• " ne güzel sözcüktür, değil mi ? yav- diye alt perdeden başlar, ş harfinden aldığı güçle surata tokar gibi patlar...
    gözünü sevdiğimin türkçesi..."

    quoting haluk bilginer
  • lise ikide mat-fen dersanesine giderken sınıfın komiği olan bir arkadaş yine bir haylazlık yapmış ve sonunda hoca da buna "yavşak!" diye bağırmış ama bizimki hiç oralı olmamıştı. hala etrafa geniş geniş sırıtıyordu. sonra, yanındaki arkadaş bunun kulağına eğilip şöyle dedi:

    "olm sen yavşak ne, biliyor musun?"
    ne olacak la, yavşak yavşaktır işte. ehe ehe..."
    "sen daha gül. olm ağır laf etti lan adam sana."
    "ne demek lan? nası ağır? şşş..."
    "olm yavşak demek bit yavrusu demektir."
    "bidakkabidakkabidakka... nası yani bit yavrusu?"
    "baya baya bit yavrusu lan işte."
    "lan şimdi bu lavuk benim anama babama mı sövdü?
    "ayyynen öyle abi."
    "hocam ayıboluyo ama! yavşakmavşak, hoş olmuyo yaani!"
  • bit yavrusu, sirke filan denmiş ama değil. istisnasız tüm davranışlarının merkezinde menfaat bulunduğunu gizlemek amacıyla binbir türlü karaktere giren içten pazarlıklı, plancı, karaktersiz orospu çocuklarına yavşak denilir.

    yavşakların genel özellikleri şunlardır: insanlara çok hızlı adapte olurlar yani 1 dakikada hayatlarında en sevdikleri adam da olabilirsiniz, en nefret ettikleri adam da. çok hızlı bir şekilde size 40 yıllık dost gibi davranabilirler. tam tersine 1 dakika içerisinde azılı düşmanları ilan edilebilirsiniz. yavşaklar çok zekidirler. her hatalarına yalan dolan dolu kılıflar uydurabilirler. başarıya ulaşan planlarının sonunda kime ne olursa olsun kendileri kazanmışlarsa sevinirler. kendilerini hiçbir zaman haksız edemezsiniz çünkü kendilerini ulu insan olarak ilan etmişlerdir. tüm hatalardan münezzeh, tüm kayıplardan münezzeh tutulması gereken kişiler olduklarını düşünürler.

    yavşak insan kötü insan demektir. asla salih kul olamazlar. kibir ve menfaat çarkları sürekli çalışır ve asla "boşver" diyemezler.

    en sevdiğim tarafları da başarısız olduklarında içlerinde kin oluşması ve bu kinin kendilerini yemesidir.
  • "bitin yavrusu kadar küçük,değersiz" anlamında söylenegelen bir sözcüktür aslında.
    tdk sözlüğüne göre ise: sıfat, mecaz geveze, yılışık (kimse).

    evet,alındım ne var?
  • ciddiyetsiz, saga sola carpan, secici olmayan ve "ya tutarsa"ya talim olan.

    (bkz: erkekleri itici yapan detaylar)
  • fatma sibel yüksek çok güzel tanımlamış bu utanmazlığı, arsızlığı, gurursuzluğu:

    ~~~
    "adam gelmiş bu yaşa, cüssesinin ve kişiliğinin kaldıramayacağı ne kadar makam-mevki varsa sırayla oturmuş; şimdi de gözünü daha yüksek rakımlara diktiğini ayân beyan haykıracağım diye kirletmediği değer, çürütmediği kavram bırakmıyor. konuştukça ruhlarımız çöplüğe dönüyor, ağzını açtıkça dünyayla irtibatımızı kesip inzivaya çekilme isteğine kapılıyoruz. "her şey senin olsun, yeter ki sus; yeter ki o pişkin suratını televizyon ekranından uzatma!" diye yalvarasımız geliyor...

    şımarıklık, sorumsuzluk had safhada. siyasi hayatında "başarı" namına tek bir örnek yok ama demagoji, ortalığı karıştırma, mağduru oynama, kin kusma deyince ikinci bir rakip bulamazsınız. şaklaban, mağrur, bencil ve acımasız...

    hayatta acıdığı tek bir kişi var, o da kendisi. kendine ne zaman acısa ağlamaya başlıyor ve onun ağlamasıyla birlikte başlıyor müthiş bir çevre kirlenmesi. bu adam ağlamaya başlamışsa, anlıyoruz ki aç nefsi başta kendisi olmak üzere hepimize yeni bir oyun hazırlıyor. içinde sürekli "sen daha yukarılarda olmalısın, daha ön planda olmalısın, ikincil roller sana yakışmıyor" diye fısıldayan bir sesle dolaşıyor.

    aslında refikleriyle de sorunlu. "üçüncü adam" olmayı bir türlü hazmedemiyor. "birinci adam" olma fırsatını kaçırdı. o noktada gösterdiği bu basiretsizlik yıllardır içini yakıp kavuruyor. mütevazı görünmek pahasına kaçırdığı post için ağıt yakıyor.

    hayatı travmalarla dolu. tarihte hep kaybetmiş ve aslında hep kaybedecek olanların ruhları tarafından ele geçirilmiş zavallı bir zombi. hayatının tek amacı, bu kötü ruhların intikamını almak. bu ülkeyle, bu ülkenin temellerini oluşturan bütün değerlerle sorunu var. her fırsatta kin kusuyor, kendince alaya alıyor, dalgasını geçiyor.

    bunu yaparken de orta malı esprilerden, reytingi yüksek eğlence programlarından başka referansı yok. kullandığı her kelimeden yaşına başına yakışmayan ilgi alanlarına sahip olduğunu, vaktini ucuz televizyon programları seyrederek geçirdiğini, kaderin ve tarihin kahredici bir oyunu sonucu kendisine teslim edilmiş olan türkiye cumhuriyeti kurumlarına karşı hiçbir sorumluluk duymadığını, gününü gün etmekle meşgul olduğunu anlıyoruz.

    suratta devamlı ağlamakla sırıtmak arası bir ifade. duruma göre biri veya diğeri devreye giriyor.bazen konuşurken sesi titremeye başlıyor, sonra ardından hüngür hüngür bir ağlama geliyor. koskoca adam kameraların önünde hiç hicap duymadan kadın gibi ağlıyor. konuştuğu konuyla ağladığı konunun çoğu zaman alâkası bulunmuyor ama olsun, onun canı ağlamak istiyor. çünkü hayatı zavallı olmak, zavallılığı oynamak ve zavallılıktan medet ummakla geçmiş. bundan başka "kazanma" yöntemi bilmiyor.

    bazen de üstüne şımarık bir neşe geliyor. gülmesini kontrol edemiyor, ergenlik çağındaki delikanlılar gibi kızarıp bozararak kötü espriler yapmaya başlıyor. bu kontrolsüz neşe ne zaman ağlamaya dönüşecek diye ekran başında endişeye kapılıyorsunuz. tam bir nevrotik. kişiliği uç noktalarla merkez arasında sürekli gidip gidip geliyor. bu çarpık ruh hali çevreyi rahatsız etmeye başlayınca, başından geçmiş bir aile faciası hatırlatılıyor, "büyük bir acı yaşadı, anlamak lazım" diyerek merhamet duygularına sığınılmak isteniyor. oysa, sevdiklerimizi kaybetmek, bizi daha kaderci, daha sakin yapmaz mı? hırslarımızdan daha fazla arınmaz mıyız?

    ama hayır, hayatın bu kuralı onun için geçerli değil. oturmamış bir kişilik, doymayan bir ruh ve hiç sönmeyen intikam ateşi...

    abartma, ortalığı birbirine katma, kendini dünyanın merkezi zannetme, yel değirmenleri ile savaş, maceracılık, devletin kurumları birbirine girdikçe surata yerleşen o arsız mutluluk...

    o iflah olmaz şımarıklık, doymamışlık...

    ağız ishali olma, lafın nereye gideceğini bilemeyiş, kalıbının adamı olamayış...

    kıpır kıpır gözler, oynak bir kişilik ve bütün bunların arkasında saklı duran sefil bir korkaklık...

    televizyonda karşınıza her çıktığında ona dikkatlice bakın. her gün biraz daha uçuruma yaklaşan ülkemizin en temel sorununun, "yavşaklık" olduğunu görmeye başlayacaksınız... (yavşak)
    ~~~
  • tanı:
    an itibariyle envanterimizde iki tanesi bulunan asalak türü.
    aslında bu yavşak kelimesinin tıpta da bir karşılığı olması gerekir diye düşünüyoruz. tanı koymak uzmanların işi ama biz belki bir uzman çıkıp bizi aydınlatır diyerek her yavşakta gözlemlediğimiz ortak özellikleri bir sıralayalım istedik:
    1) ar damarında çatlama
    2) arkadaşlığın sadece bir menfaat birlikteliği olarak düşünülmesi.
    3) kadın erkek ilişkilerine basit bir mekanik düzenek seviyesinde yaklaşım
    4) tepkilere duyarsızlık.
    5) yüz dokusunda insan salivasını, kendi lehinde bir durum olarak yorumlama esnekliği

    teşhis:
    - yavşağın öne çıkan özelliği bir asalak olmasıdır. bu sebeple yanaşma tarzlarında sıvı alışverişini mümkün kılacak organları öne çıkar. bir kısım yavşaklar yiyecek , içecek barınma gibi amaçlarla ortama sızarlar. bunlar nispeten zararsız türlerdir. hatta gevezelikleri yüzünden baştan sevimli bulunmaları bile mümkündür. ancak uzun süre beslenip semirmeleri bir kaç dönüşü olmayan kötü durumu birden yaratabilir.
    - yavşaklar hızlı denebilecek şekilde çoğalırlar. ilk yanaşan yavşak ortamda kendi tüketebileceğinden fazlası bulunduğunu düşündüğü an ortama "akşam yunus'lara gideceğim sen de takıl yeni evleri şahane" veya " abi burada üç karı var, atlayın gelin" şeklinde mesajlaşmalarla hemen bir hemcinsini davet eder.

    tedavi:
    yavşaklar kelime anlamı itibariyle henüz bir bit olup kan emmeye başlamış olmadığından zarasız görülebilir. ancak kuluçkasını tamamlamasından sonra ne olacağı bellidir. bir yavşağın karınca olmayacağı aşikar olduğundan olur da iyiliğe döner denmemeli bit kırma işlemine erken geçilmelidir.

    bir başka yöntem de yavşağı davet eden arpalığın ortadan kalktığı hissini vermektir. "bu yeni evin masrafı çok izzet'ciğim, paraya sıkıştım birkaç milyarın var mı?" veya "eski sevgilim kick boxerdı hala peşimi bırakmıyor bana kim takılsa ufalıyor" gibi cümleler kurmak yavşağı ortamdan uzaklaştıracaktır.
  • “mesut yavşaktır. beni konuşturmasın, onu sokağa çıkamaz hale getiririm.” dediği için mesut yılmaz tarafından mahkemeye verilen cavit çağlar'ın 200 milyon lira tazminat ödemeye mahkum olup, hakaret anlamı içerdiğini tescil ettirdiği kelime. bu karardan sonra cavit çağlar, “parasıyla değil mi? hem söylerim hem öderim.” diyerek siyasi literatüre naçizane bir katkı da sağlamıştır.
  • bit yavrusu, sirke...
    atasözü: yavşak büyüdü bit oldu, enik büyüdü it oldu...
  • az önce bir kanadalıya öğrettiğim sözcük. adam hasta oldu sözcüğe. dünyada duyduğu en güzel küfürmüş. yarın herkese siktirrr yavşaaak diycem diyor. allahım inşallah bir türk’e denk gelmez gerizekalı.
hesabın var mı? giriş yap