• ya çok tatlı bişey fark ettim badilist'te tamam mı, hangi başlığa yazacağımı bilemedim, buraya yazayım dedim.

    badilerim arasında, birbirini tanıdığını sanmadığım, ama ikisini de ayrı ayrı tanıyıp pek sevdiğim iki kadın var. benden büyük ikisi de, 40'larındalar.

    ikisi de çok uzun süredir, karşı cinsten "gün yüzü görmemiş" kadınlardı. akıllı fikirli ve güçlü kuvvetli, ama adamlardan yana sen sağ ben selamet.

    uzaktan gördüğüm kadarıyla şu sıralar ikisi de çok mutlu allah daim etsin.

    badilere baktım ne yazmışlar diye, "bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri" başlığında iki badimin entry'si var. ve bu iki badi, tabii ki bu iki kadın.

    olm çok tatlı bişey değil mi bu ya.

    ilişkide kendini bırakıp "teklifsizleşmek" kadar güzel ne var, al bak ikisi de çatır çatır yazıyor işte adamlarının nelerini sevdiklerini.

    he bunun yaşla alakasını sorarsanız;

    bu kadınlarınki, ancak yaşla gelinebilen bir hal. bu kadar yıl boyunca etraflarında gördükleri o kadar adam yerine şimdiki sevgililerine aşık olmalarının bir sebebi var. çünkü artık "oturmuş" tercihler ve vazgeçilmeyecek bir standart var. kendini tanıyorsun, neyi ne kadar yapabileceğini biliyorsun ve işte bu aşk, seni tam da bu yüzden gelip o yaşta buluyor.

    daha önce de söylemiştim, kendini tanıyarak ve karşındakinin de bu "tanıdığın kişiye" denk geldiğini bilerek yaşamanın kendisi zaten eşsiz bir heyecan. işte bu, ancak yaşla olan bir şey.

    işte o yüzden, bu kadınların içinde bulunduğu "derinliği" anlıyorum ben.

    yıllardır yazılmayan şeyleri işte o derinlik yazdırıyor. biliyorum.
    o derinlik olmasa bu entry'ler çıkmaz, bunu da biliyorum.
    gerçekten seven insan bunu söylemezse çatlar. bunlar o kadar çok seviyor ki, adamlara söylemeleri yetmiyor bir de gelip burada anlatıyorlar. ya bu nasıl güzel bir şey ya, bunu nasıl anlamazsınız, gerçekten o kadar mı sevmediniz ya. neyse işte bunu da biliyorum.

    yani diyorum ki, sevginin derini kendini tanımakla; kendini tanımak da yaşla gelen bir şey.

    allah mutluluklarını daim etsin.
  • bugün doğumgünüm. bu sebeple insan yaşı aklıma geldi. bununla ilgili bir kardiyolog tarafından yazılmış, okuduğum bir kitapta bir hesap yöntemi geliştirilmişti. toplum hayatına katılan bir insanın yaşını böyle değerlendirmek; birtakım inançlarla ilgili, gökcisimleriyle ilgili, ya da başka şeylerle ilgili önceden üzerinde karar ve hüküm verilmiş ve tartışması bile abes sayılabilecek takvimlere göre hareket etmekten daha mantıklı gelmişti.

    önce yaş çeşitleri belirleniyor.

    ilki, gerçel yaşınız. bu, sizin doğumunuzdan itibaren dünyanın güneş çevresinde attığı tur sayısına denktir. kullandığınız takvim güneş takvimi kabul edilmiştir.

    ikinci olarak sanal yaşınız. kaç yaşında olduğunuzu hissediyor, sanıyorsanız bu yaş o yaştır. içinde bulunulan zamanlara göre değişkenlik gösterir.

    üçüncü yaşınız fizyolojik yaşınızdır. sağlık yaşı da diyebiliriz. bu yaşınız, ideal, sağlıklı bir yaşın sizin bedeninizle karşılaştırılması sonucu tayin edilen yaştır. belli bir mesafeyi belli bir sürede koşabilmek, yürüyebilmek, refleksler, gözlerle odaklı kalabilmek, el-işi becerisi gibi çok farklı ve hesaplanabilen değişkenleri olmasının yanı sıra, doğuştan veya -bir kaza sonucu ya da başka sebeplerden- sonradan ortaya çıkmış birtakım özürler, kalıtsal hastalıklar gibi faktörler de bu yaşın hesaplanmasında etkilidir.

    dördüncü yaşınız görüntü yaşınız, gösterdiğiniz yaştır. duruşunuz, yürüyüşünüz, bakışınız, ailenizden aldığınız genlerin özellikleri, giyim ve kuşamınız, makjaj ve benzeri öğeler bu yaşta etkilidir.

    beşinci yaşınız entelektüel yaşınızdır. bir nevi bilgi yaşı, tecrübe yaşı. sizin gerçel yaşınızda olan birinden toplum içinde beklenen ve öngörülen ideal bir bilgi birikimine, sizin bilgi birikiminiz kıyaslanarak bulunur. ideal, sokaktaki insan diye sonuna -cik eki getirilerek de küçültülebilir. bu küçültme ahlaki olur. çünkü beklenen bilgi birikimi maruz kalınandır, bireysel çabayla öğrenilen değildir. ülkesinin başkenti, anne-babasının ismi, temel matematik ve dilbilgisi gibi basit ama gururlu sorularla başlamak iyidir.

    altıncı yaş -opsiyonel olmakla beraber- hayal yaşıdır. olmak istediğiniz, olmayı hayal ettiğiniz yaştır. en oynar yaş olduğundan opsiyoneldir. yaş hesabına katılıp katılmayacağı, yaşı hesaplananca karara bağlanır.

    tüm yaşlar toplanıp aritmetik ortalaması alınır. yaşınız budur.

    daha yavaş yaşlanmak için, daha genç kalmak için, yaş şekline göre hayatlara müdahale edilir. üçüncü yaş için düzenli spor yapılır, tedavi görülür, kötü alışkanlıklar bırakılır. dördüncü yaş için estetik olunur, asri genç giyim kuşam tercih edilir. beşinci yaş için çılgınlık yapılır, çocukluk yapılır.

    ben hesapladım, fatih'in istanbul'u fethettiği yaştayım. doğum günümüz kutlu olsun.
  • yirmili yaşlar=gençliğin ilkbaharı

    otuzlu yaşlar=gençliğin son baharı

    kırklı yaşlar=olgunluğun ilkbaharı

    ellili yaşlar=olgunluğun sonbaharı

    atmışlı yaşlar=ihtiyarlığın ilkbaharı

    yetmişli yaşlar=ihtiyarlığın sonbaharı

    ve

    ölüm kışı.
  • gündüz vassaf'ın komet'in 70. yaşgününde anlattığı hikayeye göre, sayı saymayı bilmeyen, haliyle dünya üzerinde geçirdiği yılların sayısını da hesaplayamayacak olan afrikalı bir yerli, yaşı sorulduğunda şöyle cevap verir: tecrübelerim kadar yaşlı, hayallerim kadar gencim.
  • yaş kavramını (bkz: #7188758) çerçevesinde gördüğümüz aşikar. fakat bir senenin de dünya gezegeninin güneş etrafında bir tam tur süresi olarak kabul edilen 365 gün 6 saat şeklinde ifade edilen bir zaman ölçü birimi olduğunu gözönünde bulundurursak çok farklı bir denklemle karşılaşmaktayız.
    şöyle ki;

    süreyi zamanlar arasi mesafe olarak (bkz: #90635) tanimlayabiliyor olmamizdan yola çıkarak kendisine t (te) diyelim. en basit süre formulünü katedilen yol (d) ve bu yolu katederkenki hizimizi (v) kullanarak
    t=d/v
    şeklinde tanımlayamıyor muyuz?

    [oha yuh çüş bu kadar düz mantık da olur mu demeyin, kafayı yemiş olabilirim]

    şimdi efendim sene dedik; 365 gün 6 saat dedik, zaman ölçü birimi dedik. süreye de iki zaman arası mesafe dedik. öyleyse bir seneye

    x-y=365 gün 6 saat

    olmak koşuluylan x zamanınından y zamanına kadar olan süre (t)diyemez miyiz? * *

    o zaman deminki formulümüze baktığımızda

    t=d/v
    ||
    sene = katedilen yol / hiz

    olmuyor mu? oluyor... *

    şimdi eğer biz, başladığımız noktadan hiç kımıldamayarak (madden manen orasına ben karışamıycam ruhum optik ağzım burnum elektrostatik olmuşken), yol alma işlemini gerçekleştirmezsek; daha farklı bir deyişle

    katedilen yol = d = 0;

    t=0/hiz=0

    denklemini elde etmiyor muyuz? *
    peki o halde yoldaşlar biz teknik olarak bütün bir seneyi (t) bir halta yaramayarak, kımıldamayarak geçirirsek; o seneyi yaşamamış sayılmıyor muyuz? *

    güzel haberi veriyorum bu hesaba göre benim yaş bazı metriklerde 3, diğerlerinde ise daha doğmadım.

    15 kasim 2005 itibariyle ölümsüzlüğün ve gençliğin sırrını bulmuş olmakla beraber, tüm emeği geçenlere özellikle zamanında yaptığı katkılardan dolayı ösymye burdan teşekkürü bir borç biliyorum.
  • yaşayacağımız yıl sayısı belli olsaydı anlamı olurdu. yani 25 yaşında ölecek olan 20 yaşındaki birini düşünelim, bir de 60 yaşında ölecek olan 35 yaşındaki birini. hangisi daha genç tartışılır bence. insanın öleceği zamanı bilememesi, bilmek de istememesi ve ölümün kendisine karşı olan çaresizliği karşısında önem kazanmış olan bir kavram yaş kavramı. yok görüntü bakımından ele alıyorsak eğer, orada da yalan bu kavram. pek çok zaman yaşı daha büyük olanlar çok daha geç gösterebiliyorlar.
  • yaş 5
    anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının
    beni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.

    yaş 7
    meşrubat içerken gülersem
    içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.

    yaş 12
    bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun
    bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.

    yaş 13
    annemle babamın elele tutuşmalarının ve öpüşmelerinin
    beni daima mutlu ettiğini öğrendim.

    yaş 15
    bazen hayvanların
    kalbimi insanlardan daha fazla ısıttığını öğrendim.

    yaş 18
    ilk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıstırap ve aşktan
    ibaret olduğunu öğrendim.

    yaş 24
    aşkın kalbimi kırabileceğini ama
    buna değer olduğunu öğrendim.

    yaş 33
    bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun
    ona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.

    yaş 36
    önemli olanın
    başkalarının benim için ne düşündükleri değil,
    benim kendi hakkımda ne düşündüğüm olduğunu öğrendim.

    yaş 38
    eşimin beni hala sevdiğini,
    tabakta iki elma kaldığında
    küçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.

    yaş 41
    bir insanın kendine olan güveninin,
    başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.

    yaş 44
    annemin beni görmekten
    her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim.

    yaş 46
    yalnızca minik bir kart göndererek bile
    birinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim.

    yaş 49
    herhangi bir işi yaptığımdan daha iyi yapmaya çalıştığımda,
    o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.

    yaş 50
    sevgi, evde üretilmemişse,
    başka yerde öğrenmenin çok güç olabilecegini öğrendim.

    yaş 53
    insanların bana,
    izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.

    yaş 55
    küçük kararları aklımla,
    büyük kararları ise kalbimle
    almam gerektiğini öğrendim.

    yaş 64
    mutluluğun parfüm gibi olduğunu,
    kendime bulaştırmadan
    başkalarına veremeyeceğimi öğrendim.

    yaş 70
    iyi kalpli ve sevecen olmanın,
    mükemmel olmaktan daha iyi olduğunu öğrendim.

    yaş 82
    sancılar içinde kıvransam bile
    başkalarına başağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.

    yaş 90
    kiminle evleneceğin kararının
    hayatta verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.

    yaş 95
    öğrenmem gereken daha pek çok şeyler olduğunu öğrendim.

    özdemir asaf
  • büyümenin rakamlarla ifadesi. her yıl değişen, yerinde durmaya hiç niyeti olmayan sayılar!
    (bkz: züğürt tesellisi)
  • yıllarla değil tecrübeyle ve olgunlukla ölçülür gözümde.
  • türk medeni kanunu yaşla ilgili düzenlemeler içerir.

    diğer şartlar da sağlanmak kaydıyla:

    15 yaşını dolduran küçük, mahkemece ergin kılınabilir.
    15 yaşını dolduran kişi, vasiyetname yapabilir.
    16 yaşını dolduran kişi, olağanüstü durumda evlenebilir.
    17 yaşını dolduran kişi, evlenebilir.
    18 yaşını dolduran kişi, ergindir.
    18 yaşını dolduran kişi, cinsiyet değiştirebilir.
    30 yaşını dolduran kişi, evli olmasa da tek başına evlat edinebilir.
    30 yaşını dolduran eşler, en az beş yıldır evli olmasalar da birlikte evlat edinebilirler.
    60 yaşını dolduran kişi, vasiliği kabul etmeyebilir.
hesabın var mı? giriş yap