• anket tadında forum tadında bu başlığa bir entri de ben gireyim ki sözlüğün ebesi "herkes geldi, gözlerim seni aradı" diyerek bana gücenmesin.

    efendim, bu yaran sahne tabii ki, bu tür 'yardırıcı sahnelerin' bulunduğu filmlerin başrolünde her daim görmeye alıştığımız cüneyt arkın'ın şereflendirdiği bir sahnedir.

    cüneyt arkın, ağır hastadır, doktor tahlil sonuçlarını incelemiştir. cüneyt arkın doktora sorar:
    - doktor bey ne kadar ömrüm kaldı?
    doktor dikkatle saatine bakar:
    -tam 24 saat
  • esas adam villasında bi grup kızla alem yaparken kapı açılır ve elinde silahla eski sevgili içeri girer.guruyla oynanmış kalbi krılmış kadın adamı tehtit ettikten sonra havaya ateş eder . sinirlenen jön ayağa fırlayıp kadının elinden silahı almaya çalışırken şu sözleri söyler:

    -" çekil git çirkef kadın! bu evde silah değil sadece şampanya patlar..."

    bu cümleden sonra silahı elinden alınan yıkılmış kadın sağa sola bakınır ve masanın üstünde gözüne çarpan meyve bıçağıyla bileklerini kesmeye çalışır...
  • bir filmde de şöyle bir yarıcı diyalog geçmişti.

    esas oğlan ve kız bir otele girerler, resepsiyonistle aralarında şu konuşma geçer.

    - otelinizde yer var mı acaba?
    - maalesef beyefendi, hiç yerimiz kalmadı
    - nasıl olur! rezervasyon yaptırmıştık...
  • sultan filminde, gecekondularını yaptıkları araziler bulut aras'ın babası* tarafından satılan insanlar mahalleyi terketmektedirler. bulut aras onlarla karşılaşır ve ''nereye gidiyorsunuz ?'' diye sorar. ''babana sor!'' denilmesi üzerine herşeyi anlar. yumruğunu sıkar, başını yukarı kaldırıp gayet tribesk ve gittikçe yükselen bir şekilde bağırır: '' baba, babaa, babaaaaaaaa!....''

    tam bu anda arkadan gelmekte olan babası cevap verir:

    '' burdayım lan itoğluit! ne bağırıyorsun hayvan gibi?''
  • zamanında cüneyt arkının bir patlama yüzünden kör olduktan sonra mafyadan intikam almak icin kendini dogaya verip börtü böceğin ve yaprakların rüzgardan cıkardıkları sesleri falan dinleyerek o kör haliyle gelen yumrugun rüzgarını duyup bertaraf etmesi ve akabinde gidip herkesi kör kör bi güzel dövmesi ve daha sonrasında yolda yüyürken birine çarpınca , çarpan bir kişinin "önüne baksana körmüsün be adam" seklindeki bagırmasına "nnevet körüm" şeklinde cevap vermesine cok ama cok yarılmıştım. aradan uzun yıllar geçti bu konseptin daha beterini "house of the flying daggers" filminde bütün dünya ile birlikte bayıla bayıla seyredince çok pişman oldum. affet bizi cüneyt baba senin kıymetini bilememişiz...
  • ferdi tayfur (ferdi , cok iyi saf bir deluhanli) , nejla nazir (billur, olumcul hasta, gun saymakta) , her seyim sensin

    evliliklerinin ilk gecesinde

    billur : dogru mu yaptik bilmiyorum ferdi , hani cins kediler vardir , oleceklerini anladiklarinda evlerinden cok uzaklara gider, yalniz baslarina olurler , onlar gibi yapmak geliyor icimden

    ferdi : ama sen kedi degilsin ki , benim sevdigimsin
  • cüneyt arkın'ın sert adam filminde,kahramanımız ve yanındaki bayan,bir dolu tehlike atlattıktan sonra kendilerini bir otel odasına atarlar.

    cüneyt abi:(yatağa uzanır)yiyecek bir şeyler söyleyelim mi?
    kadın:sen söyle,ben bir duş alayım önce.
    cüneyt abi:(oda servisini arar)naloo!oda servisi mi?bize iki kişilik kuru fasulye,pilav ve kızarmış patates.
    oda servisi:başka bir arzunuz var mıydı?
    (tam bu anda,banyoya gitmek üzere olan kadın,arkası adamımıza dönük olarak eğilir.kamera pakete zoom yapar)
    cüneyt abi:(hınzırca gülerek)şeyy,iki tane de hoşaf alalım!...

    filmin finalinde ise,bütün kötüleri yok ederler ve cüneyt abi'nin yurtta kalan küçük oğlunu almaya giderler.çocuk,kendisine '' merhaba canım! '' diyen kadının cici annesi olacağını anlar ve babasını şu sözlerle tebrik eder:

    -babaa,sen hep yalnız gezersin ama sonra da malın iyisini götürürsün.

    cüneyt abi gülümser,elini sevgiyle oğlunun omzuna koyup şöyle der:

    -erkek adam böyledir yavrum!...
  • bir türk filminde esas oğlan, kimseyi tedirgin etmemek için kaderin binbir numarası gereği yavuklusuna veda eder. haydarpaşa garı'ndadırlar. yavuklunun yanında ise aslında elbette hiç sevmediği ince bıyıklı kılkuyruk nişanlısı bulunmaktadırlar. esas kız halen ve delice tabi ki esas oğlanı sevmektedir.

    dokunaklı, ağlak ve kinayeli vedalaşma faslına ezik nişanlı dayanamaz. esas oğlana "hayır! sen kalıyorsun arkadaşım. bu şehirden gitmesi gereken benim" der, dahası trene atlar çeker gider. esas oğlan da esas kız da böylesi bir mutlu finalden son derece hoşnuttur. zira kılkuyruk nişanlı; acar bir özveri ve kral bir tavırla trene atlamış, sevgililere mutluluğu bağışlamıştır.

    lakin birader ne işin var trende? ne valizin ne bilmem neyin var ne bok yiycen yaban ellerde? cezalı bilet almayı göze alıyosun ama "senin yerine benim gitmem gerek" tribi gereği illa ki o yolculuğa çıkman mı lazım? (herif belki kartal istasyonu'nda inip istanbul'a geri dönecektir ayrı konu. ama bi de mal mal ankara'da falan inip bir müddet takılacaksa pes doğrusu)

    p.s.filmi de oyuncuları da hatırlayamadım. hatırlarsam yazarım. lakin esas oğlan sanırım ediz hun'du.

    edit: filmin adı tövbe imiş. esas kız filiz akın, esas oğlan kartal tibet, fedakarlık kumkuması nişanlı ise rahmetli önder somer...
  • huzurum kalmadı adlı filmde ferdi abinin çeşme başında serpil'ini görmeye çalıştığı sahnede aralarına giren yaşlı kadının başörtüsünde kocaman harflerle beatles yazmaktadır. ilk şoku atlattıktan sonra "sağdan soldan john lennon da çıkar mı acaba" diye gözlerim ekranda dolaşmadı desem yalan olur..
hesabın var mı? giriş yap