• yıllar önce güneşli sıcak bir yaz (ki akdeniz'de ılığı yok bunun) ben ve ailem her gün denize gidiyoruz karpuz yiyoruz mutluyuz yani. babam da yıllık iznine çıkmıştı o ara.
    müthiş bi hayvansever olan babam yeni yeni bulduğu hayvanları beslemeye bayılır, işte o hissiyatlı günlerinden birinde ağaçların arasında bulduğu bukalemunu eve getirdi. ona evin bahçesinde güzel bir kafes hazırladı.
    etrafta bulduğu garip canlılarla bukalemunu beslerken öyle mutluydu ki çocuklarını gözü görmez olmuştu.
    her izin gibi babamınki de bi gün bitti. yalnız babam ilk iş gününden önce bize bukalemunu beslememiz için gereken yaratıkları söyledi, nasıl ilgileneceğimiz hakkında öğütler verdi.
    aradan 4-5 gün kadar geçti ya da geçmedi biz bu hayvana sürekli ev artıklarından yedirdik. ve bir güüüüüüüün baktık ki bukalemun kafeste ama bi eksiği var: ayağını yemiş! zavallı hayvan ayağını yemiş artık açlıktan mı, bizim menüyü mü protesto etti bilmem ama ayağı yok biçarenin. nasıl da korktuk.
    en önemli mesele babama bunu nasıl izah edeceğimizdi.
    derken o akşam hepimiz bir ağızdan son derece üzgün bu hadiseyi anlattık. babamın "size birşey lazım değiiiil" sitemleriyle zavallı hayvanı da bulduğumuz yere bıraktık.
    hey gidi!
  • yılın benim açımdan en rezil dönemidir. iki seçenek var: ya sabahtan aksama kadar evde oturup sıkıntıdan gebericem yada bir işe giricem. ikisininde birbirinden beter oldugunu düşünüyorum. bütün yaz arkadasların hadi suraya gidelim hadi buraya gidelim demelri de canımı sıkıyor. bazıları yine amerikaya avrupaya falan gider sanki orda dogmus büyümüs gibi anlatır bütün sene. yani nasıl umrumda değil nasıl umrumda değil anlatmam. üstelik sıcak beş dakka durulmuyo dışarda.
  • süper sözleri olan bi mfö parçası.
    yaz tatili paranın katili
    biraz serinlemeye
    kafamı dinlemeye
    giderim ben tatile
    ellibini, yüzbini
    bikinisi, bluzu
    pantolonu, mayosu
    para kalmaz

    yaz tatili paranın katili
    bu şapka enfes
    şu eteklik harika
    ipekli, çok güzel
    ah bu şal
    papeller eridikçe eridi
    dilim damağım kurudu
    beşyüzbini versene
    milyonları versene
    yaz tatili paranın katili

    mayomuzu giyelim
    lokantaya gidelim
    yedikçe kazığı eğlenelim
    onbeş günlük dinlenme
    birkaç kadeh demlenme
    şarabı da kebabı da
    kol gibi kazığı da
    yaz tatili paranın katili...
  • şimdilerde bir tatil şirketinin sloganı çok güzel, "hepimiz tatil için çalışıyoruz". doğru söze ne nedir? kimimiz bir hafta, kimimiz 15 gün, kimimiz 30 gün tatil yapıyor senede. süresi ne olursa olsun o tatili bekliyoruz. gelsin de kafa dinleyelim, gelsin de geç uyanalım diye dört gözle bakıyoruz. öğrenciliğin 3 aylık muhteşem tatillerinin yerini tutmuyor mutlaka ama tadı daha güzel, böyle ekşili tatlı gibi bir şey. süre kısa olunca alternatifler de daralıyor. özellikle çalışan kadınlar, "zaten bütün sene yemek yapıp ev topluyorum, bari tatilde herhangi bir iş yapmayalım" düşüncesine giriyor haklı olarak. bunu da en güzel karşılayan her şey dahil sistemler.

    büyükler, "alışmadık götte don durmazmış" derler. ne kadar da haklılar. biz alışmışız köylü tatillere, köyün başına tatil ekleyip bileşik kelime olunca bizi geriyor. hangi açık büfe, toprak fırından çıkan ekmeğin üzerine sürülen sana yağının lezetini verir? peki ya hangi havuz, elde bahçe hortumuyla yeğenleri ıslatmaktan daha eğlenceli olabilir? hangi animasyon, çoluk çocuk, yaşlı evin bahçesinde kırmızı* peşinde koşmanın adrenalini salgılatır? hangi yerli/yabancı içki hava hafif kararırken ağaç altında içilen demli çayın tadını verir? çiçekleri sulayamabilmek için akşamın olmasını beklemek, beklerken güneşten kızarmış betonu ıslatmak, düz ağaç dalı kesip hiç kullanmamak üzere çoban sopası yapmaya çalışmak, bayırda gezerken bir türkü patlatmak, kâh nuri sesigüzel'den, kâh müslüm gürses'ten, "alıştırma şunları" desturlarına rağmen yemeğin çoğunu kediyle, köpekle paylaşmak ve işte en güzeli de özlediğin her insanın yanında olması, kimisi hemen yanı başında, kimisi ise köyün girişinde, beyaz bir taş ve henüz 4 yaşında bir fidanın altında.
  • okulun son günü gelip çatmıştır. bugün, tıpkı ilk günler gibi ders yapılmaz. sınıfta sıkılmamak icin hazırlıklı gelinir. çantada walkman/discman, bir veya iki deste oyun kağıdıyla. günün olmazsa olmazı 'sessiz film'dir. sessiz filmin nasıl oluyorsa, hiç baymayan klişesi maymunlar cehennemi...tüm bunlar gerçekleştirildikten sonra okul kapatma ayini 'su savaşı' adlı atraksiyonun koridorlarda çığlıklara ve kahkahalara sebep olmasıyla tamamlanır. ardından tören faslına geçilir. bayrak tutan çocuk da ıslanmıştır muhtemelen su savaşında. istiklal marşı ardından söylenen okul marşı; hic bu kadar coşkuyla söylenmemiştir dönem boyunca.

    sonrasında vedalaşma...tatile gitmenin, sıkıcı derslerden, sınavlardan kurtulmanın mutluluğu yerini kısa süreli garip bir burukluğa bırakır. tüm sene boyunca türlü türlü maceralar yaşanılan, bir sürü sır paylaşılan; cocukluğun, gençliğin ister güzel ister zor tüm yönleri beraber yaşanan...kimi zaman kavga edip küsülen, ama içten içe yıllardır beraber olmanın verdiği alışkanlıkla barışılan...okul değiştirmeye karar vermeye calısırken, bırakmak istenilmeyen arkadaşlara iyi tatiller dilemek. sonra da karneyi anne-babaya teslim etmek üzere gitmek.

    artık tatile gitme zamanıdır. deniz kokusunu icine cekmenin, ellerine aldığın kum tanelerinin avuçlarından asağı kaymasını izlemenin, gözlerini kapatıp kumsala uzandığında güneşin sıcaklığını iliklerine kadar hissetmenin zamanı. dertlerin, sorunların, en önemlisi kaç yaşında olursan ol sorumlulukların yerini eğlencenin alması. insan aklının sınırsız meditasyon ve huzurla kaplanması. yaşadığına şükrettigin anların en uzun zaman dilimine yayılmış olanı...

    işte bunlar, tatil sözcüğünün; asla bir kelime-çağrışım testinde cevaplayamayacağım kadar uzun şekilde bende uyandırdığı hisler.
  • yaz tatilini evde geçiren bünyeler için tatil kabus gibidir. halihazırda deniz kıyısında bir tatil beldesinde yaşıyorsanız, büyük otellere dünyanın parasını ödeyip tatile gitmenin gereksiz olduğuna kanaat getirir ev sakinleri. bu durumda küçük bir kasabada napabilirsiniz? arada bir denize gidersiniz sadece. bunun dışında genellikle evde oturulur. televizyon da tat vermez. öyle oflaya puflaya geçer güzelim tatil.

    bütün gün akşama kadar şuursuzca "rumeli tv(?)" ve "karadeniz tv(?)" izleyen babamdır tatili en güzel yaşayan..

    not: akdenizliyiz(!)
  • koca yıl iple çekilen ancak gelince de sıkıntıdan patlatan, sürekli bilgisayar başında oturtan, insanı deli eden, işini gücünü okulunu özleten tatil.
  • benim için sonbahar tatilidir.
    eylül'de kullanacağım iznimi. bölümde 4 kişi oturduk yıllık izinleri ayarlamak için. diğerleri ağustos ve temmuz için birbirine girdi. ben eylül dedim. çıkıp gittim. ertesi sabah gidiş dönüş uçak bileti aldım. gidiş ve dönüş arasında 19 gün var. dilini çat pat konuştuğum bir ülkede nerede kalınır, ne yenir bilmeden, yanıma en sevdiğim bir kaç kitabı alıp pansiyonda kalacağım. ne olur bilmiyorum, çok da umrumda değil
  • yıllar sonra ilk kez işsiz olduğum için bende herhangi bir duygu kıpırtısı yaratmayan zaman dilimi.
  • ay çok zor çıkılıyor buna.

    iş arkadaşı, sevgili, girilecek sınavlar, ailenin o tarihte nerede olacağı, üstelik bir de ablanın doğum yapacak olması veee hepsinin üstüne tuz biber, senin bir kadın olarak ayda bir hafta denize giremeyecek olman.

    hepsi önemli bunların.

    çalışmicam anasını satim.
    kiramı da artık nasıl öderim bilemedim şimdi.
hesabın var mı? giriş yap