı? giriş yap