• hafızama çok düşkünüm. kendi yaşadıklarımı bırak, çoğu zaman arkadaşlarımın hatıralarını bile onlardan iyi hatırlıyorum. varlığını unuttuğum sayısız şarkının sözlerini biri benden habersiz beynime ekmiş gibi. bazen bu kadarının da normal olmadığını, ilerleyen yıllarda ironik şekilde kognitif bozukluk yaşayacağımı düşünüyorum.

    duygular ve duyular aşırı net. okul öncesi çağda, ilk evimizde, televizyonun önünde oturuyorum ve akşam olmasına rağmen nasıl oluyorsa pluto ve vak vak amca izliyorum, teyzem uğrayacak. ortaokuldayım, haftasonu tatili, hava kötü. annem akşam amcamlara geçmeden önce kuzenimle beni kadıköy'e götürüyor, kuzenim oradan teknolojik bir şey alacak, ben arabada bekliyorum. kuzenim bir gün bilgisayarların küre şeklinde tasarlanmış kasaları olabileceğini iddia ediyor, çok keyifliyim. ortaokul, kar tatili, rüyada gibiyim, arabada benim seçtiğim müziklerle etiler'e gidiyoruz. lisedeyim, zekeriyaköy'de diğer kuzenimin çatı katındaki odasında aromalı kahveler deniyoruz, bir daha bulamadığım o kahvelerin kokuları aklımda.

    buna hatırlamak denmez, bazen bir anda resmen tekrar o günü yaşadığımı sanıyorum. sabah uyanınca bir an hangi evde olduğunu anlayamamak gibi, ama uyanıkken oluyor. bunlar defalarca anlattığım için aklımda kalan ayrıntılar değil, aksine hiç anlatmadığım şeyler. hemen ertesinde esprili ve unutulmaz bir olay yaşandığı için de net değiller, bir bağlamları yok. sadece beklenmedik bir anda çok değerli bir hediye gibi bütün zihnimi kaplıyorlar. böyle yaşamak garip ama böyle yaşamama fikri daha katlanılmaz geliyor. bağlam benim hayatım oluyor.
  • kendime "iyi biri olmadığımı" sürekli hatırlatmayı seviyorum.
  • yalnızlığımla olan kaliteli ilişkim.
  • yalnız kalabilmeyi becerebiliyorum, yoksa kafayı üşütürdüm muhtemelen. belki de üşüttüm o yüzden yalnız kalabiliyorum.
  • soğuduğumda bıçak gibi kesebiliyorum muhabbeti harika bir olay.
  • inanılmaz yalan söylerim. daha hiç yakalanmadım. o yüzden söylediğim yalanlara kendimde inanıyorum.
  • düştüğüm zaman yeniden kalkıp yoluma kaldığım yerden devam ediyorum. kimi zaman düştüğüm yerde soluklanıyorum bir süreliğine, kimi zaman hemen kalkıyorum ayağa. ancak ne olursa olsun yol benim ve bu bilinçle hep yürümeye devam ediyorum.
  • depremden sonra fark ettim ki ben gerçekten çok dirençli bir adammışım. depremde her şeyimi kaybettim ama bir umut yine cüzdan ve kemer satmaya çalışarak bir şekilde hayata tutunmaya çalıştım. düşünsenize eviniz var, iş yeriniz var, yatırımlık iş yeriniz var, altınızda passat var hepsini bir anda kaybediyorsunuz ve küçük bir cüzdanla kemer satarak gününüzü geçirmeye çalışıyorsunuz. yani bu gerçekten sıra dışı bir durum diyebilirim. bunu her insan kaldıramaz arkadaşlar. ama ben bunu sineye çektim. bilmiyorum iyi bir tecrübe oldu. zaten dünya malında gözüm yoktu, hepsi gözümden düştü. ben bu zamana kadar çok çalıştım aman elalem arkamızdan konuşmasın, aman kimsenin eline bakmayalım başımız dik dursun, kimseye velinimetimiz demeyelim diye çok uğraştım. ne bileyim hepsi de boş çıktı ya.
  • yürekli olmam. kendime verdiğim emek. kat kat derimi soyunur gibi soyunmam, kendimi yeniden defalarca doğurmam gerekti. her saniyesiyle gurur duyuyorum.
  • (bkz: anın tadını çıkarmak)

    nasıl öğrendim ne zaman öğrendim bilmiyorum ama sanki böyle doğmuşum gibi geliyor. bana en çok sorulan sorulardan biri budur” anın tadını çıkarmayı nasıl bu kadar iyi başarıyorsun?”
    bin tane derdim olsa da bir yere eğlenmeye yürümeye çay içmeye gittiysem sadece anda kalabiliyorum ve anın tadını en çok ben çıkarıyorum.
hesabın var mı? giriş yap