• son zamanlarda dibine kadar hissettiğim durum. özellikle 2 açıdan bakınca bu durumu çok feci hissediyorum.

    1) fiziksel olarak görüntüm çok kötüleşmese de enerjim azalmaya başladı. eskiden (20'li yaşlarda yani) 4-5 saat uyuduğumda bana mısın bile demezdi. ertesi gün derse de giderdim işe de giderdim spor da yapabilirdim, hatta gün sonunda çok fazla uykuya ihtiyaç duymazdım. şimdi ise 7 saatin altındaki uyku ertesi günü direkt mahvediyor, gün boyunca çok yıpranıyorum. ayrıca, alkole olan dayanıklılığım çok düştü. belki sarhoş olma eşiğim yükseldi ama alkol aldıktan sonra vücudumun eskiye nazaran daha çok yorulduğunu hissediyorum.

    2) belki de en kötü olanı bu. artık kötü haber almaya tahammül edemiyorum. kendime dair ya da çevremdeki her olumsuz haber/detay gözüme çok batmaya başladı. dışarıya yansıtmasam da aldığım her olumsuz haberden sonra patlamak geliyor içimden. dakikalarca haykırasım çığlık atasım geliyor ama yap(a)mıyorum.

    yaşlandık vallahi.
  • evet beyler, bunun için müthiş bir test buldum. şimdi youtube'dan cem karaca'nın raptiye rap rap şarkısını açıyorsunuz. muhtemelen uzun zaman olmuştur dinlemeyeli. eğer şarkının sözleri bu sefer size mantıklı geliyorsa, elveda gençliğiniz. yok ulan ne diyor bu diyorsanız, tebrikler daha gençliğinizin baharındasınız. vay efendim hem 30'u geçtiniz ve hala bir sik anlamıyorsanız, çok cahilsiniz keşke ölseniz amk.
  • gençlik jargonunu anlamamak,demokrat parti dönemini,40 parayı (1kuruş )hatırlamak,arkadaşlarınızdan çoğunun cenazesine gitmek,tam protez diş kullanmak ve 1943 doğumlu olmak....benim gibi yani.
  • öğrenciyken paran olmadığı için konserlere gidemezsin.
    çalışmaya başlayınca para bulursun, bu sefer zamanın olmadığı için konserlere gidemezsin.
    birkaç sene geçince izin alma raconunu öğrenir, parayı da zamanı da ayarlarsın. ama bu defa da yanına gelecek arkadaş bulamadığın için konserlere gidemezsin.
    bir üç-beş sene de öyle geçer. artık para ganidir, zamanı sen yaratırsın, arkadaşı ise olmuş olmamış iplemezsin bile. ama bu sefer de lan o kadar saat nası beklicem ölürüm stat kapılarında diyerek konserlere gidemezsin.

    işte buna yaşlandığının farkına varmak denir. stat konserleri yaşlandığının farkına varmak için bir kırılım noktasıdır. o yüzden sana sesleniyorum genç nesil! paran yoksa çal, izin vermeyen müdürüne istifayı bas, konsere gelmeyen arkadaşını bayılt! nasıl olsa yine gelirler o zaman giderim deme, çünkü koltuktan oy dizim dizim diyerek kalkacağın günler tahmininden de yakın.
  • ***özet geçiyorum: mevzu çapkınlık, ama beceremedik. çünkü; 1. şehir boktan, 2. kimyamızda yok, 3. uyuyakaldık, 4. sonuçta yaşlıyız biz artık.***

    iki gün önce, yakın bir mesai arkadaşımın eşi şehir dışına gitti. bizimki yeni evli, yedi ay oldu. ilk kez ayrı kalacaklar. içi kıpır kıpır ve bekarlık günlerini özlemiş.

    öyle ki; "moruk yarın senle takılalım lan, alemlere akalım lan, yaramazlık yapalım lan, lan yıkalım lan yıkalım, yıkalım..." diyerek kademeli vurgularla, evliliğinin lan ayarlarını değiştirdi. yedi aydır karasal yapın yapan testosteron anteni, ateşli bir polonya tv'sinden seçkiler sunmaya başladı. "bekarlık sultanlık ya valla kıymetini bil" sözüyle de, yedi aylık evliliğinin "demir parmaklı" duvarına ilk çentiği atıverdi.

    ben ise; yaşıyla müsemma 31 senelik bir bekar olarak "yav he he" demekle yetindim. sonuçta; bu, ipini koparmış yaramaz oğlanın sözlerine kanmayacak kadar "anadolu'da çapkınlık: sorunlar, engeller ve çözümler" isimli bir doktora tez çalışmam ve bu tezimin sonuç kısmında edindiğim genişçe bir porno arşivim var.

    cumartesi günü, açık öğretim sınavı nedeniyle erken kalktık. önce sabah görevi, bizimki kedi gibi dolanıyor etrafta, "akşam takılalım ya valla muhabbettini özledim", yanakları al al, gözleri kıvılcımlı.

    öğleden sonraki görevimizi de hallettikten sonra, bunun arabaya atladık. "napsak ki ya valla evllik güzel de arada bi hafiflemek lazım, alemlere mi aksak" deyip hayaller kuruyor. ben müzmin bekar olarak bıyık altından gülümsüyorum. sonuçta, yaşadığımız şehir sik kadar bir yer ve alemlere akacak am kadar yer yok. bu, yaşadığımız şehrin sik-am diyalektiğinde abazanlık gerçeği varken, "bekar olmak güzel be" söylemlerine gülmemek elde değil. kaldı ki şehrimizdeki "alem" denen "alemciklere" aksak ne olacak?

    yolda kestiği kızın tam yanından gecerken, "aaa hocam merhaba!!! kamu maliyesi sınavlarımızı okudunuz mu ehi ehi" demesiyle, "aa öğrenci lan bu gözümün nizamını sikiyim" diyen adamlarız biz! sivil mi yoksa ky302 nolu dersi alan kayıtlı öğrenci mi bilemiyorsun ki...

    alemlere akma planı yapa yapa, kendimizi tekelci zekinin önünde "kaç bira alsak lan, depozitolu almayı unutmayalım" muhabbeti yaparken bulduk. sonra aldık kutu kutu biralarımızı doğruca bana.

    adam daha odaya girer girmez, "yok yahu ben iyi ki evlenmişim, ne la bu dağınıklık" dedi. koltukta kalmış, buruşuk peçetelerin, evlilik kurumuna olan saygısının tekrar artmasında etkisi var mı bilmiyorum. ama ben, önceki akşam yemiş olduğum tantuninin dudaklarımda bıraktığı yağlı lezzeti silerken kullanmıştım onları. ^ ^

    biralarımızı açtık ve evrimimiz, kaybedenler kulubü filmindeki erkek habitusünden, anadolu'nun gerçek yaşam alanındaki yetişkin abazanlara doğru, bursaspor-eskişehirspor maçını izlemeye başlamamızla hızlanarak devam etti. çapkınlığa ilişkin hayallerimiz de bu ani virajda, şarampole yuvarlanıp gitti.

    arkadaşım, kendisinin "bu şehre lanet olsun", "yok abi bizde eksiklik yok ki, burada ortam olsa var yaa anasını ağlatırız aslında" tezlerine, yine kendisinin "ama iyi ki evlenmişim ya siktir et mına koim" antitezleri ile karşı çıktı.

    servet çetiner'in kurtardığı penaltı sonrası "futbol bu işte ya helal olsun" deyip sıçradı, çak çak yaptı. ne güzel bir sentezimiz olmuştu.

    derken, beşiktaş-trabzon maçını beklemeye başladık. yarım saat kala, "abi" dedim "ben ağırlaştım biraz, az kestirsem". onun da uykusu gelmiş. bir kanepeye o bi kanepeye ben yığıldık.

    3 saat öncesinde alemlere akıp priapos'un ihtişamıyla görkemli bir gece geçireceğini sanırken, küçük kardeşiyle sünnet olup, pipisinin acısıyla uyuya kalan veletler gibiydik.

    hayallerimiz bir bir budanmış, kalanının ucuna boncuk takılmıştı.

    bi ara gözümü açtım, beşiktaş gol atmış. uyumaya devam ettim.

    arkadaşın eşi aradığında, uyandık. fatih terim yorum yapıyordu. ben çatalımı kaşıyordum. arkadaşımın ifadesi alınıyordu: "yok canım.. evdeyiz...valla evdeyiz.. duymadım ilk aradığında... evet.. he he. uyuyakalmışız. yok ya ne aleme akması. bitanem ne yaramazlığı ya uyuduk diyorum. evet. maç mı? maç berabere bitmiş, evet."

    arkadaşım 32 yaşında. yedi aydır evliler. kendisine, bir kadının nazeninliği geçip, bekarlık zamanından kalma erkek dangozluğunun silinmesi gerekirken; evlilik öncesi futbolla ilgisi olmayan eşi , şimdi skor soran bir canlı olmuş da haberim yok.

    velhasıl ben bu akşam yaşlandığımı fark ettim. iki erkek, dillerine vurmuş çapkınlık öykülerinin etkisiyle gaza gelip soluğu bursa-eskişehir maçı karşısında alıyorsa garip değildir. normal şartlar altında en olası ihtimal budur. ama 19.30'da uyuya kalıyorlarsa, evet; yaşlılığa hoş geldiniz...

    şimdi, tekrar bir tantuni yedim ve ağzımı güzelce sildim. lezzetli ve sıcacıktı. peçeteler ise buruşuk. yaşlandıysak o kadar da değil!
  • kıçındaki kelebek dövmesinin kanatlarının aşağıya doğru kapanmanya basladığını fark etmektir.
  • bir kac tel sacın agardıgı gorulur bir sabah aynada, bir kac gun sonra bir tane cocuk amca saatiniz kac acaba der.saati soylersiniz sonra gum diye bir sey iner sanki kafaya,artık babanızı yada annenizi cok kolay elestirebilirsiniz, babanız yada anneniz bir gun pat diye laf arasında oglum artık yasında geldi... diye soze baslar.o sey gene duser kafaya gum...
    artık kendinize uygun oldugunu dusundugunuz karsı cinsten birini eskiden olmadıgı sekilde cok daha komplike sekilde anlamaya calıstıgınızı farkedersiniz dahasi kimseyi begenmezseniz,milletin sabahlayalim abi ,kagit oynariz muhabbet ederiz davetleri eskisi kadar cekici gelmez. hatta sacma gelir. dostlarınız degisik mevkilerde ise baslamislardir. birisi birsey sorar size aaa benim arkadas halleder deyiverirsiniz.
    sonra bir gece butun bunlari dusunursunuz uyumaya calisirken.
    artik cok gectir .
    zaman durur.
  • herhangi bir kavanozlu gida bittikten sonra "ne guzel kavanozmus lazim olur bu yikayim bari" diye dusunup kavanozu bulasik makinesine koyarkan dona kaldigin an.. bugun cikip benden en az 10 yas genc bi hatun kaldirmam lazim anca kendime gelirim...
  • bir kıza yazmak istendiğinde ilk önce elinde alyans varmı,yok mu diye bakmak.
  • hatirladiginiz seylerin, anneanne stili, en az on beş yıl öncesine ait olduğunu, dün akşam ne yediğiniz hakkında ise en ufak fikriniz kalmadığını gördüğünüzde; yaşıtlarınız birinci eşlerinden boşanıp ikinciler ile evlenmeye başladığında; şirkette "en küçük" değil, en eskilerden biri haline geldiğinizde; yağmurdan önce bacak ağrısı çektiğinizi şaşırarak fark ettiğinizde; yaslandığınız şeylerin sizden daha sağlam olmadığını tecrübe ile gördüğünüzde; uzun yürüyüşler bel ağrısı, amaçsız konuşmalar can sıkıntısı yaratmaya, çok eski tanışlarla bazı telefon konuşmaları vakit kaybı gibi gelmeye başladığında; sokakta genel çizginin dışında görünen gençlere sizin de garip garip baktığınızı ayırd ettiğinizde; artık çantayı alıp çıkmak olanaksız olduğunda; beklediğiniz şeyin gerçekleşmeyeceği kesinleştiğinde ve sabah yataktan kalkmak için tek sebep işe gitmeye dönüştüğünde daaaan diye başa gelen durumun, mastar şeklidir.
hesabın var mı? giriş yap