• geri kalmışlığın en nadide örneklerinden birisi. avrupa, amerika, kanada gibi gelişmiş ülkelerde bir inşaat önüne ağaç çıktığı zaman köküyle usulüne uygun olarak sökülerek o ağaç için önceden tahsis edilen bir yere tekrar dikilir. ağaç kesilmez. kesmek de nedir? kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. gelecek nesilleri düşünmeden. bizden sonraki nesiller gölgesinde oturacak ağaç bulamayacak bu gidişle.
  • kestiğiniz her bir ağaç için cehennemde altınıza misliyle odun atsınlar inşallah.

    yeryüzünde sefa sürmek için yapılan katliamdır. faturasını kim öder bilinmez.
  • 1260 yılında cengiz han ve moğol ordusu bağdat’ı ele geçirmiş, ve o yıllarda dünyanın en büyük kütüphanesi olan bağdat kütüphanesinin kitaplarını dicle nehrinin içine dökerek geçmişti.

    birisi kitapları nehri geçmek için kullanır, diğeri binlerce ağacı yazlık yapmak için keser. arada yaklaşık bin yıl var fakat ne yazık ki zihniyet aynı.
  • saruman'a saldıran kutsal ormanın gerçekte olmaması ne acı.
  • yaş kesen baş keser zaten gayet çıplak bir coğrafyada yaşıyoruz çocuklarımıza kayıp bir gelecek kalacak
  • bir insanın içinde ukde kalan buysa, nasıl bir şey böyle...
    hangi psikolojik, sosyolojik halle açıklanabilir?
    çocukluklarına inilse bile açıklanacak bir hâl değil..
    allah' ı dillerinden düşürmeyenler islam' ın haram saydığı gösteriş (riya)düşkünlüğünü nasıl anlıyorlar acaba?
    hiç olmayacak şeyleri, "caiz mi, değil mi" diye sorgulayanlar, bu uğurda doğayı katletmenin, bu uğurda devlet kesesinden yapılan harcamaların caiz olup olmadığını neden sorgulamazlar...
    islam' da esas olan peygamberin ahlakına sahip olmaktır...
    örnek mi, buyrun:
    hz. ömer (r.a) şöyle anlatıyor:
    “bir gün allah resûlünü ziyarete gitmiştim. hizmetçisi rebah’dan izin istedim ve içeri girdim. allah resûlü bir hasır üzerine yattığı için, yüzüne hasırın izleri çıkmıştı. tahtadan yapılmış olan dolaba baktım; bir tasın içinde sadece biraz arpa vardı. bu manzara karşısında duygulandım, gözlerim doldu ve kendisine: ey allah’ın resûlü! kisralar ve kayserler saraylarında lüks ve rahat içinde yaşarlarken sen burada sıcağın altında, mübarek vücuduna hasırın izleri çıkmış olarak yatıyorsun. hâlbuki sen allah’ın resûlüsün. müsaade etsen de sana bir yumuşak yatak yaptırsak.”
    dedim. allah resulü tebessümle yüzüme baktı ve şöyle buyurdu:
    “dünya benim neme gerek ya ömer! dünyanın onların, ahiretin ise bizim olmasına razı olmuyor musun?”.

    düşünün beştepe' deki saray için 2017 yılında harcanan para ile bir saray daha inşaat yapılabiliyor... .
    bu israfa gerekçe olarak bula bula 'itibardan tasarruf olmaz' gerekçesini buldular...
    gerçi saray hizmete açıldıktan sonra dünyada itibarımız tam ters yüz oldu; çünkü ab vs avrupa ülkeleri, abd' de, arap ülkeleri kıskançlıktan çatır çatır çatlayıp (!) bizi itibarsız kılmak için sarayımıza aldırmadan ellerinden geleni artlarına koymuyorlar...

    bu arada, saraya kabul edilen yabancı siyaset adamlarının, diplomatlarının, gazetecilerinin samimi gözlemlerini öğrenmek isterdim doğrusu...
    gerçekten o perdeleri, avizeleri, süslemeleri, döşemeleri görünce ne düşünüyorlar acaba?" gerçekten "yabancılar burayı (saray'ı) görünce “ haa burası büyük bir devlet diyor." mu ki? .
    hiç sanmıyorum...
    bir devletin büyüklüğünü yöneticilerin saraylarına bakarak değerlendirilecek olsaydı pek çok üçüncü dünya ülkesini büyük devletten saymak gerekirdi ...

    beştepedeki saraya para yetiştirilemezken, ek ödenek üstüne ek ödenek ayrılırken şimdi de başımıza yazlık saray çıkıyor...
    daha işin başında iken inşa edilecek arazinin getirildiği halinin uydu görüntüsü değme insan içi yanarak, "değer mi?" demekten kendisini alamaz, isyan eder... :(
    nitekim, yaşanan ‘doğa katliamı’nı protesto etmek isteyen marmaris kent konseyi öncülüğündeki stk’lara devletin kolluk güçleri, "ohal" gerekçesiyle engel oluyor...

    bakın, protestocular arasında bulunan ziraat mühendisi b. bahar bu engellemeyi nasıl anlatmış:
    "...
    marmaris okluk koyu'na yapılacak olan yazlık sarayın inşası sırasında on binlerce ağaç kesildi. bu konuda basın açıklaması yapmak isteyen çeşitli stk mensupları ve marmarisli vatandaşlar olarak marmaris kent konseyi başkanı necmettin yankol önderliğinde, üç otobüs, yüz beş kişi ile okluk koyu'na giderken önce trafik polisleri tarafından önümüz kesildi. bir saate yakın burada bekletildik. otobüslerimize, çeşitli bahanelerle yüksek trafik cezaları kesilerek geri döndürülmeye çalışılındık. bu yeterli olmayınca on kilometre ötede polis, jandarma ve çevik kuvvetin oluşturduğu barikatla karşılaştık. ağaç katliamıyla ilgili yapılacak olan zararsız bir basın açıklaması, darbe veya savaş gibi algılanmış olacak ki çok sayıda kolluk kuvvetleri mensubu tarafından ilerlememize, hatta otobüsten inmemize dahi izin verilmedi. kimlik kontrolünün yanısıra otobüse binen jandarma erleri tarafından fotoğraflarımız çekildi.

    basın açıklaması yapmak isterken silahlı askerlerle karşılaşan, yalnızca anayasal görevini yerine getirmek istemiş olan marmaris halkı olarak ilçe girişinde de durdurulduk. basın açıklamasının kati suretle yasak olduğunu belirttiler ve açıklama yapmayacağımızı ifade etmemize rağmen toplu halde devam etmemize izin vermek istemediler. ayrı ayrı evlere bırakılmak istendik. ısrarla hepimizin şahsi araçlarının merkezde olduğunu, orada inmemiz gerektiğini ilettiğimizde, merkeze kadar polis ve jandarma eşliğinde otobüslerimiz ilerleyebildi. merkezde de yoğun şekilde polis konuşlandırılmış olduğunu gördük. öyle ki; daha sonra yakınlarımızdan da işittiğimiz üzere insanlar marmaris'te neler olduğunu merak ediyorlardı. darbe değil, savaş değil, sloganlı protesto bile değil; yalnızca anayasal ödevimizi (bkz. madde:56), sade ve zararsız bir basın açıklaması ile yerine getirmek istemiştik."

    içimdeki edepsiz, arsız, yüzsüz, densiz, pişkin umudum, "deden, baban, sen neler gördünüz, neler yaşadınız, nelere tanık oldunuz? merak etme bunlar da geçecek?.. sen belki görmeyeceksin ama çoluk, çocuğun; torun, torban güzel günler görecek!.. enseyi karartmak yok!.." diyor.
  • bunların birinci özelliği
    (bkz: doğa düşmanı)
    https://t.co/mc8l2e2jji?amp=1

    40 bin değil 4 milyon ağaç bile kesseler( ki bundan çok daha fazlasını kestiler), kimsenin umrunda olmaz. bu millet ormandan ağaçtan anlamaz. o yüzden muhalefetin bunu yazlık saray olarak gündeme getirmesi lazım. enflasyon işsizlik vergiler yüksekken baştakinin sarayda lüks içinde yaşamasından içten içe rahatsız olur bu halk.
    zaten muhalefetin de bu zamana kadar ağzından katledilen sit alanları ve ormanlık alanlarla ilgili tek laf çıkmışlığı yoktu ya ayrı mesele.
  • yeri geldiğinde ağaç kesimleri için 3 maymunu oynayan sözlük, söz konusu ağaç kesimi devlet ve hükümet ile ilişkilendirilebilince duygu kasıyorlar ya hiç inandırıcı olmuyor beyler.
    biraz adaletli olun da keyfiyeten kesilen tüm ağaçlar için itirazınızı dile getirin, getirelim.
  • kesiyorlar ama yerine milyarlarca ağaç dikiyorlar hatta saniyede iki tane
  • atanızın sorusunu sormak lazım
    sen hayatında hiç ağaç yetiştirdin mi de kesmekten bahsediyorsun
hesabın var mı? giriş yap