• suculuk pazarda su satıyordum. belki okula bile gitmiyordum. ilk işim buydu. genelde eve dönüşte bardağı düşürür kırardım. buz gibi soğuk sudan içen diye diye bağırırdım. hijyen sıfır, herkese aynı bardağı çalkala ver.

    bunu daha sonrasıyla simitçilik takip etti. simitleri satamayınca ya da yorulunca akrabalara gidiyordum. onlar alıyordu.
  • ilk defa para kazanılan meslektir.

    annemle babama yakalanana kadar semt pazarında testiyle su satmak.

    iyi sopa yemiştim eve gelene kadar, "lan pezevenk neyini eksik ettik, ders çalışsana sen" diye diye dövmüştü rahmetli.

    uslandım mı? tabii ki hayır, malzeme kutusundan boya sandığı yaparak ayakkabı boyacılığı da yaptım, yine yakalandım.
  • vakti zamanında turbo diye bir sakız vardı.

    o sakızdan çıkan araba resimlerini toplar araba koleksiyonu yapardık.

    doğal olarak bazı araba resimleri daha az bulunurdu.

    ben az bulunan arabaları gözüme kestirdiğim iyi niyetli çocuklardan bir araba karşılığı alır, zengin bebelere on araba karşılığı satardım.

    çocukken açıkgözlü olup büyüyünce "saf mal" mertebesine ulaşan üç beş kişiden biriyim sanırım...
  • 13 yaşımda pastanede tezgahtarlık yaptım. kapanma eşiğinde olan, ekonomik olarak iflas edecek pastanemizde mecburiyetten ve tek başına, eksiksiz, yardımsız tezgahtarlık yaptım. sabah 6-7 civarı babamla pastaneyi açardık. o imalata inerdi. gece 11-12 lere kadar bir yaz dönemi çevirdim dükkanı. o zaman kendimi büyük sanardım her çocuk gibi. sonra büyüdükçe aslında ne kadar küçük olduğumu o yaşta bu işi nasıl becerebildiğimi fark ettim.
  • 5 -6 yaşlarındaydım. çarşıda görüp heves ettim sakız satmaya karar verdim. tabi ki sermayem de vardı. o zamanlar nasıl zenginim. çıkmaz sokakta oturuyoruz. sokağın başı anacadde. bir iki sefer al-sattan sonra daha çok kazanacağımı düşünerek çal-sat olayına girdim nasıl olduysa. ben zannediyorum ki çalıyorum bakkal da görmüyo. piç görüyomuş babamdan alıyormuş parasını. babam çalmanın kötü bir şey olduğunu anlatmak üzere benimle konuşana kadar bir müddet idare etmişler beni öyle. sonuç olarak ilk mesleğim hırsızlık.
    not: bir de cicianne dediğimiz bi komşu teyzenin evinden düzenli olarak çay kaşığı çalıp anneme götürüyordum sana aldım diye. 27 yaşına geldim teyze görünce hala yüzüme vuruyor.
  • iş çıkışı ve hafta sonları, yol kenarında ya da pazarda çorap,terlik satan babaya çıraklık.
  • lise 2. sınıf henüz bitmiş yaz tatiline girmişken üsküdar sahilde arkadaşımla birlikte gasp edilmemiz sonucunda telefonlarımızı almışlardı. telefon o zamanların popüler telefonu samsung e250. mp3 çalabiliyor , harici hafıza takılabiliyor en efsanesi ise telefon kamerası ile birini çektiğiniz zaman kimi çektiğinizi anlayabiliyorsunuz . her neyse telefonları çaldırdık , aileyi zaten zar zor ikna etmişim dedim benim bu telefon parasını çıkarmam lazım bir şekilde .

    ertesi gün açtım gazeteyi iş ilanlarına bakıyorum ilanda şu yazıyor : ssk + yemek + akbil + asgari ücret ama işin ne olduğu yazmıyor hahaha bende aradım numarayı dediler ki gelin görüşelim. hemen gittim ama nereye gittiğimi bilmiyorum amk yani beni porno figurani olarak mı işe alıyorlar yoksa ibneler para verip beni mi sikecekler falan hiç fikrim yok tek bildiğim şey ssk + yemek + akbil + asgari ücret. yani tek isteğim o telefon parasını çıkarmak öyle ki seni sikmek için işe aldık deseler , okey abi günde kaç posta diye soracağım .

    her neyse gittim kadıköy'ün en rezalet yerinde hasanpaşa'da iğrenç bir bina da iğrenç bir ofis. adamlar bana dediler ki seni satış personeli olarak sahada kullacağız. bu kelimeyi duyduğunuzda eli yüzü düzgün bir iş gibi durmuyor mu ? güzel bir iş sanıyorsunuz dimi ? hahahah yok işte amk öyle değil . olayın türkçesi şöyle: bu ibneler size bir sırt çantası veriyorlar sırt çantasının içerisine çakma parfüm , oda parfümü, ıslak mendil , kolonya falan sikim sikim şeyler koyup sırtınıza yüklüyorlar sen de afrikadan gelmiş saat işçileri gibi istanbul'un varoş mahallelerinde dükkanlara girip çakma parfüm satmaya çalışıyorsun .

    gelelim işe girişimde vaadedilen ssk + yemek + akbil + asgari ücret gibi şeylerin zaman içerisindeki dönüşümüne.
    verdikleri öğlen yemeği : tavuk döner + ayran 3 tl. hani şu 3 tl'yi yesen daha sağlıklı diye geyiği dönen tavuk dönerlerden hakkatan de öyle komik değil gerçek amk 3 tane demir 1lirada daha fazla mineral var .
    akbil : günlük 2 tl
    verdikleri maaş : sattıklarının üzerinden %10. yani asgari ücreti almam için 10 yıl önce 6300 tl'lik çakma parfüm satmam gerekiyordu .

    işe girdim tabi bunların hepsini yavaş yavaş sindire sindire öğreniyorum. bir tane orda simsar kılıklı kunduz tipli bir eleman ; yaa biz burda aile gibiyiz falan diyor hahahha amk siker misin sabaha mı bırakırsın.

    olay çok mantıklı 1 - ofis yok , 2- vergi yok , 3- zabıta derdi yok , 4- benim gibi mallar çok

    hergün adana pamuk işçileri gibi sırtımda çanta ile yola çıkıyorum falan amacım telefon parasını çıkarmak . bana da ailemden kimse çalış falan demiyor hep bu küçüklüğümden beri taşıdığım aşırı sorumluluk hissetme olayı yüzünden tamamen vicdanı .

    çalışanların karakter analizine ve ortamın analizine falan girsem kitap yazmam gerekir. hala arada sırada düşünürüm ulan hakkaten benim orda ne işim vardı amk.
  • bakkal çıraklığı.

    dükkanı satın almaya kadar ilerliyordum ki araya bürokratik meseleler girdi. sonuçta 7-8 yaşındasın.. adamdan saymadılar.
  • babamdan bir kutu tipitip isteyip parkta sattım (yaş 8)
    anneme nişasta pişirttim. abimle kese kağıdı yapıştırdık o nişastayla (yapıştırıcı yoktu) pazarda sattık. (yaş 9-10)
    anket yaptım- ürün dağıttım (yaş 13)
    kadıköy cem büfe’de yaz boyu kasaya baktım (yaş 15)
    su arıtma cihazı sattım (yaş 16)
    üniversite zamanı pendik moda ve kadıköy’de takı tezgahı, bayramlarda yılbaşında kart tezgahım vardı (paraya para demiyordum)
    arada zevkine salı pazarı’nda canan’ın annesinin diktiği sandalye minderlerini sattık.
    bunların önemli bir kısmını babamdan gizli yaptım.
    mis gibi hayatım varmış ya. (ironi değildir)
  • 8-9 yaşındayım. bina dedemin. 3. katında da bayağı kalabalık yaşanıyor. küçük dayım ne yapıp etmişse evi boş yakalamış. ben de okuldan geldim, çat kapıyı bir açtım. dayım fırladı beni salonun kapısında durdurdu, daha fazla içeri sokmadı. yarı çıplak aq, sonra aşağıda oturdum bir süre. yanımdan hızlıca bir kız geçip gitti. ardından dayım gelip bir miktar para ve magnum dondurma karşılığı bana üç maymunu oynamamı teklif etti. teknik olarak fuhuşa ortam hazırlamak ve işbirliği yapmaktan ötürü yaptığım ilk iş pezevenkliktir. en ciddi iş deneyimimdir. daha sonra hep öğrenciyken part time çalışılan işler işte.
hesabın var mı? giriş yap