yaşasın orgazm
-
orgazm olmayan kadın kalmasın şiarıyla aganta kitap tarafından yayınlanan ilk kitap. faydalı ve eğlenceli bir eser. bir yerde insanın gözüne takılmasın, hemen karıştırma ihtiyacı duyuyor. ilk orgazmdan çoklu orgazma, kadın boşalmasından anala, lezbiyen seksten piercinge her bir şey var. görselleri şeker. kapağı şahane. artık mutluluğa ermek için reklam ve virüs dolu internet sitelerini gezmenize gerek yok, alın, yolda bağda göğsünüzü gere gere okuyun. orgazma sizin de bir katkınız olsun.
-
"ı <3 female orgazm"dır* orijinal adı.
-
ayşe arman hürriyet'in bu pazar günkü köşesinde kitapla ve kitabı okuduktan sonra yaptığı incelemeler hakkında bir yazı dizisine başlamış.
arman'ın köşe yazısı
üyelik neyin uğraşmak istemeyenler için yazı dizisinin ilk bölümü:
"yaşasın orgazm!
her şey, o sarı zarftan çıkan kare kitapla başladı.
beyaz, insanın içini açan bir kapak, üzerinde minik kırmızı bir kalp ve siyah
dana gibi harflerle ‘yaşasın orgazm’ yazıyordu.
altında da, ‘kadınlar için sıradışı bir orgazm rehberi!’
gülümsedim.
ve aganta kitap’tan çıkan bu faydalı esere birkaç günümü ayırdım.
resmen çalıştım.
yazarı, dorion solot ve marshall miller.
orgazm konusunda tanınmış, uzman amerikalı seks eğitmeni onlar. üniversitelerde
kadın orgazmı, sağlıklı cinsellik, güvenli seks gibi konularda konferanslar ve
seminerler veriyorlar.
konuya hâkim iki arkadaş anlayacağınız.
ben kitabı gerçekten sevdim ve içindeki bazı bilgileri sizinle de paylaşmak
istedim, bugün de kitaptan bazı bölümler okuyacaksınız…
kitap aslında, “orgazm saplantınız olmasın! seksin temel meselesi orgazm
değildir. sadece orgazma takılırsanız başka birçok şeyden mahrum kalırsınız…”
diyor.
ama tabii ki orgazm olursanız da ne âlâ!
olmazsanız gülüp geçin ya da iç çekin!
esas olarak, “kurtul bütün o toplumsal baskılardan, öğretilerden, ayıplardan,
yasaklardan, bedenine kulak ver, rahatla ve keyfine bak!” diyor.
kadın orgazmının ne olduğundan başlıyor, bugüne kadar literatüre geçmiş seks
araştırmacılarının (kinsey, masters and johnson vs.) orgazmı nasıl
tanımladığından devam ediyor, işte o sırada klitorise tosluyoruz!
sen nelere kadirsin klitoris!
ve ‘vajinal orgazm efsanesi’ni yerle bir ediyor. tek bir kadın orgazmı olduğunun
kanıtlandığını söylüyor. bütün orgazmlardan, cinsel ilişkiyle olanlardan bile
klitoris sorumluymuş. vajina kasları ancak orgazm başladığı andan itibaren
devreye giriyormuş.
‘the organ’ klitoris yani!
evet, biliyorduk.
ama türkçeye böyle faydalı bir eser çevrilmemişti bugüne kadar!
bir sürü ayrıntı var, kolay okunuyor, eğitici, öğretici ve eğlenceli.
biz türkiye’de pek çok konuda olduğu gibi, seks hakkında konuşmama hastalığına
tutulmuşuz, konuşmuyoruz.
çünkü her şey ayıp, yasak! düzgün otur, bacağını kapat, gülme, itaat et,
mastürbasyon yapma, kendine zevk verme, bedenini keşfetme…
ben işte bir itiraz duygusuyla bu habere giriştim.
sonra karşıma filmmor’cu kadınlar çıktı.
onlar da bir ‘klitoris filmi’ yapmışlardı.
gittim filmin yönetmeni melek özman’la da konuştum.
sonra hızımı alamadım…
psikolog rana şen’e ulaştım, sorularımı sordum.
derken profesör arşaluys kayır’a…
ikisi de çok çarpıcı şeyler anlattılar.
önümüzdeki günlerde okuyacaksınız.
bu arada pek çok çiftle cinsel hayatlarını da konuştum.
aaa bir baktım, bir dosya oldu elimde…
bugün başlıyoruz, allah ne verdiyse gidiyoruuuz…
klitoris filmi yapmak nereden aklınıza geldi?
-küçük bir grubumuz vardı, bedenimizle ilgili keşfedebildiklerimizi
konuşuyorduk. o kadar yabancıydık ki bedenlerimize. sanki bir ‘kıta’ keşfediyor
gibiydik. bazılarımızın ailesi yasak koymamıştı. onlar daha iyi tanıyordu
bedenlerini. dokunabiliyorlardı filan. bazılarımız tamamen cinsel organlarımızı
unutmuştuk. çünkü hep ayıp, hep yasak! hep baskı altındaydık. benim kuşağımın
30’lu yaşları, ergenlikleri boyunca yasaklanan şeyleri yeniden keşfetmeye
çalışmakla geçti. bu anlamıyla kayıp bir kuşağız.
yani sizin meseleniz olduğu için mi yaptınız o filmi?
-elbette! “hadi ilginç bir film yapalım!” diye olmuyor o işler. kendi
keşfettiklerinin, kendi dertlerinin, kendi meselelerinin üzerine gidiyorsun.
daha önce yapılmamış olması da durumun vehametini gösteriyor! filmmor’un çektiği
filmlerden biri bu. film-mor, 2001’de kadınlar tarafından kuruldu. hepimiz yakın
arkadaşız, feministiz...
insanların klitoris hakkındaki bilgisini neden ölçmek istediniz?
-amacımız bilgi ölçmek değildi aslında. sürekli yasaklanarak, tabu haline
getirilmiş bir cinsellikten değil, gerçekten insani olan cinsellikten söz etmek
istedik. hepimizin ihtiyacı olan, hepimizin hayatında yer tutan cinsellikten.
yedi dakikalık bir film bu, sokakta insanları durdurup, “klitoris nedir? ne işe
yarar?” diye sorduk. ve ilginç yanıtlar aldık. bilenler de vardı, bilmeyenler
de, hayatında hiç klitorisi duymamış olanlar da... mesela biri, “ben yıllardır
avrupa’da yaşıyorum, hiç duymadım!” dedi. bir başkası, “turizmle ilgili bir şey
mi?” diye sordu...
peki siz bu filmden ne öğrendiniz?
-beni çok şaşırtan bir şey öğrendim. biz böyle kentli, eğitimli, orta sınıf ve
üstü kadınlar, cinselliği en çok biz biliriz zannediyoruz. fena halde
yanılıyoruz! bu filmde ezberim yerle bir oldu. gölcük’e, izmit’e gittim,
geleneksel kadınlarla konuştum. “klitoris nedir?” diye sordum, “bilmiyoruz
evladım!” diyeceklerini zannederken, gözleri parladı, “ha bızırı kastediyorsun!”
dediler. gayet iyi biliyorlardı ve nimetlerinden yararlanıyorlardı. meğer eski
kadınlar arasında çoktan keşfedilmiş ama sır gibi yaşanan bir şeymiş. biz
yabancılaşmışız. bir de şöyle bir tespitim oldu: oralarda bir kocaya karşı görev
olarak yapılan cinsellik var. o keyifli değil, bir vazife, çocukları büyütmek
gibi. bir de kendi serüvenleri var, ‘bızır’larıyla! bunu öğrenmek bana çok iyi
geldi. çünkü ben hep kadınların kendi içlerinde bir kadınlık bilgisi
taşıdıklarına inanırdım, doğrulanmış oldu.
sonra filmin yabancı versiyonları da yapıldı...
-evet ya. çok sevindik ve şaşırdık. aslında biz tantana yapmadık, festivallere
filan göndermedik. underground şekilde tüm dünyaya yayıldı. bir sürü yere davet
edildik. derken izin istediler, viyana versiyonunu yaptılar. sonra da slovenya
ve kolombiya versiyonunu...
sizin çıkardığınız sonuçlara göre, klitoris bu ülkede kullanılan, işe yarayan ve
sevilen bir organ mı?
-bilen, farkında olan kadınlar tarafından sevildiği kesin! ama hâlâ kadınların
bir kısmı bilmiyor. cinsel cehalet yaygın. erkeklerin pek aklının basmadığı bir
organ.
filmde genç bir kadın, “ben keşfettim ama karşımdakinin haberi yok, o zaman da
bir işe yaramıyor!” diyor...
-evet ne yazık ki bilgisizlik had safhada. erkekler için cinsellik penetrasyon
merkezli bir şey. kadınların hazzına çok yer yok maalesef. o yüzden klitorisi
tehlikeli buluyorlar. çünkü kadını özgürleştiren bir şey. ve erkek gereksinimini
ortadan kaldıran bir şey! ama tabii ki neticede klitoris de bir sembol, çünkü
cinsellik ne bir organdan ne de sadece hazdan ibaret. haz önemli ama cinsellik
başka bir sürü doyumla da ilgili. yani “klitorisi keşfettik, cinsellikle ilgili
sorunlar bitti!” değil. ama konuşulmuyor, üstü örtülüyor, utanılıyor, pratikte
kullanılmıyor, kadın mastürbasyonuna hoş bakılmıyor! bu da kadınları sadece
üreme aracı düzeyine çekiyor.
bedenimizi keşfetmekten korkmamalıyız
peki bu filmden sonra bu ülkedeki orgazm seviyesi hakkında bir sonuca vardınız
mı?
- bir kadın anlatmıştı: evliliğin ilk dönemlerinde bir gün sevişirken aktif
olduğunu, duruma biraz katıldığını ve kocasının kadına, “aaa sen bu
o...pulukları nereden öğrendin!” dediğini. o günden sonra da bunu yapmadığını
çünkü terslendiğini, küçümsendiğini, azarlandığını söyledi. genel olarak,
kadınların cinsel istekli ve aktif olması hoş karşılanmıyor. e buradan orgazm
seviyesi hakkında bir fikrimiz oluyor!
klitoris, kadınların penisi mi demek?
-bence öyle dememek lazım. neden her şeyi penise göre tanımlıyoruz? klitoris,
klitoristir. kadınlara ait bir şey.
kadınların özgürleşmesiyle klitorisin alakası var mı?
-olmaz mı? bedenimizden utanmamalıyız, bedenimizi keşfetmekten korkmamalıyız.
cinselliği rahatça bütün hazlarıyla yaşayabilmeliyiz. bedensel bütünlük önemli
çünkü özgürleşmek için...
‘itaatsizlik’ olarak algıladıkları için mi bazı erkekler kadınların
klitorisleriyle oynamalarını istemiyorlar?
-korkularından aslında! erkekliğin yerle bir olacağı alan orası, kadının
gözündeki o erkeklik balonunun sönmesinden korkuyorlar. rekabetten de
korkuyorlar. kadın mesela, niye tek adamla sevişmek zorunda ömür boyu? kökeninde
ne var? korku! türkiye’de şu an ‘kadın cinayetleri’ vahim bir gerçek. bazı
erkeklerin, artık ellerinde erkeklikten başka bir şey kalmadığı ve o erkekliği
de kaybetmekten korktukları için bu kadar feci bir saldırı altındayız. avrupa’da
bunun adını koymuşlar: ‘erkeklik krizi.’ cinayeti, şiddeti buna bağlıyorlar.
diyorlar ki, “bin yıllardır süren bir şeyi sarsıyoruz ve diyoruz ki, biz eşitiz,
sen öyle erkek, büyük, kocaman bir şey değilsin. o kadar iyi de değilsin!”
türkiye’deki kadın cinayetlerine bakın. yüzde 70’i, 80’i, kadınlar boşanmak
istediği için. diyor ki, “sen beni döven, mutsuz eden, kötü davranan bir
adamsın. ben de seni boşuyorum!” o da “sen kimsin beni terk edecek!” deyip
öldürüyor.
kadın sünnetinin amacı da bu mu? kadının zevk alma araçlarını yok etmek mi?
-evet kadın cinsellikten haz aldığını keşfederse başka biriyle sevişmese bile
adama diyecek ki, “sen bana zevk vermiyorsun ki!” o noktada erkeklerin en zayıf
karnı bu. sünnet eder, haz almasını tamamen engellerse, sorun ortadan kalkmış
oluyor.
peki bunca mesele varken “bir klitorisiniz eksikti! hâlâ onunla uğraşıyorsunuz”
diyenlere verecek cevabınız var mı?
-ay keşke sadece biz uğraşsak! muhafazakârlar cinsellikle bizden daha fazla
uğraşıyor. her dakika, kahkahadan, bir yerimizin açılmasından, regliye, kürtaja,
doğum kontrolüne, kızlı erkekli yaşamaya, direk dansına kadar kadınların
cinselliğinden söz ediyorlar. o meseleyi biz kadınlara bıraksınlar. biz
uğraşalım. bedenimizi keşfedelim, yeni şeyler söyleyelim. dünyanın en korkunç
şeylerinden biri onlara göre kadınların haz alması. o yüzden klitorisin dünyanın
en tehlikeli noktalarından biri olduğunu düşünüyorlar.
ama o erkeklerle evli olan, onlar gibi düşünen, klitorisi yok sayan kadınlar da
var...
-evet var. biz kadınların hayatta kalmak için çok fazla stratejisi var.
kızıyorum ama anlıyorum da. böyle bir dünyada ‘biat etmek’ de bir hayatta kalma
yolu. var olan koşulları kabul ederseniz bir miktar huzurlu olabilirsiniz. her
an çatışmak zor...
en iyi 10 orgazm gerekçesi
1. çünkü çok iyi hissettiriyor.
2. çünkü bedava.
3. çünkü yasal.
4. çünkü stresi azaltıyor.
5. çünkü kalori yakıyor.
6. çünkü uyumanıza yardımcı oluyor.
7. çünkü gerginliği alıyor.
8. çünkü âdet sancılarını ve baş ağrılarını da alıyor.
9. çünkü partneriniz olmasa da yapabiliyorsunuz.
10. neden yapmayayım ki?
erkeğin parmakları mı kadının parmakları mı?
klitoral uyarılma-cinsel ilişki kombinasyonu yapan çoğu çift, bu parmak işini,
kadına bırakmanın daha iyi olduğunu düşünüyor. çünkü kadın, kendine nasıl
dokunulması gerektiğini haliyle daha iyi biliyor. ama partneriyle birlikte
yapmayı tercih edenler de var. “ikisi de değil!” diyen kadınlar da var. en çok
neyin işe yaradığı, çiftlerin birlikte çözmeleri gereken bir konu.
klitoris büyüklüğü önemli mi?
hayır! seks araştırmacılarının yaptığı çalışmalara göre, farklı uzunluktaki ve
çaptaki klitorislerin kadının orgazmının üzerinde bir etkisi yok. orgazmın
şiddetini, klitorisin büyüklüğü etkilemiyor!
aşkım, başım ağrıyor!
kimileri, orgazm olmanın âdet sancılarını azalttığını söylerken, kimileri de
orgazm olmanın baş ağrısını tamamen geçirdiğini iddia ediyor. kimilerine göre
migreni geçirmenin en kesin yolu. yani bazı kadınlar, “başım ağrıyor bu akşam!”
bahanesiyle seksten kaçarken, bazı kadınlar da seks yaparak baş ağrısından
kurtuluyor!
ciddiye al
mastürbasyonu yabana atma... sevdiğim biriyle yaptığım sekstir o! (‘annie hall’
filminden bir alıntı)
cinsel istek... cısssssss!
“bana mastürbasyonun oğlanlara özgü bir şey olduğunu anlattılar. bir de babam
dedi ki: “yalnızca bazı tür kızlar yapar.” uzun yıllar asla yapmadım.
dokunmadım, ayna alıp bakmadım. ayıptı. yapılmazdı. hem bu davranışlar içimdeki
bir şeyi uyandırırdı. uyanmamalıydı. öyle kalmalıydı. yoksa yine bazılarının
deyimiyle, “onun bunun altına yatan kızlardan” olurdum. cinsel istek aslında
kızlarda iyi bir şey değildi. hiç. ben böyle büyütüldüm. ve tabii bedenimden
bihaber yetiştim.”
asla pes etmeyin
ilk kez seks yaptığınızda baştan sona keyif aldınız mı? ilk kez ıspanak ya da
suşi yediğinizde tadını sevdiniz mi? mastürbasyon, zamanla edinilen bir zevk
olabilir. pratik yaptıkça, gitgide daha iyi olacaksınız. hemen kestirip atmayın!
vajinal orgazm efsanesi
bundan 100 yıl önce sigmund freud, ‘vajinal orgazm’ın klitoral orgazmdan daha
makbul bir şey olduğunu yazarak büyük bir hata yapmıştı. ama tarih boyunca,
insanlar pek çok konuda yanlış düşüncelere kapıldılar. eski yunan’da dünyanın
düz olduğu düşünülüyordu. wright kardeşler, en başta, uçamayan uçaklar yapmıştı.
koloni döneminde, birçok insan uzanarak uyumanın ölümle sonuçlanabileceğini
düşündüğünden, sırtını bir yere yaslayarak uyurmuş. bugün bunlara ne acayip
şeyler diye bakıyoruz. ama nedendir bilinmez, vajinal orgazma dair yanlış kanı
henüz yok olmuş değil. oysa, yalnızca tek bir kadın orgazmı olduğu kanıtlandı.
kuşkusuz başka türden uyarılmalar da, orgazma yol açabilir ve farklı türden
sinir uçları da işe dahil olabilir. ama bütün orgazmlardan, cinsel ilişkiyle
olanlardan bile klitoris sorumludur. vajina kasları ancak orgazm başladığı andan
itibaren devreye girer.
g noktası
kadın bedeninin dışında yer alan klitoristeki hassas bölgelerin aksine, g
noktası tamamıyla vajinanın içindedir ve tırtıklı bir dokusu vardır. birçok
kadın, sevgilisini, g noktası saadetini açan anahtar olarak görür.
mastürbasyon hakkında duymuş olabileceğiniz 7 yalan
1. eğer kadın, mastürbasyon yaparsa bir partnerle birlikte olduğunda orgazm
yaşayamaz!”
gerçek: doğrusu tam tersi! çalışmalar, mastürbasyonla orgazm olan kadınların,
partnerli sekste, orgazm olma olasılıklarının daha yüksek olduğunu ve bu
orgazmların daha sık ve çoklu olduğunu göstermiştir! bir de tabii, bir kadın
kendi bedenini tanıyorsa, cinsel anlamda kendisini iyi hissettiren şeyleri bilme
ihtimali de yüksektir.
2. “mastürbasyon kadının cinsel organının görünüşünü değiştirir! sonra herkes
onun mastürbasyon yaptığını anlar...”
gerçek: palavra! bir düşünün, erkekler penislerini çekerek uzatabilseydi,
sokaklar, gururlu ve neşeli erkeklerle dolup taşardı!
3. mastürbasyon yalnız insanların işidir, partnerleri olanlar yapmaz!
gerçek: ne münasebet! sevgilisi olanlar ya da evli olanlar da yapar. pek çok
çift, birbirlerinin cinsel organını uyarır ya da seksi hikâyeler anlatarak
sırayla birbirlerine ‘yardım ederler’ ve böylelikle mastürbasyon yapan partnerin
daha çok uyarılmasını sağlarlar.
4. mastürbasyon yaparak kendine zarar verebilir ya da vücudunu tahrip
edebilirsin.
gerçek: sağduyuyu bir tarafa bırakırsanız, her şey riskli! araba kullanırken
mastürbasyon yapmak tabii ki tehlikelidir, her ne kadar sıkıcı bir araba
yolculuğuna renk katsa da durum böyledir.
5. mastürbasyon yapan kadının bekâreti bozulur!
gerçek: insanlar, ‘bekâreti’ farklı biçimlerde tanımlasalar da, bekâretin
bozulması için bir partner olması gerekir. mastürbasyon bir partner
gerektirmediğinden, kadının bekâretini kaybetmesi söz konusu değildir.
6. yalnızca sürtükler, kötü kızlar mastürbasyon yapar!
gerçek: hayır. heteroseksüel kadınlar, biseksüel kadınlar, lezbiyen kadınlar,
sayılan kategorilerden hiçbirine dahil olmayan kadınlar, çok seks yapan
kadınlar, daha önce hiçbir partnerle sevişmemiş kadınlar, daha çok partnerli
seks yapmak isteyen kadınlar, yalnız kadınlar, evli kadınlar, sevgilisi olan
kadınlar, doktorlar, köpek gezdiricileri, avukatlar, öğrenciler, ev kadınları,
işsiz kadınlar, ceo kadınlar. her yaştan, her ırktan, her dinden kadınlar
mastürbasyon yapar. ateistler ve agnostikler de.
7. kadınların çok mastürbasyon yapma konusunda dikkatli olmaları gerekir.
gerçek: bir kadın kendine zevk vermekle fazlasıyla meşgul olduğundan
derslerinden kaytarıyorsa, işe gelmiyorsa, arkadaşlarını ekiyorsa ya da önemli
işlerden sakınıyorsa muhtemelen gereğinden fazla yapıyordur. aksi takdirde bu
konuda endişelenecek bir şey yok!
on bin darbe!
japoncada erkek mastürbasyonu için kullanılan kelime, ‘senzuri’dir, ‘bin darbe’
anlamına gelir. peki ya kadın mastürbasyonuna ne diyorlar dersiniz? manziru, ‘on
bin darbe!’
tik,tak,tik bom!
kadının orgazm olması ortalama 20 dakika alır. ve doğrudan klitorisin
uyarılmasını gerektirir. erkeğe ise ortalama ikiyle beş dakika yetiyor. evet bu
haksızlık! ama yapacak bir şey yok. aklınızda bulunsun, 20 dakika ortalama süre.
kadınların yarısınınki 30 dakikayı buluyor, daha uzun da sürebilir. tam tersi de
olabilir. kimi kadınlar çabuk gelir. kimi erkeklerin de çok geç gelmesi gibi.
farklı kişiler, farklı uyarılma sürelerine ihtiyaç duyar. sekse dair her şeyde
olduğu gibi, orgazmda da ‘normal’ yoktur, herkesin ‘kendi normali’ vardır.
zihnimizde izlediğimiz filmler gibisi yok!
yapılan araştırmalara göre, kadınların yüzde 63’ü partnerleriyle cinsel ilişkiye
girdiğinde fantezi kuruyor ve yüzde 93’ü de mastürbasyon yaparken fantezi
kuruyor. fantezi demek, sizi tahrik eden ve orgazmı başlatan yüksek uyarılma
seviyelerine ulaşmanızı sağlayan imaj ve hikâyelerin gücüne kendinizi teslim
etmeniz demek. bu imajları kullanmanızda utanacak bir şey yok. kadınların çoğu
bunu yapar. çünkü aslında insanın en büyük seks organı zihindir! zihnimizde
izlediğimiz filmler gibisi yoktur!
şanslı kızlar!
kinsey ve hite raporlarına göre, kadınların yüzde bir ya da ikisi genital
herhangi uyarılmaya gerek duymadan yalnızca fantezi kurarak orgazm olabiliyor.
şanslı kızlar!"
*
edit 1: bugün de cinsellik araştırmasının anketine katılmaya davet etmiş arman okuyucusunu.
cinsellik araştırması
"cinsellik araştırması’na siz de katılın
sevgili arkadaşlar...
pazar günkü “yaşasın orgazm” konusuna, bana kafadan düşman olanlar hariç çok
olumlu tepkiler aldım.
“kadınlara kendi özgürlüklerini hatırlattığınız, kendi bedenlerini sevmelerini,
onlarla gurur duymalarını vurguladığınız için teşekkürler” türünden yorumlar...
tabii, “senin gibi şeytanlara, azgınlara, ahlaksızlara, iffetsizlere lanet
olsun!” diyenler de oldu.
hatta daha da fecileri.
her zamanki gibi vız geliyor tırıs gidiyor.
pazar günü de yazdığım gibi, cinsellik dosyası için gerçekten sıkı uzmanlarla
görüştüm, okuyacaksınız yakında, çiftlerle röportaj da yaptım.
ama sizi de dahil etmek istedim.
yandaki soruları hazırladım.
şimdi –beni pişman etmeyeceğinizi varsayarak, n’olur çok uzun yazmayın, işin
içinden çıkmam mümkün olmuyor- soruları huzurlarınıza sunuyorum.
isminiz, kim olduğunuz beni kesinlikle ilgilendirmiyor, bende gizli kalacak.
ben gayet açık yüreklilikle “karşımda olsanız neler sorardım?”ı yazdım, mini
araştırmamıza katılmak istiyorsanız, siz de açık yüreklilikle cevap verin...
sallamayın, abartmayın, gerçeği yazın.
bir de cevapların tepesine soruları yazın ki, bulmaca çözer gibi olmayayım.
cuma sabahına kadar vaktiniz var, sonra bitiyor.
sevgiler, şimdiden teşekkürler.
adres: cinsellikarastirmasi@hurriyet.com.tr
cinsel araştırma soruları
1- cinsiyet?
2- yaş?
3- eğitim?
4- medeni durum?
5- cinsellik senin için ne ifade ediyor? hangi sıfatlarla tanımlarsın? “uyku
gibi... su gibi... hediye gibi... yapılması gereken bir şey... yap, kurtul...
eğlence, kahkaha... eziyet... vazife... işkence... vb.”
6- hayatında ne kadar yer tutuyor? olmazsa hayatınızda ne değişir? cinselliği
çekip alsak ne olur?
7- ilk cinsel bilgilerini kimden, nereden edindin?
8- ilk mastürbasyonunu kaç yaşında yaptın? kimden öğrendin nasıl yapılacağını?
9- ilk cinsel ilişkini kaç yaşında yaşadın?
10- duygusal bir şeyler hissettiğin biri miydi?
11- ilk cinsel deneyimini hangi sıfatlarla tanımlarsın?
12- (kadınsan) suçluluk duydun mu?
13- (erkeksen) gururlandın mı?
14- hayatın boyunca kaç kişiyle seviştin?
15- eşin, ilk seviştiğin kişi miydi?
16- zaman içinde değişen bir şey oldu mu cinsel hayatınızda? ne yönde?
17- eskisi kadar sık sevişiyor musunuz?
18- hafta kaç kez sevişiyorsunuz?
19- sence bu işin normali var mı? “haftada iki” diyorlar, sen ne dersin?
20- (kadınsan) yoksa, nicelik değil de, nitelik mi önemli? yani ayda bir kere de
olsa iyi bir sevişmeye itiraz etmez misin?
21- cinsellikte ne kadar rahat ilişki kurabiliyorsunuz? konuşabiliyor musunuz
sevişirken?
22- (kadınsan) aktif olabiliyor musun?
23- (kadınsan) eşin, aktif olmanı kabul edebiliyor mu?
24- (kadınsan) orgazm oluyor musun?
25- (kadınsan) eşin orgazm olman için herhangi bir çaba sarf ediyor mu?
26- (kadınsan) mastürbasyon yapıyor musun? eşinin yanında yapabiliyor musun?
27- fantezilerinizi konuşuyor musunuz?
28- eskisi kadar sevişmiyorsanız, sence neden?
29- çocuk(lar) olduktan sonra cinsel hayatınızda değişim oldu mu?
30- (kadınsan) orgazm olmuyorsan, “olmadım” diyebiliyor musun?
31- (kadınsan) orgazm taklidi yapıyor musun?
32- gözünü kapattığında başka adamları hayal ediyor musun? söylesen ne yapar?
33- (kadınsan) sen eşini, “şöyle yap, böyle yap!” diye yönlendiriyor musun? o
seni yönlendiriyor mu?
34- hiç seks oyuncakları kullandın mı?
35- başucunda bir vibratör bulsa ne yapar? kendisinin rakibi gibi görür mü?
36- onu heyecanlandıracak şeyler yapmaya özen gösterir misin? buna ne kadar
vakit ayırırsın?
37- onu arzuladığını gün içinde söyler misin?
38- çevrendeki insanlara göre daha iyi bir cinsel uyumunuz olduğu söylenebilir
mi?
39- iyi sevişemediğin için eşinden/sevgilinden ayrılır mısın?
40- sence seks, olması gerektiğinden daha fazla mı abartılıyor?
41- senin ilişkinin “çimento”su mu? o olmazsa her şey dağılır mı?
42- iyi yemek mi, iyi seks mi?"
edit 2: 28.08.2014
"seks araştırmasına devam...
oradan oraya koşturuyorum, uzmanlarla röportaj yapıyorum.
allah sizi inandırsın, şu 20 yılda röportaj yapa yapa daha akıllı insan oldum
ben.
öğrendim resmen!
ders çalışmak, soru hazırlamak, soru sormak, dinlemek, karşımdakinin
anlattıklarını anlamak, süzmek, edit etmek ve sizin önünüze hazır getirmek...
okul, okul!
şimdi de cinsellik konusunda bir sürü şey öğreniyorum.
bir taraftan da sizin mail’lerinizi okuyorum.
bir de dediler ki, “o 42 soruya kim cevap verir, kimin bu kadar vakti var!”
bir geldi ki mail’ler, ben yanmışım...
kitap olarak gazeteyle birlikte versek yeridir.
hepinize teşekkür ediyorum.
sizinle gerçekten her şey zevk veriyor, siz benim farklı haz noktalarımı
biliyorsunuz!!!
benim haz noktalarımdan biri, “interaktif gazetecilik”.
reaksiyon vermeniz yani, ses vermeniz, fikir beyan etmeniz...
bir gazeteci ne kadar bilgili olursa olsun, yazdığı şeyler ne kadar özel olursa
olsun, kimse ilgilenmiyorsa, okumuyorsa, ses vermiyorsa...
bu onu mutlu etmez!
ben, siz benim yaptığım işlere ilgi gösterdiğiniz, izlediğiniz, ses verdiğiniz
için mutlu bir gazeteciyim.
bana kıyak yapıyorsunuz, ben de size yapacağım.
“yaşasın orgazm” kitabından öğrendiğim bir bilgiyi paylaşacağım.
ama sadece kadınları ilgilendiren değerli bir bilgi bu...
buradan sonrasını yalnız kadınlar okusun!
evet, başlıyoruzzz.
sadece kadınlar okusun.
çünkü erkeklerin faydalanabileceği şeyler değil.
birincisi ‘kegel egzersizi’...
nedir bu?
önce “kegel kimdir?”le başlayalım... 1950’lerde yaşamış bir jinekolog. dr.
arnold kegel, idrar kaçırma problemi olan hastaları için vajina ve üretra
çevresindeki kasları güçlendirecek egzersizler icat etti.
ve literatüre geçti...
vajina kaslarını sıkıyorsun, bırakıyorsun, sıkıyor bırakıyorsun...
kaslar güçlendiği için de, idrar kaçırma problemi ortadan kalkmış oluyor.
fakaaaaaaat...
hastalar, bu sık-bırak hareketlerini yaptıkça, kas elastikiyetlerinin artığını,
arttıkça da bu egzersizlerin çok hoş bir yan etkisi olduğunu keşfediyorlar: daha
iyi orgazm! ya işte böyle...
bilen biliyordur ama yine de hatırlatmakta fayda var.
kızlar, sıkıp bırakıyoruz... sıkıp bırakıyoruz...
şimdi gelelim kegel egzersizleriyle ilgili bilgilere...
kegel’in dünyanın en iyi egzersizi olmasının 5 nedeni
1- evinizin yarısını kaplayacak özel bir ekipman almanıza gerek yok.
2- her pozisyonda yapabilirsiniz. kuyrukta beklerken, bilgisayar başındayken,
yatakta uzanırken, amuda kalkarken...
3- hiç kimse kegel egzersizi yaptığınızı fark etmez. okulda hocanızla, işyerinde
patronunuzla ya da büyükannenizle konuşurken bile egzersizlere devam
edebilirsiniz.
4- aynı anda pek çok işi yapabilirsiniz. atm kuyruğundaki, telefondaki ya da
klavye başındaki uzun bekleyişleri, “seks-ersiz”e dönüştürebilirsiniz.
5- başka hangi egzersiz seks hayatımızın kalitesini bu kadar artırabiliyor ki?"
edit 3: 31.08.2014
"cinselliği sürekli erteliyoruz büyüyünce... ileride... evlenince...
seks, sevdiğim bir şey olduğu için bu dosyayı da severek hazırladım.
seks yapmayı da seviyorum, seksle ilgili soru sormayı da.
sizin de benden farklı olmadığınızı biliyorum.
bir sürü şey öğrendim.
birkaç günlük diziden siz de bir şeyler öğrenirseniz ne âlâ...
önce profesör arşaluys kayır’ın kapısını çaldım.
o, bu alanda bu ülkede bir efsane!
30 yıldır öyle.
hâlâ insanlar onun ismini duyunca bir beş saniye susuyorlar, bir tür saygı
duruşu!
istanbul üniversitesi tıp fakültesi emekli öğretim üyesi. halen gönüllü olarak,
fakültede cinsel tedavilere ve eğitim vermeye devam ediyor. haliç üniversitesi
öğretim üyesi ve cinsel eğitim tedavi ve araştırma derneği’nde (cetad)eğitimci.
diğer uzmanımızsa psikolog rana şen. bir ilişki terapisti, onda da birbirinden
ilginç hikâyeler var.
tabii ki ikisinin anlattıklarının hepsi buraya sığmadı, diğer günlerde devam
edeceğiz...
bu arada sizin 42 soruluk ankete verdiğiniz yanıtlar da var, önümüzdeki günlerde
onları da paylaşacağım.
hadi bakalım başlıyoruz...
cinsellik deyince akla ilk sizin isminiz geliyor! yıllardır insanları tedavi
ediyorsunuz ve bilgilendirmeye çalışıyorsunuz. binlerce vaka geçti elinizden. bu
toplumda karşılaştığınız en büyük cinsel sorun ne?
-cinsel cahillik! 30 yıl önce de böyleydi, şimdi de. kendini cinsel olarak cahil
bırakma, bıraktırtma had safhada...
neden?
-çünkü cinsel olarak cahil kalmak işimize geliyor. sorumluluk almak istemiyoruz.
kliniğe gelen danışanlarıma birtakım şeyler sorarım, “ben bilmiyorum!” derler,
“duymadım. öğrenmedim. hiç yapmadım!” eğitimli-eğitimsiz de fark etmiyor, sanki
kör ve sağırlar.
bu durumda siz n’apıyorsunuz?
-onları cinsel cahillikleriyle yüzleştiriyorum. “siz” diyorum, “işinizle ilgili
her türlü detayı merak ediyorsunuz, öğreniyorsunuz da cinsellik konusuna nasıl
bu kadar ilgisiz kalabiliyorsunuz!”
ne diyorlar?
-“bilmem” diyorlar. hayatta en sevmediğim cevaptır, çünkü cevap değildir.
peki siz nasıl izah ediyorsunuz bu cinsel cahilliği? toplumsal baskı mı?
-elbette! en küçük toplum olan ‘aile’de başlıyor her şey. ‘yetiştirilme tarzı’
dediğimiz şey. ama ne yazık ki bu toplumda o kadar çok kontrol var ki, aile
serbest bıraksa, okul ya da çevre dikiliyor tepesine.
baskılar neden daha çok kadının üzerinde?
-çünkü hep öyle olmuş tarih boyunca. kadının cinsel arzusu tehlikeli görülmüş.
sanki istekli olursa kontrolden çıkar ve bir daha kontrol altına alınamazmış
gibi!
kadın uyanmamalı...
-aynen öyle. aynı zamanda uyandırılmamalı! o yüzden kız çocuklarına, “hele bir
üniversiteyi bitir, ondan sonra erkek arkadaşın olur” denir. “bir kere tadını
alırsa, bir daha vazgeçmez ve derslerine çalışmaz!” diye düşünülür. bu ülkede
bir diğer sorun da cinselliğin konuşulmaması. erkek de, kadın da konuşmuyor,
doğrudan pratiğe geçiliyor! e tabii ne kendi bedenlerini tanıyorlar ne de
partnerlerininkini. konuşmak da yok. bizim yaptığımız en iyi şey ağızlarına dil
koymak.
o zaman kendilerini ifade ediyorlar yani...
-evet. gözü açılıyor, kulağı açılıyor. zihni çalışmaya başlıyor. cinsellikle
ilgili zekâyı da çalıştırmak gerekiyor! bu ülkede, seksten korktukları için
insanların zihni durmuş. bir bakıyorsunuz cevval bir adam, bir kadın ama
cinsellikle ilgili bir şey soruyorsunuz, zihni duruyor, “bilmem ki” diyor!
peki kadın kendi bedenini tanıyor mu? haz noktalarını biliyor mu?
-aman diyeyim! ben bu ‘haz noktası’ lafından hoşlanmıyorum, ‘haz alanları’
demeyi tercih ediyorum. çünkü erkeğe, ‘haz noktası’ dediğin zaman, zile basar
gibi sadece o noktanın derdine düşüyor! kadınlara gelince, tabii ki çoğunluğu
bedenini, cinsel organını tanımıyor. “bekâretime bir şey olur” korkusuyla da
hâlâ bedenlerine dokunamıyorlar. mastürbasyon yapmıyorlar. bu işi yok
sayıyorlar. biz de durmadan onlara, “kendinizi keşfedin! kendinizi keşfedin!”
diyoruz, “sadece aynada elbise üzerimde güzel durdu mu diye bakmayın, cinsel
organınıza da bakın. tanıyın!”
partnerli sekssizlik
“seks, seks” diyoruz da, aslında sekssizlik de söz konusu mu?
-olmaz mı? bir, ‘partnersiz sekssizlik’ var. partneri yok, o yüzden sevişemiyor.
bir de ‘partnerli sekssizlik’ var. birlikte yaşamaktan vazgeçmiyorlar ama
cinselliğe ilgileri azalmış. ama şefkat, ilgi, birbirini koruma, had safhada.
anne, baba, kardeş, çok yakın arkadaş gibiler.
şefkatin dozu artarsa ne oluyor?
-şehvet kaçıyor! tam da bu yüzden şefkate çok prim vermemek gerekiyor.
“cinselliğimiz azaldı, birbirimize az ilgimiz var” diye gelenler, “ama biz
birbirimizi çok seviyoruz” diye bunu en başta silah gibi çıkarırlar. bana da,
“sen bunun peşine düşeceksen, düşme, orada bir şey yok!” demeye getirirler. ama
biraz irdeleyince, şefkatin dozunun kaçmış olduğu ortaya çıkıyor.
peki bu işlerin bir normali, bir standardı var mı? haftada ortalama iki kere
sevişmek midir normali?
-her çiftin kendi normali var. bizler jinekologlar gibi “haftada 2-3 kere
sevişin!” demeyiz. çocuk olmuyor diye gitmişsen öyle diyecek tabii. biz çok
rakam telaffuz etmeyiz.
hem vajinismus, hem çocuğu var
türkiye, vajinismus’u sizinle tanıdı...
-evet, biraz öyle oldu. yıllarca evliler geldi. şimdilerde bekârlar da
vajinusmus sorunuyla geliyor. çocuk sahibi vajinismus vakaları da görmeye
başladık.
o nasıl oluyor?
-cinsel birleşme olmadan, suni döllemeyle çocuk sahibi oluyorlar. nadir olmakla
birlikte vajinismus’u olduğu halde doğuranlar da var.
maalesef yine nasıl oluyor diye soracağım...
-içine penisin girmesinden korkuyor ama içinden bebeğin çıkmasından korkmuyor.
vajinusmus’lu kadınlar, çocukları olsa bile kendilerini tam kadın değilmiş gibi
hissediyorlar. bir de gerçek birleşme sonucu çocuğu olsun istiyorlar.
cinsel gizlilik teşvik ediliyor
bizde bir “aman baban duymasın!” lafı vardır. “yap ama duyulmasın!” o zaman ne
oluyor? her şey yapılıyor ama gizli bir şekilde. bu ikiyüzlülük! ikiyüzlü bir
toplum olduğumuz için de ‘cinsel gizlilik’ teşvik ediliyor.
klitoris, orgazmdan sorumlu bakan!
hayatı boyunca orgazm olmayan kadın var mı? böyle bir şey mümkün mü? yoksa şehir
efsanesi mi?
-“cinsel birleşmede hiç orgazm yaşamadım” deniyorsa doğruluk payı yüksek.
‘vajinal orgazm’ yok mu yani...
-masters and johnson’dan beri epey şey değişti. onlar hem vajinal hem klitoral
orgazmdan söz ediyordu. biz de 70’lerde bu görüşe göre başladık tedavilere.
şimdi artık fizyoloji laboratuvarında yapılan çalışmalarla iyice anlaşıldı ki
orgazmı klitoris tetikliyor, vajinada da hissediliyor.
yani orgazmdan sorumlu bakan klitoris!
-yanlış anlaşılmasın ‘haz merkezi’ değil ama ‘orgazm merkezi’ klitoris!
peki haz merkezi neresi?
-zihin. orgazm, ‘doruk duygu’ demek. oysa haz almak farklı bir şey. dokunmak,
öpüşmek, okşanmak, sevişmek, eğlenmek, vakti güzel geçirmek haz almaktır. ve
zamana yayılır. orgazm ise çok kısa süreli ve yalnız yaşanan bir şey. tek
kişilik! birlikte orgazm olmak diye bir şey olsa bile, konsantrasyon tek.
tamamen kendi bedeninize odaklanıyorsunuz.
mastürbasyonun faydalı ve gerekli bir şey olduğu söylenebilir mi?
-elbette. karın doyurmak gibi bir şey. temel ihtiyaç. tavsiye ettiğimiz şey.
bilgisizlik marifet değil
bir de genç kızlar cinsellikte ne kadar bilgisizse o kadar övülür! marifetmiş
gibi. bir de şöyleleri var, koca kadın olmuş, “ben ne gördüysem kocamda gördüm”
der. e pes yani! bunu 60-70 sene önceki kadın söylesin. ama yeniler demesin!
kendimizi geliştirelim, cinsel konularda cahil bırakmayalım.
üzücü gerçeğimiz
başka ne tür cinsel sorunlarımız var...
-toplum olarak cinselliği sürekli erteliyoruz. hep yarına, geleceğe havale
ediyoruz. bu bizim üzücü gerçeğimiz. hep ileride, hep büyüyünce, hep
evlenince... aman bekâretine bir şey olmasın, eline erkek eli değmesin, adı
çıkmasın... erteleme o kadar ruhumuza işlemiş ki, regl oluyorlar sevişmiyorlar,
başları ağrıyor sevişmiyorlar, hamileliğinin ilk aylarında sevişmiyorlar. işin
kötüsü doktorlar da her zaman doğru şeyleri söylemiyor. sevişme dediğin sadece
cinsel birleşme değil ki. allah’tan artık tıp fakültelerinde daha çok cinsellik
dersleri veriliyor, daha çok dernek var, cinsellik daha çok konuşuluyor. umutlu
olmak istiyorum.
bitmez tükenmez bir suçluluk
cinselliğe dair neredeyse her şeyin kadınlara yasak ve günah olması, kadınların
sürekli şu talimatlarla büyümesi, “kendini sakla, kendini koru, seni
kirletmelerine izin verme, kendini kullandırma, oranı açma, buranı kapat, düzgün
otur...” nelere yol açıyor?
-muazzam bir suçluluk duygusuna, pişmanlığa ve sağlıksız bir cinsel hayata.
terbiye, ahlak, edep gibi kavramlar, insanın kendisini serbest ve rahat
bırakmamasına yol açıyor. oysa, sevişmeden tat almak rahat olmayı da gerektiren
bir şey. mesela bir sürü evli hastam, “babam bilse ki şu an bir adamla aynı
yataktayım, öldürür beni!” der. düşünebiliyor musunuz, o adam kocası? yasaklar o
kadar içine işlemiş ki kocasıyla aynı yatakta olmak bile suçluluk duygusuna yol
açıyor.
hem ileri hem geri gittik
80’li yıllara göre kadın cinselliği konusunda daha mı geri gittik?
-ileri-geri gittik diyelim.
nasıl yani?
-büyük bir ayarsızlık var. televizyon, internet, haberleşme, kurulan iletişim
80’lerle kıyaslanmayacak kadar ileri. ama toplumumuz gelenekselliği de koruma
eğiliminde, o yüzden muhafazakârlaşma da giderek artıyor. bazen de dozu kaçıyor.
o yüzden hem ileri, hem geri gidilmiş oluyor.
her konuda gelişsin cinsellik hariç!
geleneksel büyütülenler cinsel olarak daha cahil kalıyor, modern yetiştirilenler
kendini daha fazla geliştirebiliyor. aileler, çocuklarının gelişmesine meraklı.
her konuda. aman iyi yetişsin, iyi gelişsin. cinsellik hariç. şöyle
düşünüyorlar. zaten bir gün küt diye keşfedecek ve mutlu olacak. öyle olmuyor
işte. cinsel açıdan mutsuz insanlar ülkesi burası. ailelerin de çocuklarının ne
yaşadığından haberi olmuyor!
orgazm taklidi kötü bir şey değildir bir gün oluverirsiniz
orgazm taklidi kötü bir şey midir?
-kitaplar, “taklit kötü bir şey değildir, taklit ederken bir gün oluverirsiniz!”
diye yazar.
‘mutlu cinsellik’ tanımı var mı?
-doyumlu cinsellik demektir. çiftlerin birbirlerinden hem genel hem cinsel
anlamında haz duymasıdır. haz, sadece sevişirken hissedilen bir şey değil.
sadece genital bölgeyle sınırlı da değil. cinsellik güzel bir şey, “bedenimize
de, ruhumuza da faydalı, haftada 3-5 öğün bundan kullanın!” demek yerine, “seni
mutlu ediyorsa peşine düş!” demek gerekiyor.
peki aşk ve sevgi olmazsa, seks sığ kalmaya mahkûm mu?
-bir şeyi sevdiğiniz ve ona bağlandığınız zaman o sizi alıp götürür. aşk dolu
bir cinsellik daha kıymetlidir. ama seks, seks için de yapılabilir. bunu da göz
ardı etmemek gerekiyor. edersek, klasik ve geleneksel oluruz. o zaman tutuculuk
da başlar. tabii ki aşk, insanların cinsel arzusunu yükseltir. iştahını açar.
âşık olduğun insanla, o senin hiçbir yerine dokunmadan da orgazm olabilirsin.
çünkü süslersin kafanı. o “seni seviyorum”lar, “seni arzuluyorum”lar önemlidir.
konuşmayan çiftlere konuşmalarını öneririz. daha pornografik de konuşabilirler.
mesele, kafayı süslemekte, duyuları beslemekte. yoksa her şey yavan kalır.
‘hemen’ lafı varsa erken boşalmadır
herkese göre değişebilir de, ne kadar süre erken boşalma sayılır?
- “hemen” lafı telaffuz ediliyorsa, bilin ki bir ile iki dakika arasındadır. bu
erken boşalmadır. ya birleşmeden önce olur ya da birleşmeden hemen sonra.
birleşmeden önceyse, “çocuğumuz olmuyor” diye gelirler. her zaman vajinismus
olması gerekmiyor yani, birleşemeyen bir çifte, “erken boşalma var mı?” diye de
sormak lazım. ama kadın, bazen erkeğin sorununu kamufle ediyor. bir de
biliyorsunuz, ‘geç boşalma’ diye bir şey var erkekte. sorun değilmiş gibi durur
ama sorundur. geç boşalan erkekler de utanır. tıpkı orgazm olamayan kadınlar
gibi. kendi başlarına orgazm olurlar ama bir kadınla sevişirken ya da birleşerek
olamazlar.
rana şen:
ilişkide kimse sorumluluk almak istemiyor
beyaz yakalılar ve mavi yakalılar farklı mı sevişir?
-bence öyle. beyaz yakalılar sevişir, mavi yakalılar doğrudan seks yapar. mavi
yakalılarda, mum ışığında yemek yesin, öpüşülsün, ön sevişmeye vakit ayrılsın
yoktur. kadın da bundan rahatsızlık duymaz. gecede birkaç kez seks yapılır.
bedenleriyle çalıştıkları için vücutları daha iyi fonksiyon gösterir. ama beyaz
yakalılar, daha çok beyinleriyle çalıştıkları için, sık sık derin düşüncelere
dalarlar, depresyona girerler, depresyon ilaçları kullanırlar. tüm bunlar da
libidoyu olumsuz etkiler. beyaz yakalılar, skor açısından da genellikle daha
düşüktür. bence kural şu: yukarısı ne kadar çok çalışıyorsa, aşağısı o kadar az
çalışır. ama tabii ki bunlar genelgeçer şeyler. herkeste böyle olacak diye bir
şey yok. genelde böyle olduğunu gözlemliyoruz.
metresin yerini one nıght stand aldı
evlilik dışı ilişkide eskiden metresler vardı. o metreslere değer verilirdi. ev
tutulur, geçimleri sağlanırdı. metres de, metresliğini bilirdi. şimdi artık
işler değişti. metreslerin yerini ‘one night stand’ler aldı, işler karıştı.
kadınların da, kadınlıklarını unuttuklarını görüyorum. zeynalaştılar,
erkekleştiler. “o yaparsa ben de yaparım. gece 2’de bardan adam da kaldırırım!”
diyorlar. erkekler o eski beyefendilikten, kadınlar da zarafetten uzaklaştı.
hizmet veren erkek
artık ilişkide kimse sorumluluk almak istemiyor. benim bir danışanım vardı,
yatacağı kızların listesini tutuyordu. 25 taneye çek atar, bir 25 daha çıkar.
25’in arasındaki iyiler, yeni listeye eklenir. spordaki diyor ki: “ne olur bu
gece seninle bir şey yapalım!” bankadaki kız “gel” diyor. o da gidiyor. ben de
ona “sen o...pusun” diyordum, “erkek o...pu. bedenini her gece başka bir kadına
sunuyorsun ve onları tatmin ediyorsun. kendin de tatmin olduğunu sanıyorsun. ama
aslında onlar seni seçiyorlar ve sen hizmet veriyorsun!”
erkek eleştiriye gelemiyor
diyelim ki kadın, “senin seks yapma şeklin ya da beni uyarman, hoşuma gitmiyor!”
diyor. bu, erkeklere çok ağır geliyor. bir şirketin genel müdürüydü, eşiyle
geldi. eşi bunu söyleyince, adam iki elini kulaklarının arasına aldı ve “duymak
istemiyorum” dedi. “ben karımı seviyorum, bunu bozmayın. kendime güvenimi
yıkmayın!” karısı da onu seviyordu ama bazı erkeklerin eleştiriye tahammülleri
yok. oysa unutmamak gerekir ki, vücut bir enstrüman gibidir. ondan iyi ses
çıkarmak için doğru noktalara, doğru bir şekilde dokunmak gerekir. bunun için de
müşterek bir çaba şarttır."
edit 4: 01.09.2014
"balayı kâbusu
bir çift tanıyorum ben.
uzun süre sevgililerdi.
sonra nişanlandılar.
modern görünüyorlar, kız kapalı değil, eğitimliler, şehirliler, dinle çok
alakaları yok, en azından şekilci dindar değiller ama “muhafazakâr”lar.
daha doğrusu aileleri öyle.
onlar da mecburen.
“modern muhafazakârlar” diyorum onlara.
başka bir tanım getiremiyorum.
6 yıl sevgili olup, üstüne nişanlanıp hiç sevişmemiş olmaları beni çok
şaşırtmıştı. kız anlatmıştı. sıfır cinsellik. öyle kaçamak filan da
yaşamamışlar, arabada öpüşme, arkadaş evinde gizli buluşma, yok öyle şeyler...
aileleri, evleninceye kadar gezip tozmalarına da izin vermedi. birlikte
beyoğlu’na gidemediler, boğaz’da rakı-balık yapamadılar, el ele sokaklarda
gezemediler...
hani allah muhafaza, ileride kocası olacak adam, olur da kendini kontrol edemez,
kıza bir şey yapar, kız ortada kalır...
böyle iğrenç bir değer vardır bizim kültürümüzde, “ortada kalmak, ortada
bırakılmak”...
bu, kadının kişiliğinin sıfıra indirgenmiş hali. hep bir “edilgenlik”. kızın
katkısı yok. hep birileri kıza bir şey yapıyor. kızı alıyorlar, kızı veriyorlar,
kızla adam birlikte bir iş gerçekleştirmiyor.
sözünü ettiklerim de yaşını başını almış, koca koca insanlar. kız 22, erkek 26
yaşında. ama bütün bu baskılara ses çıkarmadılar. uydular ailelerine. bu
ülkedeki milyonlarca evlenmek üzere olan genç çift gibi...
“şimdi ne diyorlarsa yapalım, evlendikten sonra biz istediğimiz her şeyi
yaparız, kafamıza göre takılırız!” diye düşündüler.
güzel bir düğün oldu.
derken balayına maldivlere gittiler.
iki genç, sağlıklı, birbirini seven insan. evet, zaman değişti, onlardan çarşaf
isteyen yok. ama çarşaf kontrol etme âdeti kalkmış olsa da, zihniyet aynı...
kâbus gibi geçmiş balayıları!
6 yıl birbirine dokunmamış ama sürekli bunun hayalini kurmuş iki insan.
kız, filmlerdeki gibi orgazm olacağını zannetmiş, kocası onu uçuracak, ama
ikisinin de deneyimi hiç denecek kadar az olduğu için, o balayı burunlarından
gelmiş.
birbirinin bedenlerine uzak olarak iki kişinin, adı “evlilik” olan bir törenden
sonra, içinde cinsellik olan bir hayata uyumlu bir geçiş yapmaları ve şahane
sevişmeleri ve zevkten havalara uçması bekleniyor!
söyler misiniz nasıl olacak?
o kadın, o adamı nasıl içine alacak?
o adam da, o kızı nasıl mutlu edecek?
netice de o bal-ayı, zehir-ayı oluyor!
o yüzden de, cinsel fonksiyon bozukluğu merkezleri, tedavi olmak isteyen
insanlarla dolup taşıyor.
bu bölümde profesör arşaluys kayır, balayı macerasının nasıl bir kâbusa
dönüştüğünü anlatıyor...
pek çok çift için balayı büyük hayal kırıklığı
muhafazakâr bazı erkekler de evlenmeden birleşmiyor, “kendimi eşime saklıyorum”
diyor. eşine sorduğunuz zaman, “ben nasıl yaptıysam, onun da benim gibi kendini
bana saklamasından memnunum!” diyor. zaten aileleri de evlenene kadar,
görüşmelerine, gezip tozmalarına
zar zor izin veriyor.
e haliyle ortaya çıkan sonuç: cinsel tecrübesizlik. ve bu çift evleniyor,
balayına gidiyor, perişan olup dönüyor. beşer karış suratlarla. dolayısıyla
“balayı” dediğimiz şey, cinsel tecrübesizlik yüzünden bal mal olmuyor, kâbus ayı
oluyor. türkiye’de birçok çift için böyle. ya yatıp uyuyorlar ya da kızlar,
“regl oldum!” deyip, erteliyor. çok güzel olacak diye bekledikleri şey, onlar
için büyük bir sükûtu hayal oluyor!
genç kızlar hep birlikte oturup porno izlediklerini anlatıyorlar
fantezi konusunda “sapkınlık” nerede başlıyor, nerede bitiyor?
? kimin aklından ne geçirdiğini kimse bilemez. dolayısıyla fantezisinin sapkın
olup olmadığını, zarar vermedikçe anlayamayız. ama şu var: takıntı daima kişiye
zarar veren bir şey. biz fantezi kurmayı, yaşamayı öneriyoruz. çiftler
fantezilerini birbirleriyle paylaşırlarsa, daha ateşli sevişebilirler.
sevişmenin de ateşlisi-ateşsizi, tutkulusu-tutkusuzu var. “keşke yarın da olsa!”
dedirtecek bir şey için fantezileri paylaşmak lazım. fantezi zararlı değildir
ama kişi, sürekli başkasının hayalini kuruyor, onunla beraber oluyorsa o zaman
biraz dürüst davranması ve karşısındakine, “ben burada değilim kardeşim!” demesi
gerekiyor.
pornoların cinselliğe etkisi sizce nedir?
? geleneksel, tutucu bir toplumuz diyoruz ama ondan sonra hiç beklemediğiniz bir
şekilde, genç kızlar hep birlikte oturup porno seyrettiklerini anlatabiliyorlar.
kötü bir şey mi kadınların porno seyretmesi?
? tabii ki değil. zannettiğimiz kadar insanlar kendilerini mahrum etmiyorlar,
onu anlatmaya çalışıyorum. kadınlar da pornodan hoşlanır ama bunu pek itiraf
etmezler. genel olarak insanlar “porno” yerine “erotik” kelimesini daha süslü,
daha romantik buluyorlar. kısacası porno değil ama erotik film seviyorlar! biz,
duyguyu önemseriz. pornoda duygu yoktur. ama duygu olmadan da ateşli seksler
olduğuna göre, demek ki insanların öncelikle neden hoşlandıklarını biliyor
olmaları gerekiyor. buna biraz sorumluluk almak da diyebiliriz. elindeki parayı
nasıl kullanacağın nasıl bir sorumluluksa, cinsel dürtünü kullanmak da öyle.
geçiştirecek misin, yoksa tadını alarak mı kullanacaksın? o zaman da başkasına
özenme başlıyor. “o tadını çıkarıyor, ben çıkaramıyorum!” sen de sorumluluğunu
al. “ben bundan hoşlanmıyorum, şundan hoşlanıyorum de. fantezilerini paylaş. bir
şey yap!”
psikolog rana şen
yaşlandıkça kadının değeri doğu’da artıyor batı’da düşüyor
rana şen, şehirli, eğitimli insanların terapisti. uzun yıllar bu mesleği icra
ettiği için çok ilginç gözlemleri, tespitleri var. o lafını sakınmayan,
açıksözlü bir
psikolog. gelin birlikte ona kulak verelim...
genç ol, fit ol, zayıf ol
“doğu’da kadının değeri yaşlandıkça artıyor. özellikle de menopozdan sonra.
artık seks objesi olarak görülmekten vazgeçildiği için, sözüne ve gücüne itaat
edilen kadına dönüşüyor. bilge kadın oluyor. o, gençliğinde habire hamile
bırakılan kadının yaşlanınca intikamı acı oluyor. eşinden bile üst konuma terfi
ediyor. çünkü evlatları arkasında. artık o, aile ordusunun başkomutanı. ama
batı’ya doğru geldikçe, işler tersine dönüyor. menopozdan sonra değeri düşüyor.
doğurganlığını kaybetmesi, değerini kaybetmesi de anlamına geliyor. bir de
gitgide topluma “genç et” pompalanıyor. “genç ol, fit ol, zayıf ol! memen
çöktüyse, silikon taktır. karnın gevşediyse, estetikle düzelttir. sevişken ol!”
vardır allah bilir bunun altında da bir ekonomi...”
muhafazakâr dönüşüm
gittikçe muhafazakârlaştığımız kesin. jargonumuz değişti, bakış açımız da yavaş
yavaş değişiyor. çünkü para, el değiştiriyor. muhafazakâr kesim de, belli bir
refah seviyesine ulaştıktan sonra, hayatın nimetlerinden faydalanmak istiyor.
orada eğlenceli bir hayat var çünkü. diyor ki, “nasıl uydurabilirim acaba
buradaki şeyleri kendi dünya görüşüme?” mesela yat alıyor, çocuklarına yelken
dersi aldırılıyor. karısı o yattan haşemayla denize giriyor. bu, bir geçiş
dönemi. ama nereye geçeceğiz, onu kestiremiyorum...
sert seviş benimle!
danışanım kız arkadaşını getirdi. kız diyor ki “ben sert seks severim. beni
duvardan duvara vursun. bana hırçın davransın. öyle seks yapalım!” çocuğa
diyorum ki, “bak ne dedi duydun mu, böyle istiyor.” “yapamam!” diyor, “ben onu
çok seviyorum. kıyamam!” diyorum ki, “iyi de o kendine kıyıyor, böyle istiyor!”
yapamadı çocuk. ne zaman ki kıza aşkı bitti, o zaman kızın istediği gibi
sevişmeye başladı. bu sefer kız ona yakınlaştı, ama adam uzaklaşmıştı. bir türlü
de aynı noktaya gelemediler...
yatak odasında akan sular durur
problemleri olan bir çift vardı. ama yatak odasına girdiklerinde problem filan
kalmıyordu. “bizde yatak odasına girince işler değişir. dışarıda birbirimizin
gözünü oyarız, kavga kıyamet. ama o kapı kapandığı zaman biz başka dünyaya
geçeriz!” diyorlardı. ama kapı açılıp dışarı çıktıklarında, kaldıkları yerden
birbirlerini yemeye devam ediyorlardı!"
edit 5: 02.09.2014
"seksi sevenlerle “cısssss” diyenler
her geçen gün daha da tuhaflaşan bir ülkede yaşıyoruz.
cinsellik araştırması da bunun kanıtı.
sorduğum 42 soruya yüzlerce yanıt geldi.
ilgi göz yaşartacak seviyedeydi.
müthişsiniz!
cinsellik konusunda eski klişelerin gümbür gümbür yıkıldığını gördüm.
amaaaaa bir kesim için...
bir kesim için seks tabu mabu olmaktan çıkmış!
çatır çatır sevişiyorlar. bilgililer, klitoral orgazmdan haberdarlar.
bedenlerini tanıyorlar, mastürbasyon yapıyorlar, fantezi kuruyorlar,
partnerleriyle seks hakkında konuşmaktan çekinmiyorlar.
bir kısım ise cıssss diyor!
sorularımı yanıtlayanların yüzde 80’i kadın.
ve neredeyse tamamı yüksek eğitimli. yüzde 81’i üniversite mezunu, yüzde 10’u
lisansüstü eğitimli, yüzde 9’u ise lise mezunu. yaş ortalaması da 34.
çoğunluğun cinsellik tanımı “eğlenceli”.
arkasından “hediye” diyenler geliyor. genellikle herkesin ortak fikri, temel
ihtiyaç olduğu yolunda. cinsellik “mutluluk verici, çiftleri birbirine bağlayan
bir şey” olarak değerlendiriliyor.
detaylı sonuçları yarın bu köşede okuyabilirsiniz.
fakat sadece bu sonuçlara bakıp, “türkiye işte bu!” demek mümkün değil.
çünkü bu alanda da “iki türkiye” var.
biri, sevişgen, seksi seven, cinselliği doğal bir şey olarak kabul eden türkiye.
öteki, seksi sevmeyi ahlaksızlık olarak değerlendiren türkiye.
evlilik öncesi sekse kafadan karşılar.
onlar, bana da karşılar. toplumu yıkıcı, çökertici şeyler yaptığımı
düşünüyorlar.
sadece dün hurriyet.sosyal’deki yazımın altındaki yorumlara bakarsanız ne demek
istediğimi anlayacaksınız.
onlara göre, evlilik öncesi cinsellik tartışılabilecek bir şey bile değil.
muhafazakâr anlayışı eleştirmemek gerekiyor. onlara göre avrupa ve amerika ahlak
olarak çökmüş durumda, bizi de sözde bilimsel verilere dayandırılmış
safsatalarla çökertmeye çalışıyorlar. profesör arşaluys kayır’ı da
eleştiriyorlar. “söyledikleri modernlikse, biz cahilliği ahlaksızlığa tercih
ederiz!” diyorlar.
bir kısmı da, “siz tamamen delirmişsiniz, tabii ki insanlar cinsellik yaşayacak!
çünkü bu, hayatın gerçeği. okuduğum bu yorumlara inanamıyorum. biz sizinle aynı
ülkede mi yaşıyoruz?” diyorlar.
ve biz her zamanki gibi yine o meşhur iki kutup arasındayız.
“muhafazakârlar” ve “muhafazakâr olmayanlar”.
muhafazakâr olmayanlara “modern” dediğim için de kavga çıktı.
her yerde kavga çıkıyor, ben de alıştım.
ne olacak, yaşayıp göreceğiz, ama tabii bu arada toplumun yanlış olduğunu
düşündüğümüz yanlarını da yazmaya devam edeceğiz.
bugün sizi cinsellik araştırmasına gelen, bir okurumun yanıtlarıyla baş başa
bırakıyorum.
muhafazakârları çıldırtacak şeyler yazmış!
n’apalım, böyle şahane kadınlar da yaşıyor bu ülkede!
cinsellik bir ayin
cinsiyet?
-kadınım. rumuzum da fındık olsun.
yaş?
-43.
eğitim?
-üniversite mezunuyum.
medeni durum?
-boşandım, sevgilim var.
cinsellik senin için ne ifade ediyor?
-ayin. bazı insanlar için dinsel ibadetler ne ise, benim için de seks bir ayin.
ama, tabii ki öncelikle fizyolojik ihtiyaç. aşk ve sevgi ile de her zaman
alakası yok, daha çok “arzu” ile alakalı.
cinselliği çekip alsak ne olur?
- benim gibi sekse önem veren biri için çok fena olur. ama insan “ha” deyince de
istediği gibi bir partner bulamayabiliyor. bakın, sevgili, aşk, evlilik,
romantik partnerler demiyorum, yatak partner(ler)ini de katıyorum içine,
istediğiniz zaman istediğiniz tipte birini bulamadığınız dönemler de oluyor.
tabii hoş olmuyor bu durum. ama “seks shop” ürünleri niye var, değil mi?
haftada dört
ilk cinsel bilgilerini kimden, nereden edindin?
-şaşırabilirsiniz ama sağlık kitaplarından. ansiklopedi, özellikle tıbbi
konuları okumayı seven bir çocuktum. henüz içimde cinsel duygular tam
uyanmamışken, 10-11 yaşlarında pek çok şeyi biliyordum. ailem ortalama türk
ailesidir, “dinci” asla değiller lakin sekse karşı muhafazakârdırlar. annem bu
konuları anlatmada utangaçtı diyebilirim.
ilk mastürbasyonunu kaç yaşında yaptın?
-14-15 yaşlarında yeni ergenliğe geçtiğimde. aklıma kendimce en seksi aktörü
getirip, yatağa, yorgana çıplak vaziyette sürtünerek. tamamen dürtüsel, birinden
ya da kitabi bilgilerden, porno materyallerden öğrenerek değil. sadece cinsel
organı değil, tüm tenin tatmin edilmesi söz konusudur burada.
ilk cinsel ilişkini kaç yaşında yaşadın?
-esasında iki cevabı var, açayım: benim üniversite çevremde –ki sizinle aynı
kuşaktanız esasında- bekâret zarını bozmadan sevişmeler çok yaygındı. ilk
seksimi 22 yaşında bir erkeğe oral seks, kendime de cinsel organın içine erkeğin
penisini sürttürme yolu ile yaşadım diyebilirim. ama bekâretin bozulması olarak
ele alırsak, 25 yaşımda evlenince...
ilk cinsel deneyimini hangi sıfatlarla tanımlarsın?
-heyecanlı, doyumlu.
suçluluk duydun mu?
-olur mu hiç? tam tersine. o kadar yılın cinsel gerilimini boşaltmışım, yatakta
kendi kendime debelenmeden, kanlı canlı bir erkekle. ferahladım...
hayatın boyunca kaç kişiyle seviştin?
-4 tanesi duygusal bağ, yani sevgili ve eş olarak, diğer 10 tane kadarı yatak
partneri ya da bir-iki sefer takılmalar şeklinde yaklaşık 14-15 kişi.
zaman içinde cinsel hayatında değişen bir şeyler oldu mu?
-cinsel hislerim sürekli artış halinde. ve kafadaki kalıpları gittikçe kıracak
şekilde ilerledi. 33 yaşımda ilk eşimden boşandım ve duygusal sevgili
aramaksızın partnerler edindim bir süre. asla pişman olmadım ama bu olayı
20’lerin başında yapsaydım pişmanlıklar yaşardım. seksin biz insanlarca
tanımlanan sevgi, aşk ve bağlılıktan çok öte, arzu hissi ile yapıldığını ve
hayatta “özel” biri yoksa, çok eşle yapılabileceğini keşfettim. hâlâ bu
kanaatteyim.
hafta kaç kez sevişiyorsun?
-kronometre tutmuyorum ancak en az 1, en fazla 4 diyebilirim.
sekste norm yok
sence bu işin normali var mı?
-yok... sekste kalıba oturtulacak bir “norm” yok. ne şekil ne sayı olarak. ancak
toplumun bunu anlaması çok güç.
konuşabiliyor musunuz sevişirken?
-elbette ama koltukta oturmuş karşılıklı sohbet havasında olmamalı. seks
esnasında transa geçilir ve bilinç düzeyinden bilinçaltına doğru yol alınmaya
başlanır. tabii ki yeterince konsantre olmuşsak. konuşma da buna göre olur...
orgazm oluyor musun?
-evet.
partnerin orgazm olman için herhangi bir çaba sarf ediyor mu?
-“herhangi bir çaba” için uğraşmıyor, aramızda doğal bir senkron oluşuyor ve
yeterince uzun sürerse, orgazm kaçınılmaz oluyor.
onunla birlikte mastürbasyon yapıyor musun?
-yok, ihtiyaç halinde ve ondan uzakta yaparım. süresi de seksten kısa olur.
sekste yaşadığım vajinal, mastürbasyondaki ise enerjiyi kısa yoldan boşaltmak
adına klitoral oluyor. seks ürünleri ile yaşadıklarımı da uzun süreli tutarım,
vajinal olur...
fantezilerinizi konuşuyor musunuz?
-benim fantezilerim sevgilime dönük değil, fantezi deyince olmayacak yerlerde
örneğin filmlerdeki uzay gemileri ya da gotik şatolarda bana çekici gelen
aktörlerle sevişmek üzerine oluyor.
çocuk(lar) olduktan sonra cinsel hayatınızda değişim oldu mu?
-bu soru ilk evliliğimle ilgili. çocuğum o zaman oldu. hamilelik, lohusalık ve 1
yaşına kadarki uykusuz dönemi atlattıktan sonra, eski kocamla, seks hayatımız
düzene oturmuştu. ama çocuk ergenlik çağına gelinceye kadar, evde bu işler,
hakkını vererek sevişmeler çok zor. daha fazla çocuğu olanları düşünemiyorum
bile...
partnerini, “şöyle yap, böyle yap!” diye yönlendiriyor musun? o seni
yönlendiriyor mu?
-evet. ancak emir ya da talimat şeklinde değil tabii...
hiç seks oyuncakları kullandın mı?
-oyuncak olarak gerçeğine yakın görüntüde, erkek seks bebeği kullanıyorum.
dildosu bacak arasında olan.
partnerin başucunda bir vibratör bulsa ne yapar? kendisinin rakibi gibi görür
mü?
-evimde çekmecemde dildo var zaten. ama başucumda değil. varlığını biliyor ama
eleştirmiyor. sonuçta bunlar mastürbatif şeyler, gerçek insanlar, organlar
değil. kimse bunları rakip görmemeli.
senin ilişkinin “çimento”su mu? o olmazsa her şey dağılır mı?
-evet, bence ilişkinin temeli. çimento benzetmesi de güzel. çünkü binanın temeli
çürükse yıkılır. çimento eksikse de yıkılır er ya da geç..."
edit 6: 03.09.2014
"ilk cinsel ilişki yaşı 21
buyurun okurların katılımıyla gerçekleşen cinsellik anketinin sonucu...
yine birlikte bir şey yapmanın heyecanını, keyfini, mutluluğunu yaşattınız bana.
teşekkür ediyorum.
bugün, geçen hafta yayınladığım 42 soruya verdiğiniz yanıtlardan çıkardığım
sonuçları sizinle paylaşmak istiyorum.
bir kere, eski klişelerin çoğu gümbür gümbür yıkılmış!
böyle düşünmek için haklı sebeplerim var.
madde madde özetliyorum:
-anketime katılanların yüzde 80’i kadın.
-neredeyse tamamı yüksek eğitimli.
-yaş ortalaması 34.
-çoğunluğun cinsellik tanımı “ihtiyaç”, “hediye” “eğlenceli.” çok daha yaratıcı
yanıtlar da var.
-herkese göre değişmekle birlikte, genellersek, 12-13 yaş arasında ya
arkadaşlardan ya kendi kendine ya da internetten öğrenip düzenli olarak
mastürbasyon yapmaya başlamışlar.
-hiç yapmayanların oranı yüzde 0.2. gerekçeleri de cinsel ilişkilerinin yeteri
kadar tatmin edici olması ve gerek duymamaları.
-kadınların çoğunluğu mastürbasyon yapıyor. eşlerinin yanında hatta birlikte
yapanlar da var ama sayıları az. ezici çoğunluk yalnızken yapmayı tercih ediyor.
bekareti bir ‘yük’ olarak görenler çoğunlukta
-ilk cinsel ilişki yaşı ortalaması 21. ilk cinsel ilişkisini 15-19 yaş
aralığında yaşayanların oranı yüzde 43. bu ilişkiyi 20-25’te yaşayanların oranı
da aynı. yüzde 43. ilk cinsel ilişkiyle 26-30 yaş aralığında tanışanların oranı
ise epey düşük: yüzde 14.
-ilk ilişkisini eşleriyle yaşayanların oranı bir hayli düşük, yüzde 7. büyük
çoğunluk evlenmeden önce cinsel ilişki yaşamış oluyor. bu, beni şaşırtan bir
sonuç oldu.
-bu anketten anlaşılıyor ki, bekâreti taşımak kadınlar için gerginlik ve stres
yaratan bir “yük”. ilk cinsel ilişkisini tanımlayanların çok büyük bir
çoğunluğunun ya canı çok acımış ya hiçbir şey anlamamış. neticede zevk
alamamışlar, yine içlerinden bir kısmı “yük” olarak taşıdıkları bekâretten
kurtuldukları için rahatlamışlar. yüzde 50’si suçluluk duymamış. diğer yüzde 50,
epey suçluluk yaşamış. baş sebebi de, aile-çevre ne der korkusu.
-erkekler için ilk cinsel ilişkinin genel olarak tek sonucu var: erken boşalma.
hiçbir şey anlamamışlar ama başarabildikleri için kendilerine güvenleri gelmiş,
gurur duymuşlar. ilk cinsel ilişki endişesi, korkusu sadece kadınlara özgü değil
yani.
-hayatları boyunca 1 ile 5 arasında partneri olanların oranı yüzde 46. onların
arasında da, tek partnerle yaşayanların oranı yüzde 11. yüzde 35’inin partneri
1’den fazla. yüzde 54’ün partnerleriyse 6’dan başlıyor, allah ne verdiyse
gidiyor. “hatırlayamayacağım kadar çok diyenler!” de var.
-bir haftadaki cinsel ilişki sıklığı da epeyce yüksek. yüzde 57 gibi bir
çoğunluğun tercihi haftada 4-5 defa. maşallah diyorum başka bir şey diyemiyorum!
haftada 2’yi az buluyorlar. “yaşları ilerleyenlerde cinsel ilişki kurma sıklığı
düşüyordur!” diyorlar.
-gelelim kadınların cinsel ilişkide aktif olabilmesi meselesine. bu konuda da
epey mesafe alınmış. yüzde 27 aktif olamıyor ama yüzde 73 gibi şaşırtıcı
büyüklükteki bir orandaki kadın, cinsel ilişkide aktif rol üstlenebiliyor.
-ama seks oyuncakları konusunda ve sevişme sırasında başka birini hayal etme
konusunda o kadar da rahat değiller. genellikle eşlerinden çekiniyorlar.
-ya kadınların orgazm olabilme sorunu? ne yazık ki, kadınların yüzde 27’si, ne
yapsa orgazm olamıyor. yüzde 13.5 orgazm olabiliyor ama her zaman değil, bazen.
yüzde 59.5 kadın, orgazm mutluluğunu yaşayabiliyor ki küçük bir oran değil.
-bir de şu meşhur orgazm taklidi meselesi var. o durumda ne âlemdeyiz, bir
bakalım. yüzde 43 yapmıyor çünkü gerek kalmıyormuş. yüzde 57 gibi bir oran
yapıyor. çoğunlukla eşin onca çabasına saygı duydukları için. “eşi gaza getirmek
için” tercih ettiğini söyleyenler de var.
yüzde 40 için seks ilişkinin çimentosu
-geldik “iyi sevişememe gerekçesiyle partnerinizden ayrılır mısınız?” sorusuna.
ilginç bir durum ortaya çıktı. “evet” diyenlerle, “hayır” diyenler neredeyse
eşit gibi. “evet”çiler yüzde 40, “hayır”cılar yüzde 43. yüzde 17 kendinden emin
değil, onlar “belki”ci. duruma bakıp karar vereceklerini söylüyorlar. sevgi ağır
basarsa ayrılmayabilirlermiş ama cinsellik çok kötüyse, temel bir ihtiyaç olduğu
için ayrılmak zorunda kalabilirlermiş.
-“seks ilişkinin çimentosu mu?” yüzde 40 için öyle.
-ve nihayet iyi yemek mi, iyi seks mi? “iyi seks”i tercih edenler yüzde 70, iyi
yemeği tercih edenler yüzde 20. yüzde 10 uyanık, “hem iyi seksi, hem iyi yemeği”
ikisini birlikte istiyorlar!
hepinize mutlu cinsel yaşamlar ve neşeli günler diliyorum!
sana güveniyoruz!
cinsellik de çalışılması gereken bir şey mi?
-aynen öyle. kendimizi bu konuda da geliştirmemiz gerekiyor. “ben çok biliyorum,
çok okudum” diyorlar, harika da pratiğini yapmadığın zaman ne işi yarıyor?
arabalar hakkında da oku, oku, ama alana çıkmadığın zaman acemisin!
iyi de herkesin pratik yapma şansı olmuyor, olamıyor...
-doğrudur ama “ben çok serbest büyüdüm. ailem şahanedir. hiç baskı altında
yetiştirilmedim. sıkmadılar beni. çok şaşırıyorum niçin ben vajinismus oldum?”
diyorlar mesela. “hiç pratiğiniz oldu mu?” diyorum. “hayır” diyor. sıkmamışlar
ama hani o meşhur laf var ya, “sana güveniyoruz!” öyle demişler. onlar da o
sevgiyi yitirmemek adına, kimseye bakmamış ya da dokunmamışlar. sonunda da
vajinismus olmuşlar!
çocuğunuzun yanında dudaktan öpüşebilirsiniz
çocukların, cinsel bilgileri kendi kendilerine keşfetmeleri ya da
arkadaşlarından duymaları sağlıklı mı?
- çocuklar, birçok şeyi arkadaşlarından öğreniyor. bunda bir sakınca yok. ama
esas olarak, evdeki anneyi-babayı model alıyorlar. onlar gibi olmak istiyorlar.
anne-babalar, cinselliği, çocuklara mutluluk veren, eğlenceli bir şey olarak
anlatmalılar. anlatmak kadar hareketler ve davranışlarla göstermek de önemlidir.
mesela yanaktan öpmek yerine, dudaktan öpüşmeliler çocuklarının yanında.
hararetli sevişme yaşasınlar demiyorum ama “bizim özel bir ilişkimiz var.
insanlar büyüdükçe özel ilişkileri olur” mesajı versinler. yatak odalarını da
kapalı tutsunlar. kapıyı vurmadan girmemesi gerektiğini bilsin çocuklar. ondan
sonra da, o anneler babalar, çocuklarına aynı hakkı tanısınlar. onların da
özeline saygı göstersinler...
çek elini ordan yok!
kız çocuğunuza mastürbasyon yaparken, “çek elini oradan!” derseniz, farkında
olmadan onun ileride kendine dokunmasını ya da bir başkasının ona dokunmasını ve
haz almasını engelliyor olabilirsiniz. aynı şey erkek çocuğunuz için de
geçerli... "
edit 7: 04.09.2014
"daha renkli, daha şeffaf cinsellik için
iyisiyle kötüsüyle cinsellik dizimizin sonuna geldik.
şu birkaç gün boyunca bir sürü yorum okudum, tonlarca...
mail kutuma da geldi, hurriyet.sosyal’e de.
destekleyenler, hakaret edenler...
tahmin edeceğiniz gibi envayi çeşit yorum.
ben çoksesliliği faydalı buluyorum.
herkes kendini ifade etsin.
ama işte cinsellik, bir ahlak ölçüsü olarak kullanıldığı zaman yapacak bir şey
kalmıyor.
“günah!” dediği zaman da kalmıyor.
ben elimden geldiğince uzmanların cinsellik hakkındaki yorumlarını size
aktardım.
değerlendirmek size kalmış.
hayatınızda uygulayıp, uygulamamak da.
yine de size “yaşasın orgazm” kitabını almanızı öneririm, daha renkli ve daha
dürüst ve daha şeffaf bir cinsel hayat için.
kendimize de bazen yalan söylüyoruz.
alın okuyun.
ama tabii kitapçıya gidip “‘yaşasın orgazm’ istiyorum!” demeye utanan da
çıkacaktır.
ama sadece onlar da yok.
cinselliğin hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğuna inananlar ve kanının son
damlasına kadar cinsel özgürlüklerini savunanlar da var.
bu topraklar bir acayip, her şey var.
ben kimseye kendi doğrumu dayatmaya çalışan biri değilim. zaten bu dizide de
benim dahiyane fikirlerim yoktu. esas olarak bu konuya yıllarını vermiş, herkes
tarafından hocaların hocası sayılan profesör arşaluys kayır’ın anlattıkları yer
aldı.
aynı şekilde psikolog
rana şen’in.
ikisine de huzurunuzda teşekkür ediyorum.
dünkü anket sonuçlarını “hadi canım” diyenler de olmuş, demek ki benim okurum
cinselliği toplumun diğer kesimlerine göre daha açık yaşayan bir okur.
buna da ancak sevinirim.
sizi dizinin son bölümüyle baş başa bırakıyorum ve gidiyorum, kahkahalarla
güldüğünüz, dibine kadar haz aldığınız ve suçluluk duymayacağınız bir cinsel
hayat diliyorum.
tam kadın
orgazm olan bir kadınla, olmayan bir kadının arasında hayat kalitesi açısından
ne fark var?
- bizler teorik olarak diyebiliriz ki, “orgazm değil, haz almak önemlidir!” ama
işte, siz ne söylerseniz söyleyin, orgazm olmuyorsa, “yetersizlik” duygusu
hissediyor: “arkadaşımla konuştum o oluyor, öbürü oluyor, ben niye olamıyorum!
yetersizim,
tam kadın
değilim!” diyor.
şehirlilerin cinsel soruları
şehirli ve eğitimli insanlarda ne tür cinsel sorunlar var? “dünyanın batı’sına
gidince cinsel istek ve uyarılma sorunları başı çekiyor” diyorsunuz. aynı şey,
türkiye’nin batısı için de geçerli mi?
- hayır değil! çünkü göç yüzünden, homojen şehirli kalmadı. o yüzden böyle bir
ayırım yapamayız. “gecekonduda oturanlar cinsel haz nedir bilmezler, eğitimli
olanlar bilirler” de diyemeyiz. ama muhafazakârlık, genel olarak, hem insanların
cinsel olarak cahil kalmalarına sebep oluyor hem de onlar, kendilerini cinsel
açıdan cahil bırakmayı tercih ediyorlar. bazılarında da cinselliği bir yok sayma
durumu söz konusu.
seks kural tanımaz!
cinsellik heyecan veren her şey gibi içinde sürprizlerinin de olması gereken bir
şey. kurallarla bağdaşan bir şey değil. “evleneceksin, haftada iki
sevişeceksin!” değil yani. çok kural koyduğun zaman heyecan katmaları azalıyor.
bu ülkedeki ‘paşam kültürü’ bir türlü bitemedi!
erkeklere, “eşiniz orgazm oluyor mu?” derim. “bilmem” der. bu, korkmaktır. “ya
olmuyorsa?”yı duymaktan korkmak. kadın da üzülmesin sıkılmasın diye söylememiş.
dolayısıyla, orası karanlık kalmış. ama kadın size, “ben tat almıyorum,
sevişirken isteksizim. orgazm olamıyorum!” bunları çok rahat söyler. fakat
“eşinizde cinsel bir sorun var mı?” deyince, “o, heyecanlanmıştır! yok, aslında
sorunu” der. örtbas eder. çünkü kadın düşünür ki, bir erkeğe küçük bir kritik
bile getirmemek gerekiyor. ama aslında kırıcı olmadan getirmek gerekiyor.
erkeklerin de buna alışması gerekiyor. sorun ne biliyor musunuz? geçenlerde
plajda duyduğum o laf! ufacık çocuğa, “paşam, gel buraya!” diye sesleniyorlardı.
o çocuk adına üzüldüm. sen şimdiden o ufacık çocuğa “paşam” dersen, o da özel
bir varlık olduğuna inanarak yetişecek, haliyle de hayatı boyunca eleştiri kabul
edemeyecek. çünkü o paşa! çocukluktan paşa! bu ülkedeki paşam kültürü bir türlü
bitemedi!
şevişirken çok düşünme!
yukarı tarafı çalışanın aşağı tarafı az mı çalışır?
- sevişirken evet! sevişirken yukarı tarafını çok çalıştırıyorsan, zihnini
yoruyorsan öyle olur. kadın, “acaba güzel görünüyor muyum? şişman mıyım? zayıf
mıyım? göğsüm sarkık mı?” falan diye düşünmeye başlarsa, erkek de, “yeterince
ereksiyon oldum mu?”yu düşünürse iyi olmaz. ama onun dışında entelektüel
insanların iyi sevişemediği iddiasına katılmıyorum.
korkuyla terbiye kötü bir şey
çocukların cinsellik konusunda suçluluk hissetmemeleri için ne yapmak gerekiyor?
- korkutmamak gerekiyor! “bak, bir şey yaparsan kızlık zarın bozulur,
mahvolursun!” dememek gerekiyor. ya da erkek çocuğa, “gebe bırakırsan şöyle
olur!” ya da “aman hastalık kaparsın! aıds olursun! şu olur, bu olur...”
korkuyla terbiye iyi bir şey değil. hatta, kötü bir şey. cinselliği
yasaklayamazsınız. “yemek yemek yasak” desen kaç yazar! onun gibi bir şey. zaten
yasakladığınız şeyler, başka türlü patlaklar verir.
biraz da pratik yapın artık
artık google diye bir şey var. çocuklar okuyabiliyorlar her şeyi, öğreniyorlar.
dolayısıyla, nuh nebiden kalma şeyler söylediğiniz zaman, komik olursunuz. size
saygı duymaz o çocuk! ama her şeyi de anlatmayın, o araştırsın. hazıra konmasın!
mesela, bana cinsel tedaviye gelenler, “peki ben ne yapmalıyım?” derler.
“araştırın bulun” derim, “biraz da kendiniz keşfedin!” “ne kitap okumalıyım?”
derler, “okumuşsunuz okuyacağınız kadar, biraz da pratik yapın artık!” derim." -
içeriğinde, konu hakkında daha derinlemesine araştırmalar yapacaklara kitap tavsiyelerinde bulunan; cinsel hazza ulaşmanın ön koşullarını sıralayan, broşür kıvamında kitaptır.
-
orgazmı sadece kadınlar boyutuyla değil, lgbt bireyler ve kısmen erkekler için de anlatmış bir kitap. gerçekten kadınların %40'ından fazlasının orgazm olmadığını biliyor muydunuz? buna eşlik eden faktörler kültürel, bireysel, partner davranışları gibi şeylerden etkileniyor ama burada ablamız ve abimiz neyin doğru olduğunu araştırmaya dayalı ifade etmeye çalışmış ve neredeyse kitaptan çıkıp gösterecek kadar yöntemleri açıkça betimlemişler. eğer merakınız varsa okuyun derim. bazı bölümler atlanabilir örn; anal seks için tüyolar, lgbt değilseniz o bölüm... ama bir bütün olarak porno endüstrisi ile gerçek seks farkını ortaya koymakla iyi etmiştir.
değindiği konuları hatırladığım kadarıyla kısaca bkz. vereyim;
klitoral orgazm
vajinal orgazm
seks pozisyonları
g noktası
vibratör ve oyuncakların kullanımı
anal seks
oral seks
korunma yöntemleri
kadınların en çok uyarıldıkları bölgeler vb.
bu kitabı okudunuz diye sapık olmazsınız aksine kadınsanız kendinizi, erkekseniz partnerinizi biyolojik olarak bir nebze tanımış olursunuz. kitapta değinilen en önemli nokta cinsel ilişkilerdeki konuşma eksikliğiydi yani sadece seks sırasında değil ondan önce de konuşun nelerden hoşlandığınızı, talimatları, fantezileri vb. görebilirsiniz. tabi tek başına bu tarz kitaplar pek yeterli olmaz açın bir insan anatomisine bakın organları görün sevişmenin bir keyif amacıyla olduğunun farkına varın ve rahatlayın. kamu spotu: seks bir yarış, bir güç gösterisi değildir. iki insanın hem birbiri hem de kendisi için fedakarlık etmesidir. -
sozluk'te, birlikteliklerimde yasadigim bazi orgazmlari anlattim. esasinda ise masturbasyon disinda cogunlukla ustte isem orgazmi yasayabilen bir kadinim -ki genelde anlattiklarim da masturbasyon sonucu yasadigim orgazmlar, baska bir sey degil. bu, ya benim ya partnerimin ya da her ikimizin beceriksizligi yuzunden olmustur, farkindayim. kimseye suc atmak istemiyorum.
ama bu kadar sekse acken, sevismeyi bu kadar arzular ve yatakta kendime sinir koymazken yasayamadigim orgazmlar da ne peki?
bir ay evvel kitabi aldim, henuz okumadim. biraz karistirdim sadece. okumaya cesaret edemiyorum acikcasi. ya yine de olamazsam? ya omur billah masturbasyona talim edersem?
hoff... -
hakkında cinsellikle ilgili çok faydalı bilgiler bulunan bir kitap. güzel tespit ve istatistikleri de içeriyor. sevişebilecek her insanın bilmesi gereken şeyleri de içeriyor. işte bazı alıntılar:
üreme,idrar yapma ve haz için kullanılan penisin aksine,klitorisin tek varoluş amacı hazdır.yapılan araştırmalara göre,penis de klitoris de fetüsün erken gelişim döneminde aynı dokudan
kaynağını almasına rağmen,kadının cinsel organı erkeğinkinden daha hassastır: klitorisin başında
bulunan sinir ucu sayısı,insan anatomisinin başka bütün bölgelerine göre çok fazladır,hatta klitorisin başında penisin başındakinden iki ya da dört katı kadar daha fazla sinir ucu vardır.
-----------
soru:kadınlar neden orgazm taklidi yapar?
cevap:çünkü erkekler önsevişme taklidi yapar.
------------
yavaşlayın.anketimize katılan kadınlara,cinsel ilişkinin kadınlar için daha zevkli bir hale
gelmesine yönelik tavsiyelerini sorduğumuzda en çok şu yanıtları aldık: “acele etme!” ve “yarışta
gibi yapma!” birçok erkek,yanlış bir şekilde kadının sert ve hızlı olmasını istediğini düşünüyor
çünkü pornoda gördükleri bu.
ön sevişmeyi uzatın.kadınların erkek partnerlerine vermek istedikleri (“yavaş ol”dan sonra) en
yaygın ikinci tüyoydu bu.kadın henüz ıslanmamışsa,penetrasyona başlamak için çok erken demektir.çünkü kadınların vajinası uyarıldıkça genişler,partnerinize bedeni hazır olmadan girmek,onun için
rahatsız edici ya da acı verici olabilir.
"ön sevişme ön sevişme ön sevişme!kadının heyecanına tavan yaptırdığınızda girmeniz için size yalvarır.ön sevişmeden
sonra girmek harika bir histir!"
---------------
kadın orgazmı,zirveye ulaşma idaresini ele almaya istekli kadınlar için daha güzel ve daha kolaydır.orgazmın bir sevgilinin öbürüne verdiği bir hediye olması gerektiğini düşünmeyin;çoğu kadın,orgazm için kendini ayartmada aktif bir rol
oynar,bu bazen sevgiliyle bazen de tek başına olur.
----------
romantik tarafını ve haz çığlıklarını bir kenara bıraktığımızda (ya da dingin bir orgazmın
mutluluk dolu sessiz titreşimi dışında), kadın orgazmı yalnızca istem dışı bedensel bir kasılmadır.kesik kesik öksürmenin ya da mekik kasılmasının aksine, orgazmik kasılmalar ayaklarınızı yerden
keser. orgazmın size nasıl bir his vereceğini kontrol edemezsiniz, tıpkı hapşırığınızı tam olarak
kontrol edememeniz gibi.uyarılma esnasında, kadının kan akışındaki zevk hormonları tavan yapar ve orgazm esnasında daha
da fazlası sular seller gibi kana karışır. bedeninizin doğal yoldan hissettiği en büyük zevk budur.
orgazm esnasında, kadınlar vajinalarındaki, uteruslarındaki, anüslerindeki, bazen de el ve
ayaklarında olduğu gibi vücutlarının başka bölgelerindeki kasılmayı çoğunlukla hissedebilirler. kimi
kadınlar genital bölgelerine ya da bütün vücutlarına dalgalar halinde akın eden bir ılıklık hissinden
söz eder; kimileri de elektrik akımına tutulmuş gibi hissettiğini söyler. bir kadının gelmesi oldukça
durgun da olabilir, bedeninde çok fazla devinim de yaratabilir.
--------------
muhteşem sevgili,önce kadınların geldiğini bilir (en azından bazen).birçok çift aynı anda orgazm olmayı,çaba gerektiren bir hedef olarak görse de,kadın orgazmı uzmanları,kadınların erkeklerden önce geldiklerinde her şeyin daha iyi gittiğini bilir.sırayı tersine çevirin,erkeğin orgazmı önce olsun,o zaman da sıkılmış ya da uyuyakalmış bir erkek riskiyle karşı karşıya kalırsınız.ancak kadının hazzı ön planda olduğunda,uyanık kalma ve kendi orgazmına kadar bütün süreçle
ilgilenme ihtimali daha yüksektir.ayrıca kadının uyarılmasının nasıl işlediğini düşündüğümüzde,kadının erkek gelene kadar devam etmekten memnuniyet duyma ihtimali yüksektir.hatta kadın
böylelikle ikinci üçüncü orgazma doğru bile gidebilir.yataktaki parolanızın her zaman “hanımlar
önden” olmasına gerek yok,ancak bu yaklaşımın ne kadar çok işe yaradığını fark etmek,birçok çift
için büyük bir dönüm noktasıdır.
-----------
kendi orgazmının sorumluluğunu üstlendiğinde seks hayatının bambaşka bir aşamaya sıçrama
yaptığını bizimle paylaşan ne kadar çok kadın olduğunu anlatmakla bitiremeyiz.kadınların
erkeklerden bir şey öğrenmesi gereken tek alan işte bu.erkekler uzanıp partnerlerinin onlara orgazm
vermesini beklemez – istedikleri gibi,istedikleri hızda,istedikleri ritimde,en sevdikleri açıdan sürtünüp girerler.erkekler müzakere eder,sorarlar ya da en sevdikleri fiziksel ve görsel
stimülasyonu alabilecekleri favori pozisyonlarında seks yapabilmek için ortam hazırlarlar.erkekler
cinsel ilişki sırasında kendilerini tahrik eden düşünceleri akıllarından geçirir,fanteziler kurarlar.erkekler cinsel haz alma ve orgazm olma beklentilerini bol bol açığa vurmaktan çekinmez,ayrıca
cinsel faslın kendileri tatmin olana kadar devam edeceğini varsayarlar.erkeğin partneri yoksa eğer,kendi orgazmını kendi başına halletmeyi bilir.birçok kadın için bu konudaki düşüncelerini değiştirmek büyük bir meseledir.
-----------
uzaylı bir
erkek dünyaya gelse ve insan cinselliği konusundaki tek bilgi kaynağı porno olsa,muhtemelen şu
cümleleri kurardı:
1. seks genelde yabancılar arasında spontane biçimde olan bir şeydir.
2. pizzacı oğlanlar ortalama erkeklerden daha çok aksiyona girerler. şu pizzacı herifler ne ballı,kadınlar kapıyı hep çıplak açıyor.
3. kadınlar, nasıl dokunursanız dokunun,zevk çığlıkları atar.komşuların rahatsız olması kimsenin
umurunda değildir.
4. zihin-okuma standart iletişim biçimidir,kimse neyi sevip neyi sevmediği üstüne konuşmaz.
5. kadınlar sıklıkla, “ah, koca oğlan, becer beni!” gibi şeyler söyler.kadınlar asla, “ah, saçıma takıldın,” gibi şeyler söylemezler.
6. insanlar nadiren kondom kullanırlar. kondom,kullanıldığı zaman sihirle var olmuş gibi bir anda
“belirir”.kimse kondom takmak için aksiyonu kesmez.
7. ilişki başladığında,öpüşme durur.
8. erkeklerden kadınların yüzüne gelmesi beklenir – kadınlar buna bayılır!
9. insanlar,seksi,kötü müziğe tercih eder.
10.aşk,yakınlaşma,tatlılık,tensellik,şefkat,sarılma ya da duygusal bağ diye bir şey yoktur.
bu uzaylının bir kadınla yalnız kaldığında olacakları düşünmek bile korkutucu.
------------
en önemli şey,orgazm dağının tepesine yaklaştığınız noktayı,yani orgazm olmanın eşiğine
geldiğiniz ânı tespit etmeyi öğrenmektir.mastürbasyon egzersizleri yaparak öğrenebilirsiniz bunu.çoğu erkek hemen orgazm olmak istediğinden çok hızlı mastürbasyon yapar.bu yüzden pratik
yaparken daha yavaş gitmeniz gerekir.seks araştırmacısı ve terapisti william hartman ve marilyn fithian,erkeğin orgazm olmadan mastürbasyon yapma becerisini on beş yirmi dakikaya kadar geliştirdiğinde,ilişki sırasında boşalmadan istediği kadar devam edebileceğini keşfetmiştir.
---------
kimi erkekler,partnerlerinin daha sevişmenin birinci dakikasında penislerini okşamasından büyük heyecan duyabilir.öte yandan,çoğu kadın ilginin
dosdoğru klitorise kaymasını istemeyebilir.klitorise dokunmanın güzel bir his vermesi için çoğu
kadının önceden uyarılmış olması gerekir.(erkeklerin genelde kadınların bacaklarının arasına bir el gitmesinden hoşlanmaması karşısında şaşkınlığa kapılmaları gibi,kadınlar da cinsel faslın henüz başında erkeklerin mahrem bölgelerine gösterilen ilgiden zevk almaları karşısında şaşkınlığa kapılır.) -
bilimsel temellere dayanan, dolayısıyla oldukça bilgilendirici bir kitap. buna rağmen eğlenceli de.
-
güzel bir kitap anlayabilene
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap