• her mutsuzluğun ötesinde yine yaşam bekler..
    ama insana özgü bir yeteneksizliktir yaşayamamak..
    yoksa hangi balık boğmuş kendini
    hangi serçe atlamış damdan...
    dostoyevski
  • "yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım onca yıl bu evde? bir gün duvara resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni.

    işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım;
    kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."

    oğuz atay
  • “yaşayamıyordum ama ölemiyordum da.”
  • hayatı izlemek zorunda kalmaktır. insan içinde bir umutla yaşıyor. elbet diyor içinden bitip gidecek bu zor günler, şükür de ediyor. lakin zamanında oldurulamamış şeyler can sıkar. benim gibi.. öyle şeylerden uzak kalmak zorunda kalıp öyle şeyleri yapamadım ki.. elbet vakit var, hala nefes alabiliyoruz v.s fakat elden kaçırılan zaman geri gelmiyor. keşke dememek lazım. evet. yine de olmuyor sözlük. içimi döksem neler neler çıkar..
  • (bkz: silinmek)
    (bkz: silmek)
  • anneannem ayda bir ya da iki kere sigara yakardı kendine, içine çekmeyi bilmezdi tabii, duman içinde bırakıp kendini, etrafı, üflerdi öylece.
    "ne anlıyorsun ki anneanne bu sigaradan şimdi" dediğimde, "bu keyif başka evladım" derdi.

    şimdi içime çeke çeke, üsturubuyla bir paket sigara içiyorum ben günde, onun sigaradan aldığı keyfi alamadım.

    yaşayamamak da böyle birşey olsa gerek..
  • sürekli sanki bişeyleri kaçırıyormuş hissine kapılarak acele etmek,telaş içinde olmak..

    veya hayatınızda en değer verdiğiniz varlığı artık bir daha göremeyecek olmanın verdiği o mide krampı..

    yani anı bırakıp geçmişte kalmak veya geleceğe saplanmak
  • ölebilmek için yeterli değildir. yaşamaktan bıktım ölesim yok diye bir tavır var neticede. (bkz: ferhangi şeyler)
  • aklımda hep aynı düşünüş, hayat ne de kısa.

    yaşamak için sahibi olduğum ömür dahilinde gayelerimi gerçekleyemeyeceğim kaygısı bir maymun gibi sirtima çöreklenmiş.

    şükür ki insanın koşmak gibi bir seçeneği var, koştuğumda daha çok görüp, yaşarım diyorum ta ki soluksuz kalıp yere kapaklanana değin.

    bir taraftan da ne kadar hızlı koşarsam o kadar az anlayacağım geliyor aklıma, daha çok yaşamak ama sığ sularda yüzen kayabalığı hissiyatında derinlikleri bilmeden.

    hem zaten koşmak marifet olsaydı kırkayak hep kazanan olurdu, oysa kendisi ne de kötü bir atlettir.

    koştuğumda sindiremiyorum , yürüdüğümde yetişemiyorum, ne kaplumbağa olabiliyorum ne de tavşan,
    irade gösterip bir karara varmak istediğimde ise bir maymun.

    bir vakit yolum hep, yapı kredi kâzım taşkent sanat galerisine düşerdi, ne vakit geçsem kebir-i caddeden gördüğüm sergi ilanlarına imrenerek bakar, fakat vakitsizlikten içeri girip gezmek fırsatını bulamazdım.cebimden not defterimi çıkarıp serginin bitiş tarihini kaydeder, sergi sonlandırılmadan bir vuruş yapmayı planlardım.

    gel zaman git zaman pek de merak ettiğim bir rus ressamın sergisi açıldı, kaç defa sanat galerisinin önünden geçtiysem de hep aceleme denk gelip sergiyi ziyaret edemedim.bir haftasonu vaktim olduğunda serginin yolunu tuttuysam da artık rus ressamın kanatlanıp ılıman iklimli memleketlere seyir eylediğini öğrendim.

    varoluşumun, kısacık bir zaman diliminde anladım ki o güne dek sırtımda bakıp büyüttüğüm maymun artık king kong olmuş.

    ve o an, ekmeğin ve kitabın üzerine yemin ettim , bir başka an king kong'un beni ezip geçmesine müsaade buyurmayacağıma dair.

    gel zaman git zaman, arkadaşlarımla sözleştiğim buluşmaya geç kalmış koştur koştur istiklali arşınlarken, kâzım taşkent'in camlarına asılı heykel sergisi afişlerini gördüm, aman be çok geciktim derken kafama bir maymun düştü.
    tornistan geri marş edip metal dedöktörlü kapıdan bir geçişim vardı ki veli efendi hipodromundaki atlar görse feyz alırlardı.

    sergiyi kan ter içinde bitirip kendimi dışarı attığım vakit aklıma uğursuz bir düşünce gelip yuva kurdu, herşeyi görmüştüm lakin ne gördüğümü yaşayabilmişmiydim ?
hesabın var mı? giriş yap